29 Temmuz 2011
Sayı: SİKB 2011/29

 Kızıl Bayrak'tan
İşçi sınıfını genel greve
hazırlamak için ileri!
Birleşik-militan bir
sınıf hareketi olmalı!
Kürt halkına saldırganlıkta
“yeni dönem”
“Demokratik Özerklik meşru bir hak”!
Erdoğan’ın Filistinli
büyükelçilere hitabı.
Sermayenin
“kıdem tazminatı” yalanları
Saldırılara karşı mücadele
kararlılığı!
'Büyük sürgün’
1 Ağustos’ta yürürlükte!
PETKİM’de direniş kazandı!
Metal İşçileri Birliği
örgütlenmeye çağırıyor!
Hastane çalışanları isyanda!
Tunus-Mısır
dersleri - H. Fırat
Bahreyn’de kuşatmaya
karşı mücadele!
Popülist-parlamenterist
çizginin yükselişi - Volkan Yaraşır
Avrupa’da borç krizi ve olası gelişmele
‘Bebekten katil yaratan karanlık’ Norveç’te de,
Türkiye’de de aynıdır!
Çocuk katili devlet hesap verecek!
19 Aralık Katliamı’nı tetikçisi anlattı
“Üçlü protokol iptal edilsin!”
Kampüsler “Hansel ve Gretel”leri bekliyor
8. Mamak Kültür Sanat Festivali üzerine Festival Hazırlık Komitesi sözcüsü ile konuştuk
Nasıl bir zekâ meşalesi söndü
Nasıl bir yürek durdu!* -Viladimir İliç Lenin
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mücadele Postası

“4 çocuğu Galatasaray’da büyüdü”

Galatasaray Lisesi önünde 330. kez toplanan Cumartesi Anneleri, bu haftaki oturma eylemlerinde 20 Temmuz 1992’de gözaltında kaybedilen Hasan Gülinay’ın hikayesini anlattılar.

Eylemin başında Hasan Gülinay’ın abisi Zeki Eyi bir konuşma gerçekleştirdi. Konuşmanın ardından Dersim’de 1997’de katledilen ve Çemişgezek’te bir toplu mezarda olduğu bilgisine ulaşılan Ali Yıldız’ın bulunduğu toplu mezarın açılması için açlık grevi yapan Yıldız’ın ağabeyi Hüsnü Yıldız’a da selam gönderildi.

Sinema sanatçısı Nur Sürer tarafından gerçekleştirilen açıklamada, Hasan Gülünay’ın İstanbul Tarabya’daki evinden Sirkeci’ye gitmek üzere çıktıktan sonra gözaltına alındığı belirtildi. Hasan Gülinay’ın tutulduğu Gayrettepe Terörle Mücadele Merkezi’nde işkenceli sorgudan geçirilirken “Ben Hasan Gülinay, beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar” diye bağrışına Erol Şam’ın tanıklık ettiği ve hemen ardından Şam’ın ölümle tehdit edildiği söylendi.

Açıklamada şunlar ifade edildi: “Susurluk’ta deşifre olan kontrgerilla yapılanması içinde yer alan dönemin Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ, kendisini telefonla arayan dönemin Çalışma Bakanı Mehmet Moğoltoy’a ‘yaralarının iyileşmesi için beklediklerini, sonra savcılığa çıkarılacağını’ aktardı. Gülünay, hiçbir zaman savcılığa çıkarılmadı ve çocuklarının yanına hiçbir zaman gidemedi. Kendisinden bir daha haber alınamadı”

Birsen Gülünay’ın 4 çocuğunun Galatasaray Meydanı’nda büyüdüğü söylenirken açıklama şu sözlerle sona erdi: “Hasan Gülinay gözaltında kaybedildiğinde, Başbakan Süleyman Demirel, İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, Emniyet Genel Müdürü Yılmaz Ergün, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu… Onlarrın Gülinay’ın kaybedilmesinden sorumlu olduğunu bir kez daha hatırlatıyor ve yargılanmasını istiyoruz”

Kızıl Bayrak / İstanbul


 

 

Dayanan son yolculuğuna uğurlandı

Gazeteci ve insan hakları eylemcisi Şaban Dayanan, 25 Temmuz günü İHD önünde yapılan cenaze töreninin ardından toprağa verildi.

Epilepsi krizi sonucu 24 Temmuz günü, 42 yaşında yaşamını yitiren Şaban Dayanan'ın mücadele arkadaşları, ailesi ve dostları düzenlenen törenle onu son yolculuğuna uğurladı. İHD binasının olduğu sokak Dayanan için doldu taştı.

