26 Eylül 2014
Sayı: KB 2014/39

Direnen halkların birleşik devrimci direnişini büyütmeye!
Kobanê için topyekûn direniş ve seferberlik!
IŞİD saldırıyor, Kürt halkı direniyor
Huzursuzluk yaratanların “huzur operasyonları!”
İşçilerin Birliği Derneği mevzidir!
Rıdvan Budaklar ve suç ortakları hesap verecek!
Hema’da madencilerin öfkesi büyüyor!
Termikel’de çocuklara “işkence” yapılıyor
Renault işçisi: Disiplinli ve örgütlü hareket etmeliyiz!
Sütaş işçiyi köleleştirerek büyüyor
Brzezinski’nin "Stratejik Vizyonu" ve Ukrayna - A. Eren
İskoçya bağımsızlık referandumu ve kapitalizmin çözümsüzlüğü
Cengiz Baysoy’un “cahil cesareti” üzerine… - K. Toprak
Erich Mühsam: Devrimci yazar Bavyera (Münih) Devrimi’nin neferi - E. Eren
Torbadan bir kez daha ölüm çıktı
Belediye işçilerinin taşeron sınavı
Eğitim emekçileri rotasyona, kadrolaşmaya karşı grevdeydi
Ulucanlar Direnişi’nden, direnişin önderlerinden öğrenmek! -S. Soysal
DGB Türkiye Meclisi Sonuç Bildirgesi
Ankara’da ulaşım çilesine karşı eylemler
Jesca Nankabirwa’nın ölümü sömürü sisteminin aynasıdır
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Ölümünün 80. yılı anısına...

Erich Mühsam: Devrimci yazar Bavyera (Münih) Devrimi’nin neferi

E. Eren

 

Antifaşist mücadelenin sembolu olan E. Mühsam katledilişinin 80. yıldönümünde anılıyor. 2014 yılının sonuna kadar sürecek ve Erick Mühsam’ın anısına birçok politik, edebiyat, sanat, anma toplantı ve seminerler düzenlenecek. Bu faaliyetler hala Almanya'nın birçok kentinde devam ediyor. Devrimci boyun eğmezliğin bir neferi, işçi sınıfı hareketi tarihinde hep hatırlanacaktır.

"Yalan söylemektir boyun eğmek!"

Mühsam, Oranienburg toplama kampında Hitler faşistleri tarafından 16 ay süren ağır işkence, zulüm ve baskıdan sonra 10 Haziran 1934 yılında katledildi. Hitler’in propaganda bakanı Göbbels’in defalarca, ilk kurşuna dizilmesi gereken kişi olarak andığı E. Mühsam, 1919 Nisanı’nda ilan edilen Münih Kosey Cumhuriyeti'nin mimarlarındandır. 6 Nisan 1878 yılında Yahudi kökenli bir ailenin dört çocuğundan biri olarak dünyaya gelen E. Mühsam, 17 yaşında "sosyalist faaliyetlerinden" dolayı okuldan uzaklaştırıldı. Devrimin yenilgisinin ardından "vatana ihanet" suçlamasıyla tutuklanarak 15 yıl zindana mahkum edilir. 5 yıl sonra "af" kararıyla serbest bırakılır. Reichstag binasının yakıldığı 28 Şubat 1933 yılında tutuklanarak Toplama Kampı’na (KZ) atılır. Erich Mühsam, Hitler faşizmine karşı mücadeleyi örgütlemek için Prag’a gitmek üzereyken yakalanarak tutuklanır.

Hitler’in iktidara geldiği ve tutuklanışından bir hafta önce Berlin Alman yazarları grup toplantısında yaptığı son konşumada şunları şöylemişti: "Burda toplananlara sölüyorum, bu belki de son görüşmemiz olacaktır. …3. Reichen zindanlarında yüz kere ölsek de, gerçekleri bugün haykırmamız gerekiyor, boyun eğmediğimizi duyurmalıyız."

Tutuklama terörü çoktan başlamıştı.

