10 Ekim 2008 Sayı: SİKB 2008/40

  Kızıl Bayrak'tan
   Irkçı-gerici saldırganlığa karşı
birleşik direniş!
   “İşçilerin birliği halkların kardeşliği” için!..
Devrimci mücadele tek çıkış yoludur!
Yeni terör yasalarının hedefinde Kürt halkı ve emekçiler var...

YTÜ eylemlerle açıldı!

Şeker fabrikalarına yönelik yeni özelleştirme programı açıklandı…
  İşçi sağlığına ilişkin taleplerimiz
etrafında örgütlenelim!
  Ankara Üniversitesi’nde yemek boykotu sürüyor!
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Dünya, bölge ve Türkiye...
Genel durum ve güncel gelişmeler
  Ulucanlar katliamı 9. yılında anıldı…
  İşgalci ordular Pakistan’ı kaosa sürüklüyor!
  Büyük şirketlerin iflas furyası sürüyor…
  Dünyadan...
  Yeni dönemde mücadeleyi örgütleme görevi!
  Bu “savaş” bizim savaşımız değildir!
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Şeker fabrikalarına yönelik yeni özelleştirme programı açıklandı....

Özelleştirmelere karşı birleşik örgütlü mücadeleye!

Özelleştirme İdaresi Kars, Erciş, Ağrı, Muş ve Erzurum şeker fabrikalarını ihaleye çıkardı. Tek paket halinde satılacak olan söz konusu fabrikalar için teklifler 27 Kasım’da alınacak. 2008 yılı sonunda iki, 2009’un ilk aylarında da üç şeker fabrikasının satışa çıkarılması planlanıyor. Önce Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ’ye (Türkşeker AŞ) ait Kars, Erciş, Ağrı, Muş ve Erzurum şeker fabrikaları özelleştirilecek. İhale için son teklif 27 Kasım’da alınacak.

Şeker fabrikaları yıllardır özelleştirme kıskacında

 2002 yılı başında İMF’ye sunulan niyet mektubunda şeker fabrikalarının özelleştirileceği belirtilmişti. Dinci partinin Kasım 2002’de seçim zaferinden sonra genelde tüm sektörlerde özelde şeker fabrikalarına yönelik olarak özelleştirme saldırısı hız kazandı. Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ’nin bünyesindeki şeker fabrikalarının bir kısmı ile TÜPRAŞ, POAŞ, TELEKOM, PETKİM ve TEDAŞ başta olmak üzere birçok kamu işletmesi özelleştirildi. Bu işletmelerin arazilerini de kapsayan özelleştirmelerle, kârlı kuruluşlar sermayeye haraç-mezat peşkeş çekildi.

İMF’ye 2002 yılında sunulan niyet mektubunda şeker fabrikalarına ilişkin şu satırlara yer veriliyordu: “Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ ve TEKEL’in başarılı bir şekilde özelleştirilmesinin öncesinde büyük çaplı operasyonel yeniden yapılandırma gereklidir. Bu kapsamda, DB ile yakın işbirliği içinde çalışılarak operasyonel yeniden yapılandırmalar hayata geçirilecektir” 2007’de verilen niyet mektubunda da benzer ifadelere yer verildi. 2009 yılının ilk yarısında şeker fabrikalarında devam eden özelleştirmelerin tamamlanacağının altı çizildi.

İMF’ye verilen söz ne anlama geliyor? Birincisi, kamuya ait şeker fabrikası kalmayacak, hepsi özelleştirilecek. İkincisi, şeker fabrikaları tüm diğer özelleştirmelerde olduğu gibi sermayeye peşkeş çekilecek. Üçüncüsü, bu özelleştirmelerden emekçi köylünün ve şeker işçilerinin payına açlık, sefalet ve işsizlik düşecek.

Şeker fabrikaları neden özelleştiriliyor?

Büyük bir üretim fazlası sorununu yaşayan emperyalist tarım tekelleri, İMF’nin tarımı çökertme programlarını bir an önce sonuçlarına vardırmasını istiyorlar. Bağımlı ülkelerin emperyalist tekellere bağlanması projesi tarımda da tüm ayaklarıyla örülüyor. Hedef, bağımlı ülkelerdeki emekçi köylülüğü tarlasını ekip biçemez hale getirmektir.

Uluslararası şeker tekellerinin elinde tonlarca şeker stoku var. Her yıl bir yıllık dünya ihracat miktarına yakın şeker stok olarak ellerinde kalıyor. Bu nedenle stoklarının eritilmesi çerçevesinde önlemler alınmasını istiyorlar. Önlemleri dayatmak da İMF’ye düşüyor.

İMF programının en iyi uygulayıcısı olan dinci parti, şeker pancarı üretiminin çökertilmesinin en önemli ayaklarından biri olan düşük taban fiyatı uygulamasını sürdürmüştür. Bunu tamamlayan politika ise, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi yoluyla şeker tekellerine peşkeş çekilmesidir. Şeker tekellerinin eline geçen şeker fabrikaları ya kapatılacak ya da üretim kapasitesi düşürülecektir. Bu programın başarıyla sonuçlanması, emperyalist tekellerin elinde bulunan üretim fazlasının eritilmesi demektir.

