20 Temmuz 2007 Sayı: 2007/28(28)

  Kızıl Bayrak'tan
   Seçim sonuçları üzerine
  Seçimler tamam, saldırıya devam!
İşbirlikçi asalaklar seçim sonuçlarından memnun!
Huzurumuz huzursuzluğunuz olacak!
Sermayenin ücret politikası...
Sınıf hareketinden...
  Özelleştirme mi yıkım mı?* - Yüksel Akkaya
  22 Temmuz seçimlerinin ardından
  BDSP’nin seçim faaliyetinden...
  BDSP’nin seçim şenliklerinden...
  Siyonistler Filistin’deki çatışmayı derinleştirmek için kolları sıvadı!
  Dünyadan...
  Bodrum’da rant yangınları
  Vedat Demircioğlu’nu saygıyla anıyoruz!
  Halkın parlamenter avanaklığı ve sınıfsal kutuplaşmanın zorunluluğu - A. H. Yalaz
  Binali Soydan’la dayanışmaya eylemlerinden...
  Seçim sonuçları üzerine M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Vedat Demircioğlu’nu saygıyla anıyoruz!

‘68’de yükselen gençlik hareketinin ilk ölümsüzleşeni Vedat Demircioğlu tam 39 yıl önce İTÜ Öğrenci Yurdu’nda katledildi.

‘68’lerde yakılan anti-emperyalist mücadele ateşinin doruklara ulaştığı 6. Filo protestolarının ardından düzenin bekçi köpekleri eylemlerin önüne geçmek için öğrenci liderlerini bir toplantı çıkışında gözaltına almıştı. Bunun üzerine protestolar daha da şiddetlenmiş Dolmabahçe’de çeşitli çatışmalar yaşanmıştı. Devrimci öğrencilerin hakim olduğu İTÜ Öğrenci Yurdu da polis tarafından ablukaya alınmıştı.

Rektörlüğün yurdun İTÜ’ye bağlı olmadığı yönündeki açıklamasının ardından 17 Temmuz gecesi yüzlerce polis İTÜ Öğrenci yurduna baskın düzenledi. Büyük çoğunluğu uyumakta olan öğrenciler “Öldürün piçleri!”, “Vurun komünistlere!” nidalarıyla saldırıya uğradılar. Saldırı sırasında birçok öğrenci merdivenlerden yuvarlanarak ve kaba dayaktan geçirilerek ağır yaralanırken Vedat Demircioğlu polis tarafından özel hedef seçilerek ikinci katın penceresinden aşağı atıldı. Olay polis kayıtlarına “polisten kaçarken camdan atladı” şeklinde geçecekti... Pencereden atılan Demircioğlu, 24 Temmuz günü yaşamını yitirdi. 25 yaşında ölümsüzleşen Demircioğlu, daha sonra ’68 gençlik hareketinde bir simgeye dönüştü.

Yurdun ikinci katından dövülerek aşağıya atılan Demircioğlu’nun ölüm haberinin duyulması üzerine binlerce öğrenci İTÜ’de toplanmaya başladı. Buradan büyük bir öfkeyle Dolmabahçe’ye doğru yürüyüşe geçen Militan ve coşkulu öğrenci kitlesinin karşısına çıkmaktan çekinen polis Dolmabahçe’yi boşalttı. Böylece binlerce öğrenci botlarına binip kaçmaya çalışan ABD askerlerini döverek denize döktü.

25 Temmuz günü ise sermaye düzeni devrimcilerin dirisinden korktuğu kadar ölüsünden de korktuğu için Demircioğlu’nun cenazesi memleketi Konya’ya şimşek hızıyla yollandı. Zira cenazenin devrimcilerce alınmasından ve gerçekleşebilecek büyük bir cenaze töreninden amansızca korkuluyordu. Ancak bütün bu alınan önlemler işe yaramadı ve hem Ankara’da hem de İstanbul’da Demircioğlu anısına sembolik cenaze törenleri düzenlendi. Ankara’da çatışmasız geçen gösteriye karşın İstanbul’da İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü önünde başlatılan, Reha Poroy, Tarık Zafer Tunaya gibi akademisyenlerin de katılarak konuşma yaptıkları sembolik tören yürüyüşe dönüşüp, Cağaloğlu’na ulaştığında bir kez daha polis barikatları ile karşılandı. Çıkan çatışmalar polisler tarafından bastırılamayınca devreye askerler sokuldu. Vedat Demircioğlu sermaye düzeninin köşeye sıkıştığında başvurduğu terörün boyutlarını göstermek açısından anlamlı bir örnektir. ’68 gençlik hareketinin emperyalizm karşısında geliştirdiği ve gün geçtikçe devrimci niteliği daha da fazla öne çıkan mücadelesinin karşısında titreyen sermaye düzeninin gerçek yüzünün bir göstergesidir.