Törende ilk konuşmayı yapan İHD İstanbul Şubesi Başkanı Abdülbaki Boğa, Dayanan’ın hayatı boyunca her türlü baskıya karşı onurluca karşı koyan biri olduğunu söyledi.

Törenin devamında Avukat Ercan Kanar, Ferhat Tunç, Suavi, İHD İstanbul Şubesi eski Başkan Kiraz Biçici ve Avukat Eren Keskin Dayanan'la ilgili anılarını aktardı.

Kayıp yakını Hüseyin Ocak ise şunları söyledi: “Biz cumartesi insanları olarak ona çok şey borçluyuz. Mücadelemizi onun kare kare, an an çektiği fotoğraflarla uluslararası alana taşıdık. Her zaman bizim yanımızdaydı” Burada yapılan törenin ardından

Dayanan'ın cenazesi Okmeydanı Fetihtepe Camisi’ne götürüldü. Dayanan Edirnekapı'da defnedildi.



Kızıl Bayrak Mersinli
emekçilerle buluştu

Sınıfın ve devrimin sesi Kızıl Bayrak gazetesi Mersin’de emekçilerle buluştu.

Karaduvar Mahallesi’nde yapılan gazete dağıtımında emekçilerin yoğun ilgisiyle karşılaşıldı. Gazeteler kısa sürede tüketilirken işçilerle ve gençlerle tanışma ve sohbet etme imkanı yakalandı. Emekçilerle yapılan sohbetlerde yoksulluk ve yozlaşmanın kaderimiz olmadığı vurgulandı, işçiler ve gençler devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütmeye çağrıldı.

Sermaye hükümetinin yeni saldırı politikalarının teşhiri yapıldı. Emekçiler tarafından yapılan konuşmalarda belirgin bir öfke vardı. Son olarak emekçilere Kızıl Bayrak’ı daha çok sahiplenmek okumak ve okutmak gerektiği söylendi.

Kızıl Bayrak Mersin’in dört bir yanında, emekçi semtlerinde, fabrikalarda, sanayi havzalarında daha yaygın ve daha güçlü kullanılmaya devam edecek. Sınıfın ve devrimin sesi, 17. yılında daha fazla işçiyle daha fazla gençle buluşturulacak.

Kızıl Bayrak / Mersin



Haykıralım...

Gözlerimizi henüz açmıştık ki

Haykırmaya başladık birden

Açlıktan ya da susuzluktan belki

Ya da rahat bir uyku uyuyamayacağımızı

El ele verip birlikte çalışamayacağımızı

Kardeşçe bölüşemeyeceğimizi ekmeğimizi

Düşündüğümüz bu dünyaya geldiğimiz içindi.

Fakat haykırdık yine de: “Biz geleceğiz!”


Batıya göçtük önce

Sonra Kuzeye ve Güneye

Doğuyu düşünmek neyimize?

Sürgün olduk,

Dağlarımızdan, toprağımızdan kovulduk.

Evimizden, aşımızdan geçtik,

Dostlarımızdan, yoldaşlarımızdan alındık.

Uğur’ken 13 yerimizden vurulduk,

Evrim’ken ateş olduk, tutuştuk.

Sonra haykırdık yiğitçe “Biz Kürdüz!”


Aldık elimize orağı,

Hasat zamanıydı.

Yukarıdan güneş,

Aşağıdan toprak,

Yanıbaşımda ise kardeşlerim.

Daha ne isterim?

Buğday, güneş, ben ve kardeşlerim!

Adlarını bile bilmediğim,

Ya da kim için çalıştıklarını.

Fakat aynı ritimle vuruyoruz toprağa işte,

Aynı yerlerden yara almış ellerimiz,

Aynı tonda kavurmuş yüzümüzü güneş,

Ve aynı buğdayla doyurmuşuz karnımızı.

İşte bu yüzden haykırdık: “Biz kardeşiz!”


Bazen bir dişlinin parçası olmuşuz,

Bazen yeraltında bir maden işçisi.

Kot taşlama, tersane belki de.

Ya da her sabah fabrikanın yolunu tutan,

Yolunun tozunu yutan

Milyonlarca işçiden birkaçı yalnızca.

Oysa ne kadar da büyükmüş ordumuz

Baksanıza,

Hepimiz aynı yöne doğru ilerliyor,

Aynı geleceği kuruyoruz ellerimizle.

Türk, Kürt, Laz, Çerkez,

Rum ya da Ermeni,

Fark eder mi?

Ellerimizi çeksek zaman akmaz olur,

Çekici aldık mı bir

Bütün dünya sarsılır gücümüzle.

Şimdi bu yüzden HAY-KI-RA-LIM

Kardeşliğin kollarına dolanan,

İşçiyi, emekçiyi sarmalayan

Zincirlerimizi KI-RA-LIM!

Seher Deniz