20 Haziran 2014
Sayi: KB 2014/25

IŞİD ve kapitalist/emperyalist gericilik
İşçi eylemleri
uykularını kaçırıyor!
Maden işçisinin karnı AKP’nin yalanlarına tok!
Çelik, Kürtler’in Irak’ta ayrılma hakkı olduğunu söyledi
Temeli bozuk olanların ‘çatı’ arayışı
Sömürü “kader” değil
İbrahim’i binlerce kişi uğurladı
Kaybolan eylemcinin cenazesi bulundu
AKP özelleştirmeyle beslenmeye devam ediyor
Soma’da maden işçilerinin eylemleri sürüyor

Yatağan işçileri
yol kapatarak uyardı!

Türk-İş’ten özelleştirmelere karşı eylemler

“Sonuna kadar direnmeye devam edeceğiz!”

DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi üzerine
Greif işgali DİSK’in içerisindeki Türk-İş’i ortaya çıkardı
“İşçinin taşerona isyanı: Greif direnişi dersleri”
Derby’den Greif’e:
İşgal, grev, direniş!
BDSP’den coşkulu
15-16 Haziran yürüyüşü!
Savaş ve devrim diyalektiği - A. Eren
“Devrimci Gençlik Birliği’nin temellerini inşa etmek için...”
Kamp hazırlıkları sürüyor!
Ankara DLB’den
coşkulu etkinlik!
Çocuk istismarı- 3
Açlık Kralı mısın, açlık oyunlarında mısın? - T. Kor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

"Sonuna kadar direnmeye
devam edeceğiz!"

 

M&T Reklam işçileriyle direnişin 35. gününde (18 Haziran) örgütlenme süreci hakkında görüştük. Direnişlerinde bir ayı geride bırakan M&T Reklam işçileri, fabrikadaki çalışma koşullarını anlattılar.

- Merhaba, örgütlenme süreciniz nasıl başladı, anlatabilir misiniz?

- Erkan Emanet: Biz burada çok kötü koşullarda çalıştığımız için bir çare arıyorduk. Çarenin de sendika olduğunu düşünerek böyle bir yola başvurduk. Muvaffak oluruz ya da olamayız, o kadarını bilemem ama biz bir kere bu yola baş koyduk. Sonuna kadar da direnmeye devam edeceğiz.

Ben burada enjeksiyon bölümünde vardiya amiriydim. Çok kötü koşullarda çalışıyoruz. İşçi sağlığı ve güvenliği önlemleri yok. Maaşlar çok düşük, asgari ücretin biraz üstünde. Zamlar %4-7 arasında belirleniyor. Sosyal hak yok.

Çalışanların yarısı kadın işçi. 2 sene öncesinde 350 kişi çalışıyordu, şimdi yaklaşık 170 kişi çalışıyor. Burada iş yetişmeyince kadınlar zorunlu mesailere kalıyorlar. Kadınların sabahladığı, eve 2 gün sonra gittiği oldu. Verdikleri fazla mesai ücreti de 50-60 saate 100 lira kadar. Sormazlar, kimseye sorulmuyor. Amirler “mesaiye kalacaksınız” derse herkes kalıyor.

Biz herşeyi göze alarak yola çıktık. Patron fabrikayı kapatmakla tehdit ediyor. Üretimi dışarıya kaydırıyor. Bu fabrikayı kapatmayacak ama insanları korkutup bu süreci atlatmanın peşinde.

- Ulaş İleri: Bizim daha önce de sendikalaşma girişimimiz olmuştu. Bir defasında gittiğimiz sendika satmıştı. İkinci sendikalaşma girişimimizde ise patron işçilere belli bir ücret vererek caydırma yoluna gitti. Bunda başarılı da oldu. Bu sene eski işçiler -bende 7 senelik işçiyim- bazı şeylerin değişmesi gerektiğini düşünüyorduk. Artık bıçak kemiğe dayanmıştı. Fabrika devamlı büyüyor, patron kazanıyor, yurtdışındaki işleri açılıyor, yeni fabrika, şube açıyor-kuruyor… Fakat vaat ettikleri hiçbir zaman gerçekleşmiyor. Yıl sonunda yine %5 zam veriliyor. Devletin verdiğinin dahi altında kalıyor. Bunu düzeltip devletin verdiğiyle eşitliyorlar. Yani devletin verdiği asgari ücretin dahi altında çalıştığımız oluyor.

- Mehmet Özkan: Mesela devlet %11 zam belirledi. Burada % 5-8 verdiği oldu. Burada bazı arkadaşlar bunu bilmiyor. Adam işçiden üç kuruş daha nasıl çalarım hesabı yapıyor. Yılbaşı geldiğinde bize boş kağıtlara imza attırıyorlar. Sorduk adama “ne bunlar” diye, “sizin iyiliğiniz için” diyorlar. Hiç iyilik görmedik ki bunlardan, ben güvenmediğimi söyledim. Şok olup, dona kaldılar.

