10 Mayıs 2013
Sayı: KB 2013/19

 Kızıl Bayrak'tan
İmralı sürecinde “ikinci aşama”
başlayacak mı?
Dinci-Amerikancı iktidarın saldırganlığı artıyor
Asıl marjinaller bir avuç sömürücünün
çıkarlarını koruyanlardır!
Dersim katliamı ve gerçekler!
Örtülü ödenek, aleni savaş!
DİHA muhabirleri
polis terörünü anlattı
Alevilere gerici kuşatma raporda
Sosyalist Kamu Emekçileri’nden
çağrı
İş güvencesine yeni bir darbe!
Sınıf hareketinden
Türk Metal’den
zoraki grev kararı
MİB MYK Mayıs Ayı Toplantısı
DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu ile 1 Mayıs üzerine konuştuk
2013 1 Mayısı’ndan yansıyanlar ve
sınıf hareketine sunduğu imkânlar
Kırşehir’de 1 Mayıs’ta
yaşananlar üzerine
Her yer Taksim, her yer direniş
Taksim’de Deniz anmalarına polis terörü
Komünistler Denizler’i mezarları
başında andı
İzmir BDSP’den Denizler anması
Denizler mücadele sloganlarıyla anıldı!
İsrail saldırısının ardından
Lavrov-Kerry görüşmesi
Neo-nazileri “yargılama tiyatrosu” başladı
İstanbul’a 3. havalimanı ihalesi sonuçlandı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İsrail saldırısının ardından...

Emperyalist/siyonist güçler bölge halklarının geleceğini tehdit ediyor!

 

Siyonist İsrail’in Suriye’ye düzenlediği pervasız saldırı ABD, işbirlikçileri ve tetikçilerinin savaşı tırmandırmak için çabalarını yoğunlaştırdığını gösterdi. Bu saldırı ile bir kez daha görüldü ki, ABD ve İsrail, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan gibi suç ortakları, bölge halklarının geleceğini tehdit ediyorlar.

ABD’nin emriyle gerçekleştirildiğinden kuşku duyulmayan bu saldırı, emperyalist/siyonist güçlerle işbirlikçileri nezdinde, Suriye halklarının yaşadığı yıkım ve acıların zerre kadar önem taşımadığının, fütursuz bir ifadesi olmuştur.

Hezimet korkusunun yarattığı histeri

Silah, petro-dolar ve CIA’nın eğitimleri, 30’dan fazla ülkeden devşirilen kökten-dinci tetikçilerin özellikle AKP iktidarı eliyle Suriye’ye taşınmaları, emperyalistler güdümündeki tetikçilerin hezimetini önlemeye yetmedi.

Başkent Şam, El Kusayr, Hama, Humus gibi kentlerin kritik alanlarında devam eden çatışmalarda ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) ve El Nusra Cephesi adıyla anılan çapulcular, istikrarlı bir şekilde mevzi kaybediyorlar. Bu hem doğal hem kaçınılmaz bir sonuç; zira hiçbir halk emperyalist/siyonist güçlerle işbirlikçileri adına tetikçilik yapanlara destek sunmaz. Böyleleri, halkın bir kesimini bir dönem için aldatmayı başarsa bile, bu uzun süreli olmaz.

İsrail saldırısının böylesi bir dönemde gerçekleştirilmesi, hiçbir şekilde tesadüf değildir. Son haftalarda ABD, İngiltere, Fransa emperyalistleri ile İsrail, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan gibi bölgenin azgın gerici rejimleri, yıkmaya muvaffak olamadıkları Beşar Esad yönetimine karşı daha histerik bir tutum içine girdiler. Bölge üzerindeki hesaplaşmanın ön cephesi olan Suriye’de hezimete uğramak, bu gerici koalisyonun şefleri için “kabus senaryosu”dur. Saldırganlığın dozunu arttırmaları bundandır.

Irkçı-siyonist rejimin açmazı…

İsrail’in pervasız saldırganlığı yeni değil elbet. Nitekim sonuncusu ile birlikte, sadece bu yıl içinde Suriye’ye üç defa saldırı düzenledi. “Saldırırız, karşılık veremezler” rahatlık ve küstahlığı içinde bulunan İsrail’in, gelinen aşamada artık bu rahatlığı sürdürmesinin koşulu kalmamıştır. Nitekim Suriye Arap Ordusu’nun (SAO) füzelerini İsrail’e doğru yönlendirmesi bile, siyonist rejimi tedirgin etmeye yetti.

