04 Ekim 2013
Sayı: KB 2013/39

Gerçek çözüm ve kalıcı barış için devrimci mücadele!
‘Demokratikleşme paketi’ ucuz bir manevradır
Türk sermaye devleti Rojava’da katlediyor!
Gururu olmayanlar sözlerle oynuyor
Hasan Ferit’le horona duranlara... - T. Kor
Gülsuyu çetesi katletti, polis aklıyor!
Emekçilerden savaş tezkeresine hayır!
Kapsamlı yıkım saldırıları kapıda!
“Haklarımızı sokakta kazanacağız!”
Bursa Emek Forumu’nda direniş ruhu
Feniş işçileri kazanacak!
Feniş işçileri için kampanya
MİB MYK Ekim Ayı Toplantısı…
Başörtüsü, dinsel gericilik ve sosyalist tutum - Alper Suat
Devrimci, kitlesel ve coşkulu bir merkezi gece için ileri!
Suriye’yle ilgili BM kararı onaylandı

“İsrail olmasaydı biz icat ederdik…”

Tunus’ta dinci Nahda yönetimi yolun sonuna geldi
44 yıl önce Dev-Genç’i yaratan koşullar…
Sol içi yasakçı zihniyet ve şiddet hiçbir koşulda kabul edilemez!
Üniversitelerden haberler...
Gericilik kıskacında kadın!
Kanla yazılan tarih silinmez!
“Ulucanlar’dan Gezi’ye direniş sürüyor!”
Bahçelievler Katliamı 35. yılında...
“Çocuklarımız neden yargılanıyor?”
Komutan Che kavgamızda yaşıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

MİB MYK Ekim Ayı Toplantısı…

Değerlendirme ve sonuçlar

 

Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu (MİB MYK) Ekim ayı toplantısını gerçekleştirdi. Toplantının gündemi şu başlıklardan oluşturuldu:

- İşkolunun gündemi

- Genel saldırılar ve mücadele

- Feniş direnişi

- Bülten

Bu konu başlıkları üzerine yapılan tartışmaların sonuçlarını özetleyelim.

- İşkolunun gündemi

Toplantıda işkolundaki gelişmeler tablosu üç ana başlık altında değerlendirildi:

1. Genel olarak metal kapitalistleri ve özelde onun yönetici çekirdeğini oluşturan MESS cephesinden durum ele alındı. Yapılan değerlendirmelerin ortak noktası, sömürücü asalakların ağır sömürü koşullarını sürdürmek ve daha da ağırlaştırmak için kesintisiz bir çaba içerisinde olduğu yönündedir. Öyle ki pek çok yerelden ve fabrikadan gelen bilgiler hep bu gerçeğin altını çizmektedir. Kitlesel işten atmalar aralıksız sürmekte, ücretler düşürülmekte, taşeronlaştırma yaygınlaştırılmakta, işçilerin üzerindeki iş yükü arttırılmaktadır. Emeğin bu şekilde hoyratça kullanımıyla meslek hastalıkları ve iş cinayetleri kabarmaya devam etmektedir. Bu ağır ve karanlık sömürü tablosunu değiştirmek için sert bir sınıf mücadelesi vermenin dışında da bir çıkış yolu gözükmemektedir. MYK, bu koşullara uygun bir kararlı mücadele ve örgütlenmenin öneminin altını çizmiştir.

2. Ne iyi ki işçiler, tüm fiziki ve siyasal engellere rağmen bu koşullarda, mücadele ve örgütlenme yönünde güçlü bir eğilim, yoğun ve yaygın bir hareketlilik göstermektedirler. Bu eğilim kendisini, birincisi güçlü bir sendikalaşma çabası olarak, ikincisi tek tek işyeri ve fabrikalarda hak mücadeleleri olarak, üçüncüsü de sendikal bürokrasiye karşı yoğun öfke biçiminde ortaya koymaktadır. Bu güçlü mücadele ve örgütlenme eğiliminin arkasında, pek çok etkenin yanında özellikle ağır sömürü koşullarının mücadeleden başka hiçbir yol bırakmaması ile Gezi sürecinin özel bir rol oynadığına inanan MYK, tartışmalarını bu eğilimin somut biçimleri üzerinden sürdürmüştür. Mevcut deneyimler ışığında devam eden tartışmaların sonuçları başlıklar halinde şöyledir:

