12 Ekim 2012
Sayı: SİKB 2012/08 (41)

 Kızıl Bayrak'tan
AKP ateşle oynamaya devam ediyor…
Tezkere eylemleri ve
anti-emperyalist mücadele
Binler savaş tezkeresine karşı alanlara çıktı!
Savaş borazanı medyanın elinde!
Savaş tezkeresinin hedefinde
Kürt halkı da var
Baskı ve asimilasyona karşı onbinler Ankara’da buluştu!
Metal işçileri bekleyişe son vermeli,
fiili-meşru mücadeleyi örmeli!
Güven Elektrik direnişçisi kadın işçilerle konuştuk
MİB MYK Ekim Ayı Toplantısı
KESK Mali Sekreteri Ali Berberoğlu’yla konuştuk
DEV-GENÇ, 43. yılında gençliğin mücadelesine yol göstermeye
devam ediyor!
Üniversitelerden haberler
Ekim Gençliği çalışmalarından
Zafer Aktan yoldaşı kaybettik!
“İşçi ve emekçilerin ortak düşmanı kapitalizmdir!”
5 Ekim’de kentsel yağma ve talan için düğmeye basıldı
Emekçilerden yıkımlara karşı eylem
“Özelleştirme yıkımdır!”
“Sendikalar yetkisizleşecek”
Son abdal, gariplerin Neşet
Necdet Adalı’yı saygıyla anıyoruz: Davan davamızdır!
Antep direnişinin anlamı üzerine
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

DEV-GENÇ, 43. yılında gençliğin mücadelesine yol göstermeye devam ediyor!

 

“‘68 devrimci gençlik hareketi tüm ideolojik zayıflıklarına karşılık gençlik hareketi tarihinde yeri doldurulamaz bir kesiti ifade etmektedir. Devrimci bir önderlik boşluğuna rağmen gençlik, el yordamıyla zayıf omuzlarının kaldıramayacağı kadar ağır bir yükün altına girme iradesini göstermiş ve tüm toplumu derinden sarsmıştır” (Ekim Gençliği sayı 72, Haziran 2004)

DEV-GENÇ’in kuruluşunun 43. yılında gençlik hareketinin yarattığı ve bugüne kadar aşılamayan bir örgütlenmenin oluşumunu, gelişimini ve bizlere bıraktığı mirası bilince çıkartmak, onu sahiplenmenin ve mirasını ileriye taşımanın olmazsa olmaz şartıdır. Övgü ve methiyeleri, geçmişe duyulan özlem ve nostaljik birtakım söylemleri bir kenara bırakarak DEV-GENÇ’i ele alabilmek; onu tarihselliği içerisinde doğru bir yere oturtabilmek gerçekten anlamanın ve aşmanın yoludur. Bunu yapamayanlar, geçmişi geleceğe taşımak bir yana, dönüp dolaşıp geçmişin dipsiz kuyusundan çıkamazlar.

Devrim saflarının terk edildiği, devrimci iddia ve iradenin zayıfladığı bir sol hareket tablosu ile karşı karşıyayken, reformizmin bir odak olarak tasfiyeci bir cereyan estirdiği günümüze, bu topraklardaki devrimci mirası sahiplenebilmek onu geleceğe taşıyacak devrimci ideolojiye, bakışa, devrimci sınıf yönelimine ve devrimci örgütsel zemine bağlıdır. Bu da DEV-GENÇ’in sahiplenilmesi sorumluluğunu tüm devrimci miras ile birlikte komünistlere yüklemektedir.

Tarihsel gerekliliği ve ortaya çıkışıyla DEV-GENÇ

Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun (FKF) 10 Ekim 1969’da yapılan 4. Kurultayı ile birlikte, Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu (DEV-GENÇ) kuruldu. DEV-GENÇ, bir isim değişikliğinden öteye, gençlik hareketinin ihtiyaçlarına yanıt üretebilmenin ve onu örgütsel olarak kucaklayabilmenin bir gerekliliği, tabandan ortaya çıkan iradenin ve yönelimin bir sonucu olarak kuruldu.

1960’lar, fikir kulüpleri üzerinden gençliğin akademik demokratik sorunlara ilgisinin arttığı, toplumsal sorunlara karşı duyarlılığının geliştiği, sosyalizm düşüncelerinin kitlesel olarak yankı bulduğu yıllardı. Dünyada ve Türkiye’de gelişen süreçlerin birer sonucu olarak gençlik hareketi de gelişmekteydi. İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın hemen ardından prestij kazanan Sovyet iktidarı, onlarca yıllık yalnızlığını kırmış; Çin, Küba, Vietnam devrimlerinin etkisiyle de tüm dünyada başta sınıf hareketi olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin mücadeleye katıldığı bir dönem başlamıştır.

