13 Ağustos 2010
Sayı: SİKB 2010/32

 Kızıl Bayrak'tan
Temel gündem
devrimci sınıf mücadelesidir!
“Hayırcı” solcuların
mazeretlerine yanıtlar
Kürt halkı düzen içi
dayanaksız hayallerde değil,
devrim mücadelesinde ısrar etmelidir
BDSP işçi ve emekçileri referandum oyununu boykot etmeye çağırdı
Şerzan Kurt davasında
gizli duruşma’
Sermaye devletinin sözleşmeli öğretmenlere iki yüzlülüğü!
İşsizlik fonunu patronlar kadar sermaye devleti de yağmalıyor. 
İnsanca yaşam ve
çalışma koşulları!.
Tersanede direniş çadırı kuruldu
İşçi ve emekçi hareketinden.
Rejim krizi ve Kürt sorunu
ÇEL-MER direnişi dersleri
“Yaşasın ÇEL-MER işgalimiz!”
“İki… Üç…
Daha fazla ÇEL-MER!”
BMİS Bursa Şube Başkanı’yla konuştuk
Birleşik Metal-İş üyesi Çimsetaş işçileriyle Metal TİS süreci üzerine konuştuk.
“Doğal afetler”in yıkıcı etkisini sınırlamanın yolu sistemi yıkmaktır!
Başbakan’a üç eşli danışman!
Referandum ve Kürtler - M. Can Yüce
Mamak 7. Kültür Sanat Festivali gerçekleştirildi.
Sömürüsüz bir yaşam için.
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hindistan, Çin, Pakistan ve Avrupa’da “sel felaketleri…”

“Doğal afetler”in yıkıcı etkisini sınırlamanın yolu sistemi yıkmaktır!

Pek çok ülkede sıcaklık mevsim normallerinin üzerinde seyrederken, Hindistan, Çin, Pakistan gibi Asya ülkeleri ile bazı Avrupa ülkelerinde muazzam yıkımlara yol açan seller oldu. Özellikle Asya ülkelerinde binlerce kişinin ölümüne, milyonlarca insanın yardıma muhtaç duruma düşmesine neden olan sellerden zarar görenlerin sayısı ise, on milyonlarca kişiye ulaştı. Son olarak Pakistan’da etkili olan seller, ülkenin yoksul emekçileri için ağır bir yıkıma yol açtı.

Yüzlerce köyün sular altında kaldığı son 80 yılın en şiddetli sellerinde, 1600’ü aşkın kişi hayatını kaybetti. Pakistan’ın hem güneyi hem de kuzeyinde etkili olan sellerden etkilenenlerin toplam sayısı 14 milyonu aşarken, 4 milyon kişi de yiyecek yardımına muhtaç duruma düştü

Her ülkede olduğu gibi, Pakistan’da da sellerde en ağır bedeli ödeyen yoksul emekçiler oldu. Ülkedeki kokuşmuş Amerikancı rejim, olası seller için herhangi bir önlem almadığı gibi, feci bir durumda hayatta kalma mücadelesi veren halka da gerekli yardımı ulaştırmakta son derece ağır davranıyor. Bu akıl almaz ihmallerden dolayı halkta gerici rejime karşı büyük bir öfkenin biriktiği bildiriliyor.

Ülke büyük bir “felaket”le boğuşurken, Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari, Avrupa ziyaretini erteleme gereği bile duymamıştır. Milyonlarca insanın ölüm/kalım savaşı vermesiyle ilgilenmeyen devlet başkanı, emperyalist efendileriyle yapacağı görüşmelere öncelik tanıdı.

Ülkemizde olduğu gibi Pakistan’da, Çin’de, Hindistan’da, Avrupa’da, ABD’de ve diğer ülkelerde, “doğal afetler” öncelikle emekçileri vuruyor.

Kapitalist sistemin baskı ve sömürüsüne maruz kalan emekçiler, çoğu durumda istenirse önlenebilecek “doğal afetler”in de bedelini ödüyorlar.

Kapitalist/emperyalist sistemin efendileri, büyük yıkımlar gerçekleştikten sonra sahneye çıkıp “yardım” ediyorlar. Dünyayı yağmalarken “doğal afetler”e de davetiye çıkartan bu güçler, sembolik yardımlarla kendilerini temize çıkarma hesabı yapıyorlar.

