02 Ağustos 2013
Sayı: KB 2013/31

 Kızıl Bayrak'tan
Kirli savaşa karşı Kürt halkıyla dayanışmaya!
AKP’nin Suriye’yi bölme planı
“Korkacaksınız, titreyeceksiniz, yıkılacaksınız!”
AKP iktidarının çok yönlü kabusu
Gençlikten korkmaya devam ediyorlar!
Gençlik uykudan uyandı!
Biber gazı inkar edilemedi!
Güzeltepe’de çeteci katiller serbest!
Gezi Direnişi tutsak ailelerinden eylem
Bir “vandal”ın hikayesi..
Dilan’ın vurulması kayıt altında
Yol-iş bürokratlarının tutumu ve görevler!
Sendikal örgütlülüğe saldırılarda yola devam!
Bir fotoğrafın anlattıkları...
Gençlik içinde devrim mayası tutacak!
“Düşlediğimiz yaşamı burada somutlaştırdık!”
“‘Özgürlük’ talebi ile emeğin mücadelesi buluşacak!”

Mısır’da devrim ve karşı devrim sarmalı... - Volkan Yaraşır

Tunus’ta dinci-gericiliğe karşı direniş yayılıyor!
“ABD barışı” Filistin direnişini bitirmeye endekslidir!
Kadına yönelik gerici saldırılar devam ediyor!
Toplumcu Eksen Gezi Özel Sayısı çıktı
İstanbul’a park, kapitalizmin yeni ortaoyunu
Cezaevinde bir ses var
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

İsyan barikatlarından gençlik buluşmasına...

Gençlik içinde devrim mayası tutacak!

 

Aylar öncesinden düşünsel hazırlıklarına başlanılan Ekim Gençliği Yaz Kampı tarihi bir dönemde başarıyla gerçekleştirildi. İlki düzenlenen kampımızın nasıl bir tarihsel dönemde, hangi hedefler doğrultusunda yapıldığı, kampın bu hedeflere ulaşmada gösterdiği emek ve ortaya çıkardığı anlamlı sonuçları bu değerlendirme ile ortaya koymaya çalışacağız. Hem ilerideki kamplarımıza, hem de çalışmamıza ışık tutması açısından; hem katılımcıların yaşamındaki değişiklikleri, hem de içinden geçmekte olduğumuz tarihsel sürece yön vermede kampın işlevini pratikte göreceğiz.

Dünyada ve Türkiye’de gelişen olaylar...

Üretim araçlarının gelişmişlik düzeyi ve sınıf mücadelelerinin geldiği aşama üzerinden geçtiğimiz yüzyılda, Ekim Devrimi ile somut karşılığını bulan emperyalizm ve proleter devrimler çağına girildiği ve tüm bir yüzyıla ve bugünümüze bu çağın karakterini verdiği, bugün gelişen olaylara da bu çağ tespiti üzerinden yaklaşılması gerektiği açık bir durumdur. Sistemin yaşadığı krizler ve bunalımlara da buradan bakmak, tarihe diyalektik materyalist bakış açısından bakmak anlamına gelmektedir.

Zira böylesi bir bakışa sahip olmamak tarihi doğru yorumlayamamaya neden olur, bugün gelişen dünya olaylarına karşı çarpık bir bakış doğurur. Bu çarpık bakış olayları nasıl ele alınacağından nasıl müdahale edileceğine kadar bir dizi sorun ortaya çıkarır.

Bu aşamada sistemin yaşadığı krizler ve bunalımların birer sonucu olarak Tunus, Mısır başta olmak üzere Kuzey Afrika’da, Ortadoğu’da Avrupa’da ve Amerika’da gelişen süreçler, savaşlar, iç savaşlar, kitle hareketleri ve isyanlar kendinden menkul olaylar değil, birbiriyle birçok bağlantısı olan ve birbirini tetikleyen olaylardır. Tunus-Mısır’da patlak veren ayaklanmaların bu topraklara sıçrama potansiyelinin yüksekliğine dikkat çekmiş ve “Devrime hazırlanıyoruz!” şiarını yükselterek gelişecek süreçlere ideolojik ve örgütsel hazırlık yapılması gerektiğine işaret etmiştik.