Vedat Demircioğlu, sermaye düzeninin ’68 gençlik hareketine karşı giriştiği karşı saldırıda ilk ölümsüzleşendir. Bizler ölümünün 39. yılında Demircioğlu’nu saygıyla anıyor, anısını mücademizde yaşatacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz.



GOP işçileri çözümü tartıştı!

GOP İşçi Platformu olarak seçim döneminde işçi sınıfı ve emekçilerin sorunlarını ve çözüm yollarını tartışmak için “Bozuk düzende sağlam çark olmaz! GOP işçileri çözümü tartışıyor!” başlıklı bir etkinlik gerçekleştirdik. Etkinliğin ön hazırlık sürecinde yaygın bir kitle çalışması ve propaganda faaliyeti gerçekleştirdik. Onlarca işletmeye ve bölgeye çalışmamızı taşıdık ve binlerce işçiyi etkinliğimize çağırdık.

21 Temmuz’da gerçekleştirdiğimiz etkinlik kısa bir açılış konuşması ile başladı. Ardından Tez Koop İş Sendikası’ndan Volkan Yaraşır söz aldı. İşçi sınıfını sistem tarafından uyutulmuş bir aslan olarak tanımlayan Yaraşır, uyuyan aslanın uyandığı koşullarda karşısında hiçbir gücün duramayacağını ifade ederek konuşmasına başladı. Konuşmanın ana eksenini işçi sınıfının kendi öz gücünü kavraması ve bir sınıf olarak kendini tanımlaması sorunu eksenindeydi. Sendikal faaliyet içinde konuştuğu işçilerin başlangıçta önemli bir kısmının işçi olduğunu bile kabul etmediğini ifade eden Volkan Yaraşır “İşçi olmak dünyadaki bütün güzelliklerin üretici gücü olmak anlamına gelir. Bu nedenle onur ve gurur duyulması gereken bir şeydir” dedikten sonra işçi sınıfının bilinç düzeyi üzerine üç temel kategori tanımladı. Bu kategorileri işçi olma bilinci sınıf olma bilinci ve siyasal bilinç olarak tanımlayan Yaraşır bugün işçi sınıfının geniş bölüklerinde henüz daha ilk aşamada yani işçi olma ve sınıf olarak kendini ifade etme aşamasında bulunulduğunu ifade etti.

“İşçi sınıfı öncelikle patrona karşı mücadele eder. Bu sıradan her işçide içgüdüsel olarak vardır. Bunun ötesine çıkan bir mücadele ise ancak bu ilk pratik içerisinde kazanılacaktır. Yani fabrikalarımızda işletmelerimizde tekil bir takım sorunlara veya başlıklara dair verilen mücadele işçi sınıfının siyasal bilincinin gelişmesinde temel bir okul işlevi görecektir.” dedikten sonra 1917 Şubat devriminde tek bir fabrikada başlayan isyanın bir anda nasıl tüm Rusya’yı sarsan bir devrime dönüştüğünü etkili bir dille anlattı.

“İşçi sınıfı bugün işçi kimliği yerine alt kimliklerle ulusal mezhepsel vb. kimliklerle hareket etmektedirler. Sistem bu alt kimlikleri sürekli beslemektedir. Ancak bu alt kimlikler bir renklilik olarak kalıp sınıf bilinci ve kardeşliği oluşturulabilirse işçi sınıfı gerçekten bir sınıf olarak davranabilir” diyen Volkan Yaraşır, bugün bu üst kimliğin oluşturulmasının sınıfın öncelikli ihtiyacı olduğunu vurgulayarak bunun da ancak mücadele ile gerçekleşeceğini tanımladı.

