“Her yer Seydişehir, her yer direniş!”
Özelleştirme yağmasına, baskı ve yalanlara karşı birleşik militan mücadele!
Seydişehir Alüminyum işçilerinin ve Seydişehir halkının özelleştirme yağmacılarına karşı sergilediği militan direniş, özelleştirme konusunu bir kez daha öne çıkardı. Hem sermaye cephesinden hem de işçi ve emekçiler cephesinden özelleştirmelerle ilgili açıklamalar geldi. Konuyu değerlendiren yazılar yazıldı, Seydişehir işçisine destek için eylemler yapıldı.
Seydişehir'de yaşanan direniş, özelleştirme saldırısını giderek yoğunlaştırmayı planlayan ve SEKA'daki direnişin bitirilmesinin ardından önünün açıldığını düşünen sermayeye işinin pek de kolay olmadığını gösterdi. Direniş, öte yandan saldırıların hedefi durumundaki işçi ve emekçilere moral verdi, mücadele isteğini güçlendirdi. SEKA direnişinden bu yana suskunluğa gömülen özelleştirme karşıtı güçlerin kıpırdanmasını, henüz yetersiz de olsa yeniden harekete geçmesini sağladı.
Hükümet tehdit ve yalanlarla durumu kurtarma çabasında
Hükümet, uyguladığı saldırı politikaları yüzünden işçi ve emekçilerin gözünde inandırıcılığını sürekli yitiriyor. Seydişehir bunun son örneği oldu. Binlerce polis ve jandarmanın azgınca işçilerin ve halkın üzerine salınması bu ilçede AKP'nin itibarını yerle bir etti. Geçen seçimde AKP Seydişehir'de yüzde 50'nin üzerinde oy almıştı. Fakat bugün parti yöneticileri adeta ilçeye adım atamayacak hallere düştüler. Başta Seydişehir Alüminyum işçileri olmak üzere yüzlerce kişi AKP'den istifa etti.
Bu durum hükümetin söylemine de yansıdı. AKP hükümetinin tehdit, yalan ve iftira yöntemlerine sarılmasına yolaçtı. Seydişehir'deki saldırı ve direnişten bir gün sonra AKP grup toplantısında konuşan Erdoğan, özelleştirme sürecinin her ne olursa olsun kesintisiz bir biçimde süreceğini vurguladıktan sonra Seydişehir'deki olayların sorumluluğunu CHP'ye ve “bazı marjinal çevrelere” yükledi. CHP'nin ve “marjinal çevrelerin” özelleştirmeye karşı çıkarak ve işçileri kışkırtarak bu işten nemalanmaya çalıştığını ileri sürdü. Erdoğan işletmede çalışan işçilerin ve Seydişehir halkının özelleştirme konusunda yanlış bilgilendirildiğini de iddia etti ve “Kimler hangi bilgiyi, neden aktarıyor, neden yanlış bilgi veriyor bilmiyorum. Seydişehir Alüminyum Tesisleri modern değil, ilkel bir tesistir. Devlet buraya bugüne kadar yatırım yapmamıştır. Dünyayla rekabet etmek zorundayız. Rekabet etmek için buna mecburuz. Komünist rejimler bile bunu yapıyor. Seydişehir'de Rus teknolojisi var. Onlar bile başarmış, ama birileri karşı çıkıyor. Yaptıkları iş ideolojiktir. Ülkenin çıkarı, oradaki işçimin çıkarı değildir” diye konuştu.
Kararlılık gösterisi ve tehditler yeterli gelmemiş olacak ki Tayyip Erdoğan Seydişehirliler'in kafasını karıştırmak ve mücadeleden alıkoymak için yalanlara da sarılma ihtiyacı duydu. Özelleştirme sırasında işletmeyi satın alacak şirketten istihdam güvencesi isteneceğini, hiç kimsenin işini ve haklarını yitirmeyeceğini iddia etti.
Yalanlara itibar eden yok!
Tayyip Erdoğan'ın bu konuşması özelleştirmelerin içyüzünü biraz olsun bilenlere dahi hiç de inandırıcı gelmedi. Zaten bugüne kadar istihdam garantisi alınarak özelleştirilen ve sonradan kapısına kilit vurulan birçok işletme orta yerde dururken Erdoğan'ın sözlerinin inandırıcı olması kolay değildi.
Başta işçiler başbakanın “bu CHP'nin ve marjinal grupların işi” sözlerine sert tepki gösterdiler. Suçlamaları reddettiler ve mücadele kararlılıklarını dile getirdiler. Çelik-İş Seydişehir Şube Başkanı da başbakana yanıt vererek “Bu mücadele Seydişehir işçisinin ve halkının verdiği mücadeledir. Bizi kimse kışkırtmıyor. Çocuk değiliz, işçi ne yaptığını biliyor. Bizim desteğe gelenlere saygımız var. Başbakan bunun provokasyon olmadığını görecek” diye konuştu. Şube başkanı, başbakanın istihdam garantisi yalanına da değindi ve “Hazırladıkları şartnamede işçilerin geleceği ile ilgili bir kelime yok. İstihdam garantisi kesinlikle yok” dedi.