Yine Türkiye’de on yılı aşkındır AKP üzerinden somut karşılığını bulan dinci-gericilik burjuva iktidarın somut dayanağı olmuş, kendi sınıf çıkarları doğrultusunda egemenliğini güçlendirmenin vesilesi olmuştur. Egemenlik perçinlendikçe AKP iktidarı baskıyı, sömürüyü arttırmakta pervasızlaşmış, sadece ekonomik sorunlarla değil, doğanın talanından kentsel dönüşüme, yaşam tarzlarına müdahaleden örgütlenme özgürlüğünün gasp edilmesine, eylemlere saldırılardan meydanların yasaklanmasına kadar bir dizi icraata imza atarak toplumda öfkenin birikmesine neden olmuştu.

Tam da böylesi bir süreçte 31 Mayıs Patlaması ile başlayan Haziran Direnişi korku duvarlarını yıkmış, sokağa dökülen kitleler gelecekleri ve özgürlükleri için barikatlar kurmuş, parkları ve meydanları özgürleştirmişti. Uyuyan dev uyanmış iktidara korku salmıştı. Özellikle gençliğin direnişte oynadığı rol ve aldığı inisiyatif çok anlamlıydı.

Ekim Gençliği olarak tüm bu sürecin başından sonuna kadar parçası olduk ve yön vermek, direnişi büyütmek için emeğimizi ortaya koyduk. Bu çaba özellikle gençliğin bilinç ve örgütlülük planında mesafe katetmesi için sadece direniş süreci üzerinden değil, düzene karşı devrim ve sosyalizm mücadelesinin bir parçası olması üzerinden müdahalede bulunduk. Devrimci önderlik sorumluluğunu yerine getirme çabası ile kitle eylemlerine önderlik etmeye çalıştık. Tüm siyasal çalışmamızı bu sürece yön vermek için şekillendirdik.

Kamp çağrısı, devrime çağrıdır!

Haziran Direnişi ile beraber kamp çağırısı yapan materyallerinin kullanımına ara verdik. Afişlerle, bildirilerle, kamp gündemi üzerinden kitle çalışması yürütmedik. Ancak kamp çalışması bizler için ayağa kalkmış gençlik içersinde onunla omuz omuza mücadele etmekti aynı zamanda. Eyleme yön vermek onunla birlikte soluk alıp vermekti. “Geleceğimiz ve özgürlüğümüz için!” şiarını yükselttiğimiz günlerde gelecekleri ve özgürlükleri için alanlara çıkan, alanları ve kendilerini özgürleştiren gençliğe devrim çağrısını yapmaktı bizim için kamp çalışması. Zaten kampımızın politik bir etkinlik olduğunu, alışılagelmiş algıdan uzak, bir tatil olmadığını, kamp çağrımızın gençliği mücadeleye, devrime çağrı olduğunu belirtmiştik. Bu yüzden kampın örgütlenmesi aynı zaman kitle hareketine yön vermekti, onun ileri unsurlarıyla buluşmak ve tartışabilmek, bağ kurabilmekti. Bu gerçekleştiği oranda kamp çağrımız da karşılık bulacaktı.

Erteleme, kampın mücadeleyle,
direnişle kurduğu bağın göstergesidir

Aylar öncesinden kararını aldığımız yaz kampımız böylesi bir döneme denk geldi. Kitlelerin direniş çadırlarını kurduğu, barikatlarda meydanlarda sabahladığı, gelecekleri ve özgürlükleri için eyleme geçtiği bir dönemde “Geleceğimiz ve özgürlüğümüz için buluşuyoruz!” şiarlı Ekim Gençliği Yaz Kampı çağrımızın somut karşılığı kamptan önce alanlarda ortaya çıktı.

