26 Ağustos 2011
Sayı: SİKB 2011/33

 Kızıl Bayrak'tan
Dinci-gerici partinin saldırganlığının gerisinde ABD emperyalizmi var...
Saldırganlık dizginlerinden boşalıyor
Kürt halkının özgürlük, eşitlik,
gönüllü birlik!
Kirli savaşın faturasını emekçiler ödüyor!
Kürt anneleri ‘canlı kalkan’ oldular
Sendikal bürokrasi işçi sınıfının tahammül sınırlarını aşıyor...
Sendikalar Yasası üzerine kapalı kapılar ardında pazarlıklar...
İşçi sınıfına topyekün saldırı stratejisi 
İşçiler kıdem tazminatı hakkı için
sokağa çıktı...
Tekstil İşçileri Bülteni’nden seminer
Birleşik Metal-İş Anadolu Şube Başkanı Seyfettin Gülengül ile konuştuk...
Ontex/Canbebe direnişçileri: Direniş bayrağı elden ele yükselecektir!
Gerçek barış için
sınıfsız-sömürüsüz bir dünya!
Libya’da Kaddafi devrildi…
Siyonist saldırganlığı ancak halkların birleşik direnişi önleyebilir…
Şili’de 1 milyon kişi yürüdü
“İki, üç daha fazla Vietnam!"
Somali yalanları ve gerçekler
Somalili kadınlar ve
burjuva ikiyüzlülük...
Balcalı taşeron işçilerine
gözaltı terörü…
Katliamda ihmaller zinciri
Direnişçi Savranoğlu işçileriyle konuştuk...
Direnişteki Form Mukavva işçileriyle konuştuk...
Mihri Belli ‘Enternasyonal’le
sonsuzluğa uğurlandı....
Hacıbektaş Şenlikleri ve bazı gözlemler
“Savaş politikalarında ısrar etmeyin”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Somali yalanları ve gerçekler

Dinci-gerici partinin Somali’ye yardım şovu geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. Somali’ye giderken Başbakan ve AKP yöneticilerine, Diyanet İşleri Başkanı ve “sanatçılar” Ajda Pekkan, Sertab Erener, Muazzez Ersoy, Nihat Doğan ve Demir Demirkıran eşlik etti. Yanı sıra uçakta TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, İTO Başkanı Nevzat Yalçıntaş gibi tekelci burjuvazinin temsilcileri de bulunuyordu. Günlerdir reklamı yapıldıktan sonra, iki uçak kaldırılarak gazetecilerle birlikte yaklaşık 200 kişilik heyetle Somali çıkarması yapıldı.

Gerçekte böyle bir ziyaret “yardım ve iyilikseverlik” amacını taşıyorsa mütevazı bir şekilde gerçekleşmesi gerekir. Öyle ya, “alan el, veren eli görmez” söylemi en çok da Ramazan ayında yapılan yardımlaşmalar için verilen vaazlarda sıkça tekrarlanır. Ancak tam tersine, giden “renkli” simalardan da anlaşılacağı üzere Somali çıkarması medyatik bir şova dönüştürülmüştür. Duymayan kalmasın diye, gezinin öncesinde ve sonrasında medya konuya özel yer ayırmış, Erdoğan ve şürekasının her adımı daha en başından itibaren canlı yayında gösterilmiştir.

Tüm taraflarıyla tekelci burjuvazinin temsilcilerinin de içerisinde olduğu büyük bir kalabalıkla gerçekleştirilen ve medya ordusu tarafından izlenerek büyük bir şov haline getirilen bu çıkarmayı esastaki amaçları açısından ele almak gerekir. Görünürde açlıktan kırılan Somali halkı için toplanan bağışlarla alınan yardımlar götürülmüştür. Ancak fazlasıyla şişirilen yardım kampanyasının sonucu, sadece bin 500 Somalili ailenin ihtiyacını karşılayacak 50 tonluk yardımdır.

