9 Mart 2012
Sayı: SYKB 2012/10

 Kızıl Bayrak'tan
Devrimci baharda “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” şiarını yükseltelim!.
Emperyalist saldırganlığa,
faşist baskı ve teröre karşı...
Baskıya, sömürüye ve köleliğe karşı isyan ateşlerini yakalım!..
4+4+4 modeli etrafında
AKP-TÜSİAD çatışması
Adıyaman’da Aleviler’e ait evlerin işaretlendiği ortaya çıktı
Son sözü her zaman
direnenler söyler!
Küçüğüm ama yaşadım dünyanın acısını, büyüdüm unutmadım hiçbirini!
MEPA’da direniş başladı
Hey Tekstil’de
eylemler sürüyor!.
Kayseri CEHA’da ayak oyunları...
Sağlık hakkı
mücadelesi büyüyecek!
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Mart Ayı Toplantısı
“3 milyon taşeron
işçisinin sesiyiz!”
“Kadrolu işçiler taşeron işçilerine sahip çıkmalı!”
Almanya’da uyarı grevleri
Eylem ve direnişler
dört bir yanda
Emperyalist savaş ve kadın
BDSP’nin devrimci 8 Mart çalışmaları
Coşkulu emekçi
kadın etkinlikleri
İzmir’de 8 Mart eylemi
8 Mart çağrıları
Ekim Gençliği’nin kampanya çalışmalarından
Beytepe faşizme karşı yürüdü
Hüseyin Yoldaş’a devrim sözümüz var
Hüseyin Hocamız sınıf mücadelesinin barikatlarında yaşayacak
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 


 

Hüseyin yoldaşa devrim sözümüz var:

“Başka yolu yok! Yapacağız!”*

Sen yok musun artık eeyy yoldaş?

                Sıkılı yumruklarında mı kaldı

son bakışların?

                Ben derin bir kuyuda

susuzluktan yanıyorum eey yoldaş!

                Ne vakit sularsın yüreğimi?

Gitti dediler kızıl bayraklı tabutun…

                Yer gök inledi görkeminden

yüreğinde sönmeyen sevdanın…

Hüseyin yoldaşın, çalışma alanındaki tüm yoldaşlarının ve işçilerin deyimiyle Hüseyin Hoca’nın aramızdan ayrılalı üç yıl oldu. Gidenin ardından analarımız ağıtlar yakarken bizler bu üç yıl içinde sınıf kinimizi daha da biledik. Hüseyin yoldaşın bizlere devrettiği bayrağa sahip çıkmanın daha da yükseklere çekmenin çabası içinde olduk. Şahsen tanışamamış olmak büyük kayıp olsa da Hüseyin yoldaşı, tüm yoldaşlarına ve proleterlere anlatabilmek; kişiliğini, kimliğini kavratabilmek çabasında olmalıyız.


Genç yaşta mücadeleye atılan
yiğit bir sınıf devrimcisi

Sömürüyle, baskıyla, yoksullukla çok erken yaşta tanıştım. Adına kapitalizm denilen bu sistemin yıkılması gerektiğini, bu gerçekleşmeden işçi ve emekçilerin en basit sorunlarının dahi kalıcı bir çözüme kavuşmayacağını çok erken yaşta gördüm, öğrendim. O zamandan bu yana devrimci mücadelenin içindeyim” diyen yoldaşımız 12 Eylül yenilgisinin ardından devrimci örgütten, devrimci sınıftan kaçışın, tasfiyeciliğin yaşandığı bir dönemde bilimsel sosyalizmin bu topraklardaki temsilcisi olan EKİM’in saflarında mücadele etmiştir. Parti inşa sürecinde partinin işçi kitlelerle buluşabilmesi için emek harcamış, inatçı ve inançlı kimliğiyle, yılmaz kişiliğiyle yoldaşlarına örnek olmuştur.

Mücadeleye atıldığı günden yaşamının son günlerine kadar sınıf mücadelesinin içerisinde olmuş, beyniyle, pratiğiyle onun kopmaz bir parçası olmuştur. Çalışma yürüttüğü her alanda samimi yaklaşımıyla işçilerle kaynaşan, onlarla sıcak ilişkiler kuran, saygı ve sevgisini kazanan birisi olmuştur.

Bir Hüseyin yoldaştı

                yüreğinde yanardağlar

ve meydanların ortasında

                patlayan volkanlar gibi…

Bir Hüseyin yoldaştı

                Desa direnişinde…

Emine Arslan’ın yanıbaşında.

Birçok fabrikanın örgütlenmesinde, direnişe geçmesinde ve direnişlerinin yönlendirilmesinde etkin rol oynamıştır. Güven Elektrik’te, Oluklu Mukava’da, DESA’da sınıf çalışmasında hem işçilerin hem yoldaşlarının hocası olmuştur. Bugün onun öğrencileri, hocalarına, yoldaşlarına sahip çıkıyor, mücadelesini yükseltiyorlar.