Böylesi bir dönemde tüm çabamızı bu alana yoğunlaştırmamız kamp çalışmamıza ara vermemize neden oldu. Kampı mücadelede bir araç olarak kurguladığımız koşullarda bu çok doğaldı. Haziran Direnişi’nin belli bir aşamaya gelmiş olması ve kampın bir araç olarak mücadeleyi büyütmeye, eylem içersinde olan gençliğin kendi eylemini bilince çıkartmasına vesile olabilmesi için 22-28 Temmuz 2013 tarihleri arasında kampımızı gerçekleştirdik. Gençliğin içinde bulunduğu eylemi ve direnişi tartışabilmesinin ve yön verebilmesinin tercihten öte bir ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Nasıl ki ertelerken direnişin ve mücadelenin ihtiyaçlarını gözettiysek, gerçekleştirmeye karar verirken de yine mücadelenin somut çıkarlarını önümüze aldık.

Bu yüzden kampta gerçekleştireceğimiz seminerlerden atölyelere, tartışma başlıklarından şiarlarına kadar Haziran Direnişi’ni öne çıkarmayı, gençlikle bağını kurmayı önümüze aldık. “İsyan barikatlarından gençlik buluşmasına!” şiarıyla bunu somutlamış olduk. Kamp boyunca da gözlemlendiği üzere kampa Haziran Direnişi’nin, barikatların coşkusu ve ruhu hâkimdi. Tüm tartışmalar ve ürünler kitle eylemiyle bağı içerisinde ele alınıyor, direniş kampta kanlı canlı yaşatılıyordu.

Düzen güçlerinin kampımıza tahammülsüzlüğü ve çaresizliği

Bu yıl ilkini düzenlediğimiz kampımız düzen güçleri açısından da büyük bir ilgiye konu oldu. Kamp öncesinde kamp çalışmalarının yakından takip edilmesinden gözaltı-tutuklama terörüne, kamp alanının denetlenmeye çalışılmasından telefonlarla katılımcıların ailelerinin aranmasına kadar tahammülsüzlüklerini gösterdiler.

Kampın hemen öncesinde İzmir’de gerçekleşen operasyonlarla kamp çalışmasına emek veren birçok yoldaşımızın tutuklanması elbette ki toplam direniş süreci ve Ekim Gençliği’nin sürece müdahalesi üzerinden gelişse de kampımızın bu direniş süreciyle bağının gücünü de göstermektedir. Kampı kendinden menkul bir çalışma olarak görmediğimiz yerde, barikatlarda, meydanlarda yükselttiğimiz devrim çağrısını engellemek için gerçekleştirilen tutuklama terörü dolaysız olarak kampımızı da hedef almaktadır.

Kamp alanından görüntü alınmaya çalışılması, kampa gelen yollarda kamp yaptığımız hafta içerisinde kontrollerin artması, jandarmanın katılımcıların isimlerini almak için sürekli olarak kamp alanının işletmecisini sıkıştırması sermaye devletinin kampımıza yönelik tahammülsüzlüğünü ortaya koyan örneklerdir.

Ankara ve İstanbul’dan kampa katılanların aileleri aranarak “oğlunuz-kızınız terör kampına gitti” sözleriyle provokasyon yaratılmaya çalışıldı. Hatta kampa gelmemiş olan bir liselinin annesi dahi aranarak, odasında yatan oğlunun terör kampında olduğunu söyleyecek kadar pervasızlığını ve aczini ortaya koydu düzen güçleri.

Bir katılımcının babası ise kampa ziyaret gerçekleştirerek “terör kampını” yerinde gördü ve destek verdi. Bu ziyaretin bir provokasyona dönüşeceğini hesap eden ve “terör kampına aile tepkisi”ni görüntülemeyi uman düzen güçleri elleri boş döndü. Hatta ailenin desteğine karşı hazımsızlığını aileyi tekrar arayarak ortaya koydular.

Kamp bileşenlerinin kararlı duruşu sayesinde tüm baskılar ve karalama çabaları boşa düşürüldü hatta kampa ek bir coşku, kararlılık ve militan bir ruh kattı. Kısa film atölyesi bu terör kampı kara propagandasını konu alan bir kısa film hazırlayarak ve bunu da tüm kamp bileşeninin kolektif tartışması ve çekimi üzerinden gerçekleştirerek devletin saldırıları etkin bir teşhir çalışmasına konu edildi. Tüm bunların karşısında devletin çaresizliği ayan beyan ortaya çıktı.

