- Gazetemizi nasıl buluyorsunuz, günceli yakalayabiliyor mu? Eleştirileriniz nedir?
Büro Çalışanı Nesrin: Gazete, haftalık çıkmasından dolayı, biraz daha günceli yakalama noktasında olumlu. Yani aylık sosyalist ya da 15 günlük sosyalist gazetelere göre birazcık daha hızlı haber alabiliyoruz, bu yönüyle iyi. Yalnız işçiler açısından baktığımızda bazı yazılar çok uzun. Kendim de dahil olmak üzere, uzun yazıları okumak için ekstra bir zaman ayırmak gerekiyor. Sosyalist yayınlara çok yabancı olmadığımız için şimdiye kadar rahatsız edici bir yazıya rastlamadım. Öncelikle gazete için harcanan emeğe büyük bir saygı duyuyorum. Tüm sosyalist yayınlara duyduğum gibi. Süreklilik arzeden yazılar noktasında tatmin edici şeyler çıkabiliyor. Yani yazı dizisi ya da birbirinin devamı niteliğinde haberler, bir sonraki sayıya devam eden haberler noktasında olumlu şeyler söyleyebilirim.
Kapak konusunda bir şey söylemek istiyorum. Kapağa döneme ilişkin politikaların ve o sürece ilişkin spotların verilmesi olumlu. Mesala şu an elimizde olan, Faşist katliamları durduralım başlığı. Burdur Cezaevindeki hücre tipine yönelik yani. Şu anki gündemi gerçekten yansıtan bir kapak. Daha öncelerde de eylemlerle ilgili benzer kapaklar yapıldı. Bu yönüyle çok olumlu.
Artı, örgütlenmeleri takip etme noktasında hoşuma gidiyor. İşçilerin ne durumda olduğundan haberdar olabilmek, benim için önemli. İşin açık tarafı, işçilere yönelik şeyleri daha zevkle okuyorum. Yani kendi bulunduğum yerden ne oluyor ne bitiyor ondan haberder olma adına hoş şeyler yakalayabiliyorum. Gazete doyurucu oluyor bu noktada.
Ama dediğim gibi, yazıların uzunluğu konusunda zorlanma oluyor. Röportajlar konusunda bir sorun yok, soru cevap şeklinde olduğu için. Ama işçinin bilincini açacak yazılarda birazcık daha anlaşılır, spot şeyler olması gerekiyor. Ben bile bazı şeyleri birkaç kere okumak zorunda kalıyorum.
Diğer bir şey, sayfa sayının çok olduğu görülüyor.
Bir de Parti Programı üzerine yazılar yayınladınız. Çıkardığınız büroşürler o ihtiyaca zaten yanıt veriyordu. Ama bu programa ilişkin yapılanlar konusunda, burda yazılır mı bilmiyorum ama, siz neler yapıyorsunuz? Gazetenin okurları ve uğraşçıları programa ilişkin ve yapmak istediklerine ilişkin ne türlü çalışmalar içindeler? Tamam, eylemliklere katılma ve işçilere destek olma konusunda birşeyler okuyabiliyoruz. Bunu görüyoruz da. Mesela eylemlerden haber alabiliyoruz, ama siz bu eylemlerin içinde nerdesiniz, bu önemli.
Diğer bir şey. Özel bir ekonomi bölümü olsa diyorum. Kuşkusuz bu benim bireysel ilgi alanım. Ama kültür sanat sayfası olsa çok iyi olur.
Seyfi ÖZCAN (Erka balata işyeri temilcisi): Şimdi Kızıl Bayrakı okuyoruz. Bize göre ne oluyor? En radikal söylemler oluyor. Mesela sendika ağaları derken; Bayram Meraldir, Rıdvan Budaktır, bunları isimleriyle anmak yerine, sendika ağaları demek, insanların sendikalara olan güvenini iyice sarsıyor. Onun için kişilerin üzerine gidilmesi gerekir. Mesala; Ahmet bilmem kim, şu sendikanın yönetimindeki kişi böyledir demek lazım. Sizin verdiğiniz doğru olabilir ama, toplumda yanlış anlaşılıyor. Toplum tüm sendikacıları o zaman sendika ağası olarak görüyor.
Bu doğru değil. İçinde bizim gibi, işçi gibi yaşayanlar da var. Bu nedenle bunu hiçbir zaman da kabul etmiyorum. Hiçbir zaman bir sendika yöneticisi tam işçi düzeyinde ve işçi geliriyle yaşayamaz. Bunu niye böyle söylüyorsun diyeceksin. Onun da giderleri vardır. Sendikalardan karşılanması gerekir. Sendikalardan karşılandığında karşı geliyoruz, sendikanın parasını kullanamazsınız diyoruz. Biz böyle yapıyoruz Birleşik Metal-İş Sendikasında. Maaşı düşükse bu insanın mücadele şevki kırılır diye düşünüyorum.
Bu benim kendi bakışaçım. Onun için bu gibi şeylerde daha dikkatli olmak lazım.
