3 Temmuz 2015
Sayı: KB 2015/26

Seçeneksiz düzene ve gerici savaş çığırtkanlığına karşı devrimci sınıf mücadelesini yükseltelim!
AKP güdümündeki sermaye iktidarı savaş tamtamları çalıyor
AKP Suriye Kürdistanı'nı boğmak için savaşa hazırlanıyor! - H.Yağmur
Siyasal krizin ortasında savaş tamtamları
Kürt halkıyla dayanışmaya!
Sendikal bürokrasinin ‘yeni sendika’ hazımsızlığı!
Metal İşçileri Birliği’nden muhasebe
Opsan direnişinin gösterdikleri
Türk Metal çetesi işçi kanı dökmeye devam ediyor!
MİB’den Arçelik LG işçilerine çağrı
“En büyük koalisyonu biz kurduk!”
Kamuda TİS süreci ve icazetçi-bürokratik çizginin ruhsuzluğu
SES MTK'sının gösterdikleri
İşçilerin Birliği Derneği'ne saldırılar ve kapatma davası süreci
DEV TEKSTİL genel kurula hazırlanıyor
BYUAŞ işçileri: Yurdakul’dan hesap soracağız!
Kapitalizmin aynasında Yunanistan bataklığı - A. Engin Yılmaz
Düzen-devrim arafında reformistler: Ya düzene hizmet ya yok oluş!
Ermenistan'da 'Haziran' günleri - M. Ak
Kobanê katliamına protesto
İstanbul'da 2 Temmuz mitingi
Adana, Mersin ve İstanbul'da kamp çağrısı
"Şirretin merkezi AKP'nin medyası"
Kamp Armen için eylemler
"Cezasızlık son bulmalı"
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ermenistan'da 'Haziran' günleri

M. Ak

 

Ermenistan’da devletin elektrik fiyatlarına yapmayı planladığı zam, ülkede yeni bir sayfanın açılmasına vesile oldu. Başkent Erivan’da 19 Haziran günü sokaklara binlerce kişi çıktı ve halihazırda kendilerini yoksulluğa ve işsizliğe mahkum eden düzenin yeni talan planına yüksek sesle “hayır” dedi.

Eylemdeki niceliksel değişim ilerleyen günlerde nitelik olarak da kendisini gösterdi. 22 Haziran günü Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın bulunduğu cadde bloke edildi. Binlerce kişi, Cumhurbaşkanı Sarkisyan’a “Ülkenin sahibi biziz!” diyerek adeta ültimatom verdi.

Tazyikli su ile başlayan saldırının ardından emekçiler ve gençler polisin doğrudan saldırısıyla karşılaştı. Basın emekçilerinin kameraları kırıldı, 250’ye yakın kişi gözaltına alındı. Polisin saldırısına karşı geri adım atmayan kitleler gözaltına alınanların serbest bırakılmasını taleplerine da ekledi ve kısa bir sürede bu talepler kazandı...

Moskova’yı ürküten patlama

Eşine pek rastlanmayan bu durum, kuşkusuz Erivan’daki işbirlikçilerinden çok Moskova’daki egemenleri korkuttu. Ülkede askeri üsse sahip olan, ekonomik ve siyasi olarak Ermeni emekçileri baskı altında tutan Rus emperyalizmi, hakları için sokağa çıkan kitlelere karşı açık bir şekilde Erivan’daki yandaşlarını yönlendirdi. Rusya, yeni bir Kiev yenilgisi daha istemiyordu ve Rus medyasının yansıttığının aksine sokaklardaki emekçiler de ‘Maidan’cı değildi. İçlerinde ister istemez Erivan’ı Moskova’nın güdümünden çıkararak, Washington ve Brüksel’in güdümüne sokmak isteyen fırsatçılar vardı ancak bu kesimler de eylemi suistimal etmekte başarı sağlayamadı.

Rusya ve Ermenistan devleti, gücünü ve kararlılığını tarttığı kitleyi bu aşamadan sonra farklı ve daha akıllıca yöntemlerle bölmeye çalıştı. Zammın birkaç aylığına geri çekilerek devlet tarafından sübvanse edilmesi ve ‘demokratik’ bir yanılsama yaratmak amacıyla da eylemcilerin içinde yer alacağı bir heyetin araştırma yapması gündeme sokuldu.

Bu sinsice hamlenin ardından, kendiliğinden ortaya çıkan birçok toplumsal harekette olduğu gibi bölünmeler gündeme geldi. Eylemin öncülüğünü üstlenen ‘Talana Hayır’ adlı platform önce Sarkisyan’ın sunduğu önerilerin taleplerini karşılamadığını açıklayarak eylemin süreceğini kaydetti. Ancak bu platform daha sonra –Gezi Parkı’nda da benzerinin yaşandığı gibi- eylemin niteliğini düşürmeye, eylemi Baghramyan’dan, Azatutyun (Özgürlük) Meydanı’na çekmeye çalıştı. ‘Talana Hayır’ ile birlikte kitlenin beşte biri geri çekilirken, geride kalan kitle onları ‘davaya ihanet etmek’le suçlayarak taleplerinin arkasında durdu.