“Doğal afetler”in hem sıklığı hem de şiddetinde görülen dramatik artış, “aşırı üretim/aşırı tüketim” döngüsünü esas alan kapitalist sistemin “anarşik” yapısıyla dolaysız bağ içindedir. Azaltılmak bir yana giderek arttırılan karbondioksit salınımının küresel ısınmayı tetikleyip ekolojik dengeyi bozması, yeni felaketlere kapı aralamaktadır.

Sömürü ve kölelik esasına dayalı olan kapitalist sistem, sadece milyarlarca insanı işsizlik, yoksulluk ve sefalete mahkum etmekle kalmıyor, çatışma ve savaşları da körükleyerek muazzam yıkım ve katliamlar da yaratıyor. Bunların yanı sıra doğal zenginlikleri de pervasızca yağmalayan bir sistem olan kapitalizm, ekonomik/sosyal alanlarda olduğu kadar, ekolojik alanda da insan soyunu barbarlık içinde çöküşe doğru hızla sürüklüyor.

Kapitalist/emperyalist sitemin egemenliği devam ettikçe, ekonomik/sosyal sorunlara çözüm üretmek mümkün olmayacaktır. Tersine kapitalizmin küresel krizi, milyarlarca insanı etkileyen bu sorunların giderek derinleştiğini gözler önüne sermiştir. Gelinen yerde ekolojik dengenin bozulması açısından da aynı durum geçerlidir.

Enerji tüketimini kısıp atmosfere karbondioksit salınımını azaltmak, küresel ısınmadaki artışı durdurmak, ekolojik dengede olası altüst oluşları önlemek için, insan soyunun yaşam biçiminde köklü değişiklilerin şart olduğu konusunda kayda değer bir tartışma kalmamıştır. Buna karşı, olası “felaketler”i durdurmak veya etkisini azaltmak için gerekli olan köklü önlemleri sermayenin vahşi egemenliği altında almak da mümkün değildir. Bu gidişata dur denemediği sürece, Pakistanlı emekçilerin maruz kaldığı yıkımların daha da ağırının dünyanın dört bir yanında görülmesinin önüne geçmek söz konusu bile olmayacaktır.

Kapitalist/emperyalist sistem, insan soyunu birçok açıdan barbarlık içinde çöküşe doğru hızla sürüklüyor. Yerküre üzerindeki yaşam alanlarının savunulup, insan soyunun barbarlık içinde çöküşten kurtulabilmesinin tek yolu var; o da tüm kurumlarıyla birlikte sermayenin vahşi egemenliğine bir an önce son vermektir.

 



Faşist saldırılar Berlin’de
protesto edildi

Almanya’nın başkenti Berlin’de, İnegöl ve Dörtyol’da Kürt halkına yönelik gerçekleştirilen linç girişimleri protesto edildi.

7 Ağustos günü Berlin Demokratik Halk Meclisi tarafından örgütlenen yürüyüş Türkiyelilerin yoğun olarak oturduğu Kreuzberg Oranien Platz’da başladı. Yaklaşık iki saat süren yürüyüşün sonunda miting alanı Hermanplatz’a gelindi. Burada yapılan konuşmalarda ise Kürt halkına karşı büyük bir linç kampanyasının devlet eliyle başlatıldığı, bu kampanyanın ise AKP ve MHP olmak üzere ülkücü-faşist çeteler aracılığıyla hayata geçirildiği vurgulandı. Kürt halkına, açılım adı altında linçin reva görüldüğü belirtildi.

Konuşmalarda ayrıca altı çizilen bir diğer konu ise, Türk ordusunun yıllardır savaşmasına rağmen gerilla mücadelesini yenilgiye uğratamadığını, bu durumun neticesinde ise şiddetin ülkücü-faşist çeteler aracılığıyla yapılan linç girişimleriyle sivil halka yönlendirildiği oldu. Devletin bu tutumu karşısında halkların kardeşliğini savunmanın önemi vurgulandı.

Tüm devrimci, ilerici güçlerin Kürt halkına karşı gerçekleştirilen linç girişimleri karşısında daha duyarlı ve aktif bir tutum ve destek içerisinde olmaları gerektiği vurgulanarak eylem bitirildi.

Yaklaşık 250 kişinin katıldığı yürüyüşe BİR-KAR da destek verirken “Kürt halkına dönük faşist saldırganlığa karşı... İşçilerin birliği halkların kardeşliği şiarını yükseltelim!” başlıklı BİR-KAR bildirisinin dağıtımı yapıldı.

BİR-KAR / Berlin