Seminerler, söyleşiler: Kolektif tartışma kültürünün oluşturulmasındaki başarının göstergeleri

Dünyada ve Türkiye’de gelişen süreçleri tartışabilmek, bugün toplumun tartıştığı bir dizi siyasal gündeme dair tartışmalar yürütebilmek için seminer başlıkları seçtik. Türkiye’yi de direkt olarak etkileyen Ortadoğu’daki savaşlar, toplumsal ve siyasal olarak ülke gündeminde önemli bir yer tutan Kürt sorunu ve “açılım süreci” ile kadın sorunu, tüm bu sorunların düğüm noktası ve çözücü halka olan işçi sınıfının misyonu tartışma konusu yapıldı. Son iki başlık ise doğrudan gençliği kesen bir tartışma yapılabilmesi için belirlendi. Halk hareketinin dersleri ışığında devrimci gençlik mücadelesi, devrimci gençlik hareketi ve Ekim Gençliği’nin misyonu seminerleri ile dünyada ve Türkiye’de gelişen halk hareketleri, Haziran Direnişi üzerine çok ayrıntılı ve katılımı yüksek tartışmalar gerçekleştirildi.

Seminerlere katılım, söz alınması, tartışmaların belirlenen süreleri aşması ve katılımcıların dinlenme zamanlarını bu tartışmalar için feda etmesi anlamlıydı. Sürenin bitmesine karşın katılımcılar tartışmaların devam etmesi yönünde irade gösterdiler ve tartışmalar yemek ve dinlenme vakitlerinde de devam etti.

Büyük bir direnişin içersinden çıkıp kampa katılan güçlerdeki bu coşku yeni dönem için umut vericiydi.

Belirlenen seminerlerin ilgi çekmesi ve hayatta karşımıza çıkan somut sorunlar ve somut çözümler üzerinden tartışmaların yürümesi fazlasıyla anlamlı oldu.

Özellikle gençlik sunumlarında ortaya konan yaratıcı fikirler, hem direnişin eğitici-öğretici yanını görmemizi sağladı, hem de kampın kolektif tartışma ortamının ön açıcılığını gösterdi. Bunun kendisi kampımızın oluşturduğu atmosferin ne kadar verimli bir çalışma ve tartışma ortamı yarattığının göstergesidir aynı zamanda.

Temel Demirer ve Sibel Özbudun ile gerçekleştirilen söyleşiler kampın coşkusunu arttırdı. Her iki söyleşinin de hem içeriği hem de coşkusu Haziran Direnişi’ni yansıtıyordu. Ticari eğitim, gençlik ve gelecek sorunu üzerine gerçekleşen söyleşilerin her ikisinde de somut pratik öneriler tartışıldı ve mücadeleye dair inanç, kararlılık ve coşku artmış oldu.

Yılmaz Güney sineması üzerinden toplumcu gerçekçilik tartışma konusu yapıldı. Kültür-sanat alanına dair yapılması gerekenler, bu alanın mücadeleyle bağını nasıl kuracağımız üzerine verimli tartışmalar gerçekleştirildi.

Haziran Direnişi’nde öne çıkan bir araç olarak sosyal medya da kampın söyleşi başlıklarındandı. Sosyal medyanın ve internet alanının nasıl bir silaha dönüştürülebileceği tartışma konusu yapıldı.

Atölyeler: Kolektif yaratıcı emeğin kullanıldığı eşsiz fabrikalar

Bir dizi atölye ile sanatın mücadelede nasıl etkili bir araç olabileceğine ve sosyalist toplumda nasıl bir sanat anlayışının olması gerektiğine dair küçük birer adım atmış olduk. Ancak bu adımlar, bugün yaşadığımız kapitalist toplumun değer yargılarını, sanata bakışını ve bizlerin de bilinçlerinde oturtmaya çalıştığı kalıpları kırmak bakımından çok daha büyük adımlardı.