a. Mevcut halde işçiler, dayanılmaz sömürü koşullarından kurtulmak için çareyi en başta sendikalaşmakta görmektedirler. 7 Kasım tarihinde noter şartının kalkarak sendika üyeliklerinin e-devlet üzerinden yapılacak olması sendikalaşma yönündeki bu isteği daha da büyütecektir. Dolayısıyla buradan çıkarılması gereken öncelikli sonuçlardan birisi bu isteği kucaklayabilmek, özellikle bu isteğin işçi sınıfının bilinç ve örgütlenme düzeyinde gerçek bir sıçramaya dönüşmesini sağlayacak tedbirler almaktır. Bu ise her şeyden önce, buna uygun bir konumlanma, olanakların bu bakışla değerlendirilmesi ve inisiyatifli davranmak anlamına gelmektedir.

b. Bu doğrultuda mesafe almak bakımından üstesinden gelinmesi gereken en önemli sorunlarından belki de ilki işbirlikçi Türk Metal çetesini etkisizleştirmektir. Zira bu çete şu sıralar sermaye tarafından her zamankinden de etkili bir biçimde kullanılmaktadır. Baskı ve yıldırma çabalarının yetersiz kaldığı hemen her durumda bu çete işin içerisine sokulmaktadır. Böylelikle büyük bedeller ödemeyi göze alarak harekete geçen işçiler bir de bu çeteyle boğuşmak zorunda kalmaktadırlar. Son zamanlarda yaşanan bir dizi örnekten de görüleceği üzere bu çeteye sert ve kararlı bir mücadele zorunlu bir hale gelmektedir. Bu mücadele hakkıyla verilmediği ölçüde noter şartının kaldırılmış olmasının işçi sınıfına bir yararı olmayacaktır.

c. Son dönemdeki Bosch, Arabus, Dinex gibi örneklerle de görüleceği üzere Türk Metal çetesinin bu biçimde kullanımı karşısında, sermaye ve onun işbirlikçi çeteleri karşısında Birleşik Metal Sendikası’na egemen yasalcılık ve icazetçilikle malül sendikacılık anlayışı iflas etmiştir. Mevcut şartlarda fiili-meşru mücadele anlayışı ve buna uygun bir sendikacılık pratiği gösterilemeden ne bu çeteyi yıkmak, ne de ayakta kalmak mümkün değildir. İşte bu düşüncelerle MYK, icazetçi yasalcı sendikal anlayışa karşı mücadeleyi daha etkili bir biçimde sürdürecektir.

d. Bu tabloda komite, platform, meclis gibi taban örgütlenmelerinin önemi artmaktadır. Sendikal bürokrasiyi aşmak, işbirlikçileri etkisizleştirmek, sendikaları mücadelenin araçları olarak etkin bir şekilde kullanabilmek ve aynı zamanda mücadele zeminleri olmak üzere, bu örgütlenmeleri daha büyük bir enerji ile gündeme getirmeliyiz. Diğer taraftan da Birliği de bir öncü işçi platformu olarak, metal işçilerinin birleşme zemini olarak kullanabilmeliyiz. MYK bu amaçla tüm birlik bileşenlerini bu zeminleri örgütlemek için daha etkin bir çaba içerisinde olmaya çağırmaktadır. Bu kapsamda ayrıca “Fabrikada, sendikada söz, yetki ve karar hakkı işçilere!” şiarını öne çıkaran bir faaliyet örgütlenecektir. Bürokrasiyi aşağıdan gelen bir inisiyatifle aşmak bakımından da, “geri çağırma”, “profesyonelliğin sınırlanması”, “en yüksek sendika yöneticisinin ücretinin ortalama işçi ücretini geçmemesi” gibi talepleri metal işçilerine maledecek bir çalışma yürütülecektir.

3. 2014-2016 MESS Grup TİS sürecinin resmen başlamasına aylar olmasına rağmen, aslında bu süreç önümüzdeki birkaç ay içerisinde üyelikler ve yetki süreciyle fiilen başlamış olacaktır. Esasen örgütlenme ve sürece hazırlanma anlamına gelecek bu süre boyunca taraflar kendi cephelerinden konumlarını sağlamlaştırmak, rakibini de zayıflatmak için hamleler geliştirecektir. MYK bu düşüncelerden hareketle şimdiden bu sürece Birlik cephesinden düşünsel ve pratik bir hazırlık içerisine girmek gerektiğinin altını çizmiştir. Birlik önümüzdeki toplantılarında önceki dönemin deneyimlerinden de hareketle somut bir planlama yapmayı önüne koymuştur.

