KHK saldırısının niteliği ve görevler
KHK esas olarak kamu emekçilerini ilgilendirdiği kanısı uyandırsa da, gerçekte içinden geçtiğimiz dönemde sermayenin ihtiyaçlarından bağımsız olmayan kapsamlı bir saldırı niteliği taşıyor.
KHK: Kamu emekçilerini iş güvencesinden
yoksun bırakmanın aracı
İMFnin uluslararası düzeyde uygulamaya soktuğu yapısal uyum programlarının temel hedeflerinden biri, bütçeden dış borç ödemelerini ayrılan payın büyütülmesidir. İMF bütçe açıklarını asgari düzeye düşürüp, dış borç ödemelerini zamanında yapmayan ve dış borçlara daha fazla pay ayırmayan ülkelere kredi vermiyor. İMF reçetelerini eksiksiz uygulayan bağımlı ülkelerde bütçenin %60ını iç ve dış borç ödemelerine ayrılması bu politikanın doğal sonucu.
Ödendikçe daha da artan dış borç yükünün altından kalkabilmek, emek sömürüsünün katmerleştirilmesinden geçiyor. Sefalet ücretleri, onlarca yıllık mücadeleyle kazanılmış sosyal hakların gaspedilmesi, tüm temel işletmelerin ve hizmetlerin haraç mezat özelleştirilmesi, kitlesel işçi kıyımları ve kamu kurumlarında çalışan kamu emekçilerinin işten çıkarılması için, sosyal yıkım programlarının hızla hayata geçirilmesi gerekiyor.
İMFnin stand-by anlaşmaları yapmak için öne sürdüğü önkoşullardan biri, hizmet kurumlarında çalışan emekçilerin istihdamının daraltılmasıdır. Bu dayatma, eğitim, sağlık, enerji başta olmak üzere tüm kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi hedefiyle de bağlantılıdır. Bundan dolayı İMF reçetelerini kararlılıkla uygulayan bağımlı ülkelerde (Şili, Brezilya, Vietnam vb.) kamu emekçilerinin yaklaşık %40ı işini kaybetti. Bu ülkelerin tümünde saldırı öncesinde kamu emekçilerinin işgüvencesini ortadan kaldıran düzenlemeler yapıldı.
İMFnin bütçede harcama kalemlerinin asgari düzeye çekilmesi için dayattığı uygulamalardan biri olan kamu emekçileri istihdamının daraltılması, son yıllardaki görüşmelerin tümünde gündeme getirildi. Nitekim 7. beş yıllık kalkınma planı her dört kamu emekçisinden üçünün işine son verilmesini içeriyor. Saldırı devletin hantal yapısından kurtulması üzerinden gerekçelendirildi. Oysa gerçek amaç, bütçede iç ve dış borç ödemeleri sonrası en fazla harcama kalemini oluşturan maaş ödemelerini minimum düzeye düşürmek. Bu yönde atılan adımlardan biri olan sefalet ücretlerinin süreklileştirilmesi tek başına yeterli olmuyor. Sermayenin krizinin derinliği, kamu emekçilerinin kitlesel kıyımını kaçınılmaz hale getiriyor.
En son 2003 yılına kadar uygulanacak stand-by anlaşmasına dönük olarak verilen niyet mektubunda Personel Yasası reformunun yapılacağı belirtilmişti. Ancak bunun için saldırının gerçek niteliğini perdelemeye uygun bir ortamın oluşması gerekiyordu. Nitekim Hizbullahı tasfiye operasyonları sonrası oluşan tabloyu kullanmakta gecikmediler. Laik demokratik cumhuriyetin geleceğinin tehlikede olduğu, Hizbullahçı katillere maaş ödendiği vb. argümanlarla, kamu emekçilerinin iş güvencesini yok edecek KHK gündeme getirildi.
Gündemdeki KHK böyle bir düzenlemeye dönüktür. Sermaye devletinin KHKyı hazırlama nedenlerinden biri, kamu emekçilerinin kitlesel işten çıkarılması planını uygulayabilmektir. Bir diğeri, tarihin en kapsamlı sosyal yıkım programına karşı gelişen kitle tepkisini, giderek birleşik yanı güçlenen işçi-emekçi hareketini bölmek, güçsüz bırakmak, zapturapt altına almaktır. Ve elbette, bu kapsamlı saldırının zamanlaması, işçi sınıfı ve emekçilerin giderek büyüyen öfke ve tepkisiyle, yükselme eğilimi gösteren kitle hareketliliğinden duyulan kaygıyla doğrudan bağlantılıdır.
KHK: Kamu emekçilerine kapıkulu memur
dayatmasının ifadesidir
KHK saldırısı, katillere maaş ödüyoruz, laik cumhuriyete yönelik tehdit çok büyük sahte gerekçelerine dayanılarak gündeme getirildi. KHKnın birkaç yüz irticacı Hizbullahçı memuru işten atmakla sınırlı olduğu söylendi. İşine son verilecek 37 bin kamu emekçisinin listelerinin başbakanlıkta hazır bekletildiği de sermaye medyasına yansıdı. Bu rakam bile, kitlesel işten atma operasyonunun ön hazırlıklarının tamamlandığını gösteriyor.
