25 Haziran 2005
Sayı: 2005/25 (25)


  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimciler ölmez,
devrim davası yenilmez!
  Dersim şehitleri İstanbul’da binlerin
katılımıyla, güneşe uğurlandı
  TKİP İstanbul Örgütü’nden çağrı
  Maoist Komünist Partisi’nin açıklaması
  Katliamı protesto eylemlerinden
  Kürdistan Devrimci Sosyalistleri’nden
açıklama
  Van’da binler katledilen gerillalara
sahip çıktı
  Özelleştirmeye karşı mücadele ve Telekom
  Tayyip Erdoğan Beyrut’a gitti
  Seydişehir Alüminyum işçileriyle konuştuk
  Tersane işçileri iş cinayetlerine
“artık yeter!” dedi
  DİSK’in 15-16 Haziran
Kocaeli-İstanbul yürüyüşü
  Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni
dönem (Orta sayfa)
  “Aydınlar bildirisi” ve
düşündürdükleri
  Üniversitelerimizde faşiste, polise,
sermayeye yer yok!

  ÖSS sınavı 19 Haziran’da yapıldı

  Irak bataklığına saplanan işgalcilerin
direnişi zayıflatma çabaları
  Lübnan seçimlerinden “Suriye karşıtı” ittifak galip çıktı
  İran’da seçimlerin ikinci turunda
iki aday yarışacak
  Bolivyalı işçi ve emekçilerin kararlılığı
sistemi zorluyor
  GOP İşçi Derneği Genel Kurulu
başarıyla gerçekleştirildi
  Cinsel taciz ve tecavüz; Yaygın bir kirli savaş yöntemi
  Rosenbergler;  İnançlarından ödün vermeyen iki onurlu insan
  Paris’te “Dünden bugüne devrimci
hareket” üzerine bir konferans
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Özelleştirmeye karşı mücadele ve Telekom

Sermaye hükümeti 2005 yılı başında Telekom özelleştirmesi için açılan ihalenin tarihini 31 Mayıs olarak ilan etmişti. Fakat Telekom yağmasından pay kapmak isteyen tekeller arasındaki rekabet ve çekişme nedeniyle ihaleye son teklif verme tarihi 24 Haziran'a ertelenmişti. İlan edilen tarih geldi ve ihaleye kimlerin gireceği de neredeyse belli oldu. Birkaç gün içerisinde şirketler Telekom'un yüzde 55 hissesini satın almak için tekliflerini vermiş olacaklar.

Telekom'un satışı bugüne kadar birçok defa gündeme geldi. Her defasında da farklı nedenlerle iptal edildi, ertelendi ya da sürüncemeye bırakıldı. Fakat sermaye bu alandaki saldırıyı sürdürmekten vazgeçmedi. Büyük bir kararlılık ve sabırla davranarak özelleştirmenin önündeki engelleri birer birer temizledi. Önünü açtı. En yüksek fiyatı veren şirketin belli olmasının ardından satış işlemi Yüksek Kurul ve Rekabet Kurulu'nun onayına sunulacak. Bu onayların alınmasının ardından Telekom yeni sahibine devredilecek.

Gelişmeler Telekom özelleştirmesinde artık en kritik aşamaya gelindiğini göstermektedir. Saldırı en somut halini almış durumdadır. Bu aşamadan sonra Telekom özelleştirmesinin başka bir nedenden dolayı aksaması ihtimali çok azdır. Dolayısıyla saldırı ya işçi ve emekçilerin direnişiyle püskürtülecek ya da diğer KİT'lerle birlikte Telekom da yağma sofrasının ortasına konulacaktır.

Telekom özelleştirmesi kritik önemdedir

Telekom özelleştirmesi hem sermaye hem de işçi sınıfı ve emekçiler açısından kritik önemdedir. Sermaye açısından bu önemin kapsamı biliniyor. Gerek sahip olduğu iletişim altyapısı, gerek elinde tuttuğu son derece kârlı pazar olanaklarıyla Telekom dünyanın önde gelen iletişim ve haberleşme kurumlarından biridir. Bu özellikleriyle de hem uluslararası iletişim tekellerinin hem de yağmadan pay kapma hevesindeki işbirlikçi sermaye gruplarının ağzının suyunu akıtmaktadır.

