Kızıl Bayrak'tan...
AKP iktidarının Kürt sorunu üzerinden gündeme getirdiği “entegre” manevralar hız kesmeden devam ediyor. “Ada görüşmeleri”nin yeniden başlamasıyla startı verilen süreçte yeni anayasaya dair yapılan pazarlıklar giderek ön plana çıkıyor. Ada görüşmelerinde ya da kurulan başkaca “müzakere” masalarında ne konuşulduğunun ayrıntısı henüz bilinmiyor. Fakat yansıdığı kadarıyla pazarlık denklemi, Kürt sorununa dair bir takım anayasal düzenlemeler yapılması karşılığında, başkanlık sistemi ve yeni anayasanın hazırlanması başta olmak üzere AKP gericiliğinin “2014 hedefleri”nin desteklenmesi üzerine kurulmuş görünüyor.
Esas olarak peşi sıra gündeme gelecek olan seçim süreçlerine hazırlanan dinci-gerici AKP, bu dönemde Kürt sorununun ağırlığından bir parça olsun kurtulmak, en azından soluklanmak istiyor. Bunu yaparken de Kürt sorununu “çözüyormuş” gibi görünüp silahlı Kürt hareketini tasfiye etmeyi planlıyor. Dinci gericiliğin bu manevrası, her ne kadar temkinli açıklamalara konu edilse de Kürt hareketi tarafından bütünlüklü olarak karşılık bulmuş görünüyor.
***
Geçtiğimiz hafta Hatay’ın Cilvegözü Sınır Kapısı’nda yaşanan patlama, sermaye devletinin Suriye’ye saldıran silahlı gerici çetelerle olan ilişkisini bir kez daha gözler önüne serdi. Türk sermaye devleti ile bu çeteler arasındaki kanlı ve kirli işbirliği zaten bilinen bir gerçeklikti. Fakat yaşanan bu son olay adeta bu kirli savaş şebekesine yönelik bir suçüstü durumuydu.
Yaşanan patlama karşısında kimi spekülatif açıklamalar dışında sermaye devleti yetkililerinin çelişkili açıklamaları bunun dolaysız bir kanıtı oldu. Zira pervasızlıkta sınır tanımayan AKP gericiliğinin yaşanan katliamı sessizlikle karşılaması ve olağanlaştırmaya çalışması, katliamın altında imzalarının olmasından kaynaklanmaktadır. Hatay Cilvegözü sınır kapısında yaşanan kanlı katliam, sermaye devletinin parçası olduğu emperyalist savaş ve saldırganlığın dolaysız bir sonucudur.
***
Haftalardır hazırlıkları yapılan Devrimci Kadın Kurultayı, 10 Şubat Pazar günü yüzlerce emekçinin katılımıyla başarılı bir şekilde gerçekleştirildi. Kadın sorununa ve çözümüne dair devrimci sınıf tutumunun öne çıktığı kurultay, aynı zamanda işçi ve emekçi kadınların mücadele kürsüsüne dönüştü.
Başarıyla gerçekleşen kurultay, sınıf devrimcilerinin omuzlarına yeni bir takım sorumluluklar yüklemiş bulunuyor. Bu sorumlulukların başında ise önümüzdeki 8 Mart sürecinden başlayarak emekçi kadınları mücadeleye kazanmak ve bu doğrultuda ortaya konacak çabayı süreklileştirmek yer alıyor.
Sınıf devrimcileri, Devrimci Kadın Kurultayı’nın yarattığı politik-moral kazanımları devrimci 8 Mart’ı örgütlemek yönünde etkili bir çabaya konu etmelilerdir. |