“Dağlarımız altından değerlidir”
Kaz Dağları’nda, firmaların işletme ruhsatı alarak siyanürle altın aramalarını protesto eden çevre ve doğa dernekleri, muhtarlıklar, sendikalar ve demokratik kitle örgütleri, 1 Nisan günü Balıkesir’in Akçay ilçesi Zeytinli Köyü’nde kitlesel bir eylem ve doğa yürüyüşü gerçekleştirdi.
Balıkesir’in Edremit, Akçay, Altınoluk ilçelerinin yanısıra Çanakkale’nin ilçelerinden gelen yüzlerce kişi Zeytinli Köyü Meydanı’nda miting gerçekleştirdi. Mitinge, Çanakkale Çevre Platformu’nun (ÇEP) da aralarında bulunduğu birçok kurum katıldı.
İlçe belediye başkanlarının da katıldığı mitingde “Yeşilimize, dağlarımıza, ovamıza, zeytinimize, akarsuyumuza sahip çıkıyoruz” ve “Kaz Dağları’nda madenlere izin vermeyeceğiz” mesajları verildi.
“Altına hayır, dağlarımız altından değerlidir” döviz ve pankartlarının açıldığı eylemde çevre ve doğa derneklerinin temsilcileri, çevre ve doğa katliamlarına karşı mücadele çağrısı yaptılar. Eğitim Sen ve BES yöneticilerinin de destek verdiği eylemin ardından doğa yürüyüşü yapıldı.
Kızıl Bayrak / Çanakkale
Emekçi kadınlara çağrı
Ben bir kadınım ama bedenimde söz hakkım yok. Ben bir kadınım ama hakkımı aradığımda eksik etek oluyorum. Ben bir kadınım ama ulusal kimliğimden dolayı eziliyorum. Ben bir kadınım ama kapitalizmin çarkları arasında sömürülüyorum. Ben bir kadınım ama emperyalist savaşlarda ganimet olarak görülüyorum. Ben bir kadınım ama cinsel kimliğimden dolayı tacize, tecavüze maruz kalıyorum. Ben bir kadınım ama bu sistemde meta olarak görülüyorum. Ben bir kadınım ama herkesin namusu olarak görüldüğüm için töre-namus cinayetlerine kurban ediliyorum. Tüm bu sistemin dayatmalarına, yozluğuna, gericiliğine ve sömürüsüne karşı ben bir kadın olarak direniyorum. Ve bir kadın olarak direnmeye, başkaldırmaya devam edeceğim. Çünkü biliyorum ki gündüzlerinde sömürülmediğim, gecelerinde aç yatmadığım bir dünya var. Bu dünyanın adı sosyalizm. Bu bir ütopya değil. Çünkü kapitalizm bize bir gelecek vermiyor. Kapitalizmin tek verdiği açlık, şiddet, sömürü, eşitsizlik. Oysa sosyalizm, herkesin eşit olacağı, şiddetin, sömürünün ortadan kalkacağı bir düzen olacak. Üreten biz işçi ve emekçiler olduğumuz gibi yöneten de bizler olacağız.
Yarınlarımızdan korkmayacağız. Çocuklarımızın geleceğinden endişe duymadan hep birlikte yaşayacağız. Kadın olmamızdan kaynaklı kapitalist sistemde maruz kaldığımız saldırılar ortadan kalkacak. Artık bir meta değil, insan olduğumuzu anlayacağız. Kadınların özgürleştiği, erkek işçi ve emekçilerle omuz omuza verip ürettiği bir dünya olacak.
Bu dünyayı yaratmak için örgütlenip mücadele etmemiz gerekiyor. Bunun için kadın-erkek elele verip bu sömürü düzenini yıkalım. Bu sömürü düzeniyle hesaplaşmanın bir günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Biz kadınlar başta olmak üzere tüm işçi ve emekçiler bu 1 Mayıs’ta alanlarda olalım ki burjuvaziyle işçi sınıfının hesaplaşma gününde gücümüzü gösterelim. Kadınların üzerindeki baskılara, gericiliğe, şiddete ve sömürüye son vermek için 1 Mayıs’ta alanlarda olalım. Öfkemizi, umudumuzu ve gelecek güzel günlere olan inancımızı yükseltmek için 1 Mayıs’ta tek yumruk, tek yürek olalım.
K. İmge
Örgütlenmek için çok sebep var!
Kapitalizmin çarkları dönüyor ve her gün bir insan bu çarklar altında yaşamını yitiriyor. Bu bazen iş cinayetleri oluyor, bazen devlet terörü, bazen de kirli savaş. Her gün televizyonlarda ölüm haberleri duyuyoruz. Ve bir süre sonra bunları kanıksıyoruz. Ve artık bugün “kaç kişi öldü acaba” diye tahmin yürütüyoruz. İş cinayetlerinde ölen işçilerin sayısı yılda binin üzerine çıkıyor. Yine aynı sıklıkta kadın cinayetleri oranı da binlere yaklaşıyor. Televizyonda günde en az üç kadın cinayeti haberi duymazsak “bugün az kadın öldürülmüş” diyoruz.
Bizleri bu tür düşüncelere iten ise her şeyi hiçleştiren, insana değer vermeyen kapitalizmdir. Artık beyinlerimize kazınmış olan bu sistemin düşünme tarzıdır. Ama biz işçi ve emekçiler olarak böyle düşünmek zorunda değiliz. Bu sistem sonsuza kadar sürecekmiş gibi korkup, sinip hiçbir şey yapmadan durmamızı istiyorlar bu sistemin efendileri. Kapitalizmin bizlere sömürüden, açlıktan başka bir şey vermediğini biliyoruz. Hakkımızı aradığımızda karşılaştığımız baskıları biliyoruz. Bu düzen bu kadar baskıyı, terörünü artırmasının sebebi bizleriz. Çünkü bizler ‘artık yeter’ dediğimiz zaman bu düzen böyle süremeyecek. Düzenin efendilerinin saltanatı yok olup gidecek. İşte bu yüzden bizlerden bu kadar korkuyorlar ve baskıyı, zorbalığı, şiddetin dozunu arttırıyorlar.
Bizlere düşen görev ise düzenin efendilerinin korkularını gerçeğe dönüştürmektir. Bizler örgütlenip mücadele edersek bu zulüm düzenini yıkıp, işçi ve emekçi düzenini kurabiliriz. Fabrikalarda, işyerlerinde, okullarda, mahallelerde yanıbaşımızdaki işçiye, öğrenciye, komşumuza güvenirsek birlikte hareket edebilirsek yarınlarımızı kurabiliriz. Renklerimiz, dillerimiz, yaşadığımız yerler ayrı olsa da mücadelemiz birdir. Yarınlara olan inancımız, düşlerimiz ve sosyalizme olan inancımız birdir. O yüzden kaybedeceğimiz bir şey yok ama kazanacağımız bir dünya var anlayışıyla hareket edelim. Bu mücadeleyi büyütelim, safları sıklaştıralım.
K. İmge
|