Fakat bunun da ötesinde Telekom, sermayenin özelleştirme saldırısıyla özdeşleşmiş birkaç işletmeden biridir. Telekom'un özelleştirilmesi, saldırının başarıyla tamamlanması noktasında sermayeye çok önemli bir moral üstünlük sağlayacaktır. Telekom'a “özelleştirmenin amiral gemisi” demelerinin en önemli nedeni budur.

İşçi sınıfı ve emekçiler açısından da benzer bir durum sözkonusudur. Burada çalışan işçi ve emekçilerin uğrayacağı yıkım ve hak kayıplarından da öteye, Telekom'un özelleştirilmesi, özelleştirme saldırısına karşı mücadelenin önemli bir yenilgi alması anlamına gelecektir. Telekom mevzisinin yitirilmesi, diğer mevzilerin savunulmasını bugünkünden çok daha güç bir iş haline getirecektir.

Telekom işçi ve emekçileri mücadelenin geliştirilmesinde önemli bir rol oynayabilir

Telekom'da istihdam edilen işçi ve emekçiler, özelleştirmenin kendileri için ne anlama geldiğini yıllar boyunca somut olarak yaşayarak gördüler. Örneğin Telekom'da 1996 yılında 74 bin kişi çalışıyordu. Özelleştirmeye dönük sistemli uygulamalar sonucu bu sayı günümüzde 57 bine kadar düşürüldü. Yani özelleştirmeye hazırlık uğruna 9 yılda 17 bin işçi ve emekçi sokağa atıldı. Üstelik Telekom'un sunduğu hizmetler bu süreçte yaygınlaşıp çeşitlendiği, personel ihtiyacı geçmişe göre daha da arttığı halde. Kısacası, Telekom çalışanları hem yaşadığı deneyim sayesinde, hem de çok uzun zamandır bu gündemle içiçe olmanın verdiği avantajla özelleştirme saldırısının ne anlama geldiğini diğer birçok sektördeki sınıf kardeşlerinden daha iyi bilmekte ve kavramaktadırlar.

Fakat son dönemde özelleştirme karşıtı mücadelenin örgütlenmesi konusunda Telekom işçi ve emekçilerinin konunun önemine uygun bir hazırlık ve çaba içerisinde olduklarını söylemek de mümkün değildir. Telekom özelleştirmesinin bir biçimde ertelenmesi ya da iptal edilmesi benzer bir beklentiye yol açmış olsa gerek, son haftalara kadar Telekom'a bağlı işyerlerinde kendini hissettiren bir mücadele ve eylem hazırlığı olmamıştır. Örneğin özelleştirme saldırısı sözkonusu olduğunda TEKEL işçilerinin ülkenin pek çok yerinde eş zamanlı gerçekleştirdikleri protesto amaçlı eylem ve etkinliklerin benzerleri Telekom'da gündeme gelmemiştir.

Elbette başta İstanbul olmak üzere sınırlı sayıda kentte daha ilerden bir mücadele hazırlığı ve hareketlenme yaşandığı doğrudur, fakat bunlar da yerelliği ölçüsünde cılız ve etkisiz kalmıştır.

Kurum işyerlerinde örgütlü işçi sendikası Haber-İş yönetiminin özelleştirmeye çanak tutan sendikacılık anlayış ve pratiğinin de bu durumun ortaya çıkmasında önemli bir payı olmuştur.

Bu bekleme tablosu ancak Haziran başından itibaren kırılmaya başlamıştır. Kamu emekçileri sendikası Haber-Sen ile Haber-İş'e bağlı bazı şubelerin çabalarıyla kurumda örgütlü sendikalar yakın zaman önce biraraya gelip ortak bir eylem takvimi çıkartmalarıyla birlikte özelleştirmeye karşı bir kıpırdanma içerisine girilmiştir. Şu ana kadar imza kampanyaları, basın açıklamaları ve benzeri etkinlikler gerçekleştirilmiştir. Özelleştirme ihalesi için tekliflerin verilmesinden bir gün önce, yani 23 Haziran'da da tüm işyerlerinde iş bırakma eylemi yapılması planlanmaktadır.