Ortadoğu’daki “direniş hattı”nı, Pentagon’daki efendileriyle birlikte parçalamaya can atan siyonist şefler, bu güçten yoksun olduklarını idrak etmeye başladılar. Bu ise, İsrail’i açmaz içinde dönüp dolanmaya mahkum ediyor. Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, Ürdün gibi gerici-Amerikancı rejimlerin İsrail’e destek sunmaları ve direniş hattının kırılması için uğraşıyor olmaları bile, siyonist rejimi artık rahatlatmaya yetmiyor.

Hal böyleyken İsrail’in bu son saldırıyı gerçekleştirmesi, siyonistlerin Pentagon emriyle hareket ettikleri kanısını güçlendiriyor. Lübnan Hizbullah’la bile başa çıkma gücünden yoksun olan siyonist rejimin Suriye ve İran’la çatışmayı göze alması akla pek uygun değil. Zira böylesi bir çatışmaya girmek, İsrail’in sonunu getirebilir. ABD emperyalizminin doğrudan savaşa girmesinin de en azından verili koşullarda çok güç olması, siyonistlerin açmazını daha da derinleştiriyor.

Uygun zamanda, uygun şekilde karşılık verilecektir!”

Saldırıdan iki gün önce açıklama yapan Lübnan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, net mesajlar vererek, ahmaklık yapmaması konusunda İsrail’i uyarmıştı. Konuşmasında, Şam’ın ne emperyalist/siyonist güçlere ne de kökten dincilere bırakılacağını vurgulayan Nasrallah, “Beşar Esad’ı devirmeyi umanlar boşuna heveslenmesinler”  ifadesini kullanarak, Suriye’yi savunma konusunda kararlı olduklarını dosta düşman ilan etti.

Bu açıklama, İsrail başta olmak üzere, Baas yönetimine karşı savaşan tetikçilere umut bağlayan Türkiye, Katar, Suudi Arabistan gibi Amerikancı rejimlerin şeflerinin uykularını kaçıracak cinstendi.  Nasrallah’ın, açıklamayı sadece kendi adına değil, fakat “Suriye’ye dost güçler” adına yapmış olması, Şam’da dinci-Amerikancı bir rejim görmeyi umanların kabus görmelerini, anlaşılır kılmaktadır.

Saldırının ardından Şam yönetimi adına yapılan açıklamalarda, İsrail saldırısının “tüm ihtimallere kapıları ardına kadar açtığı” vurgulanarak, savunma hakkının saklı tutulduğu ifade edildi. “İsrail saldırısına uygun zamanda, uygun şekilde karşılık verilecektir” açıklamasının ardından, Şam yönetiminin füzeleri İsrail’e doğru yönlendirmesi, olayın ciddiyetine işaret ediyor.

Emperyalistlerin güdümündeki silahlı çetelerle savaşan Esad yönetiminin, bu koşullarda İsrail’le bir savaşa tutuşmak istemediği açıktır. Ama gelinen yerde İsrail saldırısını karşılıksız bırakması da pek olası görünmüyor. İlk adımlar olarak Hizbullah’ın silah donanımını güçlendirmek için tüm imkanların seferber edileceğini ilan eden Esad yönetimi, Filistin direniş hareketinin İsrail’e karşı operasyonlar düzenlemesine izin verileceğini de açıkladı. Fakat asıl yanıt bunlardan ibaret değil ve Baas yönetiminin siyonist rejime askeri bir karşılık vermesi, hemen olmasa bile kaçınılmaz görünüyor.

İsrail saldırısının yanıtsız kalmayacağını İran’lı üst düzey sivil ve askeri yetkililer de dünyaya ilan ettiler. Saldırıyla ilgili bir açıklama yapan İran Genelkurmay Başkanı Mesud Cazeiri, İsrail saldırılarının sert bir şekilde karşılanmaması durumunun devam edemeyeceğini belirtti.

İranlı yöneticiler, cephe açmak için acele etmeseler de, Suriye’nin yalnız olmadığını vurguladılar. İsrail’in direniş hattını zayıflatmaya ve bölgenin güvenliğini tehdit etmeye çalıştığını hatırlatan Tahran yönetimi, buna izin verilmeyeceğini belirterek, gerektiğinde İsrail’e karşı cephe açmaktan kaçınmayacaklarını da hatırlattılar. İsrail’in her noktasını vurabilecek silah ve teknik donanımın hazır olduğunu da beyan eden İranlı liderler, saldırganlığa devam etmesi durumunda, bunun İsrail’in sonu olacağını hatırlattılar.