Ümit Yoldaş’ın “İsyanın sınırı, yaratıcılığın sonu yoktur” sözünün karşılık bulduğu alanlardan birisi de atölyeler oldu.

Kısa Film, Resim, Fotoğraf, Tiyatro, Müzik, Felsefe atölyeleri oluşturularak her birinin mücadelede nasıl birer araca dönüştürülebileceği üzerine anlamlı tartışmalar yapıldı. Her bir atölyede teknik bilgiler edinmenin yanı sıra bir haftalık çalışmalarla bir dizi ürün ortaya kondu. Çekilen kısa filmden yapılan stencillara, kapanış etkinliğinde müzik ve tiyatro atölyelerinin sunduğu ürünlerden felsefe atölyesinin tartışmalarına kadar verimli çalışmalar hayata geçirildi. Kamp değerlendirmelerinde atölyelerin yaratıcılığın gelişmesindeki etkisi öne çıkartıldı.

Bunların hepsinin yanında sanatsal faaliyetlerin bir dizi sanatçısının işi olmadığını, sanatın herkesin gündelik faaliyetinin bir parçası olması gerektiğini ve “yaşamda seyirciye yer yoktur” sözünün somut karşılığını atölye çalışmalarında göstermiş olduk. Bir dizi teknik imkânsızlığa rağmen atölyelere ruhunu veren bu yaratıcılık atölyelerin amacına ulaşmasını sağlamış oldu. Unutmadan belirtelim ki, tüm atölyelerin gerçek sonuçlarını mücadele alanlarında somutlandığı oranda göreceğiz.

Kamptaki ortak yaşam,
gençliğin
sosyalizme yatkınlığının göstergesi

Kamp öncesinde, “kapitalizmin yozlaştırma, bireyselleştirme, bencilleştirme çabalarına inat, kolektivizmi öreceğiz. Tüm kampı bu bilinçle örgütleyeceğiz” demiştik. Bu sözlerin kampta karşılık bulmuş olmasının haklı gururunu yaşıyoruz.

Yemekten temizliğe, teknikten güvenliğe kadar komiteler üzerinden planlanan ancak herkesin tümüne katıldığı, emek harcadığı, her alanda emeğinin örgütlendiği bir yaşam kurgusunu hayata geçirdiğimizi söyleyebiliriz. İşleri başkasına yıkmak, işten kaçmak gibi kapitalist kültüre ait değerlerin esamesi okunmadı. Bir dizi mali olanaksızlığa rağmen şikâyetçi olan değil, sorunları kolektif bir tarzda çözmeye odaklı bir algı vardı ve pratikte de karşılık buldu.

Bu ruh hali herkesin hareketlerine, gündelik yaşantısına, gözlerindeki parıltıya kadar yansıyordu. Hemen hemen tüm katılımcılar daha ilk günden aylardır, hatta yıllardır beraber yaşıyormuşçasına kaynaştı ve yaşama dahil oldu.

Sosyalist toplumun ortak yaşam açısından mütevazı bir örneğini kampımızda gördük, var ettik, yarattık. Kampımızın en önemli kazanımlarından birisi de bu kültürü katılımcılar arasında kısa bir zaman dilimi içerisinde oluşturabilmemiz oldu.

Katılımcılardan birinin deyimiyle, “hayallerimizdeki dünyanın somutlandığı yer” oldu kampımız. Paylaşımı “üç yoldaş bir bardaktan su içerek” yaşadık başka bir katılımcının deyimiyle.

Eksiklikleri göz ardı etmek emeğimize saygısızlık olur

Kampın toplamındaki başarısına rağmen eşyanın tabiatı gereği bir dizi eksikliği olduğu, olacağı açıktır. Diyalektik bize hiçbir şeyin mükemmel olamayacağını, her başarının içerisinde bir dizi başarısızlığın da olacağını öğretmektedir. Elbette kampımız için bunlar belirleyici olmamıştır ancak bunları gözardı etmek emeğimize saygısızlık olur.