Ardından bir diğer temel başlığa işçi sınıfının örgütlenme sorunları ve taban örgütlenmeleri sorununa dair tartışmaya geçildi. Volkan Yaraşır bu başlık kapsamında İzmir KİPA örgütlenme deneyimini anlatarak işçi sınıfının taban örgütlenmeleri oluşturmasının önemi ve yöntemini anlattı. Daha sonra yarı legal olması gerektiğini tanımladığı taban örgütlenmelerinin işlevi ve yapısı üzerine tartışmaya geçildi. “Bir fabrikada 50-60 kişi var. 4-5 daha duyarlı ve sorunları çözmeye çalışan işçiden bir işyeri komitesi oluşturulmalıdır. Bu işyeri komitesi hızla sorunlara çözüm oluşturmak için işyerinde yaygın bir örgütlenme faaliyeti başlatabilir. Bu koşullarda işyeri komitesi tıpkı bir şeftali çekirdeği işlevi görecektir. Ve hızla eğer çekirdeği güçlüyse çevresinde etler birikmeye başlayacaktır. İşte işyeri komitesi de tıpkı bir şeftali çekirdeği işlevi görür işçi sınıfının örgütlenme süreci açısından” diyerek “farklı atölyelerin ve işletmelerin biraraya gelme sorununa dair ben salkım tipi örgütlenmeyi savunmaktayım. Düşünün bir salkım meyve vermeye başladığında üzümler o salkıma bağlanmış bir halde duracaktır. Ve salkımın ağaçla birleşme yeri yani tüm bu atölyelerin birleşmesini ifade etmektedir. Her bir tane işyeri komitesi ve çevresindeki insanlarsa salkımın kendisini bölgesel veya sektörel bir taban örgütlenmesi olarak tanımlayabiliriz” dedi.

Kısa bir ara verildikten sonra “İşçi sınıfı siyasal mücadele ve seçimler” başlıklı sunuma geçildi. BDSP temsilcisi Atlen Yıldırım’ın sunduğu bu ikinci kısım öncelikle yerel sorun ve başlıkların işçi sınıfının sorunlarını çözemeyeceği ve sınıf olma bilinci kazanamadığı, siyasal mücadeleye etkili bir biçimde katılmadığı koşullarda işçi sınıfının yaşadığı sorunları çözme şansı olmadığı ifade edildi. Atlen Yıldırım, “İşçi sınıfının karşısına tüm yasaları medyası polisi ordusu ile burjuva sistem örgütlü bir biçimde çıkmaktadır. Bu örgütlülüğün ismi devlettir. Devlet burjuvazinin örgütü ve siyasal aygıtıdır. İşçi sınıfı ve emekçiler kültürel siyasal çok yönlü bu aygıt karşısına kendi örgütleri ile çıkmadığı koşullarda hiçbir başarı şansı bulunmamaktadır. Bu aygıtlardan birisi elbette işçi ve emekçilerin kendi öz örgütlenmeleridir. Ancak tüm bu örgütlenmeleri burjuvaziye karşı savaşıma yöneltecek bir omurgaya, beyine ihtiyaç duymaktadır işçi sınıfı. Bu ise işçi sınıfının komünist partisi olabilir ancak” dedikten sonra güncel planda seçimler ve sınıf adına BDSP bağımsız devrimci sınıf politikası etkili bir dille sunulmuş oldu.

“Seçimle parlemento meclis bunların hepsi burjuva orta oyununun birer parçasıdır. Sitem bu biçimsel araçlarla yönetilmemektedir. Asıl yönetici güç MGK’dır, TÜSİAD’dır, İMF’dir, ABD’dir. Parlamento ve hükümetler bunlar için politika yaparlar bu kapsamda emperyalist kapitalist sistemin ihtiyaçlarına yanıt vermeye çalışırlar” denildikten sonra “Seçimler çözüm değildir. Ancak bu çürümüş ve asalak düzenin karşısına çıkarak hayır ben işçi sınıfının devrimci iktidarını savunan bu çürümüş köhnemiş düzeni yıkmayı hedefleyen adayları destekliyorum diyen adaylara oy vermenin bir anlamı olacaktır. Bu açıdan seçimlerde BDSP’nin gösterdiği devrimci komünist adaylara oy verin. Ama şunu bilin ki ne bu adaylar ne de başkaları sorunlara çözüm oluşturamaz. Asıl güç işçi sınıfının kendi gücü, örgütlü gücündedir” denilerek konuşma bitirildi.

Ardından GOP İşçi Platformu’nun çalışmaları ve hedefleri üzerine kısa bir sunum yapılarak etkinlik tamamlanmış oldu. 30 kişinin katıldığı etkinlik yaklaşık 3 saat sürdü.

GOP İşçi Platformu