21 Mart 2014
Sayi: KB 2014/12

Düzenin krizine devrimci yanıt
Greif işçileri saldırılara karşı saldırıyla yanıt verdi
DİSK’in seçim taktiği ve örgütlenme seferberliği üzerine
Düzenin korkusunu büyütmek için!
Düzenin seçim oyununu bozalım!
Sömürü ve kölelik düzenine oy ve onay vermiyoruz!
Devrimci sınıf çalışmalarından...
Gençlik 16 Mart’ı unutturmadı
Liseliler Berkin’in sapanını devraldı!
Halepçe katliamını
protesto eylemleri
İllerde KESK eylemleri
“Hakları kazanmanın yolu direniş!”
Bosch’un ikinci yılında çıkarılacak en büyük ders...
DİSK Greif’tir! DİSK’in fiili-meşru mücadele değerlerine işçiler sahip çıkmalıdır!
Greif işçileri göreve çağırıyor!
Ya Greif işçisi kazanacak her yer Greif olacak ya da...
İhanetin ve işbirlikçiliğin belgesi!
DİSK/Tekstil’de inisiyatif Greif işçilerinde!
Tekel’den Greif’e direniş sürüyor,
sendikal bürokrasi ise engelliyor!
Greif direniş günlüğü
Çanakkale, sosyal şovenizm ve enternasyonalizm - M. Yılmaz
Suriye krizi 4. yılında… - M. Dağlı
Batılı emperyalistlerde “Kırım hezeyanı”
Gezi’den Greif’e Greif’ten 1 Mayıs’a...
Çocuklar alacak dünyayı ellerimizden!*
30 Mart'ta seçiminiz Kızıldere olsun!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çocuklar alacak dünyayı ellerimizden!*

 

Dünyayı verelim çocuklara, hiç değilse bir günlüğüne, 
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar. 
Oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında. 
dünyayı çocuklara verelim. 
kocaman bir elma gibi verelim, sıcacık bir ekmek somunu gibi 
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar.”

Bir günlüğüne doyar mı çocuklar gülmeye, sevmeye, yemeğe? Savaşların, kıtlıkların, kıyımların ortasında, yüzlerinde tarifi olmayan acıların çizgileriyle gülebilirler mi gerçekten bir günlüğüne de olsa? Simsiyah bir gökyüzünü bir uçtan bir uca, özgürlüğün soluksuz maviliğiyle delen bir uçurtmanın kanadına takılıp yarabilirler mi karanlığın ölüm saçan dehşetini? Yoksa bir oyunun masumiyetine dalıp sessiz-sedasız göçüverirler mi? Biz onlara sıcacık bir somun gibi dünyayı versek, ekmek almaya giderken ölürler mi? Ya da allı pullu balonlar versek, yaklaşınca kan kokan metallere ellerini değerler mi?

O halde dünyayı verelim çocuklara. Ama yalnızca bir günlüğüne değil. Ekmeğin hep sıcacık olduğu, balonların da patlayınca öldürmediği bir dünyayı… Farisler’in, Uğurlar’ın, Berkinler’in ölmediği, doyasıya yaşayıp sevebildiği ve daha ağlamayı öğrenmeden gülebildiği bir dünyayı…

Erken büyüyor çocuklarımız… Ve erken ölüyorlar…

Biz böyle bir dünyanın savaşını verirken, çocuklarımız da erken büyüyor. Evlerini başlarına yıkanlara, topraklarına her gün bombalar yağdıranlara, onları anasız-babasız, evsiz, aşksız koyanlara, daha çocuk yaşta bileniyorlar. Yürekleri de tıpkı yüzleri gibi erkenden kuşanıyor öfkenin harcını. Ve en öne atılıyorlar, oyun belledikleri için değil, kansız, kirsiz, yalansız oyunlar oynayabilmek için tanklara karşı taş oluyor yürekleri.

Faris’in elinde bayraklaşıyor önce, ölüm kokan metallerin korkusunu ancak böyle yenebiliyor. Filistin’de bir bombanın ucuna takılıp gelen soğukluk Faris’in küçücük ellerine sığan yüreğinin sıcağıyla tuz-buz oluyor. Sonra binlerce ‘çocuk general’ izliyor Faris’in yolunu. Ne yaptığını çok iyi bilen, yaşamlarına kastedenleri masumiyet silahıyla yenen binlerce “çocuk general”, “büyük” cellatların kâbusunu büyütüyor.

