21 Aralık 2012
Sayı: SİKB 2012/16
(50)

 Kızıl Bayrak'tan
Savaş bütçesi, asgari ücret ve sendikal bürokrasi
Halkların birleşik-militan direnişi!
NATO kirli bir
iç savaş örgütüdür!
ABD destekli savaş hazırlıkları sürüyor!
Roboski katliamının sorumlusu devlettir
Kolluk güçleri yeni katliam silahlarıyla donatılıyor
“Taraf”ın liberal yazarları misyonlarını tamamladı
Taşeronluğa karşı mücadele hayati ve acildir!
CHP’li belediyede
taşeron köleliği
Asgari ücretlinin açlık ve sefaletle imtihanı
İmkânsızı başarmak ve Netaş Grevi
Direniş alanlarında özgürleşenler, özgür ve eşit bir dünyayı
inşa ediyor!
Hey Tekstil işçileri:
TKİP IV. Kongresi Kapanış Konuşması
Eğitim bütçesi neden artıyor?
AKP şefi Erdoğan’a ODTÜ’de geçit yok!
Mısır’da siyasal bunalım devam ediyor
Silahlı çeteler El Yarmuk kampına saldırdı!
Dünyadan emekçi eylemleri
Erdal Eren kavgamızda yaşıyor!
Direniş geleneği devrim mücadelesinde sürüyor
19 Aralık katliamını unutmadık, unutturmayacağız!
“Partiyi sevmek, onu anlamak, ona sarılmaktır”
Devlete hizmetten “Şaşmayanlar”dan “Açlığa Doymak”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kolluk güçleri yeni katliam silahlarıyla donatılıyor...

Nazi mermileri de teknolojik oyuncakları da onları kurtaramayacak!

 

Emperyalizmin tetikçiliğine soyunan devlet, bir yandan da savaşın ekonomik yükünü emekçilerin omuzlarına yüklemeye çabalıyor, asgari ücreti minimumda tutup yeni zamlarla açlığı ve sefaleti emekçilere reva görüyor. Bunun sonucunda ortaya çıkacak tepkiyi engellemek için ise kolluk güçlerini olağanüstü yetkilerle donatıyor. Öyle ki kolluk güçleri demokratik hak arama mücadelelerini dahi azgın terör ile yanıtlıyor, işçiler, emekçiler, gençler sürekli olarak polis terörünün hedefi oluyor.

Sermaye devletinin katil polisinin hergün yeni bir işkence ve infaz haberiyle gündeme geldiği ve bu katliamların hukuk tarafından da cezasız bırakılarak ödüllendirildiği biliniyor. Ancak sermaye devletine bu da az gelmiş olacak ki polisin teçhizatı yenilenerek emekçilere ölüm kusacak yeni silahlar, son teknoloji ürünü araçlar alınarak işçi ve emekçiler üzerindeki terörün dozu arttırılmak isteniyor. Son günlerde basına yansıyan haberler polisin bu hazırlıklarını göstermekte...

Türk polisi”ne Nazi mermisi!

Sermaye devletinin polisi bugüne kadar bir çok kişiyi keyfi biçimde katletti. Kimi zaman devrimcileri sokak ortasında infaz etti ya da yaraladıktan sonra hastaneye götürmeyerek ölmesine göz yumdu, kimi zaman sıradan bir emekçiyi sudan gerekçelerle katletti. Komünist işçi Alaattin Karadağ’ı katleden polisi tutuksuz yargılayan hukuk sistemi, “dur ihtarına uymadığı” gerekçesiyle katledilen Çağdaş Gemik’in katilini serbest bırakarak polise cinayet yetkisi verdiğini de kanıtladı.

Bugün ise katiller sürüsü yeni alacağı mermiler ile artık tek atışta hedeflerini katletmenin hazırlıklarını yapmakta. Emniyetin yeni alacağını duyurduğu Hollow point” isimli mermiler, tek atışta hedefini öldürmeyi ya da sakat bırakmayı amaçlayıyor.

Burjuva basında utanmazca “öldürmeden etkisiz hale getiriyor” yalanlarına bulanarak sunulan merminin katliam amacı taşıdığı açık. Zira kesik uçlu mermi hedefe saplandıktan sonra yıldız biçiminde açılıyor, iç organları parçalayarak ve girdiğinin on katı çapında bir delik açarak dışarı çıkıyor.

Bugüne kadar özel harekat tarafından gerillaya karşı kullanılmakta olan mermilerin, yeni açılacak ihaleyle 3 milyon adet alınması ve tüm düşük kalibreli silahlarda kullanılması planlanıyor.

Bu katliam mermilerini kullanma gerekçesi olarak ise, normal merminin polisin kendisine karşı silah kullananları etkisiz hale getirmek için yetersiz kaldığı ve vurulan “saldırgan”ların ateş etmeye devam ettiği gösteriliyor.

Dünya yasaklıyor, Türkiye alıyor!

Burjuva medyanın öve öve bitiremediği mermilerin tarihi ve uluslararası arenadaki kullanımı ise Türkiye polis teşkilatının ününe yakışır vaziyette. Zira bu katliam mermilerinin anayurdu Nazi Almanyası. Alman faşizminin İkinci Paylaşım Savaşı sırasında kullandığı mermilerin savaş sonra kullanılması Cenevre Konvansiyonu’na aykırı kabul ediliyor.

