SASA grevi MHPli sendikacılarca satıldı...
Bir işçi direnişi daha ihanete uğradı
SASA grevi, Petrol-İş Adana Şubesinde 27 Mayıs Cumartesi günü yapılan oturumda, grevin 12. günü sona erdirildi. Toplusözleşmenin, 137.500.000 TL + %15 zam ve 137 taşeron işçinin kadrolu olması üzerinden bağıtlanması, sendikada sonucu bekleyen işçiler tarafından tepkiyle karşılandı.
SASA grevi, yapılan son görüşmede işverenin % 60 ücret artışı ve 90 taşeronun kadrolu olması teklifinin kabul edilmemesi üzerine başlamıştı. Sendika, 500 taşeron işçinin kadrolu olması, seyanen 250 milyon artış ve 2. yıl için enflasyon oranında artış istemişti.
Grev 16 Mayıs sabahı coşkuyla başlamış olsa da, sendika yönetiminin gelecekte grevle ilgili neler yapılabileceği sorularını geçiştirmesi, daha ilk günlerde grevin kazanımla sonuçlanmayacağı izlenimini veriyordu.
Fabrika önünde toplu halde durulamayacağı, bunun yasak olduğu işçilere benimsetildi ve fabrikadan 60 metre uzakta durabilme olanakları dahi araştırılmadı. İşçiler de bu yönde bir inisiyatif koymadılar. Sendika yönetimi işçilerin evde oturmasını sağlamaya çalıştı. İşçiler grev süresince ya mahallelerindeki kahvelerde, ya da sendikadaydılar. İşçilerde bekle gör psikolojisi yaratıldı. Sendika hafta sonuna kadar anlaşma sağlanamazsa, belki miting yapılabileceğini ya da bildiri dağıtılabileceğini söylüyordu. Uzun süreli bir grev durumunda ne yapacaklarına ilişkin sorular ise yanıtlanmıyordu.
SASA fabrikası, işçilerin geçmişte verdikleri mücadeleler sayesinde, diğer fabrikalara oranla ekonomik ve sosyal açıdan bir takım kazanımlarının olduğu, bugün ise taşeronlaştırma saldırısının en yoğun yaşandığı işletmelerdendir. Bu saldırının püskürtülmesine ve ücretlere ilişkin elle tutulur bir kazanım sağlanamamıştır. Buna rağmen sendika yönetimi altına imza attığı sözleşmeyi Türkiye işçi sınıfının kazanımı şeklinde yansıtmaktadır. Oysa rakamlar işverenin ilk başta verdiklerinin de altındadır. Öyle ki, hiç greve gidilmeden sözleşme imzalansaydı, işçilerin alacağı ücret açısından daha kazanımlı olacaktı. Dahası patron 12 günlük süre boyunca fabrikanın bakımını yaparak da bu süreden faydalanmıştır. Kamuoyuna ise, grev süresindeki kaybını sattığı mala zam yaparak karşılamak zorunda olduğunu açıklamaktadır.
Sermaye iktidarı TİSlerin başından itibaren kendi dayattığı koşulların uygulanması yönünde hareket etmiş ve lastik işçilerinin grevini erteleyerek İMF programını pervasızca uygulayacağını göstermiştir. Lastik-İş merkezi %20 ile masaya oturdu. Tek Gıda-İşte örgütlü 250 MARSA işçisinin TİS görüşmeleri sendika ağaları tarafından Ankarada sonuca bağlandı. Üretimden gelen güçlerini kullanan SASA işçileri ise, neredeyse hiçbir kazanım elde edemediler.
İşçi sınıfının çok az bölümü toplusözleşme ve grev hakkına sahipken, işçiler patronun dayattığı koşulları kabul etmediklerinde, sendika bürokratlarının yardımıyla, bu haklarını da kullanamıyorlar. SASAdaki durum budur. SASAda grev işverenin kazanımıyla sonuçlanmıştır.
27si sabahı 300 kadar işçi Petrol-İş Adana Şubesinde oturumun sonucunu bekliyordu. Oturum arasında tablo kendilerine gösterildiğinde tepki gösterdiler. İşçilerden biri, işveren size yaklaşacağına siz işverene yaklaşıyorsunuz şeklinde tepkisini dile getirdiğinde, sendika yönetiminin etrafındaki 50 civarında bir şakşakçı grubun saldırısına uğradı.
Ancak sendika yönetimi etrafındaki güruh dışındaki işçilerin hemen hepsi, MHPlisi de solcusu da, sözleşmenin satıldığını dile getiriyordu. İkinci oturumdan sonra eski şube başkanı da tepkilerini dile getirince, o da saldırıya uğradı. İşçiler işverene, sendika yönetimine bol bol küfrettiler. Yönetim tarafından hırpalanan eski şube başkanı işçilere, Petrol-İş tarihinde hiçbir zaman bu tür saldırılar yaşanmadığını, SASA işçisinin tüm bunların hesabını sorması gerektiğini söyledi. Sendika yöneticileri alkışlı protestolar eşliğinde sendikadan ayrıldılar.
