8 Ocak 2005
Sayı: 2005/02(02)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD-İsrail şer ekseninin hizmetindeler
  Sağlıkta özelleştirmenin kılıfı; Sağlıkta Dönüşüm Projesi
  Özelleştirmeler durdurulsun, kölelik yasaları çöpe atılsın!
  Sosyal saldırılara karşı sınıf mücadelesi!
  Sefalet ücreti politikası 2005 yılında da devam edecek
  Patronlar kıdem tazminatını 15 güne indirmek istiyor
  DİSK'in 2004 daporu üzerine
  CHP'de patlayan "cerahat"
  Abdullah Gül siyonist şeflerin huzurunda
  "Yardım koalisyonu", "Bağdat fatihi" feneralden sorulacak
  Tasfiyecilik, sahte dostlar ve ötesi
  Birleşik gençlik kurultayı için ileri!/Orta sayfa
  Birleşik bir gençlik kurultayı için harekete geçildi
  2004'te gençlik hareketi
  Mimar Sinan'da tepki büyüyor
  İşgal karşıtı direniş seçim oyununu bozmaya aday
  Filistin halkının cellatları Irak'ta işbaşında!
  İsrail işgali altında "özgür seçimler"
  Almanya;Burjuva demokrasisinin iç yüzü
  OSİM-DER 1. Olağan Genel Kurulu yapıldı
  Bültenlerden
  BEKO'da kitlesel işçi kıyımı
  Ya barbarlık ya sosyalizm!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Tasfiyecilik, sahte dostlar ve ötesi...