4. Feniş direnişini selamlayan MYK, bu direnişin büyük değerinin altını çizerek, Feniş işçileriyle dayanışmayı yükseltmek için yapılabilecekler üzerinde durmuştur.

- Genel saldırılar

Sermaye, hükümet ve sendika ağalarının işbirliğiyle yıllardır gündemde olan kıdem tazminatının gaspında son aşamaya gelindiği görülmektedir. Sermaye ve onun soysuz uşakları bu kez amaçlarına ulaşabileceklerini sanıyorlar. Bunun için “taşeron işçileri de faydalanacak” gibi yalanlar ve “işverenlerle işçiler oturup anlaşsın” türü oyunlarla tezgahlar kurulmuş, Kumlu gibi yorulan atlar değiştirilerek sendikalarımızın başındaki hainlerle pazarlık masasına oturulmuştur. İşçi sınıfının bu tuzağa düşmesini beklemektedirler. Fakat bu o kadar kolay da değildir. Hükümet, sermaye ve uşakları meydanın boş olduğunu sanıyorlar, ama meydan boş değildir. İşçi sınıfı bu emek düşmanlarına izin vermeyecektir, vermemelidir.

MYK bu düşüncelerle tüm sınıf güçlerini kurulan tuzağı bozmaya, kıdem tazminatına dokunma cüretini gösterenlere karşı üretimden gelen gücün kullanımına varan eylemlerle karşı koymaya çağırmaktadır.

Bu çerçevede mücadele görevlerini başlıklar halinde şöyle ortaya koyabiliriz:

1. “Taşeron işçiler de yararlanacak” yalanıyla kıdem tazminatı hakkını budayarak onu bir bireysel sigorta haline dönüştürmek isteyenlere karşı mücadelemizi, “Taşeron çalışma yasaklansın!” talebi ve “Kıdem tazminatına dokunma!” tutumu ekseninde örmeliyiz. Böylelikle kıdem konusundaki her türlü pazarlığı reddetmeli, pazarlık masasına oturanları da hain olarak görmeli ve hesap sormalıyız.

2. Bu çerçevede yalanları açığa çıkaran ve gerçekleri anlatan etkili bir aydınlatma ve bilinçlendirme çalışması yürütmeliyiz. Bu amaçla çeşitli materyaller çıkarılabileceği gibi konuyla ilgili söyleşi ve forumlar örgütlenebilir.

3. Mücadeleyi büyütmek hedefiyle sendikalı-sendikasız fabrikalarda ve fabrikalar arasında yanyana gelişi sağlamak üzere mücadele komite ve platformları inşa etmeliyiz. Bu amaçla en yakınımızdaki fabrikalardan başlayarak işçi arkadaşlarımızla irtibata geçmeliyiz. Ayrıca konuyla ilgili örgütlenecek toplantıları bu yönde değerlendirmeliyiz.

4. Saldırıya karşı bulunduğumuz her yerde tepkiyi ortaya çıkarmalı ve sokağa çıkmalıyız.

5. Sendikalarımızı harekete geçirmek üzere aşağıdan yukarıya basınç uygulamalı, onları göreve çağırmalı, bu çapta bir hak gaspını durdurmak üzere genel grevi örgütlemeye zorlamalıyız.

MYK tüm Birlik bileşenlerini de bu görevlerin gereklerini yerine getirmek üzere düşünmeye ve davranmaya çağırmaktadır.

- Bülten

Toplantıda bültenin Ekim sayısının kısa süre içerisinde yayına hazırlamak üzere planlama yapılmıştır.

Metal İşçileri Birliği

Merkezi Yürütme Kurulu

2 Ekim 2013

 

 

 

 

MİB’den Dinex ve Birleşik Metal-İş açıklaması

 

Dinex’te Birleşik Metal-İş örgütlenmesi patron ve Türk Metal çetesinin saldırısıyla karşılaşmış, Birleşik Metal-İş yasal süreci bekleyerek içerdeki üyeliklerini kaybetmişti. Son olarak 28 Eylül günü fabrikadan iki vardiya işten atma tehdidi ile Türk Metal’in Ankara’daki oteline götürülmüş ve üyelik baskısı devam ettirilmişti. Türk Metal çetesi bu süreçte fabrika önünde nöbet tutarak Birleşik Metal-İş yöneticilerinin içeri girmesini de engellemişti.