İhtiyatlı bir dil kullansa da, İsrail saldırısını mahkum eden Rusya yönetimi de, Suriye’ye karşı savaş açmak için gerekçe yaratma çabalarından vazgeçilmesi ve Cenevre anlaşmasına uygun davranılması çağrısında bulundu. Rusya savaşın yayılmasını istemese de, dış müdahale ile Suriye’de bir yönetim değişikliğinin karşısında yer almaya devam edeceğini yeniden hatırlattı.

İsrail saldırganlığından medet uman acizler

İsrail saldırısından medet umanların başında, Suriye’ye karşı emperyalistlerin güdümünde savaşan çeteler var. Dışarıda bulunan bazı ÖSO şefleri aksini iddia etse de, çatışma alanındaki şefler, İsrail saldırısından duydukları memnuniyeti açıkça dile getirdiler.

Humus kenti kırsalından 2. İsrail TV kanalına canlı olarak bağlanan ÖSO şeflerinden biri, son haftalarda büyük bir  umutsuzluğa düştüklerini, İsrail saldırısının  kendileri için moral kaynağı olduğunu ifade etti. Hizbullah ve İran’a hücum eden ÖSO şefi, İsrail saldırılarının sahadaki savaşa etki edeceğini ve kendilerini güçlendireceğini söyledi.

Cezayir, Lübnan, Yemen üçlüsü İsrail saldırısını sert bir dille kınarken, Arap ülkelerinin çoğu göstermelik açıklamalarla yetindiler. Sessiz kalan körfez şeyhlerinin borazanı olan medya ise, saldırıyı sevinçle karşıladı. Benzer bir tutum sergileyen AKP şefi Tayyip Erdoğan da, saldırıdan medet umanlar arasındaydı.

Suriye politikası iflas eden AKP’nin şefi, İsrail savaş aygıtının Suriye’ye saldırdığı gün, Kızılcahamam’da AKP’lilere hitap ettiği konuşmada, Beşar Esad’a histerik bir şekilde saldırdı. Bir süredir Suriye’ye dair susmayı tercih eden AKP şefinin, İsrail saldırısının düzenlendiği gün histeri nöbetine girmesi, bu saldırıdan yeniden umuda kapıldığı izlenimi yarattı. Zira defalarca Beşar Esad’a ömür biçen körfez şeyhleri ile Tayyip Erdoğan, son haftalarda silahlı çetelerin hezimet üzerine hezimet yaşamalarının şokunu yaşıyorlar.

Tetikçileri mevzi kaybeden emperyalist/siyonist güçlerle bölgedeki işbirlikçilerinin savaşı belli bir noktaya kadar tırmandırmaları kaçınılmaz görünüyor. Buna karşın Beşar Esad yönetimi, İran ve Hizbullah’ın tahammüllerinin de bir sınırı olduğu ve emperyalist/siyonist küstahlığa uzun süre sessiz kalmaları da olası görünmüyor.

Çatışmaların seyri hangi yönde olursa olsun, kesin olan bir şey var;  emperyalist/siyonist güçlerle bölgedeki işbirlikçileri, tüm bölge halklarının geleceğini tehdit ediyor. Bu gerici taarruza karşı halkların kardeşçe ve omuz omuza mücadele etmesi, bu felaketin üstesinden gelebilmenin tek yoludur.

 

 

 

 

İsrail saldırısı ve Hamas

 

Katar Emiri Şeyh Hamad ile AKP şefi Tayyip Erdoğan’ın baskı, rüşvet ve yönlendirmeleriyle merkezini Şam’dan Doha’ya taşıyan Hamas, attığı bu adımla saf değiştirme sinyalleri vermeye başlamıştı. Zira Hamas lideri Halid Meşal’in Katar’ın başkentine taşınması, Ortadoğu’da karşı-devrimci cephenin, demek oluyor ki, İsrail dostlarının güdümüne girmeye başladığının işaretiydi.

Liderlik seçimine Katar-Türkiye müdahalesi

Kısa süre önce Hamas’ın siyasi liderliği için yapılan seçime müdahale eden Hamad-Tayyip ikilisi, dinci Mısır yönetiminin de katkılarıyla, Halid Meşal’in yeniden seçilmesini dayattılar. Bu dayatma, Hamas içinde farklı klikler arası sürtüşmeyi derinleştirdi ve hareket içinde bir çatlamanın yaşanması ihtimalini güçlendirdi.