Her 6 dakikada bir çocuğun hayatını kaybettiği ve halen ölüm sınırında 5 milyon insanın olduğu Somali’ye götürülen bu yardım kuşkusuz son derece sınırlıdır ve muhtemelen tüm giderleriyle bu ziyaret şovuna harcanan miktar arasında çok fark da yoktur. Bu işin bir yönü. Bir diğer yönü ise, dini sömürü eşlinde gerçekleşen yardım kampanyasında toplanan bağışlarla alınan yardım malzemelerinin, yandaş sermaye gruplarından satın alındığıdır. Bu miktarda nakit paranın Somali’deki açlığa dindirmeye yetmediği ama yandaş sermaye için iyi bir ticari sonuç doğurduğu kesindir.

Ziyaretçilerin arasında büyük patronların olması konu üzerinde ayrıca düşünmeyi gerektiriyor. Somali çıkarmasının bir yardım gezisi değil de bir iş gezisi olduğu ortadadır. Somali gezisine katılan kapitalistlerin yardım için değil de, yeni kar alanı arayışlarına yanıt bulmak için gittiklerinden şüphe edilmemelidir. Bu sömürücü asalakların bir başka hesapları olmadan sadece yardım amacıyla Somali halkını düşüneceklerini sanmak tam bir hayaldir. Ellerinde kendi ülkelerinde sömürdükleri işçilerin kanı varken, Somali halkına yardım eli uzatmaları imkansızdır.

Fonda açlık çeken insanların görüntüsü ve kendilerine taktıkları iyiliksever maskeler eşliğinde gerçekleşen bu şovun gerisindeki gerçek, kriz içindeki sıkıntılı Türkiye ekonomisine yeni pazarlar yaratarak can vermekten başka bir şey değildir. Çok uluslu şirketlerle bağlantılı olarak bu kapitalistler için Somali’nin başka bir anlamı yoktur. Somali gezisinde de dile getirildiği gibi başbakan tarafından vaat edilen okullar, hastaneler, Mogadişu Havaalanı’ndan şehir merkezine inşa edilecek otoyol, yeni tarım projeleri vb. tüm bunlar kapitalistler için Somali çıkarmasının sonuçlarıdır. Kapitalistlerin bu yardım mizanseninde boy göstermelerinin gerisinde bu sefil çıkarları bulunmaktadır. Somali’nin uzun yıllardır Türkiye’de elçiliği olmasına rağmen Türkiye’nin Somali’ye elçilik açmasının şimdi akıllarına gelmesi de oldukça manidardır.

Tüm bunlarla birlikte bu gezide dikkat çeken bir başka konu da Erdoğan’ın “dünya lideri” olarak sunulmasıdır. Elbette bu ABD’nin Ortadoğu’daki tetikçisi olmaya hevesli uşak bir başbakan için bu iyi bir kılıftır. Öyle bir “lider” pozudur ki, İstanbul’da yapılan Somali Hakkında İslam İşbirliği Teşkilatı İcra Komitesi Toplantısı’nda Avrupalı ve dolar milyarderi İslam ülkelerini eleştirmekte, onlara “insanlık” dersi vermektedir. Erdoğan Somali deki açlığı kullanarak tıpkı “one minute” şovu gibi kendini gösterme ve halkların dostu olarak sunma fırsatını iyi değerlendirmiştir. Erdoğan’ın pek de inandırıcı olmadığını vurgulayan BBC muhabiri de, “Türk hükümetinin Somali konusundaki yoğun çabalarının Türkiye’nin Afrika ve İslam dünyasında daha büyük rol üstlenme kararlılığının bir göstergesi olduğuna” dikkat çekmiştir.

Ancak Erdoğan işi abartmış, “Herkese soruyorum. Somali, dünyanın gözü önünde bu acıları yaşarken, milyarlarca dolarlık servetleriyle Karunlaşan insanlara ne demeliyiz?” diyebilmiştir. Sanki kendi de öyle değilmiş, gemicikler alan oğlu, mücevher zengini damadı yokmuş gibi diğer burjuvalara çatmıştır.