- Sibel Aykın: Biz sendikalaşma çalışmasını devam ettirirken patron, yılbaşında aylık ücretlendirmeden saat ücretlendirmesine geçmek istedi. Arkadaşlarımız bunu kabul etmedi. Bazı arkadaşlarımız kabul etti. Saat ücreti uygulamasını bordolarda gördük. Bize bordoları imzalatmaya çalıştılar bunu da kabul etmedik, imzalamadık. Bu durum sendikaya üye olmayan arkadaşlarımızı da hareketlendirdi. Süreç bu olaydan sonra hızlandı. Örgütlenme çalışması yürütenlere daha çok destek gelmeye başladı, istenilen üye sayısına ulaştık.

- Ulaş İleri: Patron cumartesimizi elimizden aldı. Zorunlu çalışma günü olarak önümüze sundu. Cumartesileri artık bedava çalışıyoruz. Mavi yaka, beyaz yaka diye servislerde bir ayrım yaptı. Ben 4 ay boyunca servis kullanmadım. Evimin önünden servis geçmesine rağmen beni 40 dakika yürümeye mahkum etti. Ben de yürümedim cebimden para vererek minibüsle başka araçlarla geldim işe. Beyaz yakalar burada çok yoruluyormuş, onlara bazı ayrıcalıklar getireceklermiş. Bunları söylediler bize.

Beyaz yakalılar burada her zaman istediğini aldı. Biz mavi yakalılar istediğimizi hiç alamadık. Burada beyaz yakalılardan biri mesaiye kaldığında özel araçla evlerine bırakıldılar. Ama biz gece 24.00’e 01.00’e kadar mesaiye kaldığımız zaman kendi başımızın çaresine baktık. Servis getirmedikleri, servisi 2-2,5 saat dolaştırdıkları zaman oldu. Yemek yemediğimiz zaman oldu. Öğle yemeğini akşam tekrar vermeye çalıştılar. Çay molamızı kaldırdılar. Haklarımızı bir bir elimizden almaya başladılar. Raporlu olduğumuz zaman ücretimizden kesmeye başladılar.

- Erkan Emanet: Kısacası sömürücülüğün tamamı var burada.

- Mehmet Özkan: Zaten işçiyi nasıl sömürürüm ona bakıyor adamlar. Başka birşey düşündükleri yok. Yılbaşlarında otellerde kutlama yaparlar. Yönetim ayrı işçiler ayrı yerde durur. Kendilerine en kaliteli içkiler getirirler. İşçilere ise en kalitesizlerinden. Her türlü ahlaksızlık bunlarda var. İşçilerle alay ederler bu kutlamalarda. Bunları görüp de hala üye olmayan 20-25 kişi var. Ben onlara “boynu bükükler” diyorum. Önümüzden geçerken boyunlarını büküp de geçiyorlar.

Sohbete bir soruyla başladık fakat her şeyi konuştuk. Öfkeliydiler, kararlıydılar ve direnişçiydiler. Her ne kadar ilk önce çekinerek başlasalar da konuşmaya bu kısa sohbetimizde çok şey konuştuk. Sohbet esnasında ise işçilerden Erkan Emanet’in oğlu Erkut’la şakalaşırken onun da 35 gündür direndiğini öğrendik. Orada bulunan bir başka direnişçi daha vardı. Adı Sultan Girgin. Her ne kadar Sultan fazla konuşmayıp bizi dinlese de bir kadın olarak direnmenin zorluğunu ve zorunluluğunu “Evliyim ve çocuğum var. Fakat direnmek zorundayız” diyerek özetlemişti.

Kızıl Bayrak / Gebze

 

 

 

 

M&T Reklam’da basın açıklaması

Sendikalaştıkları için işten atılmaların olduğu M&T Reklam fabrikası önünde DİSK 17 Haziran’da basın açıklaması gerçekleştirdi.

Eylem için fabrika önüne gelmeye başlayan işçi ve emekçiler basın açıklamasının yapılacağı saate kadar halaylar çekerek ve slogan atarak beklediler. Saat 09.30’da ise basın açıklamasının okunması üzerine DİSK ve Birleşik Metal-İş Sendikası pankartları açılarak fabrika kapısı önüne geçildi.

Birleşik Metal Gebze Şubesi Başkanı Necmettin Aydın’ın yaptığı açılış konuşmasıyla Düzce ve Çayırova’da devam eden direniş hakkında bilgilendirme yapıldı. Aydın’ın ardından Birleşik Metal Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu ve DİSK Genel Başkanı Kani Beko birer konuşma yaptı. Konuşmalarda taşeron saldırılarına değinilerek M&T Reklam’da yaşanan işten atma saldırısına tepki gösterilerek dayanışmanın süreceği ifade edildi.

Basın açıklamasına DİSK Başkanlar Kurulu üye sendikaların birkaç şube yöneticisi, şube üyesi işyerlerinin temsilcilerinin küçük bir kısmı ve BDSP katıldı. Katılımın zayıf olduğu basın açıklamasında “Atılan işçiler geri alınsın!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “M&T Reklam işçisi köle değildir!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/Gebze


 
§