27 Şubat 2015
Sayı: KB 2015/08

Kitlelerin devrimci isyanı engel tanımaz!
Sermayenin yasa ve yasaklarına karşı fiili-meşru mücadeleye!
İç Güvenlik Paketi'ne karşı emekçiler sokağa çıktı
Faşist zorbalığa karşı eller şaltere!
Türkiye’nin “eğit-donat” hevesi
‘Kahramanlık destanı’nda IŞİD parmağı
Türk-İş hava boşaltıyor
Yol-İş Genel Kurulu ve gösterdikleri
Haribo’da taşeron sistemi
Polis devleti için grev yasağı
Maltepe’de işgale polis saldırısı
Kamu Emekçileri Forumu işleyiş ve ilkelerini belirledi
Kadın sorunu tarihsel ve toplumsal bir sorundur - H.Fırat
Kürt hareketinin kısır döngüsü ve devrimci çıkış
Troyka'nın paketi Syriza'nın zaferi mi?
Almanya: Refah toplumu masalının sonu
Ev içi emek tartışmaları üzerine
'Kadınlar Özgecan için sokakta'
AKP sorunu çözdü
Üniversitelerde faşist terör!
DLB: 9-13 Mart Berkin Elvan Haftası
Liseli gençlik deneyim kazanıyor
Türkiye'de ol(ama)mak
Nadejda Krupskaya geleceğe ışık tutuyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Haribo’da taşeron sistemi

 

Haribo fabrikası, jelibon şeker üreten bir fabrikadır. Fabrika içerisinde 10 ayrı taşeron firma bulunmaktadır. 400 işçi kadrolu olarak çalıştırılmaktadır. İşlerin en yoğun olduğu dönemde taşeron işçilerini çok yoğun mesaiye bırakıyorlar. Üç vardiya, 8 saatlik mesainin üstüne, bir 8 saat daha çalıştırarak zorunlu mesaiye bırakıyorlar. Bu nedenle günde 16 saat çalışıyoruz. Ayrıca dışarıdan gündelikçi işçiler de getiriliyor.

Bir sabah 2. vardiyaya işe geldiğimizde daha servisten inmeden güvenlikler karşıladı bizi. Apar topar giriş çıkışlarımızı imzalamadan ekip eşliğinde fabrikanın arka tarafına götürdüler. Daha sonra 4-5 saat mutfakta tuttular, sonra da yerin altından gizli bölümlerden geçerek soyunma dolabımıza geldik. Buraya geldikten sonra müfettişlerin fabrikayı denetlemeye geldiğini öğrendik. Bizler firmada paketlemede çalıştığımız halde bizleri temizlik işçisi olarak gösteriyordu. Kadrolu işçiler 3 ayda bir ikramiye, 700 TL kömür parası, bayramlarda bayram harçlıkları alırken, biz taşeron işçileri, kadrolu işçilerle aynı işi yaptığımız halde bu hakların hiçbirisinden faydalanamıyoruz. Ve canları istediği an kapı dışarı ediliyoruz.

Aralık ayında “iş yok” diyerek 50 kişiyi 3 gün ücretsiz izne çıkardılar. 1. vardiyayı 19’da tekrar işe çağırdılar. Saat beşe kadar çalıştık, beşten sonra da Avcılar’da bir otelde milyarlarca para harcayarak 400-500 kişilik içkili, yemekli, dansözlü yılbaşı eğlencesi düzenlediler. Bu gecede sahne alan Ferhat Göçer isimli soytarı –evet sanatçı değil saray soytarısı-, kaprislerine tepki gösteren biz işçilere mikrofonu kapatıp küfür edecek kadar ileri gidebildi. Yani sahipleri gibi şaklabanları da biz işçileri aynı derecede değersiz görüyor.

Aynı gece fabrikamızın müdürü söz alarak duygularını ifade etmeye başladı ve şunları söyledi: “Ben her sabah kalktığımda şu soruyu soruyorum kendime: ‘ben ne kadar şanslıyım?’, ‘300 metre kareden, 400 metrekareye geldim. Üretim şu kadar, arttı, şu kadar çalışanım oldu.” Bizler de ona soruyoruz: “Biz ne kadar şanssızız?” Hiçbir hakkımız yok; emeğimizi, alınterimizi çalarak zengin oluyorsunuz. Bizler ise her türlü hak gaspını yaşıyoruz. İki aydır ücretsiz izindeyiz. Kiramızı, faturalarımızı ödeyemiyoruz. Her gün reklamlar “Büyük ya da küçük ol, Haribo’yla mutlu ol!” diyor. Evet, siz sırtımızdan zengin olarak mutlu oluyorsunuz ama merak ediyoruz, biz işçileri mutlu etmeyi ne zaman düşüneceksiniz. Böylesi göstermelik davranışlar ve şovlarla, gözümüzü boyamakla haklarımızı bize unutturmanız mümkün mü?