- Günceli yakalayabiliyor mu?
Seyfi Özcan: Okuduğum kadarıyla, elbetteki sosyalist dergilerin hepsi için konuşuyorum bunu, Evrensel de dahil, işçi sınıfını yakından takip ettikleri belli oluyor, yazdıkları konularla. Buna ilişkin hiçbir eleştirim yok. Yazdıkları da doğrudur. Yalnızca bazı şeyleri zamanı gelmeden gündeme getirmeleri doğru değil.
5 Ağustos 1895te, modern proletaryanın iki büyük önderinden biri, işçi ordumuzun generali, hayata gözlerini yumdu.
Engels, bütün bir yaşamını proletaryanın kurtuluş mücadelesine adamış bir filozof, bilim adamı ve herşeyden önce bir devrimcidir.
Engels ve Marks diyalektik yöntemi sınıflar mücadelesine uyguladılar. Sosyalizmi ütopyadan çıkarıp bilimsel bir temele oturttular. Kapitalizmin işleyiş yasalarını ortaya koydular ve bu temel üzerinde onun nasıl yerini sosyalizme bırakacağını gösterdiler. Marks ve Engelsin dünya tarihi açısından büyük hizmetleri, bütün ülkelerin proleterlerine rollerini, görevlerini, yani ilk olarak sermayeye karşı devrimci mücadele için ayağa kalkmaları ve bu mücadelede bütün emekçileri ve sömürülenleri kendi tarafında birleştirme görevlerini göstermeleriydi.
Bu görevin yerine getirilmesi sürecinde Marksla arasındaki doğal iş bölümünün sonucu olarak Engelse, doğa, tarih, toplum, basın yoluyla mücadele ve yazışmalar düştü.
Doğa bilimlerine diyalektik materyalizmi ilk kez Engels uyguladı, Marksla birlikte marksist tarih anlayışının temellerini attı, güncel toplumsal gelişmeleri inceledi ve diğer ülkelerdeki devrimcilere olayları değerlendirmelerinde yardım etti. İlk komünist parti programı olan Komünist Manifestoyu Marksla birlikte yazdı. Anti-Dühring bugün bile komünistler ve devrimciler tarafından başucu kitabı olarak kullanılıyor. Ve Komünist Manifestoyla birlikte en fazla dile çevrilen Ütopik ve Bilimsel Sosyalizm onun kaleminden çıkmıştır. Tüm bunların yanısıra Engels, işçi sınıfının ilk askeri teorisyeni, bir savaş ustası idi.
Engels, bilimsel sosyalizmin kurucularından biri olarak köşesine çekilerek teori üreten bir filozof değildir. O, her zaman pratik mücadelenin içinde olan bir devrimcidir. O İngilterede Çartistlerledir, Alman köylü savaşındadır, Londrada Enternasyonal toplantısındadır. Baden savaşlarında keşif birliğinde yer almıştır.
Tüm bu süreçlerde Engels her zaman Marksın yanındadır, ona hep yardım etmiş, destek olmuştur. Aralarındaki dostluk öylesine büyüktür ki, bunu anlamak, onların ömürlerini adadıkları bilimsel sosyalizmi anlamaktan geçer. Bu dostluğun harcı bilimsel sosyalizme duyulan inançtır. Bu inançladır ki, sırf Marksa yardım edebilmek için, yirmi yıl boyunca aşağılık ticaretle uğraşmaya katlanabilmiştir. O gerektiğinde Paristen Cenevreye onbeş gün yürüyen, fedekarlıktan kaçınmayan, ikinci keman olmakla övünen alçakgönüllü bir devrimcidir.
Engelsin ölümünün üzerinden 105 yıl geçti. Daha onlar sağken başlayan, bilimsel sosyalizmi, işçi sınıfının tarihsel rolünü karartmaya, proletaryayı kendi misyonundan uzaklaştırmaya yönelik çabalar hiç sona ermemiştir. Ve bugün bu saldırılar daha da yoğunlaşmıştır. Bunları boşa çıkarmak, sosyalizmi bir bilim haline getiren Marks ve Engelsi ve onu geliştiren Lenini anlamakla, aynı anlama gelmek üzere sosyalizmin ütopyadan bilime geçişini anlamakla mümkündür.
Bilimsel sosyalizmin kurucularından bize miras kalan silahlar capcanlı ve bugün her zamankinden daha çok geçerlidir. Bunu 1917de Lenin önderliğinde Bolşevikler Sosyalist Ekim Devrimiyle kanıtlamışlardır.
Engels ve Marksın bilimsel temellere oturttukları öğreti Türkiyede de mücadelemize ışık tutmakta, devrim yolumuzu aydınlatmaktadır.
Onların bir bilim haline getirdikleri sosyalist öğreti, bugün Türkiyede, Türkiye Komünist İşçi Partisinin elinde bir bayrak olarak dalgalanmakta ve temsil edilmektedir.