Direniş ölümüne kararlılıkla sürüyor...
Devrimci irade teslim alınamaz! Hücre saldırısına karşı başlatılan Ölüm Orucu direnişi 1 yılını geride bırakmışken, son 1 haftada ardardına ölümsüzlük kervanına katılan üç şehit, faşist devletin dışarıda baskı ve terörle sağladığı suskunluk fesadını parçaladı ve zindanlar ve direniş yeniden kamuoyunun gündemine oturdu. Bu aynı zamanda, tam da başarı kazandığını düşündüğü sırada, devletin tüm oyunlarının, direnişi unutturma çabalarının, bunun üzerinden oluşturduğu güç ve başarı imajının boşa düşmesi demekti. Demek ki, devlet ne denli güçlü yüklenirse yüklensin, ne kadar zorbalık yaparsa yapsın direnmek mümkündü... Yeni ölümlerle birlikte bir kez daha yücelmiş bulunan bu devrimci direniş ruhu, zorun-zorbalığın da bir kez daha mahkum edilmesi anlamına geliyordu. Tıpkı tankların, topların, uçakların karşısına sapanlarıyla dikilen Filistinli çocukların direnişi gibi, devletin tüm katliamlarının, tecridinin ve imha planlarının karşı sınabedenleriyle dikilen devrimci tutsakların bu ölümüne direnişi de akıllara durgunluk vermeye devam ediyor. Bu özelliğiyle de devleti teşhir ve tecrit etmeye. Faşist devlet nasıl baskı ve terör aygıtlarıyla direnişi dışarıdan tecrit ederek yalnızlaştırmaya ve hücre duvarları içine gömmeye çalışıyorsa, devrimci tutsaklar da direniş ve ölümleriyle onu işçi-emekçi kitlelerden tecrit etmeye, kanlı-katil yüzünü açığa çıkarmaya ve tarih ve insanlık karşısında mahkum etmeye devam ediyor. Tam da ardardına gelen ölümlerle direniş ateşinin yeniden harlanmaya başladığı bu evrede, dışarıda, üç kapı, üç kilit kampanyası ile demokratik kamuoyu da, hücreleri ve hücrelerde süregiden direnişi unutmuş olmadığını (devletin unutturmayı başaramadığını) ortaya koydu. Ama aynı zamanda, kampanyaya verdiği tepki üzerinden de, devletin bu başarısızlığından duyduğu rahatsızlığı da açığa çıkarmış oldu. Adalet Bakanı olacak zat, demokratik kurumlardan gelen bu öneriye verdiği olumsuz yanıtın gerekçelerini ve sözde karşı önerisini açıklarken, bir yandan öneri sahiplerini tehdit etmekten geri durmuyor, ama diğer yandan da, devletin direniş karşısında düştüğü aczi de gizleyemiyordu. O devlet ki, 11 Eylül saldırıları ardından kudurgan bir kinle dünya halklarına ve devrimci güçlerine karşı saldırıya geçen Amerikanın emperyalist savaş arabasına kendini bağlayarak güç bulduğunu sanıyordu. Dışarıda komşu halklara, içeride devrimci sınıfa ve örgütlere karşı daha büyük bir zorbalık ve terörle saldırıya geçebileceğini umuyordu. Bu hesapla belki, zindanlarında süregiden direnişi yok saymasının da mümkün olabileceğini düşünüyordu. Son gelişmelerle bu hesap ve umutları bir kez daha suya düşmüş oldu. Adlet Bakanı ağzından saçılan köpükler biraz da bozulan bu hesapların öfkesini gösterdi. Önümüzdeki günler ve aylar, faşist Türk devletinin, Ortadoğuya yönelik emperyalist savaş tehdit ve saldırı planlarında üstleneceği yer ve görevin netleşmesine tanıklık edecek. Savaşa fiilen katılma durumu ise içte baskı ve terör yönelimini de şiddetlendirecektir. Devrimci hareketin ve demokratik-ilerici güçlerin, içte ve dışta, devlet terörünün odaklaştığı mevzilerin korunması için mücadeleyi ve güç birliğini yoğunlaştırmaları gerektiği açıktır. Daha açık bir ifade ile, içerde tüm devrimci ve demokratik hak ve mevzilerin korunması-dışarıda emperyalist saldırganlığın hedefi haline getirilen halklarla dayanışma, bir arada, birlikte ele alınmalı ve yürütülmelidir. Ölüm Orucu direnişinin taleplerini savunmak ve desteklemekse, içerdeki mevzilerin korunması mücadelesinin ilkve ana konularından biri olmaya devam etmektedir.