Eylemliliğin güçlenerek gelişmesi, tabandaki işçi ve emekçilerin mücadeleyi sahiplenmesiyle ilgili bir durumdur. Şu anda süreç sendika yöneticilerinin denetimi altında yürütülmektedir. Deneyimler ışığında söylemek gerekir ki, bu durum, Telekom'daki özelleştirme karşıtı mücadele açısından önemli bir zayıflıktır. Taban örgütlülüğü yaratma konusunda belli başlı işletmeler üzerinden geçmiş deneyimlere de sahip olan Telekom çalışanlarının bir an önce her işyerinde özelleştirmeye karşı taban örgütlülüklerini yaratmaları, sürecin inisiyatifini ellerine almaları gerekmektedir. Bu iş mücadelenin kaderi açısından kritik bir öneme sahiptir.

İster kadrolu işçi olsun ister sözleşmeli, ister işçi statüsünde olsun isterse memur, ya da Telekom içindeki bir taşeron şirketin işçisi... Özelleştirmeden hepsi zarar görecektir. Dolayısıyla bütün Telekom çalışanlarının kaderi ortaktır. Öyleyse mücadeleleri de ortak olmalıdır. Bütün çalışanların gücü, enerjisi hangi statüde çalıştığına, hangi sendikaya üye olduğuna bakılmaksızın taban örgütlerinde birleştirilmelidir.

Özelleştirme karşıtı mücadele açısından Telekom'un önemi

Özelleştirme saldırısını tek tek sektör ya da işletmeler üzerinden verilecek mücadelelerle püskürtmenin imkanı yoktur. Saldırının püskürtülmesi için birleşik, militan mücadelenin örgütlenmesinden başka bir yol bulunmamaktadır. Bu temel gerçek ışığında bakıldığında, Telekom özelleştirmesinin Erdemir, Tüpraş, Seydişehir ve diğer bir dizi özelleştirmeyle eş zamanlı yürümesi, birleşik mücadelenin örgütlenebilmesi için de güçlü bir temel oluşturmaktadır. Bütün mesele bu temelin gerektiği gibi kullanılıp kullanılamayacağında düğümlenmektedir.

Dikkat çekilmesi gereken başka bir nokta daha var. Dikkat edilirse, özelleştirilmesi sözkonusu olan diğer bütün kurumların en fazla 3-5 yerde fabrika ya da tesisi vardır. Telekom ise tıpkı TEKEL gibi bütün ülkeyi saran bir işyerleri ağına sahiptir. Büyük metropol kentlerde daha yoğun olmak üzere bütün kentlerde Telekom'a bağlı işletmeler bulunmaktadır. Ülkenin başka yerlerinde ve bu arada Zonguldak'ta, İzmir Aliağa'da, Konya Seydişehir'de, İstanbul'da Kocaeli'nde, Adana'da, Malatya'da, Samsun'da Telekom çalışanları vardır. Telekom'da çalışan işçi ve emekçilerin ülkenin belli başlı bölge ve kentlerine yayılacak mücadelesi, özelleştirme saldırısının hedefindeki diğer bütün işletmelerdeki mücadeleyle çok kolay birleşebilir, birbirinden kopuk ve lokal kalan bu mücadele ve direniş adacıklarını birleştirmede önemli işlevler üstlenebilir.

Bütün bunlar Telekom özelleştirmesine karşı mücadeleyi daha da önemli kılmaktadır. Özelleştirme saldırısına karşı direnen farklı işletme ve sektörlerden işçi ve emekçilerin önüne en az kendi işyerleri kadar Telekom'u sahiplenmek, Telekom işçi ve emekçilerinin mücadelesiyle eylemli dayanışma içerisinde olmak, Telekom'daki mücadelenin etkili hale gelmesi için elden gelen bütün çabayı göstermek görevi durmaktadır.

Tayin edici olan birleşik mücadelenin örgütlenmesinde gösterilecek başarıdır!

Telekom'da oluşturulacak bir direnç noktası özelleştirme saldırısının püskürtülmesi için büyük bir önem taşımaktadır. Fakat bu hiçbir biçimde diğer sektör ve işletmelerdeki özelleştirme karşıtı mücadelenin önemsiz ya da gereksiz olduğu anlamına gelmez. Özelleştirme saldırısı ancak ve ancak işçi ve emekçilerin birleşik mücadelesinin örgütlenmesiyle püskürtülebilecektir. Cevap aranan soru birleşik mücadelenin nasıl örgütleneceği ya da nasıl geliştirileceğidir. Mevcut örgütsel yapılar (sendikalar, konfederasyonlar ya da Emek Platformu) üzerinden bu pek mümkün görünmediğine göre birleşik mücadeleyi bizzat işyerlerinde direnen, mücadele eden işçi ve emekçiler kuracak demektir.