"Bu devlettir, özgürlüğümü çalan"

E. Mühsam yaşamı boyunca küçük burjuva radikal bir entelektüel olarak değil, ayrıca önemli bir şair, edebiyatçı olarak tanınıyordu. 1910 yılında Münih’te kurduğu anarşist bir grupla (Tat-eylem) toplumun dışına itilmiş kesimleri "sosyalist ve komünist fikirlere "kazanmak amacıyla faaliyet yürütür. Bu ilk girişimi sonuçsuz kalır. Gizli örgüt kurmakla yargılanır ve dikkatleri üzerine çeker. 1911 yılında "Kain" (Kabil) adıyla bir dergi daha yayınlar. Dergi "insanlık için" alt başlığını taşımaktadır. Fakat E. Mühsam sadece bir edebiyat insanı olarak değil, gerçek anlamda kurulu egemen düzenin tasfiyesi amacını güdüyordu. 1. Dünya Savaşı’nda pasifistlerin saflarında yer alarak, savaşın bir an önce bitirilmesini savundu. Tez ve düşencelerini yaymak için zor ekonomik koşullar altında 1931 yılına kadar 1926'da yayın hayatına başlayan “Fanal” dergisini çıkarır. Dergi devrimci edebiyat, sanat, günlük olayların değerlendirmesinden, politik analiz ve Weimer Cumhuriyeti’nin sınıf hukukunun teşhirine kadar kapsamlı temaları işler. Derginin esas profilini anarşizm ve işçi hareketi tarihine dair programatik değerlendirmeler oluşturur. Bu bağlamda özellikle Bavyera Konsey Cumhuriyeti deneyimleri önemli bir yer tutar. Edebiyat onun için devrimci davaya adanan faaliyettir.

Öğretmeni olan anarşist Gustav Landauer gibi E. Mühsam da burjuva parlamentarizmini reddediyor ve büyük kapitalist, militarist aygıtların Kaserreichen içine girdiği krizle çözüleceği inancını besleyenlere de savaş açıyordu. Bu açıdan SPD yönetiminde olan “savaş sosyalistleri”nden nefret ediyordu. Ayrıca Kurt Eisner gibi Münih’te savaş sonrası dev gibi büyüyen devrimci kitle eylemlerini parlamentarist demokratik kulvara yönlendirenlere de savaş açtı. Lenin’in önderliğinde Rusya’da oluşan işçi, köylü, asker konseyleri düzenini tarihsel bir örnek olarak değerlendiren Mühsam “devrim … son amacına kadar” sürdürülecek, “kapitalist toplumsal düzenin düşürülmesi ve yerine komünist sosyalizmin” inşa edilmesini savundu.

Bu inanç temelinde Kasım Devrimi sürecinde E. Mühsam, Spartaküsler’in devrimci şiarlarının tutkulu savunucusu ve ajitatörü olur. Münih’te devrimci bir muhalefeti örgütleyerek, Berlin’de KPD önderliğindeki ayaklanmanın bastırılmasının ardından, Bavyera’da Konsey Cumhuriyeti’nin ilan edilmesi için çalışır. Lenin ve Bakunin birbirini tamamlayan kişiler ilizyonuna dayanan Mühsam, Lenin’in strateji ve taktiğini, anarşist “doğrudan eylem” doktrini temelinde subjektif bir tarzda yorumlar.

"Etik sosyalizmi" ve devrimci süreçteki anarşizm

1918--1919 Alman Devrimi’nde, Bavyera (Münih) anarşist hareketin kitlesel olarak en etkili olduğu yerdir. Münih’te devrimci hareketin önderliğini kısa süre de olsa elinde tutan anarşist hareket, gerçek anlamda işçi, köylü, asker konseylerinin iktidar gücüne sahip olmadığı bir durumda, yeni cumhuriyeti ilan eder.

İktidar için mücadele, her gerçek sosyal devrimin esas sorununu oluşturur. Devlet aygıtında somutlanmış olan politik iktidar gücü esasta ekonomik olarak egemen sınıfın çıkarlarını korur, savunur. Kapitalist sömürü ve sınıf egemenliğine son vermek için, işçi sınıfı iktidara el koyarak, kendi politik egemenliğini burjuvazi üzerinde sağlamak durumunda. Bu sosyalist devrim sürecinin objektif bir gelişme yasasıdır. Burjuva devlet aygıtının parçalanması ve proletarya iktidarı kurma mücadelesi proleter devrimin ana içeriğini oluşturur.