Bunun yansımaları 60’larla beraber ilk önce işçi hareketini yükseltmiş, direnişler, grevler, işgallerle işçi sınıfı bir sınıf olarak ağırlığını ve gücünü hissettirmeye başlamıştır. Bu, elbette ki gençlik hareketini de etkileyen ve toplumsal sorunlara duyarlılığı arttıran, harekete geçiren bir süreci de doğurmuştur. Dünyada ve Türkiye’de gelişen süreçlerin etkisiyle, fikir kulüpleri sadece tartışma araçları olmaktan çıkmış, gelişen, kitleselleşen ve eyleme geçen hareketin örgüt ihtiyacının merkezi olarak da karşılanmasına hizmet etmiştir. 17 Aralık 1965’te Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun kurulması günün ihtiyaçlarının bir ürünüdür. Ancak halen TİP-MDD çizgisinin bir sonucu olarak gençlik hareketi, parlamentarist ve/veya orducu burjuva sosyalizminin etkisi altındadır.

Gelişen sınıf hareketinin militan ve düzene karşı başkaldıran mücadele çizgisine yanıt üretmeyen bu çizgi, ihtiyaçlarını karşılayacak bir örgütsel zemin arayışındadır. DİSK’in kurulmasını sağlayan ancak onu da hızlı bir şekilde aşan sınıf hareketi 15-16 Haziran’ı yaratacak bir militanlığa ve kitleselliğe ulaşmıştır. Bu aynı süreçte gençlik hareketi hızla gelişmekte ve devrimcileşmektedir. FKF’nin 4. Kurultayı’yla beraber 1969’da DEV-GENÇ’e evrilmesi tam da bu gelişim içerisinde ve onun sonucu olarak kavranabilir.

Bu isim değişikliği, gençliğin devrimci yönelimine yanıt üretecek bir taban örgütlülüğünün yaratılması gerekliliği ile anlam bulur. Bu isim değişikliği, ortaya konan yeni tüzük ile şöyle ifade edilmektedir:

- Dev-Genç emperyalizme ve feodal kalıntılara karşı verilen (…) devrim mücadelesinde sosyalist gençliğin düşünce ve eyleminin geliştirilmesi amacıyla kurulmuştur. ...”

- Federasyona bağlı dernekler sosyalizm bilimini eylem kılavuzu edinen üyelerden oluşur.”

Açık ve net devrimci-sosyalist söylemler o günün gençlik hareketinin bilincinin ve ihtiyaçlarının bir yansıması olarak kullanılmaktadır.

Gençliğin militan eyleminin ürünü DEV-GENÇ

‘68 hareketinin militanlaşması ve özellikle TİP çizgisini aşması ile birlikte gençlik eylemleri ülke geneline yayılmıştır. Özellikle metropollerde öğrenci gençlik, esas olarak da anti-emperyalist söylemlerle onbinlerle sokaklara dökülmekte, bu haliyle düzen sınırlarını aşan bir çizgiyi hayata geçirmektedir.

Bununla birlikte DEV-GENÇ, yerel komitelere, fakülte ve anfi komitelerine dayanan, aşağıdan yukarıya doğru kurulmuş bir özörgütlenme deneyimidir. İçerisinde farklı akımlar ve eğilimler barındırmasına rağmen tüm kararların demokratik mekanizmalarla alındığı, forumlarda canlı tartışmaların yapıldığı, her şeyden öte bu tartışmaların militan eylemlerle beslendiği bir süreci tanımlar. Bu haliyle Devrimci Gençlik örgütlenmesini, kitlelerin politik uyanışının militan eyleminin bir sonucu olarak tanımlamak isabetli olacaktır.

‘71 devrimci çıkışıyla TİP-MDD’nin burjuva sosyalist çizgisinin aşılması da DEV-GENÇ’in içerisinden olanaklı olmuştur. Gelişen sınıf ve kitle hareketine yanıt üretebilecek devrimci bir örgütlenmenin yokluğu, sınıfın örgütlerinin mevcut çizgisini aşan militanlığı, ancak devrimci-sosyalist örgütsel bir zeminle buluşamamış olması o günün gerçekliğiydi. İşçi sınıfının bu ihtiyacını karşılama çabası ve gençlik hareketinin gelişim seyrine yanıt üretebilecek devrimci çıkış, düzenin tüm kurumlarıyla reddinin ve zora dayalı devrim düşüncesinin bir yansıması olarak, DEV-GENÇ içerisinden THKP/C, THKO ve TKP/ML örgütlerinin ortaya çıkmasını sağlayan zemini yaratmıştır.

