<

18 Haziran 2010
Sayı: SİKB 2010/24

 Kızıl Bayrak'tan
“Eksen kayması” tartışmaları safsatadan ibarettir
Zorlu mücadele gündemleri ve
görevler
Kürt halkına yönelik çok yönlü saldırılar sürüyor
Sivas’ın hesabını soracağızi
Madenlerde ölümlerin
sorumlusu kapitalizmdir!
30 madencinin kanı kurumadan bir madenci daha katledildi
15-16 Haziran Direnişi selamlandı.
ÜNSA Çuval’da sendikal ihanet ve sınırsız sömürü.
HABAŞ Demir-Çelik’te iş bırakma eylemi
Birleşik Metal-İş Anadolu Şube Başkanı Seyfettin Gülengül ile MESS Grup TİS süreci üzerine konuştuk
KESK üyeleri tasarıya
karşı eylemdeydi.
İşçi ve emekçi hareketinden..
Karadağ cinayeti davası avukatlarıyla dava üzerine konuştuk!
Karadağ cinayeti davasının ilk duruşması yapıldı 
Karadağ davası duruşması eylemlerle karşılandı
Gençlik işçi sınıfının çelik disiplini ile kavga alanlarında,
fabrika havzalarında sınanmalıdır!
Gençlik eleme sınavlarına karşı alanlardaydı
BM Güvenlik Konseyi, İran’a yeni yaptırım tasarısını kabul etti...
Çin’den Avrupa’ya kölece çalışma
can alıyor!..
Dünya’dan işçi ve emekçi eylemleri
Kırgızistan’da çatışmalar sürüyor!
Kadına yönelik cinsel taciz ve
tecavüz gün geçtikçe artıyor!
Yeni-Osmanlıcılık ve Kürdistan sorunu…
- M.Can Yüce
Kayıp yakınlarının
Ankara yürüyüşü başladı..
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kadına yönelik cinsel taciz ve tecavüz gün geçtikçe artıyor!

“Siirt’te 7 ilköğretim öğrencisi kızın 14-70 yaşları arası onlarca kişi tarafından 2 yıl boyunca tecavüze maruz kaldı. Olay, genç kızlardan birinin müdür yardımcısının tacizine dayanamayıp rehberlik öğretmenine yaşadıklarını anlatması ile çözülmeye başladı. İlköğretim öğrencisi 14 yaşındaki H.T. ve geçen yıl okulu bırakmak zorunda kalan 16 yaşındaki ablası S.T.’nin şikayetlerinin ardından 100 kişi sorgulandı. 25 kişi gözaltına alınırken 16 kişi ise tutuklandı. Tecavüzcülerin arasında Siirt’in tanınmış ailelerine mensup esnaflar, tarikat şeyhleri, bir asker, bir polis, okulun müdür yardımcısı, kızların sınıf arkadaşları ve daha onlarca kişi bulunuyor.”

“Van Erciş’te yolda bulunan bir flash disk’teki görüntüler sayesinde aydınlanan olayda, aralarında zabıta ve güvenlik görevlilerinin de bulunduğu 14 kişinin bir kız öğrenciye tecavüz ettiği ortaya çıktı.” 

“Tunceli’nin Ovacık ilçesinde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) eski ilçe başkanı Rıza Çolak’ın zihinsel engelli A.K.’ye (15) tecavüz girişiminde bulundu. Karakola sığınan Çolak, tutuklanarak cezaevine gönderildi.” (...)

Yukarıda saydığımız birkaç örnek, kız çocuklarına yönelik cinsel saldırıların son günlerde öne çıkanları... Ancak bu rakamlar gün geçtikçe artıyor, sadece Mayıs ayında 27 kadın ve kız çocuğuna tecavüz edilmesi, en az 41 kadın ve kız çocuğunun cinsel taciz ve istismara uğraması basına yansıyanlar arasında yeralıyor.

Son günlerde yaşanan cinsel istismar vakaları ürkütücü boyutlara varmışken konu çarpıtılmaya, nedenleri ise karartılmaya çalışılıyor. Son örneklerin Kürt illerinde yaşanması cinsel istismarın bir bölgeye aitmiş gibi gösterilmek, gerilikle feodal baskılarla vb. tanımlanmak isteniyor. Ancak yaşanan taciz ve tecavüzler ne bir bölgeye aittir ne de Türkiye’yle sınırlıdır. Dünyada saatte 500 taciz ve tecavüz olayının yaşanması ise, cinsel istismarın genel bir nitelik taşıdığını göstermek için yeterlidir. 

