26 Ağustos 2011
Sayı: SİKB 2011/33

 Kızıl Bayrak'tan
Dinci-gerici partinin saldırganlığının gerisinde ABD emperyalizmi var...
Saldırganlık dizginlerinden boşalıyor
Kürt halkının özgürlük, eşitlik,
gönüllü birlik!
Kirli savaşın faturasını emekçiler ödüyor!
Kürt anneleri ‘canlı kalkan’ oldular
Sendikal bürokrasi işçi sınıfının tahammül sınırlarını aşıyor...
Sendikalar Yasası üzerine kapalı kapılar ardında pazarlıklar...
İşçi sınıfına topyekün saldırı stratejisi 
İşçiler kıdem tazminatı hakkı için
sokağa çıktı...
Tekstil İşçileri Bülteni’nden seminer
Birleşik Metal-İş Anadolu Şube Başkanı Seyfettin Gülengül ile konuştuk...
Ontex/Canbebe direnişçileri: Direniş bayrağı elden ele yükselecektir!
Gerçek barış için
sınıfsız-sömürüsüz bir dünya!
Libya’da Kaddafi devrildi…
Siyonist saldırganlığı ancak halkların birleşik direnişi önleyebilir…
Şili’de 1 milyon kişi yürüdü
“İki, üç daha fazla Vietnam!"
Somali yalanları ve gerçekler
Somalili kadınlar ve
burjuva ikiyüzlülük...
Balcalı taşeron işçilerine
gözaltı terörü…
Katliamda ihmaller zinciri
Direnişçi Savranoğlu işçileriyle konuştuk...
Direnişteki Form Mukavva işçileriyle konuştuk...
Mihri Belli ‘Enternasyonal’le
sonsuzluğa uğurlandı....
Hacıbektaş Şenlikleri ve bazı gözlemler
“Savaş politikalarında ısrar etmeyin”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Somalili kadınlar ve
burjuva ikiyüzlülük...

Somali halkının yaşamak zorunda kaldığı açlık ve kıtlık emperyalist-kapitalist sistemin sonucudur. Burjuvaların sefil çıkarlarının faturasını bugün Somali halkı ödüyor. Fazla söze gerek bırakmayan fotoğraflar Somali’de nasıl bir kitle kıyımı yaşandığını ortaya koyuyor. Kadınlar ve çocuklar ise her zaman olduğu gibi emperyalist-kapitalist felaketleri daha derinden yaşıyor.

Somali halkının acıları medyada yardım kampanyaları, başbakanın Somali gezisi vs. ile değişik şekillerde ele alınıyor. Ramazan ayında olunduğu için konu aynı zamanda dini istismar konusu ediliyor. “Halinize şükredin ve itaat edin” mesajı veriliyor.

Her 6 dakikada bir çocuğun ölmesi ne kadar korkunçsa, bir annenin yaşadığı da o ölçüde korkunçtur. Acılar o kadar derindir ki, kucağında çocuğu ölen ya da gıda azlığından hangisinin öleceğini seçmek zorunda bırakılan annelerin yaşadığı travma hiçbir şekilde onarılamaz. Kadınlar anne olmalarından dolayı açlık ve kıtlıktan daha katmerli bir şekilde etkileniyorlar. Ayrıca kadınlar bu koşullarda bile cinsel saldırılara uğruyorlar. Somali’den Kenya’ya kaçan, ancak mülteci kampında yer bulamayıp dışarıda yatan kadınların tecavüze uğradıkları belirtilirken, bu tehditle karşı karşıya kalan kadınların can güvenliklerini sağlayacak hiçbir kurum da yok.

Geçtiğimiz günlerde Başbakan eşliğinde Somali’ye kalabalık bir kafile gitti. Şova dönüştürülen bu gezinin gerisinde ne tür hesapların olduğu ortadadır. Ancak bu gezide yaşananlar bir başka gerçeği de tekrar hatırlatmış oldu: İki ayrı dünya, iki ayrı sınıftan kadınlar gerçeğini.

Türkiye’nin Somali gezisinde kafilenin içinde şarkıcısından holding başkanına burjuvazinin farklı temsilcilerinden kadınlar da bulunmaktaydı. Geziye Ajda Pekkan, Sertap Erener, Muazzez Ersoy gibi kadın “sanatçılar”, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Doğan Holding Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçıntaş gibi tekelci burjuvazinin has temsilcisi, Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan ve kızları da katıldı. “Somali’deki insanlık acısını yerinde görmek ve yardımlarda bulunmak üzere” bu ülkeye gittiler. İnsanların açlıktan kırıldığı, annelerin ölü çocuklarını kendi elleriyle gömdükleri ve milyonlarca insanın ölümünün an meselesi olduğu bir yerde, bu burjuva kadınlar çirkin ve kirli bir propagandanın yüzü oldular.

