|
Parti içinde muhalif olarak Nazım:
Benerci kendini niçin öldürdü?
Ön açıklama notu: Bu yazıda, eserdeki kişi kodlamalarının çözümü, tarafımdan yapılmış değildir. Gerek Emin Karaca, gerek Yalçın Küçük ve gerekse dönemi anlatan tarihsel belgelerde sözkonusu kodlamaların çözümü yapılmıştır. Bu bakımdan yazı, daha önceden yayınlanmış çözümlerin bir derlemesi niteliğindedir.
Nazım, daha şairliğinin ilk yıllarında sosyalizme gönül vermiş bir ozandır. Fakat onun devrimci kişiliği salt gönül vermekle, siyasal atmosferi uzaktan izlemekle ve durumu estetize ederek aktarmakla sınırlı değildir. Nasıl ki sanatında baş yapıtlar yaratmışsa, siyasal mücadelesinde de kıyıda köşede duran, körü körüne onun bunun ardına takılan sıradan bir parti üyesi olarak kalmamıştır. Parti içinde tartışan, tartıştıran, eleştiren, her zaman devrimci duruşu inşa etme çabasında olan ve kavgayı yönetmeye talip bir devrimci kişilik profili çizmiştir.
Nazım, dönemin sosyalizmi temsil etmek iddiasındaki tek gizli muhalif örgütü TKPnin bir üyesi/yöneticisidir. Bu konumu, şair kişiliğinin oturduğu döneme denk düşer. Sosyalizm ve bu uğurda verilen mücadele, Nazımın kaleminde estetize olmuştur. Nazımın eserleri, dönemin devrimci gençlerinin elinde illegal ders notları misyonu yüklenmiştir. Dönemin tüm sosyal sınıflarından birçok genç, Nazımseverlikle sosyalizme gönül vermiş, bunların birçoğu mücadelede önemli yerler tutmuştur.
TKP içinde muhalif Nazım
1 Ocak 1925te İstanbulda toplanan TKP 2. Kongresine, KUTV (Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi) delegesi olarak katılan Nazım, MKya seçilir. Fakat birkaç ay sonra çıkan Takrir-i Sükûn Kanunu, partinin o zamana kadarki legal çalışmasını ortadan kaldırdığı gibi, birçok üyesini de tutuklayarak İstiklal Mahkemelerine çıkarır. TKP henüz yola çıkar çıkmaz yediği bu darbeden sonra, durum değerlendirmesi amacıyla, 1926da Viyanada bir konferans toplar. Çeşitli kaynaklara göre, konferansta, Nazım ve partinin Genel Sekreteri Şefik Hüsnünün yanında, Baytar Mehmet, Hamdi Şamilof, Faik Usta ve Vedat Nedim Tör bulunmaktadır. İçeriği tam olarak bilinmemekle birlikte, konferansta Nazım, Genel Sekreter Şefik Hüsnüyü şiddetli eleştirir. Burada, partinin bir an önce kongreye götürülmesi ve MKnın seçimle belirlenmesi ilkesi karar altına alınır.
1929a gelindiğinde kongre hala toplanmamıştır. Kongrenin toplanmasından ümidini kesen Nazım ve bir grup TKPli, alternatif bir oluşum için toplanırlar. Böylece Şefik Hüsnüye karşı alternatif TKPnin ilk adımlarını atmış olurlar. Komintern, Nazımın TKPsine, grubu dağıtması ve olanaklarını Şefik Hüsnü TKPsine devretmesi talimatını gönderir. Nazım talimata uymaz. Böylece Nazım ve birlikte hareket ettiği yoldaşları, Kominternin Türkiye seksiyonu olarak tanımladığı Şefik Hüsnü TKPsinden resmen de atılmış olurlar.
Aynı süreçte Şefik Hüsnü tarafından Nazıma yönelik karalama yazıları kaleme alınır ve bunlar Kominternin Türkiye Seksiyonunun resmi görüşü olarak Komintern yayınlarında yayınlanır. Bu yazılarda; Nazımın başını çektiği hareket, polis ajanı, Kemalizmin kuklası ve Troçkist muhalefet grubu olarak suçlanır. Nazımın tutuklanıp hapse atılmasını da, Kemalizmin Nazımı bir komünist önder olarak gösterip, işçileri şaşırtarak, onları polisin denetimine almak amaçlı bir yanıltmaca olarak ifade ederler.
