29 Mayıs 2015
Sayı: KB 2015/21

Kazanmak için birlik, dayanışma, örgütlü mücadele!
Halk isyanlarından proleter isyanlara doğru
Sendika bürokratlarının paçaları tutuştu!
Bursa’dan gözlemler...
Kimi yönleriyle metal direnişi
Sermayenin kalbine inen balyoz!
Metalde bitmeyen kavga!
Renault’ta mücadele sürecek!
Metal direnişi eylemlerle selamlandı
Dayanışma çağrısı her yerde!
MESS-Türk Metal-polis tezgahı çöktü!
Gebze, İzmir, Mersin ve Kayseri’de protesto
İşçi sınıfının gözü kulağı Bursa’da, Kocaeli’de, Ankara’da, Eskişehir’de! - Av. Zeycan Balcı Şimşek
Fomara’da bir direniş türküsü
"Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim, kapitalizme karşı sosyalizm!"
Kahrolsun sermaye iktidarı! Yaşasın işçi-emekçi iktidarı!
Kocaeli'de devrimci faaliyete saldırılar sökmedi
İsraf ve yolsuzluğa çerez parası diyenlerden hesap soralım!
Emperyalist çakalların dansı: Elmau Zirvesi
Dünyada grevler, işgaller, gösteriler sürüyor.
Almanya'da grevler
Nüfuz savaşında kritik günlere doğru
Bir dönem geride kalırken...
Tecavüzcü düzenin "iyi hal" karnesi
Bacasız fabrika; futbol
Onurlu kavgamızın namuslu kalem işçileri
Nurhak şehitlerini mücadelemizde yaşatıyoruz! - B. Bahar
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sendika bürokratlarının paçaları tutuştu!

 

Metal direnişi nedeniyle patronların ve onların kusursuz hizmetkarı olan sendika bürokratlarının canları çok sıkkın. O her zaman kontrol edebildikleri işçiler bu sefer onları dinlemiyor. Ve bu durum başka işçilere de örnek olabilir! Metal işçileri haklarını söke söke almak için iş durduruyor, geceli-gündüzlü direnişlerini büyütüyorlar. Şimdiye kadar sırtlarında adeta bir kene gibi taşıdıkları Türk Metal çetesi artık işleri yürütemiyor, istifalara her gün bir yenisi ekleniyor. Tabiiki Türk-İş’in en çok üyeye sahip olan “sendikası” Türk Metal’de yaşanan bu istifalar, Türk-İş bürokratlarını da tedirgin ediyor.

Metal işçilerinin bu çıkışı karşısında çaresiz kalan Türk-İş yönetimi geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak Türk Metal çetesine ve MESS’e sahip çıktı. Başka türlü davranmasını beklemesek de, bu açıklama Türk-İş için yeni bir ihanet belgesi olarak kayda geçti.

Türk-İş Yönetim Kurulu yaptığı açıklamada “ekonomik istikrarın ve çalışma barışının azami düzeyde korunması” uyarısında bulunarak; “Bu eylemler, bazı çevrelerin yönlendirmesiyle, sendika karşıtı bir propagandaya dönüştürülmüş, Türk Metal Sendikamız hedef haline getirilmiş ve bu işyerlerinde sendikasız bir endüstri ilişkiler sistemi teşvik edilmek istenmiştir” diyor. İşçilerin bürokratik-ihanetçi bir sendika istememelerini “sendikasızlaştırma” kılıfıyla çarpıtan Türk-İş, işçilerin tabanın iradesine kulak veren, söz-yeti-karar hakkının işçilerde olduğu “yeni” bir sendika istemlerini ise görmezden, duymazdan geliyor.

Ayrıca açıklamada; “Dileğimiz, tüm işyerlerindeki arkadaşlarımızın işbaşı yapması, taleplerinin bundan sonra müzakereler ve diyalog yoluyla çözülmesi için çaba göstermeleridir. Türk Metal Sendikamızla birlikte, başta otomotiv sektörü olmak üzere, tüm sektörlerdeki işçilerimizin sorunlarının giderilmesi için, işverenler ve siyasal iktidar nezdinde her türlü girişimi yapmaya devam edecektir” ifadelerine yer veriliyor. Ancak biliyoruz ki Türk-İş’in “her türlü girişimden” kastı rica-minnet karışımı bir dilenmeden ibarettir. Ki bunun son örneği geçtiğimiz günlerde Türk-İş yönetiminin 7 Haziran seçimleri öncesinde AKP hükümetinin kapısında zam dilenmesiyle görüldü. Kamuda 20 ayrı işkolunda 210 bin işçiyi kapsayan 2015-2017 dönemi toplu iş sözleşmesi için hükümetten hak dilenmek Türk-İş’in bildiği tek “mücadele” yöntemidir. Fiili-meşru mücadele ile hak aramak Türk-İş’in fıtratında yoktur. Türk-İş’e hakim anlayışın tarihi işçi sınıfını grev silahından ya da fiili-meşru direnişlerden alıkoyma çabalarından maluldür.