Kampın ön sürecinde, kitle çalışmasında ve direnişe yön vermedeki eksikliklerimiz başta kampa katılım olmak üzere, direniş içerisinde öne çıkan güçlerin kampa katılımını örgütlemekte karşımıza çıktı. Böylesi nitelikli ve başarılı bir kampa çok daha fazla genç unsuru, mücadele içinde şekillenmiş öncüleri katabilmemiz gerekiyordu.

Özellikle atölye çalışmalarının kampın çok daha öncesinde hayata geçirmemiz hem atölyelerin niteliğini hem de atölyelerden doğru katılımı arttıracaktı. Haziran Direnişi’nin varlığı bu noktada adım atmamızı zorlamış olsa da barikatlarda, direniş alanlarında bunları hayata geçirebilmiş olsaydık, şu anda daha ileri bir niteliğe kavuşmamızı sağlayacaktı.

Çok yoğun bir kamp programına sahiptik. Bu elbette ki bu temel bir soruna dönüşmedi. Katılımcıların katılımını değil ama toplamında kampın verimini bir nebze de olsa düşürmüş oldu. Ancak hemen hemen tüm katılımcılar günde 2-3 saat uyumayı göze alıp, yorgunluğu yok sayıp kampın her saniyesinden yararlanmaya, kampın her anının parçası olmaya çalıştılar. Ancak bu yoğunluk bizlerin işlerin peşinden koşan değil işleri örgütleyen konumumuzu etkilemedi.

Kampın gücüyle devrim çağrımıza devam edeceğiz!

Ekim Gençliği Yaz Kampı’nı başarıyla geride bıraktık. “Başarıyla” diyoruz; çünkü toplamına baktığımızda, gerçekleştirdiğimiz seminerlerden söyleşilere, atölye çalışmalarından gündelik yaşamı örgütlemeye, devlet güçlerinin saldırılarını göğüslemekten bir dizi teknik aksaklığın üzerinden gelmeye kadar kampın devrimci, örgütleyici, yaratıcı, kolektif ruhu ve işleyişi tüm bu çalışmaların başarıyla gerçekleşmesini, sorunların giderilmesini sağlamıştır. Bu kampımızın başarısıdır.

Tüm katılımcılar ortak bir yaşamın, geleceğe ait bir toplumun bir haftalığına da olsa parçası olmuş, bunun değiştirici, dönüştürücü devrimci etkisini yaşa(t)mıştır.

“İsyan barikatlarından gençlik buluşmasına!” şiarı karşılık bulmuş, kampımız barikatların direnişin ruhunu yaşatmıştır.

Kampımız kitle çalışmasında, gençliğe devrimci önderlik misyonunu yerine getirmedeki eksikliklerimizi görmede, bu noktada tartışmalar yapmada, adımlar atmada bir manivelaya dönüşmüştür. Artık kitle çalışmasında çok daha yaratıcı ve verimli olunacağı iddiası bir temenniden iradeye dönüştü. Bir dizi açıdan kalıpların kırıldığını tartışmalarda gördük, bu kalıpların hayatta da kırılacağının iradesini oluşturduk. Kampta somutlandığı ve kelimelere döküldüğü üzere “Yaşamın kendisini devrimci faaliyetin ta kendisi olarak algılamak” gerektiğini bilince çıkarttık.

Geleceğimiz ve özgürlüğümüz için gerçekleştirdiğimiz kampımızın devrime çağrı olduğunu söyledik ve böylesi bir bakışla başarıya ulaştırdık. Kampımızda katılımcılar nezdinde de olsa devrimin mayasını güçlendirdik. Hâlihazırda gençlik içinde devrimin mayalandığını söylediğimiz yerde bu mayanın tutmasının bugün için tek koşulu devrimci önderlik misyonunun yerine getirilmesidir. Bu misyonu yerine getirecek yegâne güç bizleriz.

Kampımız bunun bilince çıkartılmasının, kampın bitimiyle beraber alanlarda bu bilincin ete-kemiğe bürüneceğinin iradesi olmuştur.

Bu vesileyle tekrarlıyoruz: Kampın gücüyle devrim çağrısını büyütmeye...