İşte bu koşullarda Nazım, Benerci kendini niçin öldürdü?yü yazar.
Benerci kendini niçin öldürdü?
Hikaye, Hindistanda İngiliz emperyalizmine karşı Komünist Parti saflarında savaşan Benerci isimli bir devrimcinin etrafında döner. Fakat aslolarak, bahsettiğimiz dönemin TKPsinin kodlanmasıdır.
Benerci, Komünist Partinin Kalküta İl Komitesi üyesidir. İl Komitesinin gizli bir toplantısı polis tarafından basılır. Yakalanan İl Komitesi üyelerinin altısı tutuklanırken, Benerci, İl Komitesi üyesi olduğu bilindiği halde serbest bırakılır. Arkadaşları Benerciyi ajan olmakla suçlarlar. Yakın arkadaşlarından Somadeva da böyle düşünmektedir. Benerci moral bozukluğuyla intiharı düşünür. Ara diyaloglarla, Benerci kendilerini ele verenin, tesadüfen tanışıp duygusal ilişkiye girdiği İngiliz kadın olduğunu anlar. Bu sefer hapse atılır, durumu Somadevaya anlatınca o da inanır. Benerci artık hapiste bir kahramandır. Ve çıkıp hareketin başına geçmesi beklenmektedir. Fakat bu kez, artık eski niteliklerini kaybettiğini ve bu halde hareketin başına geçerse hareketi geriye çekeceğini düşünerek intihar etmek ister ve eder de.
Kim kimdir?
Hikayede, Benerci haksız yere ajanlıkla suçlanmaktadır. Nazım da, Viyana Konferansında alınan, en kısa zamanda Kongre toplanması kararının uygulanmasından umudunu keserek 1929da alternatif TKPyi oluşturduğunda, Şefik Hüsnü ve Şefik Hüsnü tarafından partinin tek yetkilisi olarak atanan Hasan Ali Ediz tarafından haksız yere Kemalizmin ajanı olarak suçlanır.
Hikayenin ikinci önemli karakteri Somadeva, uzun zamandır Kalkütadan uzakta bulunmaktadır. Kalkütaya gelmesi, Benercinin ajanlıkla suçlanmasından sonradır. Benerji hapistedir. Somadeva, Kalkütadaki eylemlerin yöneticisi olarak tasvir edilir. Eylemlerde fırtına gibi esmektedir. Ve Benerciyi ajanlıkla en çok suçlayan kişi durumuna gelir. Benercinin ajan olduğunu kitleye teşhir eder, hücresinin penceresinden bakan Benerciye ilk taşı atar ve kitlenin de taşlamasını sağlar.
Somadevanın ölümü şöyledir: Somadeva hapse girer. Hapiste vereme yakalanır. Ölecektir. İntihar eder. Yani Somadeva mücadelesinden dolayı hapse düşmüş, bu nedenle sağlığı bozulmuştur. Burada intihar etmek istemesi, aynı zamanda sağlığının bozulmasına neden olan mücadeleyi bırakması demektir.
Nazım alternatif TKPyi kurduğunda Şefik Hüsnü, uzun zamandır uzaklarda, Moskovada Dış Büro sorumlusu olarak bulunan Hasan Ali Edizi tek yetkili olarak Türkiyeye, faaliyetin başına getirir. Hasan Ali Edizin, Türkiyeye geldiğinde ilk icraat olarak, Nazımı polis ajanı, Kemalizmin kuklası olarak TKP kitlesine teşhir eder. Ardından hızlı bir faaliyete girerek, Kızıl İstanbul gazetesini çıkarır. Yaygın propaganda faaliyeti yürütür. 1938de Ankara Harp Okulu Davasından 15 yıl ağır hapis cezası aldıktan sonra nedamet getirerek, bir daha komünist faaliyet içinde bulunmayacağının garantisini verir. Hapse düşmesi, onun mücadeleden gördüğü zarardır. Mücadeleyi terkeder.
Hikayedeki bir başka karakter, Roy Dranattır. Roy Dranat, Benercinin eski bir kavga arkadaşıdır.