Somali’de yaşanan insan katliamı uzun yıllardır gözler önündeyken sesini çıkartmayan Türk devleti Somali çıkarmasıyla kurtarıcı rolüne soyunmaktadır. Hatırlanırsa emperyalistlerin çıkarı gereği Suriye’yi de iç meselesi görecek kadar hamilik heveslisi olduğunu göstermişti. Ancak Erdoğan gibileri ve hizmetinde oldukları emperyalistler çıkarı neyse ona göre davranırlar. Onların “yardım” anlayışı da “iyilik” anlayışı da bu nedenle tam bir aldatmacadır. Eğer onlar bir yere yardım götürüyorsa bilinmelidir ki, bunda bir bit yeniği vardır.

Ama bu devran böyle gitmeyecek, dünya zenginliklerini fütursuzca tüketen, işçi-emekçilerin ve ezilen halkların yaşamını yıkıma uğratan bu sistemden hesap mutlaka sorulacaktır.

 

 

Somali uzakta değil!

H. Eylül

Somali geçtiğimiz aylarda korsanları sayesinde gündemdeydi. Seferler düzenlendi, savaş gemileri yollandı Somali’ye. Bu “insanlık görevi”nde elbette Türk devleti de yerini almıştı. Somali’yi korsanlardan kurtarmak için harcanan paranın ne kadarının açlıktan ölüm tehlikesi yaşayan insanları kurtaracağının hiçbir önemi yoktu. Ama Somali’de binlerce insan açlıktan öldükten sonra emperyalist efendiler ve yerli işbirlikçiler ölümlerine sebep oldukları o insanları gördüler. Televizyon ekranlarında ne kadar üzgün, ne kadar ağlamaklı görünüyorlar! Bir sirke gider gibi Somali’ye gittiler. Aslında alışkındılar, birçoğu mutlaka Afrika’ya safariye gitmişlerdir. Ama bu kez sistemlerinin kurbanlarını seyre gidiyorlardı. Götürdükleri sözde yardım paketlerini, sirkte yaşayan canlılara bir dilim ekmek uzatır gibi bırakıp döndüler. Çünkü herkes görmüştü artık ne kadar insansever olduklarını.

Ama yaşadıkları coğrafyada aynı Somalililer vardı. Acılarıyla birlikte yaşamaya çalışıyor ve ölüyorlardı sessiz sedasız. İşte ülkemizdeki Somalililer gerçeği:

* Somalili mülteciler, astım krizine giren Somalili çocuğa ambulans ve doktor gelmeyince, yetkililerin dikkatini çekebilmek için, Tekirdağ Barınma Evi’ndeki yatakları ateşe verdi.

* Bulgaristan sınırını geçmeye çalışırken soğuktan ayakları kangren olan 5 Somalili, yeterli yatak bulunmadığı gerekçesiyle, Bağcılar Devlet Hastanesi’nin morgunda tutuldu.

* Aksaray Valiliği’nin önünde protesto gösterisi yapan Somalililer, “rengimiz siyah diye amelelik işi bile vermiyorlar, bari ilaç verin, insaniyet namına yardım edin” pankartları açtı.

* Sığındıkları pansiyondan atılan Somalili kadınlar, Isparta Valiliği’nin önünde protesto gösterisi yaptı. “Sosyal yardımlaşmadan sorumlu” vali yardımcısı “şov yapmayın” dedi.

* Keşan’da sığındıkları camide uyuyakalan Somalililer, imamın ihbarı üzerine tutuklandı.

* Barınma evindeki şartlara isyan eden Somalililer, bebeklerine süt istemek için, Mersin Valiliği’nde toplandı. “İnsanız, yaşamak istiyoruz” pankartlarıyla Adliye’ye kadar yürüdü.