Yalan ve çarpıtmalar o denli barizdi ki sermayenin aynı masallarına geçmişte birçok kez inanan, onay veren sendikacılardan Selüloz-İş Başkanı Ergin Alşan dahi başbakanın konuşmasıyla ilgili bir açıklama yapma gereği hissetti. Ergin Alşan konuşmasında “İşletmeyi kötülemek, işçilere, işletmeyi satın alanların iş vereceği taahhüdünde bulunmak, özelleştirmenin bir zorunluluk olduğunu tüm dünyanın özelleştirme sürecinden geçtiği ileri sürmek bunların sürekli yaptığı şeydir, ama özelleştirme tamamlanınca da hepsini unuturlar” dedi. Seydişehir'de işçilere istihdam garantisi verileceğinin söylendiğini, bunu söyleyenlerin geçmişte aynı garantiyi SEKA Dalaman, Afyon, Balıkesir, Giresun Kastamonu işletmelerinin özelleştirilmesinde de verdiğini hatırlatan Selüloz-İş Başkanı, “Afyon, Balıkesir, Giresun işletmeleri halen çalışmamaktadır. Kastamonu, Dalaman İşletmelerinde işçiler, kölelik koşullarında çalıştırılmak istenmiş, sendikalı olmak isteyen işçilerin tamamı işten atılmışlardır” diyerek işçilere hükümetin sözlerine inanmama ve Seydişehir işçisine destek olma çağrısı yaptı.
Başbakan'ın “Seydişehir Alüminyum Tesisleri modern değil, ilkel bir tesistir, teknolojisinin yenilenmesi için özelleştirilmesi gerekir” türünden yalan ve çarpıtmalarına ise yanıt Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) Metalurji Mühendisleri Odası Başkanı Cemalettin Küçük'ten geldi. Cemalettin Küçük, Seydişehir'in cevherden folyoya üretim yapan dünyadaki tek tesis olduğunu belirterek “Başbakanın teknoloji konusundaki bilgiler yanlıştır ve kendisi halkı yanlış yönlendirmeye çalışıyor. Seydişehir'deki teknoloji geçerliliğini koruyor. Eskimeler sözkonusu ancak dokunmazlarsa tesis kendisi yenileyebilecek ve geliştirebilecek potansiyele sahiptir” diye konuştu.
Bu arada Başbakan'ın sözlerine inandırıcılık kazandırabilmek için Özelleştirme İdaresi tarafından da ihalede ortaya konulacak şartlarla ilgili bir açıklama yapıldı. Buna göre 21 firmanın ilgilendiği Seydişehir alüminyum ihalesinde alıcı firmalara şu şartların getirilmesi planlanıyor.
* Alıcı, satış sözleşmesinin imzalandığı tarihten itibaren 5 yıl içinde en az 110 milyon dolar yatırım yapacak.
* Ham maden ihracatına yasak getirilecek. Alıcı şirketin adına verilmiş ve kullanımında bulunan maden sahalarındaki rezervi, kendi üretimi dışında kullanmayacak, ihracat yapmayacak ve/veya ihraç kaydı ile satmayacak.
* Alıcı şirket, satış sözleşmesinin imzalanmasını takiben, 49 yıl süre ile aynı kapasiteyle alüminyum üretimine devam edecek.
* Ayrıca tesislere elektrik sağlayan Oymapınar Hidroelektrik Santrali'nin kullanımı konusunda da sınırlamalar getirilecek.
Ancak bugün göz boyamak için uzun uzun sıralanan bu şartların yarın satış sözleşmesine konup konmayacağı belli değil. Genelde yapılan uygulama, koşulların ihale şartnamesine konulması fakat sıra ihaleyi kazanan şirketle satış sözleşmesi imzalamaya gelince bütün bunların üzerinden atlanması. Hükümet ya tutarsa diyerek bir kez daha aynı oyunu deniyor.
Şu an için hükümetin tehdit ve yalanlarını fazla ciddiye alan yok. Ancak 10 Haziran'da özelleştirme süreci açısından önemli bir tarih. Eğer özelleştirme süreci öngörülmeyen bir nedenden dolayı aksamaz ve işler umduğu gibi giderse, bu tarihten sonra hükümetin sindirme ve kandırma çabalarının daha bir yoğunluk kazanması beklenmelidir.
“Her yer Seydişehir, her yer direniş!”
Fakat bu baskı ve yalan politikalarının ters tepme ihtimali her zamankinden daha fazladır. Çünkü saldırının hedefinde sadece Seydişehir işçisi yoktur. Benzer süreçler ve saldırılar belli başlı bütün KİT'ler için sözkonusudur. Üstelik özelleştirme saldırısına muhatap olan işçi ve emekçiler arasında militanca direnme eğilimi giderek güç kazanmaktadır. Seydişehir direnişinin ülkenin birçok yerindeki işçi ve emekçilerden destek mesajları alması, yer yer eylemli dayanışmaya konu edilmesi de bunu göstermektedir. Özelleştirmelere karşı mücadele edenlerin dilinde türkü olan “Her yer SEKA, her yer direniş!” sloganları artık yerini “Her yer Seydişehir, her yer direniş!” şiarlarına bırakmıştır. SEKA'nın izinden giden Seydişehir işçisi yeni bir SEKA yaratma yolunda kararlı adımlarla ilerlemektedir. Eğer özelleştirmeye karşı güçlerin ortak bir mücadele programına ve örgütlenmeye kavuşturulması noktasında anlamlı adımlar atılabilirse, sermaye hükümetinin kendi kendini vurması ihtimali de hızla güçlenecektir. |