Serhat Ararat

Kürt halkının gerçek dostlarından daha çok sahte dostları olmuştur. Kuşkusuz gerçek dostları az da olsa olmuş ve bundan böyle de olmaya devam edecektir. Bu kısa değerlendirmemizde sahte dostlarımız hakkında birkaç söz söylemek istiyoruz.
Elbette bizim için ölçü devrimci dostluktur, sahtelerini buna vurarak anlamaya çalışırız. Devrimci dostluk nedir' Sahte dostluk nedir' Bunların ölçüsü nedir' Ne zaman ve nasıl ortaya çıkarlar'
Devrimci dostlukta ve devrimci dayanışmada güç olma, sınırsız olanaklara sahip olma ve bunlardan yararlanma yaklaşımı yoktur, olamaz. Güç ve iktidar her zaman sahte dostlar için bir çekim merkezidir. Güç ve iktidar sahibiysen etrafın sahte dostlarla dolup taşar, ama güç ve olanaklardan yoksun kalmışsan bunların tümü ortalıkta görünmez, selamı ve sabahı keserler.
Bu, tersten bir güçsüzlüğü, zayıflığı ve ilkesizliği anlatmaktadır. Kritik dönemeçler, gerçek dostlukların sınandığı denek taşı niteliğindedir.
Sözü uzatmadan öze gelmek istiyoruz.
Devrimci dostluk, ilkelere dayanır; güç, olanak ve iktidar, yararlanma, küçük hesap yapma, kayıp endişesi devrimci dostluğun kitabında yazmaz. Ortak amaçlar, ilkeler ve değerler devrimci dostluğun temelini oluşturur. Bu kısa giriş bağlamında Kürdistan ulusal kurtuluş hareketinin ‘dostlar'ına bakabiliriz.
Ezilen bir ulus olarak Kürdistan halkının kendi kaderini belirleme hakkını savunanlar, bu savunularında samimi olanlar, her aşamada, her koşul altında bu ilke doğrultusunda davranmış ve politik tutum almışlardır. Bu yaklaşım, her şeyden önce samimi ve tutarlı olmanın bir gereğidir. Daha somut olarak PKK ve onun öncülük ettiği harekete yaklaşımları bu bağlamda olmuştur. Bu noktada gerçek dostların yaklaşımı, ilkeli, dar anlamda çıkarsız ve hesapsız olmuştur.
Yararlanmacı yaklaşımlar ise sahte dostların değişmez tutumu olagelmiştir. Devrimci dostlukta, PKK devrimci bir çizgide ve konumda olduğu sürece devrimci destek ve dostluk kendine karşı sorumlu olmanın bir gereği olarak sürdürülmüş, ama PKK yönetiminin düzen içi yönelimlerine karşı ise eleştirel yaklaşım sergilenmiştir. Devrimci dostlar, PKK'de her şeyi kendisinde merkezileştiren ve tüm iktidar iplerini elinde toplayan Öcalan'ın yakalanması, ‘devlete hizmet' sözünü vermesi ve bu çerçevede teslimiyet ve ihaneti bir tasfiyecilik stratejisi olarak PKK ve Kürdistan halkına dayatması karşısında net ve kesin tavır almayı, yine ilkeli olmanın, bunda tutarlı ve samimi olmanın kaçınılmaz gereği saymıştır.
İmralı ve ona karşı tavır, devrimci olmak kadar, devrimci dostluğun da sınandığı ve bir kez daha açığa çıktığı bir mihenk taşı oldu.
İmralı çizgisi, sıradan bir düzen içi savrulma değil, Türk özel savaş kurmaylığının doğrudan denetimi ve stratejik yönetimi demektir. Dolayısıyla bu çizgiyi doğrudan veya dolaylı her destek ve meşrulaştırma girişimi, aslında bilerek veya bilmeyerek Genelkurmay stratejisine destek olmaktan başka bir şey değildir.
İmralı çizgisini eleştirmek, bunu reformist, hatta teslimiyet olarak tanımlamak, tek başına bir şey ifade etmiyor. Bir yanda bu tür eleştirilerde bulunmak, ama öte yandan İmralı partisinin yanında olmak için her türlü ilkesizliği yapmak, sahte dostluğun belkemiksizliğinden başka bir şey değildir.
İmralı partisinin halkımızı adım adım nereye götürmek istediği kavranmıyor mu' Son 5'6 yılda olan nedir' Güçlenen devrimci yurtseverlik mi, yoksa TC'nin resmi tezleri ve politikaları mı' Daha da önemlisi İmralı nedir' Ona karşı devrimci duruş ne olmalıdır' Bu soruların yanıtı çok mu zor veya giz' Halkımızın son otuz yılda kazandığı bilinç, çok yoğun bir biçimde katledilmiyor mu' ‘Türkiye ulusu' safsatası, bu bilinç katliamının en son göstergesi değil mi' Yine 2004 yılı ortalarında alınan ‘savaş kararı' Genelkurmay kararı değil mi, onun iç ve dış politika dayatmalarının bir sonucu değil mi'
Soruları uzatmak mümkün, ama yeterlidir.
Aslında gerçekler çok net ve çıplaktır. Ama buna rağmen İmralı partisinin gölgesinde kalmayı bir siyaset tarzı seçenlerin, bunu dostluk ve dayanışma adına yapmaları, tam bir ikiyüzlülüğü ve sahteliği anlatmaktadır.
MLKP, bu sahte dostlara en çarpıcı örneklerden biridir.
MLKP, omuzları üzerinde kendi kafasını mı taşıyor'
Kimi iç tartışma belgelerinde ‘PKK kuyrukçuluğu' yaptıklarını açıkça vurgulamaktadırlar. Bu, onda bir çizgi ve siyaset tarzıdır!
Peki neden'
Birçok nedeni var; ama bunların başında ilkesizlik, kendine güvensizlik ve bunların koşulladığı pragmatizm gelir. İmralı partisinin denetlediği güçten yararlanmak, mirasından kırıntılar koparmak da bu nedenlerden sadece birkaç tanesidir. MLKP, PKK genel olarak devrimci konumdayken de onun eteklerinde durmayı çıkarları için vazgeçilmez görüyordu; aynı tutumu, İmralı Partisi'ne yaklaşımında da değişmedi. Bu yaklaşımını ‘devrimci dostluk, dayanışma, ilkeli sahiplenme' olarak tanımlamakta ve kendisi için övünç payı çıkarmaktadır.
Gerçek, gerçekten öyle mi'
Kısacası bu konuda çok şey söylenebilir, belgelere dayanılarak çok şey yazılabilir. Ama bunları yapmak yerine tek bir örneğe vurgu yapmak istiyoruz. Bilindiği gibi, ‘Canlı Kalkanlar' denilen, Genelkurmay merkezli savaşı meşrulaştıran bir girişim var, MLKP bu oluşum içinde yeralmayı bir övünç vesilesi yapmaktadır. Yayınladıkları ‘10. yıl Bildirisi'nde bunu açıkça yapmaktadır.
2004 yılı ortalarında ilan edilen Genelkurmay merkezli savaşla ilgili çok net bilgiler ortaya çıkıyor. Kongra-Gel kongresinde yapılan tartışmalar ‘yeniden' savaş aleyhine bir kararın alınacağını gösterdiğinde, İmralı'dan tam yetkiyle gönderilen ‘Bir avukat', gelişmelere müdahale etti. Bu kadarını Kani Yılmaz da bir makalesinde yazdı, ama bu avukatın adını vermedi.
Adını biz yazalım: Mahmut ŞAKAR! Mahmut Şakar, ‘bu toplantıda savaş kararı çıkacak!' dedikten sonra ‘savaş' kararı alındı.
Peki, kimdi bu avukat cüppeli adam'
1999'da PKK-BK'nin ‘bundan böyle kıblemiz İmralı'dır' bildirisinin kaleme alınmasını sağlayan cüppeli adam yine Mahmut Şakar'ın kendisi değil miydi'
‘Yeniden' alınan savaş kararının neden alındığı çok yazıldı, nasıl alındığının ipuçları da açığa çıkmaya başlamıştır. Bütün bu gerçekler orta yerde dururken, ‘Canlı kalkanlara' katılmayı bir övünç nedeni saymak gerçekten neyin nesidir! MLKP, kime hizmet ettiğinin bilincinde midir'
‘Canlı kalkanlar' gerçekten neyin kalkanıdır' Bu girişimle iki şey hedefleniyor: Biri, gençliğin enerjisi boşa akıtılıyor; diğeri de sürmekte olan Genelkurmay merkezli savaş meşrulaştırılıyor, bilinçlerin çarpıtılmasına hizmet ediyor. MLKP gibi sözünde samimi olmayan çıkarcı grupların bu girişime katılmaları, Genelkurmay'ın işini kolaylaştırıyor, anılan sahte ‘savaşın' meşruiyet zeminini genişletiyor.
Son söz olarak şu noktanın altı çizilebilir: İmralı tasfiyeciliğine köprü olanları, ona destek sunanları deşifre etmek zorunludur; hele bunu devrimcilik, sosyalizm adına yapanları açığa çıkarmak şarttır!
Sahte dostlarımızı tanımak bizim görevimiz!
Tasfiyecilerin yedeğindekileri açığa çıkarmak, buna önayak olanları tasfiye etmek bütün devrimcilerin görevidir!

5 Ocak 2005