29 Temmuz 2011
Sayı: SİKB 2011/29

 Kızıl Bayrak'tan
İşçi sınıfını genel greve
hazırlamak için ileri!
Birleşik-militan bir
sınıf hareketi olmalı!
Kürt halkına saldırganlıkta
“yeni dönem”
“Demokratik Özerklik meşru bir hak”!
Erdoğan’ın Filistinli
büyükelçilere hitabı.
Sermayenin
“kıdem tazminatı” yalanları
Saldırılara karşı mücadele
kararlılığı!
'Büyük sürgün’
1 Ağustos’ta yürürlükte!
PETKİM’de direniş kazandı!
Metal İşçileri Birliği
örgütlenmeye çağırıyor!
Hastane çalışanları isyanda!
Tunus-Mısır
dersleri - H. Fırat
Bahreyn’de kuşatmaya
karşı mücadele!
Popülist-parlamenterist
çizginin yükselişi - Volkan Yaraşır
Avrupa’da borç krizi ve olası gelişmele
‘Bebekten katil yaratan karanlık’ Norveç’te de,
Türkiye’de de aynıdır!
Çocuk katili devlet hesap verecek!
19 Aralık Katliamı’nı tetikçisi anlattı
“Üçlü protokol iptal edilsin!”
Kampüsler “Hansel ve Gretel”leri bekliyor
8. Mamak Kültür Sanat Festivali üzerine Festival Hazırlık Komitesi sözcüsü ile konuştuk
Nasıl bir zekâ meşalesi söndü
Nasıl bir yürek durdu!* -Viladimir İliç Lenin
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

19 Aralık Katliamı’nı tetikçisi anlattı...

“Benzinli battaniye verildi”

“Hayata dönüş” ismiyle gerçekleştirilen 19-22 Aralık 2000 Cezaevi Katliamı’na ilişkin yeni bilgiler, katliamı planlayan sermaye devletinin nazilere rahmet okuttuğunu gösteriyor. Katliamın, 12 devrimci tutsağın ölümüne neden olan Bayrampaşa Hapishanesi ayağında görevli bir uzman çavuşun ifadesi, kasıtlı biçimde yakıldıklarını söyleyen devrimci tutsakları doğruladı. Bununla beraber, dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün ve düzen sözcülerinin sıkça sarfettiği  “Tutuklu ve hükümlüler kalaşnikofla ateş ettiler”, “Kendilerini yaktılar” türünden söylemlerin ise alçak birer yalan olduğu bir kez daha teyit edildi.

Geçtiğimiz aylarda operasyonun asıl adının “Tufan” olduğu ve katliamın günler öncesinden planlandığı belgelenmişti. Yani, sermaye devletinin bin bir türlü yalan meşrulaştırmaya çalıştığı katliama ilişkin hazırlıkların, Ölüm Orucu eylemleri başlamadan günler öncesinden yapıldığı çarıpcı biçimde doğrulanmıştı. Öyle ki, devlet kanlı operasyonlarını organize ederken, diğer yandan da devrimci tutsaklarla göstermelik pazarlıklar yürütmüştü.

Fakat Bayrampaşa’da görev yapan ve geçen yıl görevi bırakan bir uzman çavuşun medyaya da yansıyan ifadeleri, katliamın nasıl planlı ve organize bir vahşet olduğuna açıklık getiriyor. Uzman çavuşun mahkemedeki itirafları, operasyonların ve sonrasında gerçekleştirilen işkencelerin insanın kanını donduracak cinsten olduğunu yeniden hatırlatmakla kalmıyor, aynı zamanda yapanın ağzından doğruluyor.

A.S. adlı eski uzman çavuş, katliamdan 10 yıl sonra açılan dava kapsamında ifade verdi. Uzman çavuş, Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talimatıyla Van’da verdiği ifadesinde bilinen gerçekleri şu sözlerle itiraf etti:

Operasyonda ‘robocop’ tabir edilen teçhizatla cezaevi koridorunda bekleyerek teslim olan veya teslim alınan tutuklu veya hükümlülerin cezaevinden çıkartılmalarına destek oluyorduk. Mahkûmlara ilk müdahaleyi Ankara Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı Birliği’nden (JÖAK) gönderilen ve tam olarak nereden geldiğini bilmediğim başka personel, ateşli silahlarla yaptı”

Ayaklarından vurdular”

Müdahale esnasında koridorda gördükleri tutuklu ve hükümlüler kaçmalarını ve karşı koymalarını engellemek amacıyla ayaklarından vurularak teslim alındı. İçeride bulunan tutuklu veya hükümlüler koğuşlarına kendilerini kilitleyerek güvenlik güçlerine karşı koymuşlardır”

Hiç görmediğim silahlar kullanıldı”

Koğuş kapıları değişik yöntemlerle içeriden kaynak yapılarak kapatıldığı için özel teçhizatlarla kapılar kesildi. Yukarıda belirtmiş olduğum birliklerce cezaevi duvarları ve tavanları delinerek koğuşlara mahiyetini bilmediğim ve envanterimizde bulunmayan değişik gaz bombalarıyla müdahale edildi. Uzun süredir teşkilat içinde bulunuyor olmama rağmen daha önceden hiç görmemiş olduğum özel otomatik tabancalarla müdahale yapılmıştır”

Cesetler kömürleşmişti”

İfadesinde kadın tutsakların kapılara vurarak açılmasını istediği fakat amirlerinden emir almadıkları için açmadıklarını belirten A.S. “Kısa bir süre sonra yangın çıktı. Yangına müdahale etmemiz mümkün değildi. İtfaiye ekipleri de müdahalede bulunmadı. Operasyon bittiğinde kadınların kömürleşmiş derecede yandıklarını gördüm. Yanan şahıslar yatak ve yorganlardan uzak noktalarda hayatlarını kaybetmişlerdi” açıklamasında bulundu.

