Gezi tutsağı öğrencilerden mektup...
“Teslim alınamayacak Gezi tutsakları!”
Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
Anamız çay demliyor ya güzel günlere
Sevgilimiz çiçekler koyuyor ya bardağa
Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
Bu, böyle gidecek değil bu işler
Biz şimdi yan yana geliyor çoğalıyoruz
Ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
İşte o gün sizi tanrılar bile koruyamaz
Cemal Süreyya
Görüşçülerimizin ayak sesleri geliyor. Kırıklar F Tipi’nde bizleri tutsak edenler özgürlüğümüzü ve hayatla olan bağlarımızı kopardıklarını zannediyorlar. 11 adım süren havalandırmadan sonra hayata atılacak başka adım yok diyebiliyorlar. Demlediğimiz çayları kendi içtikleri çaylarla karıştırıyorlar. Tadının başka olduğunu düşünemiyorlar. Bir tavan, bir taban ve dört duvarın arasında fikirlerin yok olacağını düşünüyorlar. Görüşçülerimizin ayak sesleri geliyor. Bizler kendine sadece “tutsak” demiyoruz, tutsaklık okullarda ve fikirlerde oluşan demir parmaklıklardan ibarettir. Tutsak olmak ümidin bittiği, kararsızlığın ve yenilginin kabule başlaması ile gösterir kendini. Kırıklar F Tipi’nde özgürlük türküleri söyleyen bizler bu yüzden sadece tutsak değiliz. Düşünen, savaşan ve yarınlara olan inancını yitirmeyen tutsaklarız.
Görüşçülerimizin ayak sesleri geliyor. İlk hücremize geldiğimizde bizleri İzmir’de tutuklu yargılanan Gezi tutsaklarının sıcak “merhabası” ve dayanışması üzerimize yaşam olarak örtüldü. Havalandırmamıza diğer tutsaklar tarafından sigara, selpak, şeker, kahvaltılık malzeme atıldı. Hatta su şişesinin içinde çay 5 metrelik duvarın arkasından bizlere ulaşıp bardaklarımızın içine devrimci dayanışma olarak doldu. Yaşamın ümit ve sevinç dolu yüzü peşimizi bırakmayacak, çünkü bizler hayatını ezilenlerin hayatı ile birleştirmiş kurtuluşun tek çaresini harlanan ve yolu sayılan nasırlı ellerde olduğunu bilen insanlarız. Ümit ve sevinç her gün bardaklarımıza dolmaya devam edecek.
Görüşçülerimizin ayak sesleri geliyor. Yüzbinlerin katıldığı eylemleri bizlerden ayırmak için “marjinal” ilan edilen devrimciler tutuklama terörü ile süreçten koparılmaya çalışılıyoruz. ”Marjinal” olan bizler gerçekle alakası olmayan saptırma, ”marjinal” dosya ve tutuklamalarla tutsak edildik. Hazırladıkları oyunu “adalet” diye önümüze servis edenlere şimdiden başarısız olduklarını söylemek yanlış olmaz.
Bizlerin tutuklandığı gün İstanbul’da, gerçekleşen eylemler ve diğer illerin desteği bizlere kaybetmeyeceğimizi daha sevk aracındayken müjdeledi. Ve mahkeme salonunda okuduk “adalet mülkün temelidir” sözü ve ozaliti mülkü olanın adaleti bizleri yargılayan ve tutuklayanlarındır.
Görüşçülerimizin ayak sesleri geliyor. Mücadeleye devam ederken son bir okul diye bizlerin burada olduğunu hatırlarken teslim alınamayacak Gezi tutsakları. Hiç üzülmedik mi? Hatta çok üzüldük. Eskişehir’de kaybettiğimiz arkadaşlarımız koğuşlarda üzüntü ve gururla karşılandı. Sloganlarımız ile onu diğer devrim şehitlerinin yanına uğurladık. Mücadeleyi sonlandırmak ümidi ile bizleri katledenlere bu sefer cevap Ali ile geldi. Kırıldık fakat eğilmedik.
Görüşçülerimizin ayak sesleri geliyor. Her görüşçünün yüzünde bir yoldaşın gülümsemesi, sesinde başka bir yoldaşın merhabasıdır. Ve her yoldaşın yüzünde tanıdık birileri var. Ethem var, Mehmet var, Medeni var, Abdullah var ve Ali var.
Frank Kafka şöyle der: “İnsanoğlunun gelişimini kesin sonuca ulaşacağı an, sürekli yinelenip durur. Devrimci düşünsel hareketlerin geçmiş her şeyin geçersiz olduğunu ilan etmeleri bunun için doğrudur, henüz hiçbir şey olup bitmemiştir çünkü.”
Ege Ünüversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi
Gezi Tutsakları
Kırıklar F Tipi Cezaevi / İzmir
|