09 Temmuz 2010
Sayı: SİKB 2010/27

 Kızıl Bayrak'tan
İşbirlikçi rejimler için
esas olan uşaklıktır!
Kirli savaş tırmandırılıyor!
Düzen güçleri Kürt halkına karşı
tam siper aldı!
Başbuğ’dan Kürt sorunuyla ilgili
“şanslı” açıklamalar!
GOP BDSP’den zorunlu açıklama
Sivas katliamı eylemlerle
lanetlendi
UPS’de patron-polis
saldırılarına geçit yok!
TEKEL işçisi hesap soruyor!
İşçi ve emekçi hareketinden.
Toplu Sözleşme Sempozyumu’nun ardından
Sempozyum üzerine düşünceler.
Metal patronlarının saldırılarına karşı direniş!
BMİS Gebze Şube Başkanı’yla konuştuk
Rize Belediye Başkanı’ndan ırkçı, cinsiyetçi açıklama.
6. Avrupa Sosyal Forumu gerçekleşti.
Yunanistan mali krizi ve AB’nin yeniden dizaynı.- Volkan Yaraşır
Katastrofik sarmal - Volkan Yaraşır
Obama yönetimi işgalci orduların şefini kovdu.
“Kürtler ne istiyor?” - M.Can Yüce
Kapitalizmin vazgeçemediği
oyuncağı nükleer!
Çevre katliamına HES’lerle devam!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Katastrofik sarmal

Volkan Yaraşır

Büyük kısır döngü: Finans krizinden devletlerin mali krizine ve yeniden daha büyük, daha yıkıcı finans krizine...Büyük bunalım niteliğindeki kapitalist kriz, derinleşiyor. Kapitalizmin doğası gereği her “önlem” çabası krizin yeni bir evreye girişine yol açıyor. Finans krizi, kaçınılmaz olarak devletlerin mali krizine neden oldu. Sermaye kapitalist devlet ilişkisine bağlı bir şekilde, devletlerin şirketleri ve bankaları kurtarma operasyonu mali krizi (borç krizini) tetikledi. Bunun yanı sıra küresel krizin yarattığı üretim ve ticaretteki gerileme, devletlerin kamu gelirlerini zayıflattı. Kamu gelirindeki gerileme mali krizi hızlandırıcı bir başka faktör olarak öne çıktı. Gelişmeler yeniden daha büyük ve daha yıkıcı bir finans krizinin olabileceğini gösteriyor. Kapitalist krizin gelişim seyri katastrofik bir sarmala dönüşüyor.

Katastrofik sarmalın bir ayağını emperyalist klikler arasında çelişkilerin ve rekabetin en uç noktaya ulaşması ve bunun yaratabileceği sonuçlar oluşturuyor. Yani yeni paylaşım savaşları… Rosa Luxemburg’un ifadesiyle “düzeltici savaşlar” dönemine giriyoruz. Diğer bir ayağını ise küresel düzeyde işçi sınıfına yönelik sistematik karşı devrimci saldırılar meydana getiriyor.

Kapitalizmin tarihi boyunca her büyük bunalım dönemi emperyalist güçler arası hegemonya savaşlarına neden oldu.

1883-1893 ­, I. Paylaşım Savaşı’na yol açtı. “Düzeltici savaş” kaçınılmaz olarak yaşandı. Aynı dönem 1870’te gerilemeye başlayan İngiliz sömürgeciliğinin hegemonya krizini simgeledi. Sömürgeleri üzerinde şiddetli emperyalist rekabet yaşandı.

1929-1939 ikinci büyük bunalım dönemi, bir “düzeltici savaş” olan II. Paylaşım Savaşı’yla sonuçlandı. İngiliz sömürgeciliğinin 70 yıllık gerileme süreci 1940’larda sonlandı. “Batmayan güneş” ikincil emperyalist güç haline gelirken, ABD emperyalizmi yeni hegemon güç olarak öne çıktı.