Ekim Gençliği

 

 

 

 

Ekim Gençliği Yaz Kampı sona erdi...

Büyük bir deneyimle geleceğe yürüyoruz!

 

Aylar öncesinden hazırlığına başlanan ve yedi gün süren kamp çoşku ve heyecanla bitirildi. Ekim Gençliği, Yaz Kampı 2013 ile özgürlük ve gelecek mücadelesinde yeni bir yapı taşı olma konusunda anlamlı bir adım atmış oldu.

4. gün...

3. gün yapılan forumun yaratıcı ve geliştirici etkisi 4. günün başlamasıyla kendini hissettirdi. Planlamanın ardından kampın başından beri kampın parçası olan BDSP adına bir konuşma gerçekleştirildi. Konuşmada özellikle içerisinden geçmekte olduğumuz tarihsel dönem ve bu dönemde gençliğin tuttuğu yer vurgusu yapıldı.

Konuşmanın ardından “Kadın sorunu” üzerine gerçekleştirilecek sunuma geçildi. Sunumun ardından soru cevap ve forum kısmına geçildi.

Forumun tamamlanmasıyla beraber atölye çalışmalarına geçildi.

Yoğun ilgi gören atölyeler, insanların katılımı atölye saatlerinin dışında da dinlenme zamanlarını da ayırarak devam etti.

Saat 17.30 sularında Temel Demirer ile “Gençlik ve gelecek sorunu” konulu söyleşi başladı. Temel Demirer kapitalizmin teşhiriyle başladığı konuşmasında tek alternatifin sosyalizm olduğunu özel olarak vurguladı.

Söyleşi bitmeden, resim atölyesinden bir yoldaşın söyleşi esnasında yaptığı karakalem çalışması kampın anısına Temel Demirer’e hediye edildi.

Soru cevabın ardından akşam yemeğine geçildi. Gün boyunca yoğun bir programla süren kamp çalışmaları akşam etkinlikleriyle devam etti. 21.00’de başlayan sanat söyleşilerinde Yılmaz Güney’in sanatı ve sineması tartışıldı.

Söyleşiye katılan Temel Demirer de sanata dair görüşlerini dile getirdi. Militan sanatın özgürleşme aracı olarak görülmesi gerektiğini söyleyen Demirer, sanatın mücadeleye katkıları üzerinde durdu. Aynı zamanda birçok katılımcı söz alarak düşüncelerini paylaştı.

Kampın 4. günü, gecenin sonunda güne dair yapılan forumla tamamlandı.

5. gün...

Kamp çalışmaları 5. gününde erken saatlerde başladı. 07.30’da kahvaltıda buluşan katılımcılar daha sonra “Sınıfın tarihsel misyonu” konulu sunumda biraraya geldiler. Soru ve tartışmalarla devam eden seminerde sınıfın parçalı tablosu ve sınıfın örgütlenme sorunları üzerinde duruldu. Tartışmalarda Haziran Direnişi’nden örnekler paylaşıldı.

Seminerin bitmesiyle beraber tiyatro, resim ve kısa film atölyeleri yapıldı.

Ekim Gençliği Yaz Kampı 5. gününde devrim ve sosyalizm mücadelesinde, Taksim-Gezi Direnişi’nde düşenler anısına bir etkinlik gerçekleştirildi.

Saygı duruşuyla başlayan etkinlikte Ekim Gençliği adına yapılan konuşmanın ardından Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu Gezi Direnişi’ne atfedilen bir oyun sergiledi.

Tiyatrodan sonra direniş tutsağı olan Ekim Gençliği okuru Serdar Gür’ün annesi Nesrin Ana bir konuşma gerçekleştirdi.

Mamak İşçi Kültür Evi Müzik Topluluğu, hazırlamış olduğu anma programına başladı. Ardından Ölüm Orucu gazileri Muharrem Kurşun ve Fatime Akalın birer konuşma gerçekleştirdiler.