* Kırklareli’nde bir parkta yakalanan Somalililer, polis zoruyla barınma evine götürülmeye çalışılınca olay çıktı, bir Somalili öldü, ikisi hamile, yedi Somalili yaralandı, “hümanist” gazetelerimiz bu haberi “işte kaçakların sonu” başlığıyla verdi!

* İnsan kaçakçıları tarafından Tunca Nehri kıyısına bırakılan, yüzerek geçmeye çalışıp, başaramayan Somalililer, elbiselerini kurutmak için sığındıkları kahvede tutuklandı.

* Yunan adasına geçmek için Adana’da adam başı 500 lira ödeyen Somalililer, Büyükçekmece Gölü’nün kıyısına bırakıldı. Terk edilmiş kamyon kasasında jandarma tarafından bulundular.

* Somalilileri karpuz gibi istifleyip, üstlerine branda örterek Yunan sınırına götüren kamyonet Lüleburgaz’da devrildi, bir Somalili öldü, altısı yaralandı, kurtulanlar tutuklandı.

* Patnos’ta durdurulan ve camları kartonla örtülmüş minibüsten, 39 Somalili çıktı. İran’dan Türkiye’ye geçirilen Somalililer, açlık ve havasızlıktan baygın halde bulundu.

* Edirne’ye doğru giderken İstanbul TEM otoyolunda trafik kontrolüne yakalanan “okul servisi”nden, Hatay’da adam başı 300’er lira ödeyen 33 Somalili çıktı.

* İzmir Basmane’deki oteller sokağı basıldı 41 Somalili yakalandı.

* Lastik botla kürek çeke çeke Yunan adasına geçmeye çalışan 6 Somalili’nin cesedi, Yalıkavak sahiline vurdu.

* Didim’de Somalilileri taşıyan balıkçı kayığı battı, ikisi çocuk, üçü kadın, sekiz Somalili boğularak can verdi, cesetleri kıyıya vurdu, yüzme bilen 11 Somalili sahile çıktı. Gece karanlığında Yunan adasına geçmeye çalıştıklarını, sekiz saattir denizde yaşam mücadelesi verdiklerini belirten Somalililer, feci olayı şöyle anlattı: “İnsan tacirleri dört kişiydi, bizi sahile getirip, kayığa bindirdiler, üçü ayrıldı, biri dümene geçti. Bindiğimizde bile batmak üzereydik, kayık su alıyordu. Açıldık. Aramızda tek başına bir kadın vardı… Dümendeki adam, sürekli ona bakıyordu.Yanına çağırdı, dümeni bırakıp, öpmeye çalıştı. Kadın direndi. O kargaşa sırasında alabora olduk. Buz gibi suya düştük. Çocuklarımız batıp, kayboldu…”

Özetle Somali çok uzakta değil. İstanbul Kumkapı’da da bir “Somali Sokağı” var. Orjinali “Katip Kasım Camii Sokak” ama “Somali Sokağı”olarak biliniyor… İstanbul’un göbeğinde, gözler önünde. Orası insan kaçakçılarının merkezi… Çoğunlukla Somalililer yaşıyor. Oldukça kötü koşullarda barınıyorlar. Sınırı geçene kadar açlıktan ölmemek için Aksaray’da kaçak saat, parfüm satıyorlar. Zabıtalardan dayak yiyorlar. Somalili genç kadınlar fuhuşa zorlanıyor.

Tüm bu gerçekleri bir kez daha düşününce yapılan yardımların ne kadar sahte olduğu daha kolay anlaşılıyor. Burjuva beyler ve bayanların köpeklerine harcadıkları mama harcamalarından, makyaj malzemelerinden, mücevherlerinin değerlerinden kısacakları paranın kaçta kaçı ile açlığın engellenebileceği malum. Ancak yoksulluk ve açlık üreten bu düzenin sahipleri için önemli olan şatafatlı hayatlarının kesintisiz sürmesidir. Gerisi teferruattır.