Ölüm Orucunun 84. şehidi 20 Ekimde başlayan Ölüm Orucu direnişi kararlılıkla devam ediyor. Birinci yılını geride bırakan direniş devrimci iradenin en zor koşullar altında dahi teslim alınamayacağının şimdiden eşsiz bir örneği oldu. Ölüm Orucu direnişine 4. ekipte başlayan TİKB dava tutsağı Ali Çamyar Ölüm Orucu direnişinin 265. gününde İzmir Yeşilyurt Devlet Hastanesinde şehit düştü. Şehit düşmesinin ardından İstanbul Adli Tıpa getirildi. Burada bir gün kaldıktan sonra ailesinin Ümraniyede bulunan evine götürülmek istendi. Fakat faşist kolluk güçleri cenazenin eve getirilmesine izin vermediler. Aileye baskı yaparak bir an önce gömülmesi için dayatmalarda bulundular. Kolluk güçlerinin cenaze evinde toplanan kitlenin katılımını engellemek istemesi üzerine, Ali Çamyarın ailesi karşı tutum alarak, cenaze evindeki kitle gelmeden cenazenin gömülmeyeceğini belirttiler. Cenaze arabası Adli Tıptan Sarıgazi Mezarlığına kadar panzerler, polis araçları ve askerler eşliğinde getirildi. Faşist devletin aczini gözler önüne sren bu durum devrimcilerin ölü bedenlerinden dahi duydukları korkunun yeni bir ifadesi oldu. Cenaze evinde bulunan kitle Ümraniyeden otobüslerle Sarıgazi Mezarlığına doğru yola çıktı. Otobüsle gelen kitle ile cenaze arabasını getirenler mezarlığın arka cephesinde buluştu. Mezarı başına kadar Ali yoldaş ölümsüzdür!, Yaşasın Ölüm Orucu direnişimiz!, Anaların öfkesi katilleri boğacak!, Devrimci tutsaklar teslim alınamaz! vb. sloganları eşliğinde yüründü. Yürüyüş sırasında Ölüm Orucunu ve taleplerini sahiplenen şiarların yazılı olduğu dövizler açıldı. Mezar başında ise Ölüm Orucu şehitleri ölümsüzdür/ÖMP yazılı pankart açıldı. Ali Çamyarın şahsında tüm Ölüm Orucu şehitleri anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Ardından Nazım Hikmetin Zafere Dair şiiri okundu. ÖMPnin Ali Çamyara dair okunan açıklamasının ardından TİKB bayrağına sarılarak toprağa verildi. Son olarak annesi bir konuşma yaptı. Alinin tahliyesi için 5 haftadır uğraştıklarını, tahliyesi için İstanbul Adli Tıp kurumunda kontrolden geçmesi gerektiğini, yola çıkacak kadar sağlıklı olmadığı için de İstanbula gönderilmediğini, devletin bilinçli olarak oğlunu katlettiğini söyledi. SY Kızıl Bayrak/Kartal
ÖO direnişçisi Lale Çolak Ölüm Orucu Direnişi bir yılı aşkın süredir tüm kararlılığıyla ve yeni şehitlerle devam ediyor. Direniş, faşist devletin her türlü zor ve dayatmasına karşın, Ali Çamyar ve Zeynel Karataşın ardından 8 Ocakta şehit düşen Lale Çolak şahsında bir kez daha gücünü ve kararlılığını tüm dünyaya kanıtladı. TİKB dava tutsağı olan Lale Çolak, 19 Aralık saldırısıyla tutsak olduğu Ümraniye Cezaevinden Kartal Cezaevine getirilmişti. Burada başladığı Ölüm Orucu eylemi nedeniyle durumu ciddileştiği için Bayrampaşa Cezaevi Hastanesine kaldırılmış ve eyleminin 222. gününde ölüm sınırındayken tahliye edilmişti. Ancak fiziksel olarak yaşam sınırını aşan Lale, tahliyesinden 18 gün sonra, 8 Ocak günü şehit düştü. Lale Çolak, 9 Ocak günü Adli Tıptan alınarak, son yolculuğuna uğurlanmak için Kocasinan Mezarlığına götürüldü. Burada da bekleyenlerle 200 kişilik bir kortej oluşturuldu ve yürüyüşe geçildi. Yürüyüş boyunca Devrim şehitleri ölümsüzdür!, Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz!, Ali Çamyar, Zeynel Karataş, Lale Çolak ölümsüzdür!, Devrimci tutsaklar teslim alınamaz!, Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!, İçerde dışarda hücreleri parçala! sloganları gür şekilde haykırıldı. Mezara gelindiğinde kendi vasiyeti üzerine Rodrigonun gitar konçertosu eşliğinde, uğruna mücadele ettiği bayrağa sarılarak, sonsuzluğa uğurlandı. Ardından Onun şahsında bugüne dek şehit düşen tüm devrimciler için saygı duruşunda bulunuldu. Ümraniye ve Kartal cezaevlerinde birlikte yattığı siper yoldaşı ve Ölüm Orucu gazisi Çiğdem Kırkoç Serüvenciler parçasını seslendirerek, Laleye verdiği sözü yerine getirdi. Özgeçmişi okunarak; daha liseli bir genç kız iken mücadeleye atıldığı ve düşman tarafından vurularak kolunun sakatlandığı, kısa bir tutsaklığın ardından tekrar çok sevdiği kavga şehrinde tüm fedakarlığı ve direnişçi ruhuyla çalıştığı, ancak 96da yine tutsak düşerek mücadelesini zindanda sürdürdüğü vurgulandı. Lale yoldaş kavgamızda yaşıyor!, Devrim şehitleri ölümsüzdür! sloganları atıldı. TUYABdan bir tutsak yakını yaptığı konuşmada katliamcı düzenin cezaevlerindeki uygulamalarına değindi. Hücrelere karşı Ölüm Orucuna başlayarak bugüne dek onlarca şehit veren çocuklarıyla gurur duyduklarını, onları sonuna kadar desteklediklerini, devletin biran önce bu vahşete son vermesi gerektiğini söyledi. Ardından yeni tahliye olan tutsakların mesajı okundu ve devrimci marşlarla tören sona erdi. SY Kızıl Bayrak/İstanbul |
|||||