İçinden geçtiğimiz büyük bunalım döneminde ise ABD önce hegemonyasını restore etmeye girişti. İmparatorluk tasarımı bu projenin ifadesi olarak gündeme geldi. Dönemin yeni “düzeltici savaşları” 1990-2010 arasında dünyanın değişik coğrafyalarında bölgesel savaşlar olarak yaşandı, yaşanıyor. Yugoslavya’dan Kafkaslar’a, Ruanda’dan Irak’a ve Afganistan’a kadar bölgesel savaşlar bütün yıkıcılıyla gündeme geldi.

ABD’nin imparatorluk projesi ve bu projenin bölgesel konsantrasyonu olan BOP gerçekleşmedi. BOP kendi içinde evreler geçirdi. Irak direnişi ve Afganistan’daki savaşın sürmesi ABD’yi yeni bir konsepte geçmeye zorladı. Obama iktidarı bu değişimin göstergesi oldu.

ABD yeni ulusal güvenlik stratejisi oluşturdu. Bu strateji bir anlamda imparatorluk projesinden vazgeçişin deklarasyonu içeriği taşıdı. Yeni konsept olarak ittifaklara dayalı hegemonya politikaları belirlendi. Ayrıca Hillary Clinton’ın IV. BOP diye de tanımlayabileceğimiz “akıllı güç” taktiklerine bağlı, daha seçici, daha rafine güç kullanılması, diplomatik manevra kabiliyetinin arttırılması ve imaj yenilemesi yönünde adımlar atılmaya başlandı. Bütün bu adımlar bir anlamda hegemonyanın restorasyonunu içerdi.

G-20 zirvesi bu yöndeki ataklardan biri oldu. G-20’nin çekirdeğini, “zenginler kulübü” diye de adlandırılan G-7 oluşturuyor. Daha önceki G-20 zirvesinde kapitalist krizin temel nedenlerinden biri olan IMF, yeniden yapılandırıldı ve IMF’ye son derece önemli misyonlar yüklendi. Bunun nedeni Çin ve Rusya’nın yükselmesine karşı ABD’nin AB ile birlikte (ittifaklara dayalı hegemonya stratejisine bağlı bir şekilde) önlem almak, “doğunun” yükselişine karşı “batının” hegemonyasını sürdürmekti. Yeni yapılan zirvede ise benzer yaklaşımlar gündeme geldi. Çin’in iç tüketimi arttırması istendi ve Çin para birimi olan Yuan’ın değerinin düşük olmasından dolayı rahatsızlıklar belirtildi. Ayrıca AB ile ABD arasındaki krize yönelik politika farklılıkları da ortaya çıktı. ABD genişlemeci bir politikada ısrar ederken, AB’nin mali politikaları denetleyen yaklaşımlarından şikayetçi oldu. G-20 zirvesi emperyalist kliklerin krizin bedelini birbirine yükleme çabası yanında, pazar ve ham madde rekabetlerinin önümüzdeki dönemde hızla keskinleşeceğini gösterdi.

Kapitalist kriz emperyalist klikler arasındaki çelişki ve çatışkıları yoğunlaştırıyor. ABD içine düştüğü hegemonya krizini aşmaya çalışırken, Almanya ve Fransa AB’nin yeniden dizaynı yönünde adımlar atıyor. Rusya ve Çin yükselen emperyalist güçler olarak dikkat çekiyor. Japonya Uzak Asya’nın İngiltere’si olmaktan çıkmaya çalışıyor. Diğer yandan Brezilya ve Hindistan gibi alt-emperyalist güçler inisiyatiflerini arttırıyor. 30 yıllık neoliberal cehennemin iflası ve emperyalist bir merkezin yokluğu çelişkileri yoğunlaştırıyor ve keskinleştiriyor. Emperyalist kliklerin birbirlerine karşı her atağı dünyayı hızla kaotik bir sürece sokuyor ve büyük infilakların yaşanma olasılığını çoğaltıyor. Ortadoğu’daki Balkanlaşma süreci önümüzdeki dönemde Uzak Asya ve Afrika’da yaşanması muhtemeldir. Yeni paylaşım coğrafyaları olarak bu alanlar öne çıkıyor.