Dinex’te yaşanan sürece dair Birleşik Metal-İş’in tutumuna ilişkin Metal İşçileri Birliği’nin açıklamasını sunuyoruz.

Dinex’te bir kez daha yasalcılık kaybettirdi...

Çerkezköy’de kurulu bulunan Dinex fabrikasında yaşananlarda olağanüstü bir şey yok. Metal işçisi sadece birkaç ay içerisinde Dinex gibi sayısız deneyim yaşadı. Birleşik Metal-İş’in bin bir zahmetle örgütlendiği fabrikalarda patronlar, Türk Metal silahını kullanıp metal işçisinin elini kolunu bağlıyorlar. İşten atılmalar, yıldırma operasyonları vb. ile Birleşik Metal-İş’i fabrikadan kovuyorlar. Dinex’te de bunlar yaşandı.

Ama Dinex’te olanlar da bir kez daha gösterdi ki, patronlar ve Türk Metal’in her defasında bu kavgadan başarıyla çıkmasının en önemli nedenlerinin başında Birleşik Metal-İş’e hakim icazetçi-yasalcı anlayış gelmektedir. Dinex’te bu anlayışın rolü bir kez daha net biçimde görülmüştür.

Dinex’te neler yaşandı?

Birleşik Metal-İş yakın zamanda yetkiyi aldığı bu fabrikaya giriş yapamıyor. Çünkü fabrikadaki işçilerin hemen tümünü üye yapıp bakanlığa yetki başvurusundan sonra, patron Türk Metal’i fabrikaya sokarak, baskı ve yıldırmayla işçilerin ezici bir bölümünü Türk Metal’e geçirdi. Kalanları da işten attırdı. İşte tüm bunlar olup bittikten sonra nihayet Birleşik Metal-İş’e yetki geldi ve Birleşik Metal-İş yönetimi de yetkili sendika belgesiyle ve işten atılan üyelerine de dayanarak fabrikaya yeniden girmeye çalışıyor. Fakat işte bu aşamada da patron ve Türk Metal işbirliği yaparak, dahası polisi de arkasına alarak Birleşik Metal-İş’i fabrikaya sokmuyor. Yasaları çiğneyerek fiili engellemede bulunuyorlar, bunu yaparken de içeride fiili çoğunluk Türk Metal’de argümanına dayanıyorlar. Nitekim geçtiğimiz günlerde bu amaçla yapılan girişim bu işbirliği ile ve böylelikle engellendi.

Asıl sorun yasalcılık!

Elbette burada Türk Metal çetesi metal işçisi için tanıdık bir kirli işbirliğinin içerisindedir. Fakat öte yandan Türk Metal ve patronun gücünün büyük ölçüde Birleşik Metal-İş’in yasalcılığından ileri geldiğini de kabul etmek gerekir. Öyle ki bugün yetki belgesine dayanarak fabrikaya girmeye çalışan Birleşik Metal-İş, patron ve Türk Metal harekete geçtiğinde hiçbir şey yapmamış-yapamamıştır. Bu gerici saldırıya karşı barikat kurmak yerine, “nasıl olsa çoğunluk bizde yetki de bize çıkacak” anlayışıyla suskun kalınmış, izlemekle yetinilmiştir. Sonuç da böylelikle bir kez daha ağır bir faturaya dönüşmüştür.

Patron-Türk Metal barikatını yıkmak için yasalcılığı aşmalıyız!

İşte bunun için metal işçisi eğer örgütlenecek ve Türk Metal tuzağına düşmekten kurtulacaksa bu ancak kendi içerisindeki yasalcı-beklemeci anlayışın sendika üzerindeki egemenliğine son vermekle mümkündür. Aksi halde daha çok Boschlar, Arobuslar, Dinexler yaşanacak... Metal işçisi bin bir zahmetle kazandıklarını kolaylıkla kaybetmeye devam edecek.

Metal İşçileri Birliği

30 Eylül 2013

 
§