Tamer Atışın (Sosyal-İş) konuşmasından:
İlkelerimize sahip çıktık mı?
(Tamer Atış 112 oyla yeni yönetim kuruluna seçildi...)
... İlkelerimize sahip çıktık mı? Kararlarımıza sahip çıktık mı? Yapabileceklerimizi söyleyip, söylediklerimizi yaptık mı? Gerçekçi olduk mu? Tüzüğümüze sahip çıktık mı? Tüzük yapısının ilkelerimize uygunluğunu hiç inceledik mi? Yöneticiler olarak birbirimizle, sendikalar, yani tüzel kişiler olarak ilişkilerimizde dayanışmayı, kardeşliği, baskısız sömürüsüz bir dünya ideallerimizin gereği olan yoldaşlığımızı sürdürebildik mi?(alkışlar) Ayrıca, bunları bilince çıkarmak için kaygımız oldu mu?
Bize göre ne yazık ki olmadı. Bunların hiç birine olumlu yanıt verebilmek ne yazık ki olanaklı değil. Yeniden faaliyete geçtiğimiz süreçte, ne yazık ki, her koyun kendi bacağından asılır yoz anlayışına düşüldü. Biraz sonra üzüntüyle değineceğimiz gibi, her sendika kendini kurtarsın sözü en yetkili ağızlardan işitildi. İlkelerimiz unutuldu, unutturulmaya çalışıldı. Kendi kurallarınıza uymazsanız, bir gün gelir başkalarının kurallarına uymak zorunda kalırsınız. (...)
DİSKin 94 Genel Kurulunda bunu söyledik. 97de yine söyledik. Şimdi yine söylüyoruz. 92den 97 sonuna kadar barajları yıkmak için DİSK tarafından atılmış hiçbir adım yoktur. (...)
DİSKi yönetenler eliyle DİSK çok yıpratıldı
12 Eylülün DİSKe verdiği tahribat yanında, özellikle son iki dönemde DİSKi yönetenler eliyle DİSK çok yıpratıldı. Burada eleştirilerimizin yönü çok net anlaşılmaktadır arkadaşlar. DİSKin yıpratılmasında yönetenlerin bir kısmı aktif tavırlarda bulunmuş, bir kısmı ise pasif kalarak katılımda bulunmuşlardır. Bunu da belirtmekte yarar görüyoruz. Bu dönemlerde, mazeret istemem, sendika başkanları iyi çalışsınlar barajı aşsınlar gibi, içerikte barajı yıkmaya yönelik hiçbir anlamı bulunmayan, baraja boyun eğmekten öte, barajı önümüzde bir sınav gibi göstermeye çalışan cümleler, ne yazık ki dönemin DİSK başkanının ağzından çıktı. Barajları yıkma mücadelesini, tüzüğü gereği vermek zorunda olan bir örgütün, hele DİSK gibi bir örgütün başkanının bu türden konuşmaları yapması anlaşılır gibi değildi. (...)
Sendikacının sağcısı solcusu olmaz diyen başkanlar
Sendikacının sağcısı solcusu olmaz sözü de, hatırlarsınız, bu sözler de, başkanı olduğu konfederasyonun tüzüğünün 4. maddesinin farkında olmayan kişi tarafından söylendi. (Alkışlar) O anki tüzük, ekonomik mücadeleyle siyasi mücadeleyi ayırmamayı gerektiriyordu. Bunun bir başka örneği, 17 Nisan seçimleri öncesinde yaşandı. 5 Şubat 99 tarihli başkanlar kurulunun, 17 Nisan seçimlerine ilişkin bildirisini, sanıyorum, dönemin DİSK başkanı hatırlıyordur. Ne diyordu bildiri? Emekten ve demokrasiden yana sol partileri destekleyelim. Bu aslında DİSKin tüzüğünde yer alıyordu. Şimdi bu salonda bulunan tüm arkadaşlara soruyorum. DİSK Başkanlar Kurulunun, seçimde desteklenecek siyasal partileri niteleyen o metninde DSPyi bulan, DSPnin tanımlandığı iddiasında olan bir arkadaşımız var mı? Bizi lütfen aydınlatsın. O metnin şu şu değerlendirmeleri DSPyi kapsar desin. Bize göre DİSK Başkanlar Kurulunun o metninde yer alan kararında kesinlikle DSP yoktur. Hele hele 12 Eylül öncesinde DİSK yöneticilerini hapse attıran, DİSK için gölge etmesinler başka ihsan istemem diyen Bülent Ecevit hiç yoktur. (Yoğun alkışlar) (...)