Düzen sınırlarını aşamayan burjuva sosyalist çizginin aşılmasını sağlayan ‘71 devrimci çıkışının DEV-GENÇ’in içerisinden olması hiç de tesadüfî değildir. Gelişen gençlik hareketinin ve sosyalist hareketin ihtiyaçlarına yanıt üretebilme kaygısının bir sonucudur. Tarihsel bir gelişim aşamasının vardığı sonuçtur.

DEV-GENÇ’i anlamak ve yarınlara taşımak

Bu anlatımların ışığında DEV-GENÇ deneyimi, gençlik hareketi için bugün hala aşılamamış bir eşiği ifade eder. Ancak bu örgüte sahip çıkmak, hiçbir biçimde onu dar bir siyasal gençlik örgütüne indirgemekle ya da gelenekçilik yaparak mirasta hak iddia etmekle olmaz. Bu yoldan yürüyenler ya nostaljik söylemlerin arkasına sığınarak onun devrimci özünü karartır, ya da DEV-GENÇ’i salt dar militanlığa indirgeyerek devrimci demokrasiye hapsolur.

DEV-GENÇ’in mirasına sahip çıkmanın güncel anlamı, günün görevlerine sahip çıkmak ve gençliğin içerisinde bulunduğu dağınıklığı, parçalılığı aşmak için gençlik cephesinden yanıt üretebilmeyi gerektirmektedir. DEV-GENÇ, bugün halen bize birleşik, kitlesel ve devrimci bir gençlik hareketinin nasıl olması gerektiğinin işaretini vermektedir. Yeni DEV-GENÇ’ler yaratmanın güncel anlamının bugün için birleşik, kitlesel ve devrimci bir gençlik hareketi yaratmaktan geçtiği hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalıdır.

Ancak bu hiç de onun ideolojik ve politik anlamdaki eksiklerini, kusurlarını görmezden gelmeyi gerektirmez. Aksine, DEV-GENÇ’i gerçekliği içerisinde anlayıp önemli bir deneyim olarak görürken, tüm ideolojik zayıflıkların ve halkçı önyargıların üzerine de kararlılıkla gidilmesi zorunludur. Bu hesaplaşmayı yapanların, devrimci gençlik hareketi yaratılmasına öncülük etme sorumluluğu da buradan gelmektedir. Komünist hareketin ortaya koyduğu iddia ‘98’de şu sözlerle tanımlanmaktadır:

Partimizin kuruluşu, on yıllardır bu topraklarda devrim ve sosyalizm davası uğruna kavga vermiş, emek harcamış, acı çekmiş, büyük yiğitlik örnekleri sergilemiş dünün ve bugünün devrimci kuşaklarının yarattığı birikimin güvenceye alınmasıdır…

Türkiye Komünist İşçi Partisi dünyada ve Türkiye’de zafer ve yenilgilerden oluşan zengin bir devrimci mirasın üzerinde yükselmektedir. Partimiz bu mirası kararlılıkla savunmakta, kendisini onun bugünkü temsilcisi ve yarınlara taşıyıcısı saymaktadır.

Fakat öte yandan partimiz bizzat bu aynı devrimci geçmişin çok yönlü eleştirel değerlendirmesinin ürünü olmuştur. Zayıf, eksik ve kusurlu olan her noktada bu geçmişi devrimci eleştiriye tabi tutmuş, ondan gelecekteki mücadeleler için gerekli dersleri ve sonuçları çıkarmaya çalışmış, bu temel üzerinde devrimci bir yenilenmenin ifadesi olmuştur.”

Ortaya konan bu iddianın gençlik cephesinden anlamı, tam da birleşik, kitlesel ve devrimci bir gençlik hareketinin yaratılması, ya da yeni DEV-GENÇ’lerin oluşturulması biçiminde karşılık bulmaktadır. DEV-GENÇ’in mirasını ileriye taşıyabilecek olanlar da tarihle hesaplaşma güç ve iradesine sahip olanlardır. Bu saflarda mücadeleye katılanlar ve onu büyütecek olanlardır.