Tecavüz, erkek egemen sistemin kirli politikalarından biridir. Kadının kimliğini ve iradesini yok saymadır. Aynı şekilde zora dayalı bir şekilde “haddini bildirmek” ve tamamen kontrol altında tutulmasını sağlamak amacıyla yapılan bir cezalandırmadır. Tecavüz, erkeğin kadına yönelik bireysel şiddeti olarak görülmekle ve böyle yansıtılmakla birlikte, gerisinde erkek egemen anlayış ve bu sistemde kadına verilen değer yatmaktadır. Bu anlayışla beslenen yasalar sonucu da cinsel saldırıyı gerçekleştirenler cezasız, kadınlar korumasız kalmaktadır. Sonucu ise, uygulamaların sürmesi, şiddetin daha da meşrulaşması olmaktadır.

Taciz ve tecavüz aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Egemenler geçmişten beri, egemenliklerini pekiştirebilmek için işçi ve emekçiler üzerindeki baskıyı eksik etmemişler ve bunun parçası olarak ezilen sınıfa ve ulusa mensup kadınlara yönelik cinsel saldırıları daima kullanmışlardır. On yıllardır Kürt halkının karşı karşıya kaldığı saldırılarda Kürt kadınlarına yönelik taciz ve tecavüz bilinmektedir. Coplu tecavüz iddiası karşısında bir 12 Eylül paşasının “cop niye kullanalım elimizde taş gibi askerler var” sözü, tecavüzcü kimliğin itirafından başka bir şey değildir.

Gözaltında, hapishanelerde devrimci, ilerici kadınlara yönelik şiddet de bilinmektedir. 19 Aralık “Hayata Dönüş” operasyonunda kadın ve erkek devrimcilere cinsel şiddet de uygulanmıştır. Bugün hapishanelerde halen kadın tutukluları askerler aramaktadır. Aileler de aramalar sırasında aynı şekilde aşağılayıcı davranışlara maruz kalmaktadırlar.

Tecavüz bir devlet polikası olduğu gibi devlet aynı zamanda tecavüzcüleri de korumaktadır. Geçtiğimiz günlerde Dersim’de yaşanan olay son derece çarpıcıdır. Dersim’in Ovacık ilçesinde tecavüz girişiminde bulunan AKP eski ilçe başkanı Rıza Çolak, devrimcilere ve yurtseverlere karşı bölgede işbirliği yapan ve ajanlaştırılan bir kişidir. Bu denli pervasızlığın gerisinde bölgede yıllardır sırtını dayadığı devlete ve onun kolluk güçlerine güven yatmaktadır. Zira yaşanan tecavüz girişiminin ardından halkın elinden onu kaçırarak kurtaran da devlet ve kolluk güçlerinin kendisi olmuştur.

Yine Hüseyin Üzmez de hala hafızalardadır. Küçük yaşta kız çocuğuna cinsel istismarda bulunan, dinci-gerici Vakit gazetesinin yazarlarından olan Hüseyin Üzmez’i tahliye edebilmek için devletin kurumları seferber olmuştur. Üzmez, ancak kamuoyu basıncı sonucu ceza alabilmiştir.

Taciz ve tecavüz, kadına yönelik baskı, şiddet ve saldırıdır. Ancak bu sorun sadece kadınları ilgilendiren bir sorun değildir. Erkek egemen anlayışla kuşatılmış, kadın cinsinin değersiz kılındığı bir toplumda, kadına yönelik cinsel istismar aynı zamanda toplumsal bir sorundur. Şiddete karşı mücadele, toplumsal mücadelenin, özgürlük ve eşitlik mücadelesinin bir parçasıdır. Dolayısıyla şiddete karşı mücadele, sadece kadınların değil, aynı zamanda işçi ve emekçi erkeklerin sorunudur da.

Bugün bu ciddi ve her geçen gün büyüyen sorun karşısında başta işçi ve emekçi kadınlar olmak üzere tüm işçi ve emekçiler, yasalarda ve toplumsal yaşamın her alanında cinsiyete dayalı ayrımcılığa son verilmesi, her alanda kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık ilkesinin hayata geçilmesi, şiddet gören kadınlar için çeşitli tedbirlerin alınması, devletin uyguladığı cinsel şiddetin sona erdirilmesi için, kapitalizmin kadını metalaştıran tutum ve uygulamalarına, kadını köleleştiren kültüre, değer yargılarına ve dinsel gericiliğe karşı ortak mücadeleyi büyütmesi gerekmektedir.