19 Mart 2005
Sayı: 2005/11 (11)


  Kızıl Bayrak'tan
  SEKA direnişinin göst. ve özelleştirme karşıtı mücadele
  Özelleştirme saldırısında yeni adımlar
  Yeni soruşturma dalgası ve görevler
  Baskılar devrimci gençliği yıldıramaz!
  İÜ’de soruşturma terörü ve hukuksuzluğa eylemli protesto
  Ankara’da gençlik eylemine polis saldırısı
  TÜSİAD’ın sahte demokrasi sevdası
  10. yılında Gazi katliamı lanetlendi
  “Gazi’nin/1 Mayıs’ın hesabı sorulacak!”
  Süleyman Çelebi kimin başkanı?

  Samet Kalıp işçilerine çağrı

  Aster işçisinden zamsız çalışmaya tepki
  Dehaklar’a karşı Demirci Kawalar’ın
birliği!
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/6: “Demokratik uygarlığın sağ kanadı”
üzerine tamamlayıcı düşünceler
  EKİM’den ; "Sosyal devletin" ve sosyal barışın sonu
 Filistin halkı dayatmalara boyun eğmeyecek!
Irak; Kukla mecliste
pazarlıklar sürüyor
 Arjantin; Devlet Başkanı halka Shell’i boykot çağrısı yaptı
“ESP fenomeni” ya da
fırsatçı samimiyetsizliğin son örneği
Devrimci tutum ve gericilik
İzmir'de 8 Mart
Katliamın adı: Nükleer santral
Cejna Newroz piroz be!
Ortadoğu’da tufan kapıda
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Arjantin Devlet Başkanı halka Shell'i boykot etme çağrısı yaptı...

Tekeller pervasızlıkta sınır tanımıyor!

Peşpeşe uyguladığı İMF reçeteleri sonucunda 2002'de iflas eden Arjantin, krizden çıktığını geçen ayın sonunda ilan etmişti. Arjantin Devlet Başkanı Nestor Kirchner, ülkesinin ödeyemediği 100 milyar doları aşkın borcunu yeni tahvillerle takas ederek borç iflasını geride bıraktığını açıkladı. Koşulları kabul edilmediği takdirde borcunu ödeyemeyeceğini bildiren Arjantin'den “alacaklı” olanlar sözkonusu koşulları kabul etmek zorunda kaldılar.

Faizleriyle birlikte 102.6 milyar doları bulan bu borcu 41.8 milyar dolarlık yeni tahvillerle takas ederek yeniden yapılandırma planı 14 Ocak'ta başlamış, 25 Şubat'ta sona ermişti. İşlemin tamamlanmasından sonra bir açıklama yapan Kirchner, “Bugünlerde ödeyemediğimiz borcumuzun takas sürecini tamamlamış bulunuyoruz. Olağanüstü bir çabayla ülkemiz iflası geride bırakmıştır” dedi.

İflası geride bırakan Arjantin, tekellerin egemenliğinden kurtulmuş değil elbette. Zira geride bırakılan, sarsıntı geçiren Arjantin kapitalizminin restore edilmesi sürecinin bir aşamasıdır sadece. Dolayısıyla tekellerin vahşi sömürüsünün önünde sosyo-ekonomik açıdan herhangi bir engel bulunmuyor. Nitekim Shell'in keyfi bir şekilde petrole zam yapması, acımasız sömürü çarkının işleyişi hakkında güncel bir fikir veriyor.

Devlet Başkanı Kirchner'in tepkisini çekecek kadar pervasızlaşan İngiltere-Hollanda ortak petrol tekeli Shell'in tutumu, tekellerin bağımlı ülkelerdeki sömürü ve yağmada hoyratlığı hangi boyuta ulaştırdıklarını göstermesi açısından çarpıcıdır. Kirchner, akaryakıt fiyatlarına sürekli zam yaptığı için, halka petrol şirketi Shell'i boykot etmeleri çağrısında bulundu.

Arjantin'de 930 benzin istasyonu bulunan ve pazarın yüzde 16.5'ini kontrol eden Shell'in akaryakıt fiyatlarını yüzde 4.2 artırmasına tepki gösteren Kirchner, ülke televizyonlarında yayınlanan konuşmasında şu ifadeleri kullandı; “Shell'in zamlarına karşı en iyi çözüm olarak ulusal boykot gözüküyor. Bunlar insanları istismar ediyor. Biz de alışverişimizi bunlardan yapmamalıyız. Bir şişe benzin olsa bile”.

