14 Mayıs 2010
Sayı: SİKB 2010/19

 Kızıl Bayrak'tan
Sendikal bürokrasiyi
teşhir ve tecrit edelim!
Sınıfa karşı sınıf çizgisinde
bir duruş!
Reformizmin Taksim’i baltalama girişimleri fiyaskoyla sonuçlandı!
Sınıfın devrimci iktidar mücadelesini yükseltelim!
Kürt halkına yönelik
saldırılar yayılıyor
İsrail’in OECD üyeliğine
Türkiye’den destek!
4-10 Mayıs “İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası”nda Türkiye gerçeği
Ankara’da KESK ve Türk-İş’ten
26 Mayıs açıklaması
UPS Kargo işçileri direnişte!
İşten atılan UPS işçileri ile konuştuk
İşçi ve emekçi hareketinden
Fiili-meşru mücadele ruhuyla
İstanbul Kamu Emekçileri Kurultayı’na!
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu’nun Mayıs Ayı Toplantısı değerlendirme ve Sonuçları..
Binler Deniz, Yusuf ve
Hüseyin’i andı
Gençlik hareketini ileriye taşıma sorumluluğunu kuşanmalıyız!
24. Geleneksel İTÜ Öğrenci Şenliği gerçekleştirildi!
Yunanistan sokağa çağrıyor!
Yunanistan işçi ve emekçilerinin kitlesel/militan direnişi
“Seçimler Almanya’da krizin daha da derinleşeceğinin gösteriyor!”
Kayseri İşçi Kültür Evi’yle
dayanışma sürüyor..
Güler Zere ölümsüzdür!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Fiili-meşru mücadele ruhuyla İstanbul Kamu Emekçileri Kurultayı’na!

 Sermaye iktidarı, içinde bulunduğu bunalımı, krizin bütün yükünü emekçilere ödeterek aşmak istemektedir. Kapitalist dünya düzeni ‘70’li yıllardan bugüne içinde bulunduğu bunalımı aşamamakta, her ne kadar Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku’nun dağılması, yeni teknolojilerin gelişip yaygınlaşması sayesinde nefes alma fırsatları yakalamış olsa da, gelinen noktada yeni ve giderek etkisini artt­ıran bir bunalım süreci yaşamaktadır. Kapitalistler açısından bu bunalımı aşmanın ise işgücü maliyetlerinin düşürülmesi, sosyal yüklerden kurtulma ve mevcut pazarların daha katmerli bir biçimde sömürülmesinden başka bir yol bulunmamaktadır. Bu ise kendisini sosyal kazanımların gaspı, sosyal harcamaların kısıtlanması, özelleştirmeler ve esnek çalışma gibi uygulamalar ile göstermektedir. Kuşkusuz ki savaşlar, bunalımı aşmanın ve mevcut pazarları etkin bir biçimde sömürme ve denetim altına almanın araçları olarak gündemden düşmeyen bir olgu durumundadır.

Ülkemizde sermaye sınıfı ve iktidarları, 24 Ocak Kararları’nda ifadesini bulan neoliberal saldırılarını, 80 darbesinin düzlediği zemin üzerinde yıllardır hayata geçirmektedirler. Kamu iktisadi kuruluşlarının özelleştirilmesi, İş Yasası’nın esnek çalışma modeline uygun bir biçimde değiştirilmesi, sosyal hakların kısıtlanması, mezarda emeklilik, eğitim ve sağlık hizmetlerinin piyasaya açılması gibi adımlar yıllardır atılmaktadır. Sermaye sınıfı yalnızca iktisadi ve sosyal kazanımları ortadan kaldırmakla kalmamakta, bu amacın bir parçası olarak, örgütsüz bir işçi sınıfı yaratma ve var olduğu kadarıyla da mevcut örgütlülükleri denetim altına alma uğraşısı içerisinde bitmek bilmez bir çaba harcamaktadır. Anlaşılacağı üzere sermaye sınıfı, işçi sınıfı ve emekçilerin yalnızca kazanımlarına göz dikmekle kalmamakta, sendikal örgütlenmelerini de dağıtma ve denetim altına alma, örgütlenme olanaklarını ortadan kaldırma hedefiyle davranmaktadır. Bugün özelleştirmelerin ve sosyal hak gasplarının sendikaların işçi sınıfı karşısındaki konumundan bağımsız düşünülemeyeceği açıktır. TEKEL Direnişi sendikaların işçi sınıfı karşısındaki durumlarını ortaya koymak açısından bir turnusol kağıdı işlevi görmüştür. Hak-İş ve Memur-Sen açık bir biçimde hükümet yanlısı bir tutum geliştirirken, Türk-İş ise başından itibaren direnişin gücünü etkisizleştirme ve onun sönümlenmesi yönünde çaba harcamıştır. DİSK ve KESK ise Türk-İş çizgisinden ayrı bir tutum geliştirememiştir.

