12 Ekim 2012
Sayı: SİKB 2012/08 (41)

 Kızıl Bayrak'tan
AKP ateşle oynamaya devam ediyor…
Tezkere eylemleri ve
anti-emperyalist mücadele
Binler savaş tezkeresine karşı alanlara çıktı!
Savaş borazanı medyanın elinde!
Savaş tezkeresinin hedefinde
Kürt halkı da var
Baskı ve asimilasyona karşı onbinler Ankara’da buluştu!
Metal işçileri bekleyişe son vermeli,
fiili-meşru mücadeleyi örmeli!
Güven Elektrik direnişçisi kadın işçilerle konuştuk
MİB MYK Ekim Ayı Toplantısı
KESK Mali Sekreteri Ali Berberoğlu’yla konuştuk
DEV-GENÇ, 43. yılında gençliğin mücadelesine yol göstermeye
devam ediyor!
Üniversitelerden haberler
Ekim Gençliği çalışmalarından
Zafer Aktan yoldaşı kaybettik!
“İşçi ve emekçilerin ortak düşmanı kapitalizmdir!”
5 Ekim’de kentsel yağma ve talan için düğmeye basıldı
Emekçilerden yıkımlara karşı eylem
“Özelleştirme yıkımdır!”
“Sendikalar yetkisizleşecek”
Son abdal, gariplerin Neşet
Necdet Adalı’yı saygıyla anıyoruz: Davan davamızdır!
Antep direnişinin anlamı üzerine
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Antep direnişinin anlamı üzerine...

 

Gaziantep Başpınar Organize Sanayi Bölgesi 100 bin işçinin çalıştığı bir alandır. Bu sayının 60 binini tekstil işçileri oluşturuyor. OSB bünyesindeki 5 bin tekstil işçisinin ortaya koyduğu direniş, bölgedeki ağır çalışma ve sömürü koşullarının vardığı boyutu gösteriyor. Haftanın 7 günü, günde 12 saat çalışan tekstil işçileri düşük ücrete maruz bırakılmaktadır. Sigorta primleri düşük ücret üzerinden yatmakta, cenaze, hastalık gibi durumlarda dahi işçilere izin verilmemektedir.

Artı-değer sömürüsü öyle derin boyutlardadır ki; işçiler derin bir yoksulluğa itilirken, sermaye hızla palazlanmıştır. İşçiler, bu derin uçurumu; “Küçük atölyesi olan patronlar, iki yılda 4-5 fabrikanın sahibi oldular” şeklinde ifade etmektedirler. Tekstil işçileri ayrıca hem meslek hastalıklarına maruz kalmakta, hem de patronların ağır hakaret ve küfürlerine...

5 bin kişilik kitlesel öfke patlaması işte bu kuralsız çalışma koşularının ürünüdür. İşçi sınıfı saflarındaki bu hoşnutsuzluğun ve eylemselliğin kökeni biraz gerilere dayanıyor. Geçmiş yıllarda Antep işçileri benzer eylemlere imza atmıştır. O eylemler bugünkü kitlesel eylemin habercisiydi. Bugünkü kitlesel eylem ise gelecekteki kitlesel hak arama eylemlerinin habercisidir. Bölge işçi hareketi açısından hatırı sayılır bir hareketliliğe sahip. ‘96 yılı Ünaldı Halı dokuma işçilerinin direnişi, ‘97 yılında Ambar işçilerinin direnişi, ‘98’de Sanko Tekstil işçilerin militan mücadelesi ve yaklaşık 2,5 yıl önce gerçekleşen Çemen Tekstil direnişi bugünkü eylemin öncülüydü.

Direniş bayrağı tekstil işçilerinde

Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’ndeki direnişin fitilini Şireci Tekstil işçileri ateşledi. Daha önce iki kez kısa süreli eylemler gerçekleştiren Şireci Tekstil işçileri için bu bir patlama noktasıydı. Ücretlerine yapılan 12 TL’lik mikro zam üzerine, işçiler fabrika bahçesinde toplandı. Patronların ağır hakaret ve küfürleri nedeniyle direniş başladı. Direniş 3 gün boyunca fabrika önünde beklenerek geçti. Örgütsüzlük, dağınıklık ve programsızlık nedeniyle direniş sona erdi ve işçiler iş başı yaptı.