Yönetimin MHPli olması, solcu işçilerin önyargılı davranmasına, sağcı işçilerin ise ipleri sendikanın eline bırakmasına sebep oldu. SASA işçileri, bilinç düzeylerine ve mücadele deneyimlerine rağmen, grev silahını etkili bir şekilde kullanmayı başaramadılar. Yalnızca iş durdurmanın kazanımla çıkmak için yeterli olmadığını, sendika ağalarının ihanetini boşa çıkarmanın yolunun birliklerini güçlendirmekten, sendika üzerinde denetim kurmaktan geçtiğini göremediler. SASA greviyle bir kez daha görüldü ki, grev silahı ancak sendika ağalarının ihanetini boşa çıkarma gücü ve yeteneği ortaya konulabildiği ölçüde etkili bir şekilde kullanılabilir.
SASA grevi sürecinde faaliyetlerimiz ve gözlemlerimiz...
16 Mayısta başlayan SASA grevine dayanışma bildirileriyle müdahale ettik. İlk olarak, sınıf dayanışmasını sağlamak amacıyla, Adanadaki diğer fabrika ve işletmelere yöneldik. BOSSA, Güney Sanayi, Seyhan Belediyesi Temizlik işçileri ve Petrol-İş Sendikasına bildirilerimizi ulaştırdık. Bildirimiz değişik tepkilerle karşılandı.
BOSSA işçileri, kendileri greve gittiklerinde SASA işçilerinin nerede olduklarını sordular ve SASA işçilerinin yüksek ücret aldıklarını, boşuna greve gittiklerini söylediler.
Güney Sanayide sabah vardiyasındaki bazı işçiler grevi bizden öğrendiler. SASA işçilerinin yanlarında olduklarını söyleyenler; bildiriyi alırken Kızıl Bayrak mı? diyenler; bu arada bu kızıl neyin nesidir? diyenlerle karşılaştık. Bu soruyla aynı vardiyada birkaç kez karşılaşan bizler, Kızıl, işçi sınıfının emeğini, emek mücadelesini simgeliyor, bu bayrak işçi sınıfının bayrağıdır, cevabını verdik.
Seyhan Belediyesi Temizlik İşletmesi işçileri, TİS sürecinde bulundukları, greve gitme durumunda oldukları için bizi oldukça sıcak karşıladılar. Kendileri greve çıktıklarında; grev sürecini SASA işçileri gibi evlerinde ve sendikada geçirmeyeceklerini, toplu halde işletmede kalacaklarını, çöp kamyonlarının dışarıya çıkmasına izin vermeyeceklerini söylediler. SASA işçilerine ziyaret etmekten başka bir destek veremediklerini, bunun da toplu halde durmadıkları için bir anlam ifade etmediğini söylediler.
SASA işçileri ise, MHPli yönetim de dahil olmak üzere, bildiriyi olumlu karşıladılar. En çok da, Bir işçi bana 10 milyara maloluyor diyen işverenin, bir işçi üzerinden ne kadar kâr ettiğini dilinin ucuna bile almadığı bölümü beğenildi. Ancak niçin bu bayrak Türk bayrağı değil de Kızıl Bayrak? sorusuna, Tüm dünya işçi sınıfının bayrağıdır. Amerikan bayrağını getirip bu senin bayrağın olsun dense kabul eder misin? sorusuyla yanıtlanınca, tabii etmem diye cevap verdi bir işçi. Biz yeniden, İşçi sınıfının milliyet gözetmeksizin tek bir bayrağı vardır. O da işçi sınıfının mücadelesini anlatan Kızıl Bayraktır, dedik. Gene de Türk bayrağı olsa daha iyi olurdu, diye cevap verdi yönetimden bir işçi.
İşçiler bildiriyi ceplerine koydular. Yönetim dahil olmak üzere bildiriler olumsuz tepki almadı. Ayrıca basının greve hiç duyarlılık göstermediğinden yakındılar ve bir tek bizlerin (sosyalist basının) yanlarında bulunduğunu söylediler. Şube Başkanının bundan sonra Türkiye gazetesi almayın demesi dikkate değerdi.
Bildiriyi semtlerden yalnızca Şakirpaşa Mahallesinde dağıtabildik. Kürt işçi-emekçilerinin yoğun olduğu bu mahallede aldığımız ilk izlenim, grevin ne demek olduğunun çok fazla bilinmemesiydi. Grev işçilerin üretimden gelen gücüdür; zulme, sömürüye dur demenin bir yoludur. Ama herkesin grev hakkı yoktur. Olanlar da düzen tarafından engellenir, dedik. Bunları parayla mı dağıtıyorsunuz? sorusuna, biz devrimciyiz cevabını verdik. Ben işsizim, şimdi nasıl katkım olacak SASA işçisine, bir eylem yaptıklarında gitsem yeterli mi? sorusuna, yeterli cevabını verdik. SASA işçilerinin neden greve çıktıklarını anlatırken taşeronlaştırma sorununa değindik. İşverenin kadrolu işçileri çıkartıp yerine daha az ücretle işçi çalıştırdığını söyleyince, Ben işsizim. Beni işe alırlar mı? cevabıyla karşılaştık (dağıtım yaptığımız bu bölgede işsizlik oldukça yoğun).
|