Ancak uluslararası savaş hukukuna aykırı kabul edilen mermiler halen daha “iç güvenlik” adı altında bir çok ülkede kullanılıyor. Mermilerin anavatanı olan Almanya’da polisin bu mermileri taşıması yasadışı kabul ediliyor. “Hollow point”i geçmişte kullanan Fransa ise 2010 yılında bu mermilerin “fazla zarar” verdiği gerekçesiyle kullanımını durdurdu. İngiltere ve ABD ise mermileri kullanmaya devam ediyor. İngiltere’de yalnızca kritik durumlarda kullanılan mermiler ABD’de polis tarafından sıklıkla kullanılıyor ve bu durum kamuoyunun da tepkisine konu oluyor.

Faşist artığı mermilerin ABD’den sonra Türkiye’de de kullanıma açılması hiç de şaşırtıcı değil. Zira Türk sermaye devleti ve onun askeriyle polisiyle kolluk güçleri, Alman faşizminin tüm yöntemlerini bugün hayata geçirerek geleneği “başarıyla” sürdürüyor. Bu mermiler de belli ki katil devletin yeni katliamlara hazırlandığının bir diğer işareti.

Polise “kör eden fener”

“Hollow point” mermileri satın alacağını duyurarak yeni katliamlara imza atmaya hazırlanan kolluk güçleri, bir de “Kör eden fener” alacağını ve geceleri biber gazı yerine bunu kullanacağını açıkladı. Fener’in özelliği, güçlü bir ışık yayarak hedefte geçici körlük yaratması ve böylelikle etkisiz hale getirmesi.

LED kullanan fenerler ışığı dağıtmadan 500 metre kadar uzağı hedef alabiliyor. Avcıların tavşan avında kullandığı bilinen fenerleri kolluk güçleri ise eylemlerde biber gazı ile birlikte kullanacaklar. Fenerlerin sağlık sorunu yaratmayacağı da iddia ediliyor. Ancak biber gazının sebep olduğu ölümlere rağmen halen daha “sağlığa zararı yok” diyerek savunulduğu düşünülürse bu fenerlerin de “zararsızlığı”nın ne demek olduğu daha iyi anlaşılabilir.

Üstelik polisin bu tür araçları yalnızca toplumsal olaylarda değil, bununla birlikte bir işkence aracı olarak kullanıldığı da bilinmekte. Biber gazını elleri kelepçeli tutsaklara sıkan ve darp ile birlikte bir işkence aracına dönüştüren polisin ışığı da ayrı bir işkenceye konu edeceğini görmek güç değil. “Gözaltında fener işkencesi” benzeri haberlere şimdiden hazır olmak gerekiyor.

Çabaları beyhudedir!

Tüm bu hazırlıklar, sermaye devletinin bu ülkenin işçi ve emekçilerinden duyduğu korkunun açık bir ifadesi. Ezilen halkalara karşı savaş taşeronluğu yapan devlet, bu coğrafyada yaşayan işçi ve emekçilerin de kendine tabi olmasını ve asalak burjuvaların çıkarları için gerçekleştirilecek katliamlara sessiz kalmasını istiyor. Katliam mermilerinden işkence amaçlı fenerlere kadar tüm bu harcamanın sebebi basitçe alt sınıfları denetim altına almak ve burjuvazinin iktidarını korumak.

Ancak sermaye devletini ne faşizmin mermileri, ne de ABD’nin teknolojisi kurtarabilir. Sermaye devletinin kaderi de mermilerinden medet umduğu Alman faşizmiyle aynı olacaktır.

 

 

 

 

Kızıl Bayrak okuruna polis terörü

 

17 Aralık günü akşam saatlerinde emekçilere Kızıl Bayrak gazetesini ulaştıran sınıf devrimcisi, mahalleden dönerken saat 22.00 sıralarında polis kontrolüne denk geldi. Çantasında 4 adet Kızıl Bayrak gazetesi olduğu için karakola götürülmek istendi. Bunun üzerine çıkan tartışmada “şüpheli” denilerek Esenyalı Polis Karakolu’na götürüldü. Burada işlemlerin devam etmesi esnasında, ince arama dayatması üzerinden arbede çıktı. Kızıl Bayrak okurunun üzerinden çıkan başka isme kayıtlı akbil üzerinden polis, sahtecilik ile ilgili dava açacağı tehditlerinde bulundu. Adresini vermediği için polisin baskısına maruz kalan sınıf devrimcisi avukatını arayacağını bildirmesine rağmen, avukat aranması keyfi bir şekilde engellendi.

İşkence ve keyfi uygulamanın merkezi olan Esenyalı Şehit Fehim Çakır Polis Karakolu polisleri sınıf devrimcisine tehditlerde bulundu. Pendik Güvenlik Şube’de bulunan Hasan isimli polis, sınıf devrimcisinin adresini söylememesine tehditlerle karşılık verdi. Daha önce çok devrimci katlettiğini söyleyerek ölüm tehditleri ile göz dağı vermeye çalıştı.

İşlemlerin bitmesinden sonra muayene için Pendik Devlet Hastanesi’ne gidildi. Muayene esnasında polis ve güvenlik elemanının içeriden çıkarılması üzerinden tartışma yaşandı. Polisi çıkaracağını ama güvenlik elemanını çıkarmayacağını söyleyen doktora, güvenlik elemanını da çıkarması gerektiği söylendi. Aynı polis “siz bölücüleri burda parçalayacak çok insan var, şimdi seni onların önüne atarım, parça parça yaparlar” tehditleri ile linç ettirmeye çalıştı.

Kızıl Bayrak / Tuzla