Şireci Tekstil işçilerinin işe yeniden başladığı 7 Ağustos günü, aynı sermaye grubuna ait Gürteks ve Gür İplik işçileri direnişe geçti. Aynı günün akşamı Canan Tekstil işçileri direnişe başladı. Bu etkiyle Şireci Tekstil işçileri tekrar direniş alanındaki yerini aldı. 8 Ağustos günü de Motif İplik ve Zeki Mensucat işçileri genişleyen saflara katıldı. Böylesine kitlesel bir direniş etki alanını genişletti. Meltem Tekstil, Selçuk İplik, Gama Tekstil, Boyar Kimya işçileri kısa süreli iş bırakma eylemleri gerçekleştirdiler

Sendika, her şeye rağmen sınıfın öz örgütüdür

Başpınar işçisi örgütlü oldukları sendikaları dıştalayarak direnişe başladı. Bunun nedeni sarı sendikaların bitmek bilmeyen ihanetleridir. Yakın tarihte Çemen Tekstil işçilerini ortada bırakan sendikal bürokrasi, işçinin gözünde tüm inanırlılığını yitirmiştir. Oysa ki bu direniş sendika ağalarından hesap sorma ve onların tahtını sallama olanağı yakalayabilirdi. İşçi sınıfının “öz örgütü” olması gereken sendikalar, sendikal bürokrasi üzerinden sermayenin “öz örgütü” gibi davranmaktadır. Direnişe geçen Gürteks ve Gür İplik fabrikalarında çalışan 2 bin işçi Öz iplik-İş Sendikası’nda örgütlüdür. Sanko Tekstil’de ise TEKSİF sendikası örgütlü, ama bu sendikaların esamesi direniş alanında okunmuyor. Direniş sendikal bürokrasiyle hesaplaşma anlamında da güçlü potansiyeller barındırmaktadır.

‘98 yılında Sanko Tekstil işçisinin sendikal bürokrasiyle hesaplaşma anlamında örnek alınması gereken pratikleri var. TEKSİF bürokratları ile Sanko sermayesi arasında gizli olarak imzalanan sözleşmeyi haber alan işçiler, iş bırakarak sendika binasına yürümüştü. Sendika binasını basan yüzlerce işçi sözleşmeyi yırtarak geçersiz kıldılar. Bunun üzerine Sanko sermayesi yüzde yüzün üzerinde zam içeren yeni bir sözleşme imzalamak zorunda kalmıştır. Dolayısıyla öncü işçileri sendika yönetimlerine taşıma potansiyellerini fazlasıyla taşıyan bir pratik sergilenebiliyor.

İlle de komite

Direnişin yayılma potansiyeli ve biriktirdiği güç açısından korkuya kapılan sermayedarlar yaklaşık 2 hafta süren direnişi küçük tavizler vererek bitirmiştir. Başpınar işçisi kalıcı kazanımlar elde edemeden direniş sonlanmıştır. Direnişin bitiminde Şireci, Gürteks ve Gür İplik fabrikalarında “Eyleme katıldığıma pişmanım” şeklinde kâğıt imzalatıldı. Ancak bu kâğıdı imzalayan da, imzalamayan da işten atılıyor. İşten atmalar karşısında herhangi bir tepki de geliştirilemiyor. Direniş ani bir patlama şeklinde gelişmiş ve örgütlü bir forma kavuşamadan da bitmiştir. Bunun en büyük nedeni deneyimsizlik ve sınıf bilincinin geri olmasıdır. Deneyimsizlik, direnişin dağınık ve şekilsiz bir biçimde sürmesine ve sonlanmasına yol açmıştır. Direnişin öncüsünün olmaması, ön hazırlık ve ön örgütlenme sürecinin eksikliği, talepleri net, biçimi belli bir eylem programının ortaya çıkmasını engellemiştir. Direniş öncesi ve sonrası, üstten alta doğru tüm işçileri kapsayan bir komiteleşmenin gerçekleştirilememesi de önemli bir eksikliktir. Ancak her şeye rağmen sınıf deneyim biriktirmektedir. Bu deneyimlere yaslanarak işi sınıfı er ya da geç birleşik – militan bir sınıf hareketi yaratacaktır.

Güneydeki hareketliliğin anlamı ve önemi

Antep işçisinin direnişinin ardından, işten atmalara karşı İSDEMİR işçisinin uyarı eylemi geldi. Anlaşılan o ki bölgeyi hareketli günler beklemektedir. Fakat direnişler öncüsüzlükten, sendikal bürokrasi girdabında boğulmasından ve kendi dar sınırları içerisinde akacak devrimci bir mecra bulamamasından kaynaklı tükenmektedir. Bu kendiliğinden patlak veren direnişler; aynı zamanda sınıfın öncülerine, sınıftan bir çağrı niteliğindedir. Sınıfla organik birliğin zeminleri gittikçe güçlenmektedir. Bu zeminlere yaslanmak, bağımsız devrimci bir sınıf çizgisi geliştirmek temeli görevler arasındadır.

Zeynel Nihadioğlu/ F Tipi Cezaevi

A-6/17 Edirne