Bavyera Konsey Cumhuriyeti ilan edildiğinde devrimin temel sorununu oluşturan iktidar sorunu çözülmüş değildi. Proletarya diktatörlüğü ilan edilmiş fakat burjva devlet aygıtı, ekonomik gücünü oluşturan büyük tekeller, bankalara dokunulmadığı gibi, burjuvazinin elindeydi. Bürokratik aygıt olduğu gibi korunuyordu. Devlet çalışanları “yeni cumhuriyet” için çalışmaya davet ediliyordu. Rusya’da Şubat Devrimi yapıldığında, Almanya Kasım Devrimi’nin ilk başkanı olan Bağımsız SPD’li (USPD) olan Kurt Eisner, Lenin’e yönelik eleştirilerine karşın, E. Mühsam, Lenin ve Bolşevikleri savundu. Erich Mühsam, komünistlere ve Sovyetler Birliği’ne ilişkin tutumunda her dönem dürüst, objektif ve devrimin lehine davrandı. Anarşist düşüncelerinden dolayı o bilimsel sosyalizmin öğretisine karşı her zaman uzak durdu. E. Mühsam, devrimci faaliyetleri sonuna kadar etik-humanist bir temele dayanıyordu.

Kendi politik düşünce gelişimini şöyle açıklıyordu: “Düşüncede bazı tereddütler beni bazen Stirne’ye yakınlaştırıyordu. Sonra Landauer (Gustav Landauer, Almanya'da 20. yüzyıl başlarında anarşizmin en önemli teorisyeni ve aktivistidir. Peter Kropotkins’in komünist anarşizminden etkilenmiş olan Landauer savaşa karşı pasifistti. Alman Kasım Devrimi’nde aktif olarak yer alır, örgütler. Devrim hunharca bastırıldıktan sonra, Landauer Freikorbs- askerleri tarfından zindanda katledilir) etkisi altında Proudhoncu oldum, koşulsuz sınıf mücadelesi düşüncesi yerleşene kadar, mücadele yöntemlerinde Michael Bakunin, mücadelenin amaçlarıısından Peter Kropotkin belirleyici oldular. 1909 yılındaki Bakunist olmam Münih'te lümpen proletaryayı örgütleme çabasına itti."

E. Mühsam karşı devrimin demokrasi bayrağı altında proletaryaya karşı nasıl birleşip örgütlendiklerini kendi öz deneyimiyle yaşadı. E. Mühsam, anarşist düşüncelerinden dolayı komünist parti önderliğini reddetti (devrimin çıkarları partinin çıkarlarının altında tutulacağı gerekçesiyle.) E. Mühsam sosyalist bir devrimin, devrimci bilimsel teori ve kitle hareketini, işçi sınıfını örgütleyen, strateji ve taktiğiyle yöneten, sınıf mücadelesi deneyimiyle yoğrulmuş bir parti olmadan başarı sağlayamayacağı bilincini taşımadı. E. Mühsam yaşamının son nefesine kadar Alman militarizmine ve faşizme karşı yiğitçe, soluksuz bir mücadele sürdürdü. Faşizme karşı mücadelenin unutulmaz bir sembolü oldu. Devrimin yenilgisi üzerine değerlendirmeler yaptı. Lenin’e "Eisner'den Levine" adlı makaleyi yolladı. Tarihsel gerçekliğe bağlı kalarak söylenecekse; o son nefesine kadar düşüncelerine bağlı bir anarşist olarak ölümü kucakladı. Anarşizmin subjektif, idealist-etik sosyalizm düşünceleri, sınıf mücadelesinin objektif koşullarına uygun bir programatik duruş sergilemeleri önünde engel oluşturdu. Landauer gibi E. Mühsam da devrimci duygu ve düsüncelerinde Prometeus karekterine sahipti. E. Mühsam’ın Kasım Devrimi dönemindeki şiirleri Almanya’da, proletaryanın devrimci edebiyat geleneğinin en etkili eserleridir. 1920'li yıllarda işçi toplantılarında en çok onun şiirleri okunurdu. Erich Weinert, 1928 yılında E. Mühsam’ı Gorki, Barbusse, Becher ve Kisch’in yanında işçi sınıfının kurtuluş mücadelesine anlam kazandıran sanat ve edebiyatın en önemli temsilcileri arasında saymaktadır.


 
§