15 Ekim 2010
Sayı: SİKB 2010/40

 Kızıl Bayrak'tan
İnkar ve imha düzeni işçi sınıfının mücadele sahnesine çıkmasıyla aşılabilir..
İşçi sınıfına kapsamlı
saldırı hazırlığı!
“Orta vadeli” saldırı programı!
Düzenin tasfiye seferberliği sürüyor
Alevi emekçilerine
asimilasyon dayatması
Zorunlu din dersi kaldırılsın!.
Bir grup TEKEL işçisi Tek Gıda-İş önünde direniş başlattı.
Tek Gıda-İş önünde bekleyen TEKEL işçileriyle konuştuk..
İşçi ve emekçi hareketinden.
BETESAN’da direniş kazanacak!
Tuzla cehenneminde
bir iş cinayeti daha!
Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Beşeli ile konuştuk.
Referandum sonrası
düzen siyaseti
Merkezi geceye hazırlanıyoruz
Hizmet sektörü çalışanları panelde buluştu
Bu ülkede nice Aziz var!..
Üniversitelerde direniş var!.
6 Kasım çalışmalarından...
Emperyalist-Siyonist güçler silahlanma yarışını körüklüyor..
Fransa’da işçi ve emekçiler
yine ‘grev’ dedi
Şilili madenciler yeryüzünde
Kimyasal atık felaketi büyüyor!
Kapitalizm açlık ve
yoksulluk üretir!.
Kamu emekçileri kreş hakkı ve ebeveyn izni için eylemdeydi
“Hasta tutsaklar serbest bırakılsın!”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emperyalist-siyonist güçler silahlanma yarışını körüklüyor

Eylül ayında Suudi Arabistan’la 60 milyar dolarlık silah anlaşmasına imza atan Barack Obama yönetimi, aradan bir ay geçmeden Siyonist İsrail’le de 3 milyar dolarlık silah satış anlaşması yaptı. ABD ile Ortadoğu’daki önde gelen iki tetikçisi arasında imzalanan bu uğursuz anlaşmalar, bölgedeki sorunları daha karmaşık, daha tehlikeli bir noktaya taşıyacaktır.

 Amerikan silah tekellerinin kasalarını tıka basa dolduracak olan bu anlaşmaların bölge halklarına yansıması ise mali boyutun çok ötesinde olacak. Emperyalist/siyonist güçlerin bölge halklarına karşı izlediği saldırganlık ve savaş politikasına bağlı olarak gündeme gelen bu devasa silah alışverişi, Ortadoğu halklarının geleceği açısından ciddi bir tehdit oluşturacaktır.

Obama yönetimi siyonist devletin hizmetinde

Ortadoğu halkları nezdinde teşhir olan işgalci/katliamcı sicilini temize çıkarabilmek için Filistin sorununa iğreti bir çözüm üretmek isteyen emperyalist ABD rejiminin, bu yöndeki tüm girişimleri himaye altında tuttuğu İsrail tarafından baltalanmaktadır. Zira ırkçı-siyonist İsrail devletinin resmi işgalci/yayılmacı politikası, doğası gereği, sınırların çizilmesini içerecek bir barışa karşıdır.
Nitekim Barack Obama, uzun uğraşlar sonunda Eylül ayında Filistin-İsrail temsilcilerinin doğrudan görüşmelere başlamasını sağlamış, ancak ilk görüşmenin ardından ipler yine kopmuştu. Bunun nedeni ise, her zamanki gibi İsrail’in yasa/kural tanımaz politikasıdır. Filistin halkının temel taleplerini masaya taşımak bir yana, yeni Yahudi yerleşimleri inşa etmekten bile vazgeçmeyen siyonist rejim, doğrudan görüşmelerin kesilmesini sağladı.

Bu arada yıkım, katliam ve ırkçı icraatlara devam eden İsrail’e silah sistemleri satışı ve mali yardım yapacağını ilan eden Obama yönetimi, siyonist rejimi silahla donatıyor. İsrail savaş aygıtının tahkimatına özel önem veren Washington’daki savaş baronları, imzaladıkları yeni bir anlaşma ile İsrail’e 20 adet F-35 (hayalet) savaş uçağı satmayı da taahhüt ettiler.
Türk devletinin de ortak olduğu bir projeyle üretilen “en gelişmiş savaş uçakları” F-35’lerin, İsrail’den radara yakalanmadan İran’a ulaşabilme kapasitesi bulunuyor. Uzun menzilli füzeler, sığınak delici roketlerin ardından F-35 savaş uçaklarının İsrail’e verilmesi ile emperyalist/siyonist güçlerin öncelikle İran, ama bunun da ötesinde tüm bölge halklarını kapsayan tehditleri daha da artmış oldu.
Görünen o ki, Obama yönetimi, Filistin’le ilgili planlarının çöpe atılmasına sebep olsa bile, suç dosyası giderek kabaran ırkçı-siyonist rejimin ayrıcalıklarını arttırmaya devam edecek.

