13 Mayıs 2011
Sayı: SİKB 2011/18

 Kızıl Bayrak'tan
Seçim oyununu bozmak için devrimci seçim kampanyası
Seçimlerin ardından sınıfı kapsamlı
bir saldırı bekliyor...
Kapitalizm felaketini durduralım!
Sömürgeciler işbirlikçileriyle buluştu!
Karşıyaka’da binlerce kişi Denizler’i andı 
Gençlik Denizler’in izinde devrim yolunda!.
BDSP Denizler’i andı
BES’lilere müdür emriyle saldırı
Demiryolu emekçileri yürüyor
Direnişçi işçiler Taksim’deyd
‘Terbiye operasyonu’na
direnişle yanıt verdiler
MAS-DAF işçileri yollarda
Siyasal gelişmeler ve genel seçimle
Mali kriz senkronizasyonu
Portekiz’i vurdu - Volkan Yaraşır
Tunus’ta mücadele
yeniden sertleşiyor
Suriye’de halk hareketi ve
emperyalist hesaplar
İsyanın birleştirici harcı bozulamaz!...
Hamas-El Fetih anlaşması ve etkileri
ABD emperyalizminin
Ladin oyunu
TMMOB tarihinde kara bir leke: Büyük yüz(süz)leşme
Sanal sıkışıyor, sokakları
genişletelim!
Faşizmin işkencehanelerinde
devrim savunması
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Suriye’de halk hareketi
ve emperyalist hesaplar

Suriye’de yaklaşık iki ay önce başlayan kitle eylemleri, Humus, Hama, Benyas, Dera gibi kentlerde devam ediyor. Başkent Şam’da ise kitlesel eylemler olmasa da, bazı mahallelerde halkın sokağa çıktığı bildiriliyor.

Selefi güçlerin silahlı eylemlerini bahane eden Baas yönetimi ise, eylemlere şiddetle saldırmaktadır. Dera kuşatmasından sonra Humus ve Hama kentlerinin de kuşatma altına alındığı öne sürülüyor. Ordu güçlerini tanklar eşliğinde harekete geçiren rejim, kitle hareketini zorbalıkla bastırmaya çalışırken, reform sürecinin devam ettiğini öne sürüyor.

Haber ajanslarının çalışmasına izin vermeyen Esad yönetimi, resmi basını da tek taraflı olarak kullanıyor. Kitle eylemlerine yer vermeyen TV kanalları, sanki ortada sadece dış güçler tarafından kullanılan silahlı selefiler varmış gibi yayın yapıyor. El Cezire, El Arabiye gibi Arapça yayın yapan uydu kanalları ise, kimliği belirsiz kişilerle kurdukları canlı telefon bağlantıları ile tam tersi bir tablo çiziyorlar. Abartılı ve tek yanlı yayın yapmaları, bu kanalların verdiği haberleri de şüpheli kılıyor. Suriye’deki sol partilerin internet sitelerinde ise, olayların boyutu hakkında fikir veren haber veya makaleler bulunmuyor.

Bu koşullarda olayların mahiyeti kısmen karanlıkta kalsa da, rejimin kitle hareketini ezmek için baskı ve şiddete başvurduğu, bununla birlikte ülke içindeki muhalefetle masaya oturmaya da hazırlandığı gözlenmektedir.

Baas yönetimi partiler yasası, basın özgürlüğü, barışçıl gösteri yapma hakkı gibi alanlarda reform çalışmalarının devam ettiğini iddia ederken, ekonomik alanda da bazı adımlar atıyor. Dizel fiyatlarında indirime gitmek, maaşlara zam yapmak gibi adımlar atan rejim, bu adımlarla da kitle eylemlerine katılımı zayıflatmaya çalışıyor. Buna karşın eylemlerin devam etmesi, bu tür önlemlerin hareketi durdurmaya yetmediğini gösteriyor.

Kitle hareketinin açmazı…

Kitle hareketi, diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi, Suriye’de de kendiliğinden başladı. Ancak rejimin zorbalığı ve dinci gerici bir akım olan Müslüman Kardeşler hareketinin devreye girmesi, olaylara farklı bir boyut kazandırdı.

Baas rejimi, Aleviler dahil tüm emekçiler üzerinde baskı uygulamaktadır. Bu olgu, etnik, dinsel, mezhepsel aidiyetlerinden bağımsız olarak tüm emekçilerin rejime tepkili olduğu anlamına geliyor. Ancak olayların farklı bir mahiyete bürünmesi, Müslüman Kardeşler veya selefiler diye adlandırılan dinci güçlerin işin içine karışması, kitle hareketinin dinamiklerini zayıflattı. Zira son yıllarda değiştiğini öne sürse de, Müslüman Kardeşler’in temel metinleri şeriatçı, mezhepçi bir nitelik taşımaktadır. Bu da Sünni Arapların bir kısmı dışındaki toplum kesimlerinin, her şeye rağmen Baas’ı Müslüman Kardeşler’e tercih etmesine yol açıyor. Bu durum hem kitle hareketini zayıflatmakta hem Müslüman Kardeşler’in hareket üzerindeki etkisini güçlendirmeye uygun bir zemin yaratmaktadır.

Belirtmek gerekiyor ki, Müslüman Kardeşler gibi bir hareketin hedefleri ile ayağa kalkan kitlelerin talepleri farklıdır. Kitleler işsizliğe, yoksulluğa, yolsuzluğa, rüşvete, baskıya karşı çıkıp sosyal adalet ve özgürlükler alanının genişletilmesi için mücadele ederken, Müslüman Kardeşler iktidarı ele geçirip, Baas’tan da gerici bir yönetim kurma peşinde.