Benzinli battaniye verdiler”

A.S.’nin, devletin ve ölüm mangalarının devrimcilerin karşısındaki gözü dönmüşlüğünü gözler önüne seren itirafları şu çarpıcı ifadelerle noktalandı:

Uzun yıllar sonra değişik birliklerde karşılaştığım bazı rütbeli arkadaşlar koğuşta yangın çıktıktan sonra yardım isteyenlere ‘sizi kurtarmak için yaş battaniyeler atıyoruz, bunlara sarılın ve kendinizi koruyun’ diyerek battaniye attıklarını, fakat battaniyelere su değil, yanıcı madde döktüklerini, yanmayı hızlandırdıklarını sohbetimizde beyan etmişlerdir”


 

 

Bayrampaşa Katliamı dava
duruşması görüldü

Bayrampaşa Katliamı davasının 3. duruşması 27 Temmuz günü Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada avukatlarca katliamın sorumlusunun devlet olduğu ifade edilirken bir sonraki duruşma 12 Aralık 2011 tarihine erteledi.

Sakine Demir davaya yeni müşteki olarak eklenirken, ifadesinde katliam gününü anlattı.

Mağdurların avukatı Gülizar Tuncer, derileri yakan kimyasal gazların, otopsi raporlarında tespit edildiği üzere kemikleri parçalayan silahların ve komutan Zeki Bingöl’ün bahsettiği armut biçimindeki bombaların araştırılmasını, ilgili makamlara sorulmasını talep etti.

Duruşmanın devamında uzman çavuş A.S.’nin ifadesi de okundu.

Behiç Aşçı: “Katliam yapmaya gelmişler”

Duruşmada operasyon için Elazığ’dan getirilen birlikte bulunan tanık Mehmet Yavuzkaya’nın ifadesi de okundu. Yavuzkaya’nın ifadesinde cezaevinde çıkan isyana müdahale etmek için gittikleri, cezaevinin dış güvenliğini sağladıkları iddia edildi.

Bu iddia karşısında Avukat Behiç Aşçı ise şunları söleydi: “Tanık beyanı cezaevinde isyan olunacağının önceden bilindiğini ya da hissedildiğini, bu nedenle Elazığ’dan birlik getirildiğini söylüyor. İsyan çıkacağının önceden bilinmesi mümkün değildir. Önceden planlanan bir operasyon olduğu anlaşılıyor. Asıl olan ise katliam yapmaya gelmişler”

 


 

Dink davası yeniden görülsün”

Hrant Dink’in katili Ogün Samast 22 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. 25 Temmuz günü 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında Samast’a “tasarlayarak adam öldürmek” ve “ruhsatsız silah bulundurmak suçlarından ceza verildi.

Mahkeme Samast’ın suçu işlediği tarihte 18 yaşından küçük olmasını dikkate alarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını 21 yıl 6 ay hapis cezasına indirdi. “Ruhsatsız silah bulundurmak” suçundan da önce 2 yıl hapis cezası ve 900 TL adli para cezası verdi. Ancak yine suçu işlediği tarihte 18 yaşından küçük olması nedeniyle cezayı 1 yıl 4 ay hapis cezası ve 600 TL adli para cezasına indirdi.

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’a göre Samast, bu cezanın 15 yıl 2 ay 18 gününü yattıktan sonra şartlı tahliye olabilecek. Samast, 4.5 yıldır tutuklu olduğu için kalan 10.5 yıl hapis cezasını yattıktan sonra bu suçlardan tahliye olacak. Mahkemenin üst sınırdan ceza vermemesi nedeniyle 2 yıl 2 ay 18 gün daha erken tahliye olacak.


Dava değerlendirildi

Dink Ailesi avukatları 26 Temmuz günü basın toplantısı gerçekleştirerek Dink davasının yeniden görülmesini istedi. Avukat Fethiye Çetin’ dava süresince sundukları onca delile ve sordukları onca soruya rağmen davanın derinleşmediğine dikkat çekti.

Cinayetin derin bağlantıları gizlendi

Çetin şunları söyledi: “Bu dava öncesi yürütülen soruşturma boyunca sanki tüm resmi birimler deliller ve zanlıların kimliği karartılsın diye çalışıldı. Bu cinayette açık ihmali ve belki de parmağı olduğu bilinen emniyet üst düzey yetkilileri doğrudan soruşturmaya müdahale ederek, cinayetin derin bağlantılarını öğrenmemizi engelledi”


Cinayetin arkasındakiler bulunsun”

Dink’in kardeşi Hosrof Dink ise kararı “Bu tetikçi ne ceza alırsa alsın bu işin arka planındakiler ortaya çıkarılmazsa, verilecek ceza bizim için yetmez. Bizim için önemli olan yargının bu cinayetin arka planını aydınlatmasıydı. Bu yüzden tetikçiye verilen böyle bir cezanın caydırıcılığının da olmayacağını düşünüyorum” sözleriyle değerlendirdi.

Dink, “Aslında verilen bu cezanın üst sınırdan olmaması da önemli. Bu cinayetin aydınlatılması için kitap yazan Nedim Şener bile 28 yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyordu” dedi.