13 Aralık 2013
Sayı: KB 2013/48

“Çözüm süreci” ve Öcalan’ın Gever açıklaması..
Erbil’deki hesap Bağdat’tan döndü!
Ecel korkusu pervasızlaştırıyor!
Hak ve özgürlükler mücadele ile kazanılır!
“Yargılanan değil, yargılayan olacaklar!”
Maraş Katliamı’nı unutmadık, unutturmayacağız!
‘Kızılelma’ ve Alevi gerçekleri
Kazanmak için bir adım ileri!
Asgari ücret görüşmeleri başladı
Sefalet ücretine hayır!
Saldırı paketi, güç dengeleri ve sendikal hareket...
“İşçi sınıfı kazanılmış hakları konusunda ortaya bir irade koydu!”
Grev, soluklu bir mücadelenin parçası olarak değerlendirilmelidir
Köksüz bir yazarın kök arayışı - 2 K.Toprak
Mandela; düzene karşı direnişten düzenle uzlaşmaya...
ABD yönetimi ‘yeni bütçe krizi’ telaşında
Bölgede yeni durum ve İran
Savaşlarda kadına yönelik şiddet tırmanıyor
Kadın cinayetleri hız kesmiyor
Direneceğiz! Örgütleneceğiz!
İÜ’de gençlik, polisin keyfini kaçırıyor
Gençlik hareketi ve örgütlenme ihtiyacı
Gezi tutsaklarıyla dayanışmayı yükseltelim
Büyük zindan direnişinin 13. yıldönümü
“Bedel ödeteceğimiz günler çok uzakta değil”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hak ve özgürlükler
mücadele ile kazanılır!

 

10 Aralık 1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ilan edilen “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”nin ardında, Nazi faşizminin eşine az rastlanır dehşeti durmaktaydı. Faşizmi yenilgiye uğratan Sovyet ve her ulustan Avrupa halklarının bu büyük zaferi, emperyalist-kapitalist dünya düzeni tarafından görmezden gelinemezdi.

10-17 Aralık tarihleri arasında ne kadar “demokrat ve insan haklarına saygılı” olduklarını güzel demeçlere konu ettiler. “İnsanların; özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğdukları, akıl ve vicdanla donatılmış olmaları nedeniyle bir “değer” taşıdıkları, bundan dolayı da belirli şekilde muamele görmeleri gerektiği” ile gerekçelendirilmekteydi bu bildirge. Gerçekte ise bu belge, Nazi faşizminin maskesini kuşanan bu uygar devletlerin dünya halklarına kan kusturan vahşetini perdelemekten başka bir anlam ifade etmiyordu. Tıpkı bugünlerde de örneklerini çokça gördüğümüz gibi.

Bu bildirgenin imzacılarından Türkiye’de ise elbette hak ve özgürlükler de ancak kâğıt üzerinde kalabilirdi. Tarihinin tüm evrelerinde ise terör, bizzat devletin ilk başvurduğu yöntemdi. AKP’de kuşkusuz kendinden öncekilerin tecrübesiyle davranacaktı.

2013: Baskıların tırmandığı bir yıl

Her yıl bildirgenin yıl dönümü vesilesiyle insan hakları kurumları tarafından kapsamlı açıklamalar yapılır. Artık Haziran Direnişi vesilesiyle devletin maskesinin düşmüş olması gerçeği bu raporların daha kolay anlaşılmasını sağlayacaktır. Bu verilere göre insan hak ve özgürlüklerine devletin 2013 yılındaki yaklaşımı şöyledir;

*2013 yılında hastalık veya “intihar” sonucu cezaevlerinde en az 25 kişi yaşamını yitirdi.

*Yargısız infaz sonucu yaşamını yitirenlerin sayısı ise en az 33’tür. AKP iktidarı boyunca yargısız infaz/rastgele ateş veya dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle öldürülenlerin toplam sayısı 456’dır.

*Her ne kadar Erdoğan faili meçhul cinayetlerini sonlandırdıklarını iddia etse de bu yıl da faili meçhul cinayetlerde 7 kişi yaşamını yitirdi.

*Temel bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşlerine yapılan müdahalelerin doğrudan veya dolaylı sonucu olarak bu yıl 9 kişi hayatını kaybetmiştir.

*Milli Savunma Bakanı’nın bir soru önergesine verdiği yanıta göre bu yılın ilk on ayında 52 şüpheli asker ölümü gerçekleşti. Böylece AKP döneminde yaşanan şüpheli asker ölümü sayısı 1036’ya çıkmıştır!