Yılmaz sınıf devrimcileri mücadele içinde yetişir…

Lenin’in, Bolşevik Parti’nin merkez komite üyelerinden Sverdlov’u grip salgını neticesinde kaybedilmesinin ardından söylediği şu sözler, işçi sınıfı partisinin sınıfsal yöneliminin önkoşulu ve sonucu olan sınıf devrimcilerinin nasıl şekillendiğini çok net ortaya koymaktadır: “…proleter yığınların örgütlenmesi, emekçilerin örgütlenmesi, devrimin çok daha değişmez ve çok daha derin bir özelliği başarılarının koşuluydu ve hala da öyledir. Devrimin en sağlam dayanakları, başarılarının en derin kaynakları, milyonlarca emekçinin bu örgütlenişi içinde aranmalıdır. Proleter devriminin bu yönü, o güne kadar devrimlerin bilinmeyen bu özel çizgisini, yani kitlelerin örgütlenmesini kendinde en iyi cisimlendiren önderlerin mücadele içinde öne çıkmasını sağlamıştır. Proleter devriminin bu yönü her şeyden önce ve her şeyin ötesinde bir örgütçü olan Sverdlov gibi bir insanı şekillendirmiştir.”

Bu sözler Hüseyin yoldaş için de geçerlidir. Hüseyin yoldaş da devrimci kimliğini, karakterini sınıf mücadelesi içerisinde şekillendirmiş bir devrimcidir. Bunun içindir ki, yılmazdır, yorulmazdır, sarsılmazdır. Düzenle uzlaşmazdır. Bu düzen karşısında insan olmanın, insan olarak kalabilmenin tüm özelliklerini taşımaktadır. Bu düzeni yıkma gücüne sahip sınıfın içinde konumlanmak, onun dünya görüşüne sahip olmak, burjuvaziye karşı proletaryanın sarsılmaz, uzlaşmaz sınıf kinini taşımaktadır, yoldaşımız. İşte yoldaşımız bu kimliği ve kişiliğiyle öne çıkmıştır, Sverdlov gibi. Ne acı talihsizlik ve tesadüftür ki, Sverdlov yoldaş grip salgınından, Hüseyin yoldaş akciğer kanserinden aramızdan ayrılmıştır.

Ancak bizler için nasıl öldükleri değil, nasıl yaşadıkları belirleyicidir. Ölümü değil, yaşamı, yaşamayı ve yaşatmayı savunan bizler için ne uğurda yaşadığımız her zaman belirleyicidir.

Bizlere düşen görev

Hüseyin yoldaş bizler için bir örnek teşkil ediyor. Her birimiz onun devrimci özelliklerini kendimizde var edebilmeliyiz. Bu hiç de zor değildir. Bir yanıyla isteme-irade-hissetme meselesidir, bir yanıyla bunları hayatla buluşturma, işçi sınıfı içinde ete-kemiğe büründürme meselesidir.

Hüseyin yoldaş gibi olmak: Devrimi sıkılı yumruklarımızda hissetme meselesidir ki, o yumruk sıkıldığında, havaya kalktığında anlamı olsun. Bir işçiye selam verdiğinde onunla aynı geleceği paylaştığını hissetme ve hissettirme halidir. Bunun için özel bir çaba sarf etmek değil, bunun doğalında gelişmesidir. Söylediğin sözü inanarak söyleme, gereğini yapacağını bilme ve bildirme halidir. İşin özü ve özeti: Hüseyin yoldaş gibi olmak, devrim ve sosyalizm mücadelesinde O’na yoldaş olmaktır, gereklerini yerine getirmektir.

Bunun yolu da partili mücadeleyi yükseltmekten, sınıfla buluşturmaktan, onunla et ve tırnak gibi kaynaşmaktan, devrim ve sosyalizme yürümekten geçmektedir. İşin özü “Parti, Sınıf, Devrim”dir. Bu düzenin tek alternatifi olan sosyalizmi kurmanın “başka yolu yok!” tur.

Hiç tanışmamış olsak da, duvardaki resminden bana arkamdan bakan, destek olan Hüseyin yoldaşa sözüm olsun ki: Ben de üzerime düşen görevi tereddütsüzce yapacağım.

Başka yolu yok! Yapacağız!”, “eeyy… Devrimin oğlu.”

Ben ki yanık bir türkü tadında,

                yüreğimi avuçlayıp bahar vakti…

İki dirhem bir çekirdek

                meydanlara koşacağım

senin ateşinle….

                Akacak sokaklar

meydanlara doğru…

                Rahat uyu mezarında

eeyy… Devrimin oğlu.

R. U. Kurşun

*Hüseyin Yoldaş’ın tereddütte veya ikilemde kalındığında sürekli kullandığı söz.