Roy Dranat, Benerciyle karşılaşmalarında Benerciyi tanımlar:
Ardından, Benercinin, kendisinin ajan olmadığını kanıtlama çabalarını Donkişotun erdemli hayalciliğine benzeterek, Ona öğüt verir:
Benerci bil ki
neticeler çıkarmak
öyle mümkün değil ki...
Hayat öyle karışık.
Geç efendim bunları bırak,
akşamüstü serinlikte teferrüce (-gezintiye) çık...
Kitapta, Roy Dranat hakkında bir dipnot vardır: ... Kavgadan ayrıldı. Şimdi ROY DRANAT, İngiliz emperyalizminin emrinde, sakalsız, pelerinsiz ve kılıçsız, rahatını arayan zavallı, mustarip bir fausttur.
Roy Dranatın ölümü şöyledir: Roy Dranat, Benerciye ajan olmadığını kanıtlama çabalarını bırakıp, akşamüstleri gezintiye çıkmasını öğütlediği gibi, çıktığı bir akşamüstü gezintisinde soğuk alıp zatürreye yakalanarak ölür. Hastalık, boşvermenin bir sonucudur. Yaşama (mücadeleye) veda etmiştir.
Şevket Süreyya Aydemir, Nazımın TKPden eski bir yoldaşıdır. Daha sonra mücadeleyi bırakarak Kemalist burjuvazinin emrine girer ve Kemalizmin resmi tarih yazıcısı olur. Faust, Goethenin ünlü eserinde, ruhunu şeytana satan bir zavallıdır.
Benerci, hikayede her ne kadar TKP içindeki muhalif Nazım olsa da, hikayenin gelişiminde yer yer Benercinin içinde bulunduğu durum üzerinden Şefik Hüsnüye atıf yapılır.
Yer yer Benerci kendini sorgular. Dışarıdaki hareketin başında olmasının hareketi gerileteceğini, kafasının artık eski elastikiyetinin kalmadığını söyler. İntihar etmelidir. Burada, Benercinin intiharı yanlış olarak betimlenmez. Hareketin başında olup onu geriletmektense, kendini öldürmesi ve dolayısıyla hareketin önderliğini yapamayacak oluşu bir erdem olarak gösterilir. Bu erdem, yapıtın bildirisi niteliğindedir.
Şefik Hüsnü, hareketi bir dönem Moskovadan, bir dönem hapisten yönetmektedir. Konferansla karar altına alınan Kongreyi toplamamış, MKyı seçimle değil, atamayla oluşturmaya devam etmektedir. Şefik Hüsnünün Genel Sekreterliğindeki TKP gerilemiştir. Benerci için, başta olup hareketi geriletmektense, ölmek yeğdir ve ölmüştür de.
Sonuç olarak
Nazım, ilk bakışta sadece sosyalizmin en duygulu, en coşkulu şairi olarak görülür. Ve sosyalizmi Türkiyeye en estetize anlatan sanatçıdır. Fakat Onun asıl özü; kenarda duran, körü körüne onun bunun peşinden giden değil, işin merkezinde duran, örgüt sorunlarıyla ciddiyetle uğraşan, yükü omuzlamak için çaba sarfetmiş bir dava adamı kişiliğine sahip olmasıdır.
Bu çabalarının sonucunda bedel ödemekten kaçınmamış, bedel ödemenin ağırlığı karşısında davaya bağlılığından sapmamış ve zerre kadar yılgınlık yaşamamıştır. Somut olarak yaşadığı parti içi sorunları, olağanüstü yaratıcılığıyla ölümsüz destanlar haline getirecek kadar da mücadeleye karşı duygu yoğunluğu yaşamaktadır. Bu duygu yoğunluğu asıl olarak Onun yaşamının merkezinde sosyalizm davası olduğunu göstermektedir. Onu devrimci kimliğinden soyundurarak sahiplenen burjuvazinin sahtekarlara en iyi cevap, Nazımın eserleridir.
Nazım ve eserleri, Türkiye devrim tarihi, bizim olan tarihimizdir. Ölümünün 37. yılında sosyalizm mücadelesinde, aramızda.
Kaynakça:
Benerci kendini niçin öldürdü?, Nazım Hikmet, Adam Yayınları, 1991
Nazım Hikmetin şiirinde gizli tarih, Emin Karaca, Çınar Yayınları, 1995
Aydın Üzerine Tezler, Cilt-5, Yalçın Küçük, Tekin Yayınları, 1989
|