Bugün gelinen noktada kamu emekçileri hareketi yeni bir sürecin eşiğindedir. Fiili-meşru mücadele içerisinde gelişen ve güçlenen kamu emekçileri hareketi, yıllar itibariyle bu zemini kaybetmiş, bunun sonucu olarak KESK ve bağlı sendikalar güç kaybederken, hükümet yanlısı gerici konfederasyonlar güç kazanmışlardır. Bugün kamu emekçileri hareketinin gelip dayandığı eşiğin bir yanını iş güvencesi de dahil temel kazanımlarını yitirmekle karşı karşıya bulunması oluştururken, öte yanını ise KESK’in varlık-yokluk ikilemi ile karşı karşıya olması oluşturmaktadır.

Kurultay ihtiyacı üzerine

Kamu emekçileri hareketi uzun zaman güçlü bir çıkış yapamamış, 25 Kasım 2009 tarihli grev ile birlikte yeni bir çıkış yapmanın olanaklarını yakalamıştır. 25 Kasım grevi tüm yetersizliklerine karşın, kamu emekçilerinde oluşan tepkinin açığa çıkmasında, hareketin taşıdığı mücadele potansiyelinin görülmesinde önemli bir rol oynamıştır. Demiryolu çalışanlarının ve BTS’nin soruşturmalar ve görevden uzaklaştırmalar karşısında ortaya koyduğu tutum izlenmesi gereken yolu ortaya koymuştur.

İşbirlikçi AKP hükümeti kamu kurumlarının tasfiyesine hız vermeye, iş güvencesini ortadan kaldırmaya ve sözleşmeli-esnek çalışma modelini yaygınlaştırmaya hazırlanmaktadır. Bugüne kadar sözleşmeli ve ücretli çalışma biçimi, eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamu kurumlarında yaygınlaştırılmış, hemen her kurumda “yeniden yapılanma” adı altında tasfiyeye dönük adımlar atılmış, statü, kadro ve ücret farklılaştırmaları yoluyla birçok kurumda kamu emekçilerinin parçalanmasına dönük adımlar atılmıştır. Tüm bu adımların bir sonucu olarak bugün sermaye iktidarı, IMF direktifleri doğrultusunda iş güvencesi başta olmak üzere tüm kazanımların ortadan kaldırılması yönünde topyekûn bir saldırı hazırlığı içerisindedir. Bu saldırı dalgasının sendikalarımızın mevcut durumu üzerinden göğüslenemeyeceği, fiili-meşru mücadele zemininde yeniden bir yapılanmanın sendikalarımızın en temel ihtiyacı olduğu tüm ileri çevre ve gruplarca dile getirilmektedir.

İçinde bulunduğumuz durum, kamu emekçilerinin ileri-öncü ve devrimci kesimlerini, hareketin tüm muhataplarını yan yana gelmeye, hareketin ihtiyaç ve yönelimlerini tartışmaya zorunlu kılmaktadır. İşte Kurultay, bu ihtiyacın ürünü olarak gündeme gelmiştir. 26 Mayıs “genel eylemi” öncesinde Mayıs ayı içerisinde yapılması hedeflenen Kurultay, aynı zamanda KESK’e bağlı sendikaların genel kurul süreçlerinin yaklaştığı bir dönemde yapılacaktır. Bugün birçok sendikada iç tartışmalar ve huzursuzluklar yaşanmakta, yaşanan gelişmelere toplam bir müdahale yapılamamaktadır. Kamu Hastaneleri Birlik Yasası tüm kamu emekçilerini ilgilendirmekle birlikte, yalnızca SES kendi gücü ölçüsünde karşı durmaktadır. Aynı durumu 25 Kasım grevi sonrasında demiryolu çalışanları ve BTS de yaşamış, yeterli bir sahiplenme ortaya konulamamıştı. Tüm bunlar kamu emekçileri hareketinin önümüzdeki aylar içerisinde karşı karşıya kalacağı saldırı dalgasına karşı yeterli bir hazırlığa ve birliğe sahip olmadığını göstermektedir. Bu durum İstanbul özgülünde yapılacak olan Kurultay’ın önemini daha da artırmaktadır. Kurultay’ın geniş bir tabana yayılması ve başarısı ölçüsünde, önümüzdeki döneme hazırlık açısından önemli bir etki ve katkıda bulunacağı açıktır.