DİSK genel kurullarının bundan böyle DİSKin başına böyle işler açmayacağını, yöneticilerini belirlerken daha özenli davranacağını umuyoruz. DİSKin ve bağlı sendikalarının taleplerinin yerine gelmesi, ciddiye alınması, hükümetler, kamuoyu ve işçi sınıfının gözünde önemli bir yerde durması için, DİSKin ve bağlı sendikalarının yöneticilerinin çok daha dikkatli olması gerekiyor. Kendi kuralını tanımamak, kurul kararlarını önemsememek, DİSKin görenekleri içinde yoktur. Hiçbir kurul uygulanmasın diye kararlar almaz. Hiçbir kurul kararlarını uygulamamak üzere bir yönetimi göreve getirmez. (...)
Yıllardır baraj saldırısına karşı
hiçbir şey yapılmadı
Tüzük komisyonu hazırlıklarını incelemişsinizdir. Arkadaşlar, sizler, barajı yıkmak mücadelesini hem konfederasyon tüzüğü, hem sendikalarımızın tek tek tüzükleri gereği, daha da ötesi dünya görüşlerimiz gereği vermek zorunda olan sendika yöneticileri olacaksınız, DİSKin tüzüğüne Çalışma Bakanlığı istatistiklerini esas alan düzenlemeleri sokmaya çalışacaksınız. Bunları başkaları da görür, Yaşar Okuyan da okur ve istatistikleri gözünüze sokar. (...)
Bundan böyle DİSK, ilkelerine, geçmişine aykırı yönlere götürülmemeli. Hiçbir kurul kararı olmaksızın toplumsal barış aldatmacasının içine, hele kendi başkanının eliyle hiç götürülmemeli. Geçmişte DİSKin çanına ot tıkayacak olanlarla barışılabilineceği sanılmamalıdır. (Alkışlar)
Bir benzeri de ESK da yaşanmıştı hatırlarsanız. Hiçbir kurul kararına bile gerek duymadan ESKda bir vardık, bir yoktuk. İşin kötüsü varken varlığımız, yokken yokluğumuz da belli değildi. (...)
Konuşmalar ya da DİSKin Dsi
Yapılan konuşmalar, DİSKin en azından sıkı hatipler yetiştirmekte uzmanlaştığını gösteriyordu. Eski-yeni yöneticiler dahil olmak üzere, hemen her konuşmacı, ağzından DİSKin Dsini düşürmedi. Söze devrimcilikle başladı, devrimcilikle bitirdi. Fakat, hakkını teslim etmek gerekirse, DİSK delegasyonuna en iyi devrimcilik dersi veren, bir konuk konuşmacı, İP temsilcisiydi. Kongrenin ilk günü son konuk konuşmacı olarak söz alan kemalist İPin temsilcisinin 6 okta birleşme çağrısına, DİSK delegelerinin olumlu yanıt vereceğini, aslında, yükselen alkışlar işaret etmekle birlikte, CHP operasyonunun böylesine başarıyla sonuçlanacağına da pek ihtimal verilmiyordu.
DİSKin içinde bulunduğu durum konusunda, hemen tüm konuşmacılar hemfikir görünüyordu. Her birisinin vaadi de DİSKi içine düştüğü bu kötü durumdan çıkarmak iddiasını barındırıyordu. Ne var ki, bu duruma nasıl düşüldüğü ve daha da önemlisi, nasıl çıkarılacağı konusunda somut görüş ve öneri getiren de olmadı.