Kömür ve çelik işçilerinin hareketliliği üzerinden Zonguldak, alüminyum işletmelerinde çalışan işçilerin eylemleri üzerinden ise Seydişehir bugün özelleştirme karşıtı mücadelenin muhtemel iki direnç noktasıdır. Fakat saldırının kapsamı düşünüldüğünde bu çok yetersizdir. Direnç noktalarının sayısının daha da çoğalması gerekmektedir. Örneğin İzmir'de ve rafineri olan diğer illerde TÜPRAŞ işçileri, İstanbul ve belli başlı bazı kentlerde ise Telekom işçilerinin bu türden yeni direnç noktaları yaratmaları hem mümkün hem de gereklidir. Zira öncü çıkışların ve direnç noktalarının sayısı ne kadar artarsa, birleşik mücadelenin dayanak noktaları da o kadar çoğalacaktır. Birleşik mücadelenin örgütlenmesi, bugün başka şeyler yanında, tek tek sektör veya işletmelerde ortaya konulacak öncü çıkışların direngenliğine ve yaygınlığına bağlıdır.

Özelleştirmeye karşı birleşik mücadele diyenlerin yapması gereken, başkalarından adım atmasını beklemek değil kendi işyerlerini sermayenin saldırılarına karşı bir kaleye çevirmektir. Birleşik mücadele sendika toplantılarında değil işyerlerinde militan direniş ve eylemler içerisinde kurulacaktır. Öyleyse her işyerini özelleştirme saldırısına karşı bir direniş alanına çevirmek için daha çok çaba, daha büyük kararlılık!

---------------------------------------------------------------------------------------

Telekom'da örgütlü iki sendikanın imza kampanyası başlangıcında yayınladıkları ortak bildiri...

Basına ve kamuoyuna!

Ülkemizin yer altı ve yer üstü zenginlikleri, IMF ve Dünya Bankası'nın dayattığı sömürü programlarıyla talan ediliyor.

“Ucuz emek cenneti” haline getirilen Türkiye, altın tepsi içinde uluslararası sermayeye sunuluyor.

IMF'nin emir eri konumundaki AKP hükümeti ise, Türkiye'nin en stratejik, en kârlı kurumlarını özelleştirerek, uluslararası sermayeye ve onun yerli işbirlikçilerine peşkeş çekme sevdasında.

AKP, bu ülkenin öz kaynaklarıyla yaratılan birbirinden önemli, birbirinden değerli kurumlarını haraç mezat satmak istiyor.

Hem de on binlerce emekçiyi kapı önüne koymak, onları çoluğuyla çocuğuyla açlığa ve yoksulluğa mahkûm etmek pahasına!

Bu da yetmiyor, AKP iktidarının Başbakan Yardımcısı, Türk Telekom için “Bu şekilde satamıyorsak, borçlandırarak satalım” diyebilecek kadar teslimiyetçi olabiliyor!

Büyük ve küresel bir oyunla karşı karşıyayız!

Yapmak istedikleri apaçık ortada:

Özelleştirmelerle, sosyal yıkım, talan ve kölelik yasalarıyla geleceğimizi yok etmek!

POAŞ, TEKEL, SEKA, PETKİM, TÜPRAŞ, Türk Hava Yolları, Devlet Demiryolları ve şimdi de TÜRK TELEKOM...

Ama hepimiz biliyoruz ki, Telekom'un özelleştirilmesi bugünkü konu değil. Bu konu, kaç hükümet, kaç Ulaştırma Bakanı eskitmedi ki...

Şimdi AKP'ye diyoruz ki, yalan yanlış bilgilerle halkı kandırmaya kalkmayın! Sakın kendinizi öncekilerden farklı sanmayın! Farklıymış gibi sunmaya da kalkmayın! Siz de o listedeki yerinizi alacaksınız!

İZİN VERMEYECEĞİZ !

TELEKOM'U SATAMAYACAKSINIZ !

İşte satılmak istenen Türk Telekom'a ait bazı bilgiler:

TÜRK TELEKOM,

*19 milyon sabit hat abonesi...

*21 milyon sabit hat abone kapasitesi...

*5 milyon aboneli AVEA üzerinden mobil hat hizmetleri...

*Data ve internet hizmetleri;

*500 bin aboneye ulaşan ADSL hizmeti ile ...

*Dünyanın 13. büyük şebekesine sahiptir.