KHK ile sermaye devleti, kamu emekçilerinin kaderini amirin iki dudağı arasından çıkacak söze bağlıyor. İşgüvencesinden yoksunluk, sermaye iktidarının ekonomik, demokratik, sosyal ve özlük haklara yönelik saldırılarının zeminini düzleyecek. KHK kamu emekçilerinin geleceğini ipotek altına almak için pervasızca kullanılacak.
Sermaye devleti, kamu emekçilerinin yükselttiği onurlu mücadele ile yere çaldığı memur kimliğini yeniden hortlatmak istiyor. Bu, amirinin karşısında kölece boyun eğen, olur efendimci, edilgen, jurnalci, kapıkulu memur tipidir. Sermaye devleti bunu başardığı ölçüde, kamu emekçileri hareketinin dinamizmini önemli oranda darbeleyecek, saldırılara karşı mücadeleyi zayıflatacaktır.
Kamu emekçilerine dönük kıyımın öncelikli hedefi, öncü ve devrimci kamu emekçileri olacaktır. Zira kamu emekçilerinin 11 yıldır kesintisiz devam eden sendikal hak ve özgürlükler mücadelesinin öncüsü onlardır. Sermaye devletinin denetiminin pekişmesinin yolu, öncü kamu emekçilerinin biçilmesinden geçiyor. Öncü güçleri biçilmiş bir kamu emekçileri hareketinin önemli oranda kötürümleşecek olması, sermaye devletini pervasızlaştırıyor.
KHKyı boşa çıkarmanın yolu
fiili ve militan direniş hattından geçiyor
Kamu emekçileri hareketi önemli bir sınavla karşı karşıya. Bedeller ödeyerek elde ettiği kazanımların hepsi hedef tahtasına çakılmış bulunuyor. Grevsiz-toplusözleşmesiz sendika dayatılıyor. Sahte sendika yasası Ekim ayında yeniden gündeme getiriliyor. Kamu emekçilerinin kararlılığını bir kez daha sınamak istiyorlar. Sefalet ücretleri saldırısındaki kararlılıklarını, 2001 yılı için öngördükleri yüzde 15lik sefalet artışı gösteriyor. İş güvenliğini yoketmenin adı olan Personel Yasa Tasarısını meclise götürme zahmetine girmeksizin KHK ile çıkarmak istiyorlar. KHK ile kamu emekçilerinin ekonomik-demokratik ve sosyal hak ve özgürlükler mücadelesini boğmak istiyorlar.
KESKin tepesindeki bürokratların kamu emekçilerinin hayat damarlarını kesmeye dönük KHKye karşı gösterdikleri tepki, ehlileşmede aldıkları yolu göstermesi açısından çarpıcıdır. KESKin şu ana kadar KHKya tepki gösterme adına gerçekleştirdiği tek eylem, cumhurbaşkanı ve başbakana faks çekilmesinden ibarettir. Bu bile birçok yerelde örgütlenmemiştir.
Kamu emekçileri meşruiyetlerine, özgüçlerine dayanarak sendikalarını kurdular. Hak verilmez alınır bilinciyle, fiili militan eylem hattıyla tüm saldırılara karşın sendikalarını ayakta tuttular. Yüzbinlerce kamu emekçisi defalarca Kızılay Meydanını sarstı. İşçi sınıfı ve emekçilerin tarihindeki en kitlesel iş bırakma eylemleri gerçekleştirdiler. Sendikalarına yönelen kapatma saldırılarını mühürleri sökerek yanıtladılar. Militan tutumlarıyla işçi ve emekçilerin sempatisini ve desteğini kazandılar. Fiili ve meşru temeldeki eylemler kamu emekçilerinin sendikalarının yasal olup olmadığı tartışmalarını bitirdi.
Daha ileri kazanımlar için mücadele eden kamu emekçilerini ne polis copu, ne cezalar, ne kıyımlar, ne sürgünler durdurabildi. Ancak, her defasında sermaye devletinin barikatını aşan kamu emekçilerinin mücadelesi, ne yazık ki reformist bürokratları aşamadı. 16-18 Haziranda Kızılay Meydanını işgal eden kamu emekçileri, grevli-toplusözleşmeli sendika hakkını almadan meydandan ayrılmayacaklarını ilan ettiler. Sermaye devletinin imdadına yine sendika bürokratları yetişti. Kamu emekçileri bürokratların dağılma çağrısına büyük tepki duyarak, hayal kırıklığı içinde illerine döndüler. Oysa 4 Mart direnişi, sermaye devletini sahte sendika yasasını geri çekmek zorunda bıraktı. Direnişin devam etmesi durumunda, grevli toplusözleşmeli sendika hakkının kazanılmasına yol açacak bir dinamizmi taşıyordu. Ancak bürokratların bu direnişe önderlik etme niyetleri, öncü devrimci kamu emekçilerinin ise yeterli hazırlık ve etkileri yoktu.
Örtülü de olsa grevsiz-toplusözleşmesiz sendikaya destek veren, sefalet ücretlerine karşı sonuç alıcı tepki örgütlemeden özenle kaçınan KESKin başına çöreklenmiş bürokratlardan KHKya karşı ciddi bir tutum almaları beklenemez. Görev ve sorumluluk öncü devrimci kamu emekçilerinin omuzlarındadır. Başarı, ortaya konulacak önderlik kapasitesine bağlıdır.
|