Tüm bunlardan dolayı şeker üretimine yönelik yıkım programlarına ve şeker fabrikalarının kapatılmasına hız veriliyor.

Şeker pancarı üreticileri ve şeker işçileri özelleştirilmeden etkilenecek

250 bine yakın emekçi köylü ailesi geçimini şeker pancarı üretiminden sağlıyor. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ya da kapatılması, 175 bin ailenin şeker pancarı üretemez hale gelmesi demektir. Üretime devam edecek 75 bin topraksız köylü aile ise tarım işçisi olarak karın tokluğuna çalışmaya devam edecektir. Bu rakamlar ortaya çıkacak yıkımı yeterince açıklamaktadır.

Bu saldırı başarıyla tamamlanırsa ortaya çıkacak sonuçlardan birincisi, işsizler ordusuna yüzbinlerce kişi katılacaktır. İkincisi ise, şeker fiyatlarının artması olacaktır.

Devletin elinde toplam 27 şeker fabrikası vardı. Bu fabrikaların büyük bir kısmı özelleştirildi. Kars, Erciş, Ağrı, Muş ve Erzurum şeker fabrikalarında da 2009 ortasına kadar özelleştirmelerin tamamlanması planlanıyor. Özelleştirilen fabrikalarda mevsimlik olarak çalışan binlerce işçinin işine son verildi. İş yasasına göre yasak olmasına rağmen, asgari ücretin altında bir ücretle mevsimlik işçilerin çalıştırılması uygulamaları yaygınlaştı.

Kadrolu işçiler açısından şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin ne anlama geleceği açıktır.  Özelleştirmenin en önemli sonuçlarından biri işsizliktir. Henüz özelleştirilen şeker fabrikalarında çalışan kadrolu işçilere yönelik kıyımın başlamamış olması, olmayacağı anlamına gelmiyor. Zira şeker fabrikasının yeni patronları, işgücü maliyetinin düşmemesi durumunda yeterince kâr elde edemeyeceklerini çok iyi bilirler. Er ya da geç, şeker fabrikalarında düşük ücret, çalışma sürelerinin belirsizleştirilmesi, istihdamın esnekleştirilmesi, sendikasızlaştırma vb. uygulamalar başlayacaktır. İşçiler sendikasız, sigortasız, 8 saatlik işgünü hakkından yoksun olarak çalışma dayatmasıyla yüzyüze kalacaklardır.

Saldırının başarısı için sendika ağalarından seferberlik!

Şeker-İş Sendikası’nın yönetimindeki sendika ağalarının özelleştirilen şeker fabrikalarına yönelik politikasının temeli uzlaşma üzerine kurulmuştur. Şeker-İş’in tepesindeki ihanet şebekesi gerçekte saldırının kapsamı, niteliği ve sonuçları konusunda tam bir bilinç açıklığına sahiptir. Saldırının şeker pancarı üreticisi ile şeker işçisinin ekmeğine kan doğramak anlamına geldiğini çok iyi bilmektedir. Buna rağmen özelleştirilen şeker fabrikaları için kıllarını kıpırdatmadılar. Göstermelik hava boşaltma eylemlerinden bile kaçındılar. Şeker fabrikalarına yönelik özelleştirme saldırılarının başarısı için sermayeye her tür hizmeti sundular. Hiç kuşku yok ki, Kars, Erciş, Ağrı, Muş ve Erzurum şeker fabrikalarının özelleştirilmesi saldırısının başarısı için de var güçleriyle çaba göstereceklerdir.

Şeker-İş’in başındaki ihanet şebekesi, başından beri özelleştirmeye karşı olamadıklarını söylüyorlar: “Şeker işçisini mağdur etmeden sorunun uzlaşmayla çözülmesinden yanayız” diyorlar. Bu açıklama Şeker-İş Genel Başkanı’na ait. Şeker işçisinin ezici bir çoğunluğunun kapı önüne konulacağı, kalan işçilerin ise sefalet ücreti ile sendikasız ve sigortasız bir çalışmaya mahkum edileceği ortadayken, ihanet şebekesi hala sorunun “uzlaşmayla” çözüleceği vb. söylemlerle şeker işçisini oyalıyor, böylece zaman kazanmaya çalışıyor.

Saldırıyı boşa çıkarmanın yolu mücadeleden geçiyor

Bu saldırıyı boşa çıkarmak için, saldırının kapsamı ve niteliğinin işçilere anlatılması, bu çerçevede yoğun bir aydınlatma çalışmasının yapılması gerekiyor. Ayrıca sendikal ihanetin panzehiri taban örgütlülükleridir. Sendikal ihanet şebekesinin ihanetini engelleyecek taban örgütlülüklerinin yaratılması sürecin tersine çevrilmesinin biricik yoludur.

Sermayenin saldırısı şeker işçisi ile birlikte şeker üreticisi emekçi köylülüğü de hedeflemektedir. Sermayenin örgütlü saldırısının bertaraf edilmesi, şeker işçisinin ve şeker pancarı üreticisi emekçi köylülüğün birleşik örgütlü karşı koyuşuyla mümkündür.