17 Ocak 2014
Sayi: KB 2014/03

Gericilerin iktidar dalaşı kızışıyor…
Düşmanlarımızın davası için değil kendi davamız için dövüşeceğiz!
Sınıfın devrimci baharına yürüyoruz!
Beyzbol sopası AKP şeflerini hizaya getirdi
Eğitimde 10 yılın sahte bilançosu!
11 Ocak mitingi üzerine...
Emekçiler yolsuzluk düzenine karşı yürüdü
Daha fazla Ontex, Greif, Feniş... - D.Umut
Aloğlu’nun yalanları Feniş gerçeklerinin üzerini örtemeyecek!
Feniş işçileri Hak-İş’i çözüme zorluyor!
Taşeronluk köleliğine son vermek için mücadeleye!
Karayolları işçileri kadro için eylemde!
Punto işçilerinden coşkulu yürüyüş!
Bosch’ta Türk Metal düzenbazlığı...
“Tüm insanları şifreleme silahlarını kuşanmaya davet ediyoruz!”
“Beyrut Kasabı” hesap vermeden öldü!
Lavrov-Kerry-Brahimi görüşmesi…
Mısır’da anayasa referandumu…
Hamburg’da kavga yeni başlıyor!
Berlin’de on binler Karl ve Rosa’nın mezarı başındaydı…
Yeşil / Sosyal demokrat hükümetin saldırıları boşa çıkartılacak!
Bu daha başlangıç...
Mücadele tarihimizden bir sayfa: Tariş Direnişi
“Birlikte üretmek ve paylaşmak için...”
Devlet çocuk evlerinde taciz ve fuhuş!
Roboski’de ailelere saldırı!
Devrimci tutsaklardan mesajlar...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Aloğlu’nun yalanları Feniş gerçeklerinin
üzerini örtemeyecek!

 

Üç aylık maaşlarını ve tazminatlarını gasp ederek Feniş işçilerinin işine son veren patron Sedat Aloğlu, 12 Ocak tarihinde Radikal gazetesinden Jale Özgentürk’e röportaj verdi. Gazetelerin magazin sayfalarında boy gösteren Aloğlu, bu sefer de Feniş’te yaşananlar üzerine konuşmuş, kendini “veren patron” ilan etmeye çalışmıştır.

Direnişin dört ayında susan Aloğlu, neden bugün konuşma gereği duymuştur? Aloğlu konuşma ihtiyacı duymuştur, kendini de sürecin mağduru gibi göstermeye çalışmaktadır, çünkü yaşadığı rahatsızlığın boyutu artmıştır. 4 ayı aşkın bir süredir Feniş işçileri kararlı olduklarını gösterdiler. Aloğlu bağlantılarını kullanıp oyalamanın her türlü yolunu denedi. Direnişteki Feniş işçileri başından beri dedikleri gibi her yeri Feniş’in direniş alanına çevirerek seslerinin duyulmasını sağladılar. Ama açıkça görüldü ki gününü gün ettiği evinin önüne gidilmesi, yaşam alanına girilmesi rahatını gerçek anlamıyla bozdu. Sessizliğinin bir nedeni de kendi gibilerin duymasını engellemekti. İşçiler kapısına dayanınca çıkıp herşeyi çarpıtan açıklamalar yapmak zorunda kaldı. Ama Aloğlu’nun söylediği sözler gerçeklerin üzerini örtemeyecektir. Feniş’te yaşanan hak gaspına sessiz kalınmadı ve kazanana kadar da mücadelenin sesi yükseltilmeye devam edilecek. Bugüne kadar ne yapıldıysa direnişteki öncü işçilerin kararlılığı ve iradesi ile yapıldı. Bugüne kadar olduğu gibi direnişin iradesinin ve kararlılığının güçlenmesi için her türlü çabayı omuzlamaya devam edeceğiz. Direnişteki Feniş işçileri ve başından beri direnişin sesini yaymaya çalışan biz sınıf devrimcileri yaşananları tüm gerçekliğiyle her yerde anlatacağız ve sınıf dayanışmasını yükselteceğiz.

Sedat Aloğlu, “demokratlık” maskesi altında
bir sömürücüdür!

Röportajına patronların hangi kuruluşlarında yer aldığını anlatan cümleleri Aloğlu’nun kendi sınıfıyla ne kadar örgütlü davrandığını ve sınıfının çıkarları için ne kadar sorumluluk aldığını gösteriyor. Ve bundan sonra da başlıyor demokratlığından dem vurmaya. Kürt sorunu gibi bir sorunda ne gibi çözüm projeleri ürettiğini anlatıyor. Sömürüde Türk-Kürt ayrımı yapmayan Aloğlu, demokratlık maskesinin arkasına saklanmaya çalışan biridir!

Sedat Aloğlu, krizin faturasını işçilere ödeten
patronlardan biridir!