Bir taraftan Avrupa’yı saran mali kriz, diğer taraftan olası büyük ve yeni finans krizi ve bugün çok tartışılmayan ama Çin’de olması muhtemel finans krizi dünyayı saracak katastrofun parçaları olarak dikkat çekiyor.

 

 

 

 

Kıbrıs’ta emekçiler grevle uyardı

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) işçi ve emekçiler, hükümetin ‘ekonomik tedbir’ adı altında hayata geçirdiği saldırıları protesto etmek amacıyla 5 Temmuz günü greve çıktı.

Sendikal Platform ilk eylemi uyarı grevi olarak belirlemişti

34 sendikanın biraraya gelerek oluşturduğu ‘Sendikal Platform’ 2 Temmuz günü günü yaptığı toplantının ardından, “Yanlış kararları geri çekme çağrısına olumsuz yanıt veren ve aldığı talimatları ısrarla uygulamaya koyan UBP hükümeti ile talimatı veren Türkiye hükümetine karşı ilk eylem olarak 5 Temmuz günü yarım günlük uyarı grevine gideceklerini ve kitlesel bir miting örgütleyeceklerini açıklamışlardı.

Genel grev özellikle hava ve deniz ulaşımını etkiledi

Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı İrsen Küçük başkanlığındaki KKTC hükümetinin, 3 bin TL’nin üzerindeki emekli maaşlarına vergi getirilmesi ve Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın Türkiye’den Atlas Jet ile ortaklığı gitmesi gibi başlıkları içeren “ekonomik tedbir” uygulamalarına karşı örgütlenen yarım günlük uyarı grevi 07.30-14.30 saatleri arasında gerçekleşti.

Birçok alanda iş bırakmaların yaşandığı yarım günlük uyarı grevi, özellikle hava ve deniz ulaşımı iş kollarında etkili oldu. Grev nedeniyle Gazimağusa Limanı’nda yükleme ve boşaltma yapılamazken, Girne-Taşucu feribot seferleri ancak grevden sonra başlayabildi.

Meclis personelinin de grevde olması nedeniyle Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu yapılamadı.

“Mücadelemiz kararlar çekilene kadar sürecek”

İşyerlerinde gerçekleştirilen iş bırakmaların ardından meclis önünde sendikalar tarafından miting düzenlendi.

Mitingde konuşan Kıbrıs Türk İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-Sen) Genel Başkanı Aslan Bıçaklı, gerçekleştirdikleri eylemin bir uyarı eylemi olduğunu belirterek, verilen mesajların alınmaması durumunda süresiz grevlere başlayacaklarını söyledi.

Bıçaklı’nın ardından konuşan Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS) Genel Başkanı Adnan Eraslan da eylemlerini ikaz eylemi olduğunu vurgulayarak, “Mücadelemizi kararlar geri çekilene kadar yükselterek devam edecek” dedi.

Türkiye hükümetini eleştiren sloganların da sıklıkla atıldığı eylemde, “Ankara ne paranı ne ekonomik paketini istiyoruz” gibi pankartlar da taşındı.

Sendikaların eylem programının duyurulmasının ardından bilindik bir demagojiye başvurarak “Sendikaların grev çağrıları siyasi amaç taşıyor” söyleminde bulunan KKTC Maliye Bakanı Tatar, ekonomik önlemleri “ileriye dönük reformlar” olarak tanımlamıştı.

KKTC’de şu an için 37 bin emeklinin bulunduğunu, düzenlemeyle sadece 3 bin TL üzerinde maaş alan emeklilerden vergi alınacağını, bunun ise yaklaşık 7 bin emekliyi etkileyeceğini belirten Tatar, “Alınacak önlemler akla ve sosyal adalete uygun” demişti.