Kuşkusuz işçilerin tabandan gelen basınçla yaptığı anlamlı örnekler de vardır. İşçiler taban iradelerine güvendiklerinde Türk-İş bürokrasisinin etkisinden kurtulabilmekte, hakları için mücadeleye girişmektedir. Bu açıdan ülke işçi hareketi tarihinde Türk-İş’e rağmen yapılmış anlamlı deneyimler vardır. Yakında yıl dönümü de yaklaşan 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi bu anlamda en önemli örnektir. 1970 yılında DİSK’in kapatılmak istenmesine karşı Türk-İş’e üye işçilerin de katıldığı bu büyük direniş yaşanmıştı.

Öte yandan DİSK’in tutumuna da değinmek gerekmektedir. Direnişten günler sonra gelen açıklamada, “Metal işçilerinin isyanının ilerici/demokratik sendikal birikimle buluşmasını sağlamak; direnişin sönümlenmesine engel olmak için çaba sarf etmek; işbirlikçi sendikal çizgiden hesap soran bu öfkeyi diğer iş kollarına yaymak, vazgeçemeyeceğimiz sorumluluklarımız arasında yer alıyor…Taban inisiyatifinin kullanılması, işyeri komiteleri, işçinin söz ve karar hakkının sendikal demokrasinin temelini oluşturması DİSK’in en temel ilkelerindendir” dendi.

Gerçekliğe baktığımızda ise bu açıklama adeta bir ironiden ibarettir. Çok değil geçtiğimiz sene Greif Direnişi sürecinde “sendikaya sahip çıkmak” adına işgal eylemi karşısında taban örgütlenmesine ve işçi demokrasisine karşı gericileşen bu sendikal anlayış, bugün aynı çizgiyi olumluyor. Oysa nasıl bugün Türk-İş Türk Metal’e sahip çıkıyorsa, DİSK de o zaman Greif işçilerini satan DİSK Tekstil’e sahip çıkmıştı.

Öte yandan bu açıklama DİSK’e üye Birleşik Metal-İş’in özellikle grev yasağına boyun eğen tutumuyla birlikte düşünüldüğünde, kaba bir aldatmacadan ibarettir. DİSK yönetimi, Birleşik Metal-İş'in tabandan gelen fiili grev isteğini boğan anlayışla ortaklaşmaktadır. Keza Birleşik Metal-İş Bursa'daki bu çıkışın ilk evresinde durumu "işçileri sendikasızlaştırma, örgütsüzlüğe itme" olarak lanse etmiştir. Ki bu anlayış Bursa’da başlayıp başka illere de sıçrayan metal direnişindeki ruhla tamamen zıttır. Esasında DİSK de “işbirlikçi sendikal çizgiden hesap soran öfke”den fazlasıyla tedirgindir. Greif Direnişi’nden esirgedikleri desteği, şimdi metal işçilerine veriyor gözükmeleri ise hiç de samimi değildir.

Metal işçilerinin sermayenin karşısına dikilen fiili grevinde ve direnişinde yeni dönemin emareleri vardır. Oysa eskinin hükümranlığını sürenler ise bu yeniden korkmaktadır.

Yeni döneme doğru…

Şu an metal işçilerinde var olan “işbirlikçi sendikal çizgiden hesap soran öfke” doğru politik bir yönlendirme ile oldukça farklı gelişmelerin fitilleyicisi olacak güçtedir. İşçi hareketinin yeni dönemi böylesi süreçlerle birlikte gelişecektir.

Aslında bu yeni dönemin ilk işareti Greif Direnişi ile verilmişti. Devamında örnekler çoğaldı: Seyitömer Elektrik Santrali işçilerinin özelleştirme ardından gelen işten çıkartma saldırısına karşı fabrikayı ateşe vermeleri, TİS görüşmelerinde ihanetçi sendika yönetimine (Öz Ağaç-İş bürokratlarına) ve kölece koşullara karşı Boydak Holding’e bağlı 5 fabrikada çalışan 3 bine yakın işçinin iş bırakarak fiili greve gitmesi, Bilecik’te yüzlerce seramik işçisinin gasp edilen ücretlerini alabilmek için iş bırakması, işçilerin basıncıyla yapılan metal grevi gibi çıkışlar hep bu yeni dönemin inşasında birer tuğla gibidir. Bursa’da fitillenen metal direnişi ise iş kolunun ülke ekonomisindeki özel konumunun da etkisiyle daha büyük bir etkiye neden oldu ve Türk Metal çetesinden istifalar dalga dalga yayılırken sermaye sınıfına, devletine ve sendikal alandaki işbirlikçi bürokratlara korku saldı.

Tabiî ki bu hareketin geleceğini tehdit eden bir dizi etken de vardır. En başta siyasal gericilik işçi hareketinin karşısında ciddi bir engel olarak durmaktadır. Sermayenin ve devletin işçi sınıfını denetim altında tutmak için kullandığı sayısız araçla kuşatılmış olan metal işçileri şimdilik Türk Metal’den kurtularak önemli bir adım atmıştır. Diğer gericilik odakları ise bu mücadele içinde doğru politik müdahalelerle aşılabilir ancak.

Önemli olan metal işçilerine yönelik sistemli çalışmaların devam etmesi, işçilerin taban örgütlenmelerinin sağlamlaşması ve doğru devrimci önderlikle buluşmasıdır.

 
§