Somutluk bazında en derli-toplu konuşmalardan biri, Sosyal-İş temsilcisi Tamer Atışa aitti. Ancak o da kendi içinde tutarsızlıklar, çelişkiler barındırıyordu. R. Budakın, DİSKin tarif ettiği siyasi mücadeleyi DSPde bulmasını ağır bir dille mahkum eden Atışın, yeni CHPli başkan önderliğinde CHP ağırlıklı bir Yönetim Kurulunda siyasal mücadeleyi neye endeksleyeceğini ise önümüzdeki süreç gösterecek.
DİSKin en tepesinde yer alarak mücadelenin önüne en fazla barikat oluşturanların en keskin nutukları atması, konuşmalara ilgiyi en alt seviyeye indiriyordu. Delegelerin büyük çoğunluğu, çok yakından tanıdıkları bu şahısların kimlikleriyle taban tabana zıt konuşmalarını haklı olarak ciddiye almıyordu.
Buna rağmen kongreye tabandan doğru ciddi bir müdahale olabilecek bir inisiyatif gelişmedi. Konuşmacıların büyük çoğunluğu DİSKte değilse bile bağlı sendikalardan birinde yöneticilik yapmış (dolayısıyla sorumluluğu şu ya da bu oranda paylaşmış), şimdi de ya yönetime aday veya bir adayın aktif destekleyicisi sıfatıyla konuşuyor, eleştiriyor, suçluyor, aklıyorlardı...
DİSKin yeni başkanı CHPden
İktidarsız örgütün başına iktidarsız siyaset
Kongrenin arifesinde sözleşme yetkisi düşürülen DİSK-Tekstil Sendikasının Başkanı ve CHP PM üyesi Süleyman Çelebi, DİSKin yeni patronu seçildi. Fakat DİSK bu kongrede sadece başkanını değil, yönetim kurulunun çoğunluğunu da CHPlilere teslim etti.
Hemen tüm konuşmacıların, hemen her vesileyle DİSK geleneğinden sözettiği kongrenin bu iradesi, yeni DİSKin yeni ve eski yöneticilerinin gelenekten neyi anladığı-neyi kasdettiklerini de göstermiş oldu: DİSKin burjuva düzen ve burjuva partilerle göbek bağının açıktan kurulması...
Artık DİSK de, düzen partilerine resmen yaslanan sendikalardan biridir. Böylece, DİSK geleneğine değilse bile, Türk-İşin, üst düzey yöneticilerini meclise, ardından da Çalışma Bakanlığına (sermayenin sınıfa yönelik saldırılarını daha bilinçli yönetsin diye) gönderme geleneğine sığınılmış oluyordu.
Kuşkusuz bu sonuç durup dururken, birden bire ortaya çıkmadı. Bir önceki genel başkanını, ilk seçimde iktidara gelecek DSPden meclise yolladıktan sonra, sıra, muhalefete sızmaya gelmişti. Ve tabii ki, Dsini koruduğu sürece bu, DİSK için ancak sol muhalefete yamanma olabilirdi, öyle oldu.
Sermaye-emek çatışmasında tarafsızlıkı ilke edinmiş, böylece de, toplumsal muhalefetteki tüm eski itibarını yitirmiş yeni DİSKe de, muhalefet bile olamayan CHP yaraşırdı.
DİSK tabanı, yani bağlı sendikalara üye işçilere gelince...
Onlar bu kongrede de söz, karar, irade ortaya koymadılar. Kendilerine nasıl bir yönetim yakıştırdıkları hakkında fikir belirtmediler. Ancak, sermayenin saldırıları böyle sürdükçe ve DİSKin yönetimi saldırılar karşısında böyle edilgen kaldıkça, elbette söz sırası onlara gelecek...
|