Ekim Gençliği

(Ekim Gençliği, sayı 140, Ekim 2012)

 

 

 

 

Emperyalizme karşı DEV-GENÇ ruhuyla mücadeleye!

 

Coğrafyamızdaki anti-emperyalist mücadele geleneğinde kilometre taşı olan ve gençliğin birleşik, kitlesel, devrimci bir örgütlenmesi olarak ‘70’li yıllara damgasını vuran Devrimci Gençlik’in (DEV-GENÇ) kuruluşunun 43. yıldönümüne yine emperyalist savaş ve saldırganlık politikalarının tırmandığı bir dönemde giriyoruz. Aradan geçen onlarca yıla ve verilen büyük mücadelelere rağmen emperyalist saldırganlık halklara kan kusmaya, dünyanın dört bir yanını kana bulamaya devam ediyor.

Uzun süredir emperyalizmin taşeronluğuna soyunan sermaye devleti, bu kez de Suriye’den geldiği iddia edilen bir top mermisini bahane ederek kardeş halkların cellatlığına soyundu. Jet hızıyla geçirilen tezkere ile birlikte bir yandan Suriye topraklarına bomba yağdırılırken bir yandan da bu ülkedeki isyancı çetelere her tür destek sağlanarak iç savaş kızıştırılıyor. Medyanın da desteği ile sermaye devleti, çok yönlü olarak savaşa hazırlanıyor.

Emperyalist şefler ise, her konuda Türkiye’nin arkasında olduğunu gösteriyor. Gerçekte emperyalizmin hegemonya krizinin bir parçası olmaktan öteye gitmeyen Suriye meselesi, sanki Türkiye-Suriye arasındaki bir gerilimmiş gibi gösterilerek savaşın meşruluğu da sağlanmaya çalışılıyor. Oysa sorun, ABD, Rusya, Çin ve pek çok küçük aktörün sahne aldığı bir tragedyadan başka bir şey değil. Ancak emperyalist güçlerin arasındaki mücadele, emekçi halkların birbirine olan düşmanlığı gibi gösterilmek isteniyor.

Gençlik için ise savaş çok daha yakıcı ve ciddi bir tehlike anlamına geliyor. Zira gençliğe geleceksizlik dışında bir şey veremeyen sermaye devleti, iç savaşa geldiğinde gençliği militarizmin insan kaynağı olarak görüyor. Savaşlarda, farklı sınırlarda yaşamak durumunda kalmış gençlik güçleri, birbirini boğazlamak durumunda bırakılıyor, şovenizm ile zehirlenerek kardeş halklara cellatlığa yollanıyor.

Sermayenin gençliğin karşısına çıkardığı paralı-ticari eğitim saldırısının da emperyalist savaş ve saldırganlık ile doğrudan bağını görmek mümkün. Kardeş halkları katletmek için trilyonlarca lirayı bombalara, tanklara, toplara yatıranlar, sıra parasız eğitime geldiğinde piyasadan, kârlılıktan bahsetmeye başlıyor. Üniversiteler insanlık için bilim üreten kurumlar değil sermayenin AR-GE laboratuvarlarına çevriliyor, silah sanayinin hizmetine veriliyor.

Ancak bu karamsar tablo, gençlik için hiç de kaçınılmaz bir son ya da kader değil. Aksine, tüm bu sayılanlar gençliğin mücadele azmini körüklemek için birer etken.

Tarihimiz gençlik kitlelerinin toplumun en önünde mücadeleye atıldığı kitlesel ve militan mücadele örnekleriyle dolu. Kuruluşunun 43. yıldönümünde DEV-GENÇ, özellikle anti-emperyalist mücadele pratiği açısından, tüm politik eksikliklerine rağmen bugün halen daha aşılamamış bir örnek olarak önümüzde duruyor. Dolmabahçe’de 6. Filo askerlerini denize döken, ODTÜ’de CIA şefi Kommer’in arabasını ateşe veren ve tüm üniversitelerde kitleleri emperyalizme karşı mücadeleye örgütleyen DEV-GENÇ, bugün öğrenci gençliğin tutması gereken yolu da gösteriyor.

Kapitalizmin krizi ile birlikte gündeme gelen savaş ve saldırganlığa karşı, gençlik birleşik, kitlesel, militan bir direnişi örmek için ’68 ruhunu bir kez daha kuşanma görevi ile yüzyüze.

43. yılında bir kez daha DEV-GENÇ ruhuyla mücadeleye!

Ekim Gençliği

10 Ekim 2012