Kurultay, grupsal kaygılarla ortaya konulan bir çabanın değil, hareketin zorunlu hale getirdiği bir ihtiyacın ürünü olarak gündeme gelmiştir. Bu açıdan Kurultay’ın örgütlenmesi de bu ihtiyaç üzerinden şekillenecek, geniş bir tabana yayılma hedefinde ısrarcı olunacak, tüm öncü kamu emekçilerinin ve sendikal grupların sürece kendi cephelerinden katılması yönünde sürdürülen çaba ısrarla devam ettirilecektir.

Nasıl bir kurultay?

İhtiyaçları belirlemek ile belirlenen ihtiyaca uygun bir tutum geliştirmenin aynı şeyler olmadığı bilinen bir gerçektir. Yukarıda ortaya konulan tespitlere ve bu tespitler çerçevesinde ortaya konulan “kurultay ihtiyacı”na, öncü-ilerici kamu emekçileri ve bu alanda faaliyet yürüten sendikal gruplar tarafından bir itiraz yöneltilemeyeceğini, az-çok sendikalarda faaliyet yürüten tüm öncü emekçilerin bu gereksinimi duyumsadığını düşünüyoruz. Ne var ki, grupsal kaygıları aşabilmenin ve yan yana gelmenin zorluklarının, arzu edilen ölçüde tabanı geniş bir kurultay sürecinin örgütlenmesini zorlaştırdığının da farkındayız. Kurultay fikrinin ortaya çıkışından bugüne, kamu emekçileri hareketinin muhataplarını sürece dahil etme yönünde ısrarlı bir çaba sürdürülmüş, bu çabanın ürünü olarak da, henüz istenen yaygınlığa ulaşmamış olsa da bir Kurultay Hazırlık Komitesi oluşturulmuştur.

Bu çaba kapsamında sendikalarımızın İstanbul şubelerine çağrılarda bulunulmuş, kamu emekçilerinin örgütlenme hedeflerinin bir parçası olduğu düşünülerek, güvencesiz çalışan emekçiler üzerinden şekillenen dernek ve platformların da, kurultayın öznesi olması yönünde çaba harcanmıştır. Kurultay Hazırlık Komitesi’nin sendika şubeleri ve dernek-platformların, kendi alanlarından belirledikleri temsilciler üzerinden oluşması yönünde çaba harcanmış, mevcut haliyle de bu eksende bir hazırlık komitesi oluşturulmuştur. Sendikal grupların değil, sendika şubelerinde oluşturulan çalışma gruplarının temsil edildiği bir hazırlık komitesi oluşturulması hedefiyle çalışma yürütülmüştür. Kuşkusuz bu, sendikal grupların kendi görüş ve önerilerini kurultaya taşıyamayacakları anlamına gelmemektedir. Tüm sendikal gruplar eşit oranda kurultaya sürece ilişkin değerlendirmelerini birer tebliğ ile sunabileceklerdir. Fakat kurultay sürecinin örgütlenmesinde esas olan grupların temsiliyeti değil, sendika şubelerinin ve dernek-platformların temsiliyetidir. Kurultay süreci, sendika şubeleri ve dernek-platformlar içerisinde oluşturulan çalışma grupları üzerinden işletilecektir.

Kurultay, öncü-ilerici kamu emekçilerinin kendi işkollarına ilişkin sorun ve deneyimlerini paylaştıkları, kamu emekçileri hareketinin güncel ihtiyaç ve yönelimlerini tartıştıkları bir platform olacaktır. Sermaye iktidarının, iş güvencemizin ortadan kaldırılması ve sözleşmeli çalışmayı esas alan esnek bir çalışma yaşamının oluşturulmasına dönük giriştiği hazırlıklar, kamu hizmet alanlarının “yeniden yapılanma” adı altında özelleştirilmesi ve tasfiyesine dönük attığı adımlar, kamu emekçileri hareketinin muhataplarını da aynı oranda bir hazırlık yapmaya zorlamaktadır. Bu, sendikalar içerisinde faaliyet yürüten tüm sendikal grupların ve öncü-ilerici kamu emekçilerinin ertelenemez sorumluluğu durumundadır. Kurultay, öncü kamu emekçileri nezdinde, bu hazırlık sürecinin bir parçası olarak görülmelidir.

KESK’e bağlı sendikalarımızın İstanbul şubelerini, dernek ve platformları, bu alanda faaliyet yürüten sendikal grup ve çevreleri, öncü-devrimci kamu emekçilerini, Kurultay çalışmalarının öznesi olmaya, bulundukları alanlarda çalışma grupları oluşturmaya-oluşan çalışma gruplarına güç vermeye, Kurultay Hazırlık Komitesi’nin genişlemesi ve yaygınlaşmasına katkı sunmaya çağırıyoruz.

Kurultay Hazırlık Komitesi