Vakti zamanında Filistinli kadın ve çocuklar için gözyaşı döken Emine Erdoğan Somalili kadınların yanında poz verdi. Geziye katılan Ajda Pekkan, Sertap Erener ise Somalili kadınlarla dans ederek “yardımlarını” sundular. Kuşkusuz böylelikle Somali üzerinden oynanan “insanlık” şovunu daha ilginç kıldılar, gezinin haber değerini artırdılar.

Bu gezide Somali halkının yaşadıkları sorunlar yerinde görülmeyecek miydi? Dünyanın dikkati bu sorunlara çekilmeyecek miydi? Oysa açlık ve kıtlık dışında, salgın hastalıklardan, gerekli ilaçlardan yoksunluktan ölen milyonların bulunduğu Somali’de, bu burjuva kadınlar Somalili kadınlarla dans edip, şarkı söylediler!

Bir yanda anne ve çocuk ölümleri kullanılarak yapılan gerici-dinci bir propaganda, bir yanda da Somalili kadınlarla yapılan dans...Tüm bunlar dans ederek şovu renklendirmek isteyen burjuvazinin ahlakını ortaya sermektedir. Onların bu gezideki rolleri bellidir. Onlar Somali’ye, açlığa, hastalıklara ya da yaşanan tecavüzlere dikkat çekmek için değil, şovu renklendirmek için gittiler.

Geziye dahil edilmelerindeki nedeni Ajda Pekkan’ın açıklamalarında da açıkça görebilmekteyiz. Ajda Pekkan, “Açlıkla mücadele eden halk ölmeyi bekliyor. Orada Türkiye’nin ne kadar güçlü bir ülke olduğunu gördük” diyerek, rolünün bilincinde olduğunu göstermektedir. Yapılan “iyilikseverliğin” gözleri boyamasına hizmet etmektedir. Bu “ünlü” simalar sayesinde bu geziyle amaçlanan asıl gerçekler hakkında emekçilerin bilinçlerinde bulanıklık yaratılmaktadır. Kuşkusuz Ajda Pekkan’ın bu söylemi Türkiye’de açlık sınırında yaşayan milyonlara da bir mesaj içeriyor: “Halinize şükredin!”

Somalili kadınların dramlarına ve çocuk ölümlerine sahte gözyaşı dökenler, sorumlusu oldukları Türkiye’nin açlık gerçeğini ise görmezden geliyorlar. Başbakan, “Türkiye’de açlar sefiller varken, Somali’de ne işiniz var?” diyerek yöneltilen eleştirileri bildik bir üslupla yanıtlıyor. Eleştirenleri “kuru dedikodu yapmakla” itham edip, “gelip bir Somali’yi görün.” diyor. Böylece kendi ülkesindeki açlık hakkında hiçbir şey söylemeden, lafı dolandırıyor.

Oysa OECD raporuna göre Türkiye’de açlık sınırında yaşayan çocuk sayısı yüzde 24,6. İstatistiklere göre Türkiye’de her 4 çocuktan biri açlık sınırında yaşıyor. Türkiye çocuk ölüm oranında ilk sırada yer alıyor. OECD ortalamasında her 1000 doğumda 2 ile 3 arasında çocuk ölürken, Türkiye’de her 1000 doğumda 21 ölüm yaşanıyor

Kuşkusuz örnekler çoğaltılabilir. Ama gerek Türkiye gerekse Somali’de yaşanan açlık ve çocuk ölümleri bizi aynı sonuca götürür. Emperyalist kapitalist sistemin olduğu her yerde açlık ve ölüm kol gezmektedir. Bir avuç azınlık zenginlik içinde yüzer, “büyük insanlık” ise açlık ve yoksulluluk içinde yaşar. Somali örneğinde olduğu gibi kıtlık nedeniyle kitlesel açlık ve ölümler yaşanır. Sınırlı sayıdaki zengin azınlığın kadınları da sahte gözyaşları eşliğinde bu vahşi düzenin gerçek yüzünü gizlemeye çalışırlar. Mensubu oldukları sınıfın tüm kirliliğine ortak olan bu kadınların, Somali ve başka yoksul ülke kadınları için yapabilecekleri hiçbir şey olamaz.

Ancak yoksul emekçi kadınlar örgütlenip ayağa kalktıklarında yapacakları çok şey olacaktır. Kadınıyla erkeğiyle işçi sınıfı ve emekçiler, bu düzeni değiştirmek ve tüm zenginliklerin eşitçe, kardeşçe bölüşüldüğü sosyalizmi kurmak için birleşmeli, mücadele etmelidir.