Aloğlu’nun anlattığı hikayeye bakılırsa yıllardır ekonomik sorun yaşıyormuş! 2001 ve 2008 krizleri kendisini çok etkilemiş. 2001 yılından beri Aloğlu’nun yaşadığı hayata bakalım, sırf magazin sayfalarına yansıyanlar bile paraları nasıl rahatça harcayabildiğinin kanıtıdır. Bir de Feniş işçilerinin yaşadığı sıkıntılara, her geçen gün daha bir girdikleri darboğaza bakalım. Feniş işçileri yıllardır maaşlarını düzensiz alıyorlardı ve bir aylık maaşları hep içeride kalıyordu. Kuşku yok ki bu parayı Aloğlu işletiyor. Geç verdiği yetmiyormuş gibi bir de parça parça veriyordu. Patronlar krizlerden zarar almadan veya az zararla çıkabilmek için her zaman sömürüyü arttırırlar. İşçilerin bir kısmını işten çıkartıp kalanlarını daha uzun saatlere çalıştırırlar. Ve buna benzer birçok yöntem kullanırlar. Eğer örgütlü değilse kriz dönemlerinin kaybedeni hep işçiler olurlar. 2001 yılından beri Feniş’te yaşananlara bakıldığında görülmektedir ki “mağdurum” diyen Aloğlu da işçilerin üzerinden krizi atlatmaya çalışan patronlardan biridir!

Aloğlu, sorunu çözen değil
sorundan kendine pay çıkarmaya çalışandır!

Tüm yaşananların ardından inandıracak birilerini bulabilecekmiş gibi işçilerin yaşadığı sorunu çözmek için çabaladığını iddia ediyor. Sözde işçilerin alacak sorununun çözülmesi için bakanlıklarla görüşüp çözüm üretmeye çalışıyormuş. Başından beri Aloğlu’nun tek çabası kendi açısından sorunu çözmeye dönüktür. Bankadaki borçlarını düzenlemeye veya devletten teşvik almaya çabalayan Aloğlu’nun kendinden gayri bir derdi yoktur. 638 kişinin yaşadığı sıkıntıları, Feniş’te başlayan direnişi arkasına alarak kendini mağdur gösterme ve bu işten kârlı çıkma derdindedir. Her durumda olduğu gibi bu durumdan da kendine pay çıkarmaya çalışan, Feniş işçilerinin yaşadığı sorunun kaynağı Aloğlu’dur!

Sedat Aloğlu, hırsız ve katildir!

Sedat Aloğlu, röportajında hep veren patron olduğunu iddia etmiştir. 638 çalışanı haklarını vermeden işsiz bırakan kendisi değilmiş gibi “iyi patron”u oynuyor. Yaptıkları ortadadır; 638 çalışanının haklarını vermeden işsiz bırakmıştır ve 3 bine yakın insanı hiç düşünmeden sefalete sürüklemiştir. Haklarını vermediği ve işsiz bıraktığı işçileri güvencesiz çalışma koşullarına itmiştir. Ve Nizamettin Önelge inşaattan düşerek yaşamını yitirmiştir. Aloğlu’nun hırsız ve katil olduğunun üzerini artık hiçbir şey örtemez. Bizler tüm patronları tanıdığımız gibi, “iyi patron” diye bir tanımlama olamayacağını bildiğimiz gibi, yıllardır Feniş işçilerinin yaşadıklarından ve direniş sürecinden Aloğlu’nu da yakından tanıyor ve biliyoruz. Aloğlu hem hırsızdır hem de katildir!

Sedat Aloğlu yalancıdır!

Feniş Alüminyum’da yıllardır yaşananların üzerinden atlanıyor ve her şeyin sorumlusu Gezi Direnişi ilan ediliyor. Tam “sorunlarını çözeceği” bir anlaşma yapacakmış ki Gezi Direnişi patlak vermiş! Anlaşmanın günü de 31 Mayıs Cuma imiş. Yalanları burada da kalmıyor ve ekliyor işçilerin mücadele etmesiyle birlikte yükselttikleri “Her yer Feniş, her yer direniş!” sloganı kapıların yüzüne kapanmasına neden olmuş. Anlaşmanın imza gününün 31 Mayıs olduğu söyleniyor. Gezi Direnişi’nin patlaması 31 Mayıs gecesi itibariyle gerçekleşti, yani 1 Haziran Cumartesi’ne tekabül ediyor. İmzalanacak anlaşmanın çoktan imzalanmış olması gerekiyordu. Baştan beri söylediği her şeyde olduğu gibi bu söyledikleri de yalandır. Aloğlu, yalanla dolanla, yolsuzlukla işlerini döndüren her patron gibi iflah olmaz bir yalancıdır!

Aloğlu, sendika bürokratlarını besleyerek
susturan bir patrondur!

Aloğlu’nun onca söyledikleri arasında söylediği tek gerçeği bulmak zor değil. Aloğlu, sendikanın Ankara’daki merkezi ile görüştüğünü ve sendikanın işçilerin eylemini desteklemediğini ifade ediyor. Direnişin ilk gününden beri kaçan, işçilerin “biz geliyoruz” demesinden korkmadıkça direniş alanına teşrif etmeyen sendika bürokrasisi ile karşı karşıyayız. İşçilerin ihtiyaçlarını karşılamayan bürokratlar, direnişin sürmesini engellemek için çaba harcıyorlar. Direniş sürecinde işçilerin ihtiyacını karşılayacak paranın ödenmesinden özellikle kaçınılmaktadır. Direnişin erimesi ve direnişin bitmesi için akbaba gibi beklenilmektedir. Sendika bürokratları ile patron arasındaki ilişki, yaşanılan her süreçte işçilerin aleyhine uzlaşılardan anlaşılmaktaydı. İşçilerin her türlü mücadelesinin önüne geçmek isteyen ve çalışma koşullarına işçilerin biat etmesini isteyen her patron gibi Aloğlu da koltuklarını kaybetmemenin derdinde olan bürokrat sendikacıları besleyerek susturan bir patrondur!

Gebze BDSP

15 Ocak 2014

 
§