Shell'in pervasızlığı tekellerin sınır tanımaz kâr hırsına gösterge olurken, Kirchner'in boykot çağrısı, bağımlı ülkelerdeki burjuva politikacının bu tekeller karşısındaki güçsüzlük ve çaresizliğini gösteriyor. Öyle ki, devlet başkanı makamını işgal eden bir burjuva politikacı tekellere karşı kitlelerin gücüne başvurmak zorunda kalıyor. Oysa biliniyor ki, kitlelerin harekete geçmesi burjuvazinin ve uşaklarının en son istediği şeydir. Ancak pervasızlaşan petrol tekelini frenlemenin başka bir yolu olmadığını o da biliyor.

Kapitalist-emperyalist sistem içinde kalındığı sürece, dünyayı yağmalayan, pek çok ülkeyi -Arjantin örneğinde de görüldüğü gibi- İMF-DB eliyle iflasa sürükleyen büyük tekellerin vahşi sömürüsünden kurtulmak olası değil. Bunu başarmak, ancak kapitalist sistemi parçalayıp dışına çıkmakla mümkün olur. Sistem içinde kalındığı sürece sömürüden kurtulmak bir yana, sınırlamak için bile, sömürü düzenini yıkma programını rehber edinen güçlü bir sınıf mücadelesi gerekiyor.

--------------------------------------------------------------------------------------

İsrailli öğrencilerden siyonist işgale protesto...

Liseli gençler işgal bitene kadar askerlik yapmayacaklarını ilan ettiler

Siyonist ideolojinin Yahudi toplumunda yaygın şekilde kabul görmesi, İsrail tarafından Filistin halkına yapılan akıl almaz zulümlerin büyük bir kitle tarafından destek bulmasına yolaçıyor. Bu durum, halklar arası barışı savunan İsrailliler'in Filistin topraklarının işgaline, İsrail ordusunun yıkımlarına, yaygın baskı ve tutuklamalara, işkence ve katliamlara karşı çıkmasını güçleştiriyor. Zira böyle bir tutum alanların “vatan haini” ilan edilmesi işten bile değil.

Buna rağmen yürekli İsrailliler yine de seslerini yükseltmekten çekinmiyorlar. İşgal altındaki Filistin topraklarında görev yapmayı reddeden asker ve subaylar, Filistin topraklarının bombalanmasına karşı çıkarak uçak kullanmayı reddeden pilotlar, siyonizmin Nazizm'in devamı olduğunu dile getiren aydın ve akademisyenler, Yahudi yerleşimlerine karşı çıkan hahamlar... Siyonist zorbalığın farklı görünümlerine itiraz eden bu insanların sayısı henüz yüzlerle ifade ediliyor. Ancak sayının sınırlı olması bu aykırı seslerin önemini azaltmıyor. Bu yürekli seslere son güç katanlar ise lise öğrencileri oldu.

İsrail'de yaklaşık 250 öğrenci, İsrail Filistin topraklarından çekilene kadar askerlik yapmayacaklarını bildirdikleri dilekçelerini yetkililere sundular. Dilekçelerinin birer fotokopisini İsrail Başbakanı Şaron ile Savunma Bakanı Mofaz'a gönderen liseliler, “Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde neredeyse 40 yıldır devam eden işgale katılmak istemediklerini” belirttiler. Yediot Ahronot gazetesindeki habere göre, öğrenciler dilekçelerinde, “Filistin topraklarındaki işgal dolayısıyla orduya kaydolmayacağız” dediler.

Çoğu ülkenin en itibarlı okullarında eğitim gören öğrenciler, ordunun Batı Şeria'daki 4 yerleşkeyle Gazze Şeridi'nin tamamını boşaltacak olmasından memnuniyet duyduklarını, ancak bunun işgali sona erdirmediğini vurguladılar. Asker adaylarından biri de ordu radyosuna verdiği demeçte, “Tsahal (İsrail ordusu) masum insanları öldürüyor, yollara barikatlar kurarak Filistin halkının huzurunu bozuyor, varlığını tehdit ediyor. Diğer gençlerin de bize katılmasını istiyoruz” dedi.

İşgalin 40 senedir devam ettiğini belirten öğrenciler, buna karşı hiçbir şey yapılmamasından da şikayet ettiler. Askeri yetkililer ise, öğrencilerin ülkede mecburi olan askerlik görevine karşı tutumlarını devam ettirmeleri halinde disiplin soruşturmasıyla karşı karşıya kalarak, askeri hapishanelere girebilecekleri tehdidini savurdular. Daha önce işgal altındaki topraklarda görev yapmayı reddeden yedek askerler 28 günlük hapis cezasına çarptırılmıştı.

Liseli gençlerin bu yürekli çıkışı, siyonist propagandayla sersemletilen bir halkın içinden bile gerçeği gören ve bunu dile getirenler çıkabileceğinin yeni bir kanıtı oldu. Bu çıkış, Ortadoğu halklarının başına musallat olan ırkçı-siyonizm belasına karşı mücadele edenler açısından da özel bir değer taşıyor.