Tetikçi rejimler birbirine yaklaştırılıyor

Türkiye, İsrail, Suudi Arabistan, Mısır. Bu dört gerici devlet, onlarca yıldan beri Ortadoğu’da ABD emperyalizminin tetikçiliğini yapıyorlar. Bu devletleri İran’a karşı “tek cephe”de birleştirmek için uğraşan Obama yönetimi, şu ana kadar emeline ulaşmayı başaramadı. Zira böyle bir cephe, İran’la sürekli gelişen ticari ilişkilere sahip olan Ankara’daki işbirlikçi rejimin çıkarlarına pek çok yönden zarar verebilir. Mısır ise, İran gibi bir bölge gücüyle karşı karşıya gelmek yerine, Washington’daki efendilerini kızdırmadan ilişkileri geliştirmenin yollarını arıyor.
Bu durumda geriye kalan Suudi Arabistan-İsrail ikilisi, birbirinden uzak görünse de, gerçekte yakın devletlerdir. Nitekim silahlanmaya ağırlık veren her iki rejim de, İran’a karşı ABD safında konumlanıyor. Yani İran’a olası bir emperyalist saldırı söz konusu olursa, şeriatçı Suudi Arabistan ile siyonist İsrail, büyük bir olasılıkla ilk tetikçiler olacaklardır.

ABD’nin Arap devletlerine silah satmasına her zaman itiraz eden İsrail’in, Suudi Arabistan’a yapılacak devasa silah sevkiyatına hiçbir itirazı olmadı. Siyonist rejimin sergilediği bu tutum değişikliği, savaş baronlarının tarafları perde arkasında buluşturduğuna işaret ediyor.

Şeriatçı rejimin silahlanma atağı

Petrol gelirlerinin çoğuna el koyan şeriatçı Suudi Arabistan rejimi, Petro-dolar birikiminin önemli bir kısmını emperyalist ülkelerdeki mali kuruluşlara yatırıyor. Petro-doların kayda değer bir kısmını ise silah tekellerinin kasalarına transfer eden şeriatçı rejim, savaş aygıtını sürekli tahkim ediyor. Silahlanmaya fazlasıyla meraklı olan bu ortaçağ kalıntısı rejimin altına imza attığı 60 milyar dolar tutarındaki anlaşma, kendi türünde bir ilke tekabül ediyor. İlk defa bir devlet, tek bir anlaşmada silahlanmaya 60 milyar dolar yatırıyor.

Washington’da yapılan silah anlaşması paketi, 84 yeni F-15 savaş uçağının yanı sıra 70 adet Apache, 72 adet Black Hawk, 36 adet Little Bird taarruz helikopterin alınmasını içeriyor. Bu arada Obama yönetimi ile savaş gemisi ve füze savunma sistemi modernizasyonu konusunda da görüşmeler yapan Suudi Arabistan, hem kara hem deniz kuvvetlerini de tahkim ediyor.

Savaş aygıtını sürekli tahkim eden şeriatçı rejim, hem ABD silah tekellerini ihya ediyor hem İran’a karşı Pentagon’daki savaş baronlarının safında yer alarak emperyalist/siyonist güçlere hizmet ediyor. Bu tercih, dini söylemi diline dolayan Suudi Arabistan rejiminin, “Müslüman” Filistin halkının cellatlarıyla aynı yerde durduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

Savaş baronlarına karşı bölge halklarının birleşik direnişi

Tetikçilerini silahlandıran Barack Obama yönetimi, Ortadoğu’da zaten var olan silahlanma yarışını daha da kızıştıracak. Bu girişim, aynı zamanda bölgedeki çatışmalara yenilerinin eklenmesini, başka bir ifadeyle halkların boğazlaşmasını da kışkırtıyor. Emperyalist/siyonist güçlerin “İran’a karşı askeri seçenek masada”, söylemi ile birlikte düşünüldüğünde, bölge üzerinde dolaşan kara bulutların daha da koyulaştığı kolayca anlaşılabilir.

Bölge halkları ile devrimci-ilerici güçler, Ortadoğu’da yeni kan gölleri oluşturma planları hazırlayan emperyalist/siyonist güçlerle işbirlikçilerine karşı birleşik bir direnişi örgütleme göreviyle karşı karşıya bulunuyor. Aksi halde halkları kırma planlarının önüne geçmek mümkün olmayacaktır.

 

 

 

 

S21’e karşı 150 bin kişi yürüdü

Almanya’da tarihi Stuttgart tren garının yıkılmasını içeren “Stuttgart 21” adlı yıkım projesine karşı 9 Ekim günü kitlesel bir yürüyüş ve miting gerçekleştirildi.

Saat 14.00’te istasyon garının meydanında bir araya gelen kitle saat 15.00’te yürüyüşe geçti. Yürüyüşte binlerce bisikletli, genç, yaşlı, bebek ve çocuğun yer alması dikkat çekti.

2 saat süren yürüyüş boyunca onbinlerce insan Stuttgart’ın ana caddelerinden geçerek Schlosspark’a yürüdü. Her renkten pankart ve flamaların taşındığı yürüyüşte en çok atılan sloganlar Baden würtenberg Eyalet Başkanı Stefan Mappus’un istifası ve yıkım projesinin hemen durdurulması çağrısını içeren sloganlardı. Miting programının yapıldığı “Schlosspark”, alanı hınca hınç dolduran binlerce kişiye dar geldi.

Kızıl Bayrak / Stuttgart