Ortadoğu’dan esen bir rüzgâr gibi yayılıyor tüm dünyaya çocuk çığlıkları. Kürdistan’da türküleşiyor, devleşiyor, direnişin en önünde simgeleşiyor. Esmer yüzlü, çıplak ayaklı, yürekleri yiğit Kürt çocukları onları bağlamak isteyen tutsaklık zincirlerini hiçe sayıp kirli ve haksız savaşa başkaldırıyor. Bu yüzden çocuk yaşına bakmadan, 12 yaşına 13 kurşun reva görüyor gözü dönmüş caniler. Bu yüzden patlıyor havan topları bir dağ “Ceylan’ının” körpe bedeninin üzerinde. Bu yüzden her ananın bağrı yanık oluyor Kürdistan dağlarında, dudaklarından dökülüyor “Lori, lori…” feryatları…

Aynı ses bu yakadan da duyuluyor: “Oğul, oğul…”

Bir ölümün yükünü daha taşıyor kara bulutlar, sonra adeta yas tutar gibi susuyorlar. Kalleş bir griliğin ortasında düşüyor kaldırıma bir çocuğun bedeni. Üç mevsim direniyor, adı Berkin oluyor. Türkiye’de Berkin, Yunanistan’da Alexis, Kürdistan’da Uğur, Filistin’de Faris… İsimleri değişiyor ama altı kıtada da çocuk kalıyor adları. Hiç büyümüyorlar. Ve dünyanın neresinde olursa olsun, ölümü haksız, direnişi görkemli kılıyorlar.

“Genç iken ölene ölüm zor iştir…”

İnsan doğar, büyür, yaşar ve ölür… “Doğanın kanunu”dur çünkü bu. Ancak bu diyalektik zincir, tarihin her döneminde ve her coğrafyada aynı istikrarla sürüp gitmiyor. Birileri, bir yerlerde kırıyor bu zincirin halkalarını. Kimileri daha doğarken ölüyor. Ya da bir başkaları büyümeye çalışırken… Doğanın bu “doğal” işleyişine müdahale ediliyor. Ölüm tek başına ecel olmuyor/olamıyor, ya da bilimsel bir yolla açıklanamıyor.

Daha toprağa tutunamadan kökleri, boyunları kırılıyor fidanların. Ne kadar sarılsalar da inatla köklerine, tüm güzellikleri biçen bir paletin altında eziliveriyorlar. Her ölüm erken olsa da, çocuk adı ölümle anılınca göz pınarlarında çırpınıyor sabır. Ama gözyaşı dökülemiyor bir türlü. Çünkü hınçla doluyor yürekler, çığlıklar düğüm düğüm olup tıkanır boğazlara. Bir yerden patlarsa öfke, işte ancak o zaman akıtıyor zehrini damar damar… Hesap soruyor… Bu acı hiçbir teselliyi kabul etmiyor.

Bir çocuğun 16 kilo kalan bedeni titretir mi zalimlerin yüreğini? Titretmez! 14 yaşa hedef alıp ateş açanların yüreği kabuk bağlamıştır çünkü. Adı aylarca umudun adı olan bir çocuk, ancak bizim “Uyan artık!” diyen yüreklerimizin gülebilen yanıydı. Artık, “Uyan Berkin” diyemesek de onun 16 kilo kalan bedeni direncin ve kavganın tutunacağı incecik ama sapasağlam bir daldır şimdi. Ve Berkin gibi çocuklar gelecek dünyaya, eğer biz tutunamazsak direncin ve kavganın dalına, Berkin gibi çocuklar ölmeye devam edecek. Irak’ta, Filistin’de, Afrika’da, Kürdistan’da, Anadolu’da ve dünyanın dört bir tarafında “devlet” derslerinde en arka sıradan ayağa kalkan çocukların seslerine kulak vermezsek sınıfta kalmaya ve “devlet” derslerinde öldürülen çocukların katline tanık olmaya devam edeceğiz.

*Nazım Hikmet, Dünyayı Verelim Çocuklara

Z. Eylül

 
§