İsrail saldırısına ‘sessiz onay’

İsrail’in Suriye’nin başkenti Şam’ı vurmasının ardından ses çıkarmayan Hamas yönetimi, bu tutumu ile siyonist zorbalığa sessizce onay verdiğini hissettirdi. Bu rezil tutum, Hamas için bir ilk olarak değerlendiriliyor.

Emperyalistler güdümündeki kökten-dinci çeteleri desteklemek amacıyla gerçekleştirilen İsrail saldırısı, bölgedeki dinci-Amerikancılar tarafından sevinçle karşılandı. Körfez şeyhleri ve AKP şefleri saldırıdan memnun olduklarını gizlemediler. Tayyip Erdoğan’ın İsrail’in Suriye’ye saldırdığı günü Beşar Esad’ı hedef alan histerik saldırısı, “Siyonizm-AKP duygudaşlığı”nın somut göstergesi oldu. Tayyip Erdoğan’ın saldırıdan günler sonra İsrail’e sitem etmesinin ise hiçbir kıymet-i harbiyesi bulunmuyor. Güya İsrail’i eleştirmek için AKP şefinin sarf ettiği sözler, iki yüzlü bir söylemden ibaret olduğu kadar, tiksindiricidir de…

İsrail işgaline karşı mücadele eden bir hareket olarak Hamas’ın Hamad-Tayyip ikilisi ile aynı tutumu alarak, İsrail’in pervasız saldırganlığına sessiz kalması, bu hareket için utanç verici olmuştur.

Hamas’tan İsrail’e mesaj…

İsrail saldırısına sessiz kalan Hamas, vahşi saldırıyı onaylar duruma düşmekle kalmadı, siyonistlere karşı savaşmayacaklarını da açıkladı.

Hamas şeflerinden Ebu Marzuk tarafından dün Gazze’de yapılan açıklamada, “İsrail bir Arap devletiyle savaşırsa, Hamas bu savaşta taraf olmayacak” ifadeleri yer aldı.

Hamas’ın sessizlikle geçiştirerek onay vermiş duruma düştüğü Şam saldırısının hemen ardından yapılan bu açıklama, “olası bir İsrail-Suriye savaşında Hamas taraf olmayacaktır” anlamına geliyor.

İsrail karşıtı eyleme saldırı

Hamas’ın yedi yıldan beri denetim altında tuttuğu Gazze’de zorba bir yönetim inşa ettiği biliniyordu. Eylemlere saldırması, muhalifleri tutuklaması, işkence yapması, hatta cinayetler işlemesi yeni değil. Ancak gelinen yerde Hamas yönetimi, artık İsrail karşıtı eylemlere de saldırmaya başladı.

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) ile Filistin Komünist Partisi’nin (FKP), Gazze’de bulunan Han Yunus’ta İsrail’in Suriye’ye saldırısını protesto etmek için oturma eylemi başlatması, Hamas şeflerini rahatsız etti. İsrail pervasızlığını protesto edenlere saldıran Hamas polisi üç eylemciyi yaralarken, dördü gazeteci toplam sekiz kişiyi gözaltına alarak, eylemi dağıttı.

Saldırıyla ilgili açıklama yapan FHKC yetkilisi Nasrallah Cerhun, Hamas polisi ve iç güvenlik milislerinin kendilerine eylemi bitirmek için iki dakika süre tanıdığını, bunu reddetmeleri üzerine saldırıya geçtiğini belirtti.

FHKC’nin Han Yunus’taki binasını yarım saat boyunca kuşatma altında tutan Hamas polisi ve milisleri, darp ederek gazetecilerin işlerini yapmalarını da engelledi.

Siyonist saldırganlığı protesto eden Filistinliler Lübnan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın portreleri ile Suriye bayrakları taşıyarak tepkilerini ortaya koyarken, Hamas yönetimi, İsrail’in polisliğini yapmakta sakınca görmedi.

Filistin halkının direnişçi damarından beslendiği için bir dönem İsrail’e karşı direnen Hamas’ın bu noktaya varması, dinci çizgiyi temel alan hareketlerin nasıl da kaygan bir zemin üzerinde durduğunu gözler önüne seren ibret verici bir örnek teşkil ediyor.

Dinci-Amerikancılarla işbirliği yapan Hamas, bu çizgisi ile artık Filistin halkının direnişi önünde bir engel haline gelmeye başlamıştır. Direnişçi çizgiye kaydığı için zamanında Hamas’ı benimseyen Filistin halkının, direnişin önünde engele dönüşen bir hareketi ise, uzun süre desteklemesi beklenemez…