Sosyalist ve komünist partilerden oluşan Suriye’deki sol güçler ise, Baas yönetimiyle pazarlığa oturarak demokratik hak ve özgürlükler alanının genişletilmesini sağlamak ve serbest piyasa ekonomisine dayalı neoliberal politikalara son verilmesini talep etmenin ötesine geçmiyorlar. En azından yansıyanlardan böyle bir tablo ortaya çıkıyor.

İlk günlerde sol güçlerin harekete katıldığına dair veriler mevcuttu. Nitekim bazı sol parti liderlerinin tutuklanması da buna işaret ediyor. Yine de sol hareketin Baas’la pazarlığı temel alması, kitle hareketiyle yeterli bağlar kurmadıkları ya da kuramadıkları izlenimini güçlendiriyor. Bu durum, yazık ki, kararlılıkla direnen gençlerle emekçilerin açmazını daha da derinleştiriyor.

Rejimin iddiaları…

Beşar Esad’ın sözcüsü tarafından yapılan açıklamada, dış güçlerin, somutta ABD, İsrail, Suudi Arabistan’ın ülkeyi kaosa sürükleme hedefinin başarısızlığa uğradığı iddia edilerek, istikrarın aşamalı bir şekilde sağlanmaya başladığı savunuldu.

Beşar Esad’ın muhalif güçlerle görüşmelere başlayacağını açıklayan sözcü, reform sürecinin devam ettiğini öne sürdü. Buna dayanarak silahlı güçleri teslim olmaya çağıran yönetim, “olayların üstesinden geldik” mesajı vermeye çalışıyor.

Bu açıklamanın gerçeği ne kadar yansıttığı belli değil. Yönetimin BM’ye bağlı insan hakları örgütlerinin ülkeye girişine izin vermemesi, gazetecilerin çalışmasını engellemesi, daha da önemlisi, kitle eylemlerinin devam etmesi, bu açıklamanın gerçeği yansıtmaktan uzak olduğu izlenimini güçlendiriyor.

Bu koşullarda rejim kitle hareketini askeri zorla bastırmayı başarsa bile -ki, bu hiç de kolay görünmüyor- eskisi gibi yola devam etmesi artık mümkün olmayacaktır.

İkiyüzlü emperyalistler sahnede…

Baas yönetimi, olayların emperyalistler tarafından kışkırtıldığını iddia ederken, kitle hareketlerine karşı izlediği sert tutum ile dış müdahalelere davetiye çıkartmaktadır. Nitekim ABD ve AB şefleri, sivillere karşı aşırı şiddet kullanıldığı gerekçesiyle Şam yönetimini kuşatma altına alma girişimlerini başlattı.

Washington’daki savaş baronları Baas yönetimini barbarlıkla suçlarken, AB şefleri de Suriye yönetimine karşı yaptırımlar uygulama kararları almış bulunuyor. BM Güvenlik Konseyi’nden kınama kararının çıkması Rusya-Çin ikilisi sayesinde engellense de, emperyalistlerin Suriye üzerindeki basıncı arttırmaları bekleniyor.

“Sivilleri koruma” bahanesiyle de olsa, Suriye’ye saldırmak kolay değil. Bununla birlikte emperyalist/siyonist güçlerin Şam’da işbirlikçi bir rejimin kurulması için her yola başvuracağını söylemek mümkündür. Sivil halkın Bahreyn ve Yemen’de katledilmesine ses çıkarmayan emperyalistlerle işbirlikçileri, uğursuz bakışlarını Suriye’ye çevirmiş bulunuyorlar.

Ankara’daki işbirlikçiler emperyalist/siyonist planın parçasıdır

AKP şefi Tayyip Erdoğan, son günlerdeki konuşmalarında Esad yönetimini cepheden hedef almaya başladı. Geçmişte Hama ve Halepçe’de yaşananların bir benzerinin Suriye’de yaşanmakta olduğunu iddia eden Tayyip Erdoğan, ABD-AB emperyalistlerinin izinden gitmekle kalmıyor, açıkça Müslüman Kardeşler’den yana tutum alıyor. Bu uğursuz tutum, emperyalistlerin olası bir müdahalesinde, Türk devletinin de etkin bir rol üstleneceği anlamına geliyor.

Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları, NATO’nun Libya’yı hedef alan saldırısına katılan sermaye iktidarı ve AKP hükümetinin, Suriye’de de emperyalistler adına tetikçilik yapmaya hazır olduğunu gösteriyor.

Suriye’deki baskıları sert ifadelerle kınayan Tayyip Erdoğan, Kürt halkının haklı ve meşru taleplerini ise, devlet terörüyle ezmeye çalışmaktadır. İkiyüzlülüğün daniskası olan bu tutum, sermaye iktidarıyla dinci gericiliğin, sefil çıkarlardan başka hiçbir değer taşımadığını bir kez daha kanıtlamıştır.

Suriyeli emekçilerden yana
emperyalizme ve gericiliğe karşı…

Olayların karmaşık bir hal alması, siyasal bir tutum belirlemeyi zorlaştırsa da, demokratik hak ve özgürlükler için, baskı ve zorbalığa karşı mücadele eden genç kuşaklarla emekçiler desteklenmelidir. Buna karşın Baas rejiminin zorbalığı ve dinci selefiler mahkum edilmeli, emperyalistlerle işbirlikçilerinin Suriye’ye dönük olası müdahalelerine ise, kararlıkla karşı çıkılmalıdır.