Ardından Mamak İşçi Kültür Evi Müzik Topluluğu, programına Ölüm Orucu şehitlerini anmak için hazırladıkları şiir, marş ve ezgilerle devam etti. Habip, Ümit, Hatice ve Alaattin yoldaşların anısına söylenen türkü ve marşların ardından hep birlikte “Bize ölüm yok” adlı marş söylenerek etkinlik bitirildi.

Etkinliğin ardından yapılan gün değerlendirmesi ile de kampın 5. günü tamamlanmış oldu.

6. gün...

Katılımcılar “Kitle hareketi ve gençlik mücadelesi” üzerine tartıştı. Dünya’da ve Türkiye’de kitle hareketleri ve gençliğin bu mücadelelerdeki yerini ele alan sunumda sol hareketin direniş sürecindeki tutumları değerlendirildi ve eleştiriye konu edildi.

Sonrasında söz barikatlardan çıkıp gelen, direnişin coşkusunu kampa taşıyan katılımcılara verildi.

Kampın ilk gününde felsefe, tiyatro, müzik, resim, kısa film ve fotoğrafçılık dallarında oluşturulan atölyeler çalışmalarını tamamladı.

Kapanış etkinliğinin çalışmasını gün içinde yapan Ekim Gençliği okurları çevrede oturan emekçileri etkinliğe davet etti. Çalışmanın neticesinde etraftan birçok insan etkinliğe katılım sağladı.

Kapanış etkinliği kısa bir açılış konuşmasıyla başladı. Konuşmanın sonrasında devrim ve sosyalizm şehitleri anısına bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Ardından atölyeler üretimlerini sergilemeye başladı. İlk olarak kısa film atöylesinin kamp boyunca çekimlerini gerçekleştirdiği ve polisin “terör kampı” demagojisine atıfta bulunan kısa filmin gösterimi yapıldı.

Daha sonra Tiyatro Atölyesi hazırladıkları oyunu oynamaya başladı. Müzik Atölyesi’nin hazırladığı programla kavganın şarkıları hep bir ağızdan söyledi.

Ve Sanat Tiyatro Topluluğu’nun etkinliğe gönderdiği mesaj okundu. Ardından bir katılımcı Avrupa Ekim Gençliği adına kampı selamlayan bir konuşma gerçekleştirdi. Yurtdışından genç komünistlerin yoldaşça selamları alkışlarla karşılandı.

Etkinlik genç komünistler tarafından yapılan konuşma ile devam etti. Coşkulu konuşmadan sonra sahne Grup Eksen’e bırakıldı.

Kapanış etkinliği MİKE Müzik Topluluğu’nun seslendirdiği coşkulu halaylarla sona erdi. Etkinlik esnasında ‘şikayet’ gerekçesiyle kamp alanına gelen jandarma tacizine rağmen “Çav Bella” marşı çevrede oturan emekçilerle birlikte sıkılı yumruklarla söylendi.

Son gün...

Kampın son günü her zamanki gibi erken saatlerde yapılan ortak kahvaltıyla başladı. Daha sonra kampın son seminer konusuna, “Gençlik hareketi ve Ekim Gençliği’nin misyonu” başlıklı tartışmaya geçildi. Sunum, Haziran Direnişi patlak vermeden önce Ekim Gençliği’nde yayınlanan değerlendirmelerden yapılan alıntılarla başladı. Bu noktada süreci ön gören isabetli değerlendirmeler sunuldu.

Seminerin ardından hep birlikte kamp değerlendirmesi yapıldı. Katılımcılar kampa dair gözlem ve düşüncelerini dile getirdiler. Değerlendirmelerin ardından halaylar çekilmeye başlandı. Bu arada kampın son ortak sofrası kuruldu.

Çekilen halaylar ve yenilen son yemeğin ardından kamp katılımcıları kampın deneyimlerinin, kolektif emeklerinin ürünlerini alanlarda, gittikleri her yerde yaymak için sözleşerek kamp alanından ayrıldılar. Ve ilki düzenlenen Ekim Gençliği Yaz Kampı büyük bir deneyim ve emek ile sona ermiş oldu.

Ekim Gençliği / İzmir


 

 

 

 

 
§