*Suriye politikasının bir sonucu olarak Reyhanlı, Cilvegözü, Ceylanpınar başta olmak üzere sınır hattında yaşanan patlamalar veya Suriye’deki çatışmalardan seken kurşunlar neticesinde bu yıl 71 kişi hayatını kaybetmiş, 219 kişi de yaralanmıştır.

*28 Aralık 2011 yılında Roboski’de 34 Kürt uçaklardan atılan bombalarla katledildi. Devlet çoğu 18 yaşından küçük bu insanların ailelerinin adalet arayışlarını ise kendilerine çok görmektedir. Katledenler değil köylüler yargılanmaktadır.

*AKP’nin Ottowa Sözleşmesi uyarınca 2014’e kadar tamamen temizlemeyi taahhüt ettiği, ancak bu konuda kayda değer bir yol almadığı kara mayınları da can almaya devam etti. Bu yıl 7 ölüm ve 18 yaralanma kara mayınlarından kaynaklanmıştır.

*Örgütlenme faaliyetleri nedeniyle 2013 yılında 1280 kişi gözaltına alınmış, bunların 445’i tutuklanmıştır. Yine önemli bir kısmı KCK davaları olmak üzere 1288 kişi toplam 2502 yıl 11 ay 15 gün hapis cezası almıştır.

*2013 yılında eylemlere müdahaleler sonucu gözaltına alınan 6447 kişiden 217’si tutuklanmıştır. Toplantı ve gösterilere müdahaleler sonucu doğrudan veya dolaylı olarak ölenlerin sayısı 9’dur. 3097 kişi ise yaralanmıştır. 52 kişi 184 yıl 6 ay 12 gün hapis cezası almıştır.

*AKP iktidara geldiğinde 59 bin 429 olan tutuklu/hükümlü sayısı Ekim 2013 tarihi itibariyle 140 bin 716’dır. Ağır hapishane koşullarından çocuklar da muaf değildir. Zira 1878 çocuk halen zindanlarda bulunmaktadır. Hasta tutuklu-hükümlülerin tahliyesi için TBMM’ye sunulan teklifin görüşülmesi AKP çoğunluğu tarafından reddedilmiştir. Oysa halen 526 tutuklu-hükümlünün ciddi sağlık sorunları bulunmakta ve bunlar içinde kendi kişisel bakımını dahi sağlayamayacak durumda olanlar vardır.

*Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri 2013 yılında hız kaybetmeden devam etmiştir. Bianet’in verilerine göre 11 ay içinde 191 kadın öldürülmüştür.

*İş cinayetlerinde de Türkiye yine birinciliği kimseye bırakmamıştır. 1145 işçi, tedbirsizlik sonucu yaşanan kazalarda hayatlarını kaybetmiştir.

*Türk Tabipler Birliği verilerine göre Haziran Direnişi süresince 8163 kişi yaralanarak veya kimyasal gazdan etkilenerek hastanelere/gönüllü revirlere başvurmuştur. Polis terörü sonucu 7 kişi katledilmiştir.

*Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre Bayburt hariç 80 ilde Gezi Parkı eylemlerine destek amaçlı düzenlenen 4 bin 900 eyleme toplam 3 milyon 545 bin kişi katılmış, gözaltına alınan 5 bin 300 kişiden 185’i tutuklanmıştır.

*Şu ana kadar hazırlanan toplam 30 iddianamede 1204 kişinin “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet ettikleri” ve “görevini yaptırmamak için görevli polis memuruna direndikleri” gerekçesiyle yargılanması talep edilmiştir.

*Devletin Kürt ulusunun haklı talepleri karşısında nasıl bir açılım peşinde olduğu son olarak Gever’de katledilen 3 kişi ile de açıkça görülmektedir.

*Alevi emekçilerinin yaşadıkları 2013 yılında da değişmemiştir.

*Sermaye devleti, terörünü uygulattığı tetikçilerini yedirtmemeye dün olduğu gibi bu yılda devam etmiştir.

Bu rakamlar tüm eksikliğine rağmen sömürüye dayalı olan bu kapitalist düzenin hak ve özgürlüklerden ne anladığını göstermektedir. Sadece yaşadığımız ülkeye mahsus olmadığı gibi bu saldırılar AKP hükümetinin icraatlarıyla da sınırlı değildir.

 
§