Ne var ki bütün bunlar, Türk-İş’e bağlı Tek Gıda-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu bir işyerinde yaşanıyor ve sendikanın işyeri temsilcisi Cemil Bey işçilerin sorunlarıyla ilgilenmek bir yana, sanki patronun sözcüsüymüş gibi davranıyor. İşçilere sahip çıkmıyor. İşçilerin dava açmasından dahi kokuyor ve dava açmak isteyen işçi arkadaşlarımızı vazgeçirmeye çalışıyor. Patronun kurduğu sömürü çarkını, geçtiğimiz dönemde Öz Gıda-İş ve Tek Gıda-İş’in bizim üzerimizden giriştikleri rant ve koltuk kavgası tamamlıyor. Firma bünyesindeki taşeronlar az geliyor, bir de sendikalar patronun taşeronluğuna soyunuyor.

Bu da yetmezmiş gibi, o dönem Tek Gıda-İş şubesinin başında bulunan, şimdilerde ise daha kârlı bularak Öz Gıda-İş’e transfer olan Muzaffer Dilek isimli işçi simsarı, işi Haribo patronuyla danışıklı dövüş içerisinde bir grup işçiyi işinden etmeye kadar vardırabildi. Hatta hatırlayacak olursanız, o dönem tezgâhlanan bu oyunun belgeleri devrimci bir gazetede de yayınlanmıştı.* Ve biz işçiler, işte tüm bu çarkların arasında eziliyoruz.

Sorun sırf hakkımızı çalan patronla sınırlı bir mesele de değil. Buradan sendika patronlarına ve sözde temsilcilere sesleniyoruz: Artık işçilere sahip çıkın, patronla işbirliği yapmayı bırakın, bizlere ihanet etmeyin. Yoksa günü gelir sizlere bunun bedeli ağır olur. İşçiyi satmak cezasız kalmaz!

Haribo’dan taşeron işçileri

* Haribo’da sendikal ihanetin belgesi, Kızıl Bayrak, 31 Ağustos 2012, Sayı: SİKB 2012/02 (35)

 

 

 

 

SFC işçileri fabrika girişlerini kapadı

 

Kastamonu’da bulunan Avusturya sermayeli Kronospan ile ortak olan SFC Entegre Orman Ürünleri Fabrikası’ndaki grev 1 ayı geride bıraktı. Grevin 27. gününde Türk-İş’e bağlı Türkiye Ağaç ve Kağıt Sanayii İşçileri Sendikası (Ağaç-İş) üyesi 200’ü aşkın işçi fabrika önünde toplanarak araçları ile fabrika girişini kapadı. Kastamonu-İhsangazi yolunu da keserek eylemlerini sürdüren işçiler idari personeli yuhalayarak “Şerefli yaşarız şerefli ölürüz!” ve “İşçiyi satanı biz de satarız!” sloganlarını attı.

İşçilere polis baskısı

Yıllardır kölelik ücretiyle çalıştıklarını kaydeden işçiler taleplerinin kabul edilmesini isterken meşru eylem karşısında polis baskısı gecikmedi. Yol kesme eylemi bir süre sonra sonlandırıldı ve eylem fabrika önünde sürdürüldü.

Ağaç-İş Sendikası Genel Mali Sekreteri Hasan Doğan, SFC işçilerinin haklı direnişlerini sürdürdüğünü belirterek 15-20 yıldır çalışan işçilerin en fazla bin 200 lira düzeyinde ücret alabildiğini ifade etti.

Patrondan lokavt tehdidi

Basına açıklama yapan fabrika yönetimi ise işçileri lokavtla tehdit etti. Yetkililer, grev karşısında aslında lokavt kararı almaları gerektiğini ancak beklemeyi sürdürdüklerini söyledi.

SFC Entegre işçileri, patronun ücretlerini asgari ücret düzeyinde tutma yönündeki teklifini kabul etmeyerek 27 Ocak günü greve çıkmışlardı.




Yurt’ta sendika düşmanlığına protesto

 

Türkiye Gazeteciler Sendikası Yurt gazetesindeki işten çıkarmalara ve sendika düşmanlığına karşı 24 Şubat’ta eylem düzenledi. Yurt gazetesi binasının bulunduğu Profilo Alışveriş Merkezi önünde buluşan TGS üyeleri ve destekçiler gazetenin patronu CHP Milletvekili Durdu Özpolat'ı teşhir etti.

TÜMTİS, DERİTEKS, Belediye-İş, Tez Koop-İş ve Petrol-İş üyelerinin de destek verdiği eylem boyunca sloganlar atıldı.

Basın açıklamasını yapan TGS Genel Başkanı Uğur Güç, Sendikalı olarak insanca yaşam isteyen Yurt çalışanlarının maaşların tam ve zamanında ödenmesi için mücadele ettiğini fakat hak arayanların işten atıldığını ifade etti.  

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, iktidarın genel davranışı gibi sermayenin de hak arayanlara karşı aynı hoyratlıkta davrandığını söyledi.

Haber-Sen adına konuşan İstanbul Beyoğlu Şube Başkanı Engin Başçı da “Sendikalı olmak gazetecinin özgürlüğüdür” dedi. Son konuşmayı Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak yaptı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 
§