*Son üç yılda ekonomiye katkısı yaklaşık 13 milyar dolardır.

*Ve Kurumlar Vergisinde hemen her yıl birincidir.

Şimdi IMF'ye teslim olmuş AKP hükümetine soruyoruz:

Telekom'u kâr ediyor diye mi satıyorsunuz? Bu satışı kimin yararına yapıyorsunuz?

Halkın yararına mı? Uluslararası sermayenin yararına mı?

Siz kimin temsilcisisiniz ?

S i z i bilmiyoruz ama b i z , halkın, emekçilerin, Türkiye'nin sesiyiz:

AKP İKTİDARINI UYARIYORUZ!

Telekom'u satarsanız, bu yaptığınızın altında kalırsınız!

Türk Telekom, sizin aile şirketiniz değil, kamu hizmeti üreten bir kamu kurumudur.

Türk Telekom, halkın malıdır. Halkın haberleşme hakkının, kamusal güvencesidir.

Halkı hiçe sayan, halka karşı, halka rağmen sürdürdüğünüz politikaları bu halk mutlaka cezalandıracak!

Türk Telekom, halkın ödediği vergilerle kurulmuş, çalışanlarının emekleriyle varolmuş bir kurumdur. Kimsenin babasının malı değildir; yerli-yabancı kimseye peşkeş çekilemez. Çektirmeyeceğiz!

Bizler, Telekom'da çalışan tüm işçiler ve kamu emekçileri olarak, bu satışa karşı her türlü meşru, yasal ve demokratik haklarımızı sonuna kadar kullanacağımızı, AKP hükümetine ve halkımıza ilan ediyoruz.

Türk Telekom'da örgütlü tüm sendikalarla birlikte, sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz ve sattırmayacağız!

Bugün imza kampanyasıyla başlattığımız eylemlerimiz, Türk Telekom'un satışını iptal etme yürekliliğini göstereceğiniz zamana kadar artarak sürecek.

İşimize, aşımıza, onurumuza sahip çıkacağız.

Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğine sahip çıkacağız.

T. Haber-İş

KESK Haber-Sen

-----------------------------------------------------------------------------------------

Adana'da ortak eylem...

“Eğitim-Sen değil, İncirlik Üssü kapatılsın!”

Adana'da 18 Haziran günü İncirlik önünde basın açıklaması yapıldı. İHD, ESP, BDSP, DHP, Alınteri, YDİ Çağrı, Barikat, TÖP, İşçi Mücadelesi, Eğitim-Sen, Genel-İş 2 No'lu Şube, Haber-Sen, SES, Halkevleri ve reformist çevrelerden oluşan yaklaşık 160 kişi, “Eğitim-Sen değil, İncirlik Üssü kapatılsın!”, “Katil ABD Ortadoğu'dan defol!”, “Irak halkı yalnız değildir!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Emperyalistler, işbirlikçiler 6. Filo'yu unutmayın!”, “ABD askeri olmayacağız!” sloganları coşkulu bir şekilde attı. Basın açıklamasında şunlar söylendi:

“Amerikan ordusu katliam yapıyor. Gömüldükleri bataklıktan çıkmak için Irak'ta kentleri yakıp yıkarak Irak halkının iradesini yıkmaya çalışıyor. İşgalin başladığı tarihten bu yana Irak'ta 110 bin kişi ölmüştür. Türkiye'deki işbirlikçiler de Türkiye'de bulunan üsleri ABD'nin kullanımına açarak bu kirli savaşa ortak olmaktadır. İncirlik Üssü'nden kalkan uçaklar Irak'ta çocukları bombalıyor. Ayrıca şu an İncirlik Üssü'nde NATO anlaşması kapsamında ABD'ye ait 90 tane atom bombası bulunmaktadır. Bizler 1 Mart tezkeresini sokakta yırtan yüzbinleriz. ‘68'lilerden 6. Filo'yu denize dökenlerden aldığımız mirasla tüm aydınları, sanatçıları, işçileri, emekçileri, gençleri, kadınları katil ABD'nin Ortadoğu'daki oyununu bozmaya ve ABD'nin ülkemizde bulunan yerli işbirlikçilerine karşı anti-emperyalist mücadele hattı üzerinden mücadele etmeye çağırıyoruz” denildi.

Basın açıklamasından sonra sloganlarla eylemi bitirildi.

Kızıl Bayrak/Adana