Rus hegemonyasına tepkinin temelleri

Burada eylemler için kullanılan bazı söylemlere değinmekte fayda var. Rus medya tekellerinin öne çıkardığı ‘Rus karşıtlığı’ kitlelerin haklı karşı duruşunu küçültmeyi amaçlarken, yanlış bir yerden tutsa da bir gerçeği dile getiriyor. Evet eylemler ‘Rus karşıtı’dır, ancak Rus sermayesinin ülkede kurduğu pervasız egemenliğe karşı haklı bir tepkidir bu. Elektrik fiyatlarının yükseltilmesini devletten talep eden şirket, Rus şirketidir. Bu şirket ülkedeki Rus sermaye hükümranlığının sadece bir parçasını oluşturuyor.

Basit örneklerden dahi Ermenistan’da ‘yeni sömürgeciliğin’ Rus versiyonunun hakim olduğu anlaşılabilir. Ülkede politika Rusya nüfuzu altında olan diğer ülkelerdeki gibi ‘Moskova’ yanlıları ile ‘Brüksel-Washington’ yanlıları arasında gidip geliyor. Soykırımın bıraktığı acı miras en önemli toplumsal hafızayı oluştururken ve inkar haklı bir öfkeye yol açarken bunun Ermeni burjuvazisinin işine geldiği ve ideolojik bir hegemonya aracı olduğunu da belirtmek lazım. Milliyetçiliği körükleyen bir başka konu ise Azerbaycan ile süren çatışmalardır. Konular Türkiye için de yabancı değil çünkü burada da milliyetçiliği körüklemek, kitleleri afyonlamak için karşıt yönden kullanılageliyor.

İşçi ve emekçilerin ortak sorunları

Ermeni emekçilerinin ise gündelik hayatta daha yakıcı sorunları var. Ülkede gençlerin birçoğu işsizlik sorunu ile yüz yüze kalarak ülkeden göçmek zorunda kalıyor. Göçenler ya da kalanların birçoğu yoksullukla baş etmeye çalışıyor. En son IMF de Ermeni hükümetine ‘daha agresif reformlar yapması’nı tavsiye etti.

Düzenin Ermeni emekçilere sunabildiği seçeneğin acı örneklerinden biri soykırımcı devlet geleneğinin sürdürücüsü olan Erdoğan’ın sözleriyle dahi görülebilir. Ermeni kelimesini kullanırken bile “affedersiniz” diyen Erdoğan Türkiye’deki Ermeni emekçilerine “Hadi siz de memleketinize” diyebileceğini belirterek bu emekçileri aşağılıyor. Ermenistan’da düzen insanlara şunu yaşamayı dayatıyor: Erdoğan gibi biri tarafından aşağılanmaktan tutun nedensiz yere bir Rus askerinin kurşunlar yağdırmasına kadar...

Ermenistan’da kadın olmak ise bambaşka bir sorun. Ülke kadın erkek eşitliği sıralamasında 2014 yılında dünyada 104. sırada yer aldı. Kadına yönelik şiddet olabildiğince yaygınken kadınlara düşen sığınma evi sayısı ise 1! Toplumsal mücadelenin her türlü baskıya karşın geliştiğinin bir göstergesi olarak kadınların da şiddete karşı örgütlenmeye başladıklarını da belirtelim. Kadınlar Erivan’daki elektrik isyanında da ön saflarda mücadele ederken, alanda kendi sorunlarına ilişkin inisiyatifler dahi oluşturdular.

Gençlik ön saflarda

Polis baskısı ve işkencesinin de yaygın olduğu Ermenistan’da gençlik ise burjuva siyasetten nefret ediyor. Kendisine sadece farklı tonlarda gericilik dayatılan gençlik, kendisini 19 Haziran itibariyle ortaya koydu ve yine Türkiye’nin Haziran’ına benzer bir şekilde kendi ‘Haziran’ını yarattı. Sokağa çıkarak yakın Ermeni tarihinin en önemli toplumsal olaylarından birini ören gençlik, birçok yazar-gazeteci tarafından ‘apolitik’ olarak tanımlandı. Türkiye’den tanık olduğumuz bu tartışmanın aslında hiçbir iler tutar yanı bulunmamakta. Gençliğin siyasete uzaklığı onun köhnemiş burjuva siyasetine olan tiksintisinden geliyor. Bunun için düzenin hiçbir gelecek sunmadığı gençler, “Avrasya mı AB mi” tartışmaları yerine, “Hayır biz de sözümüzü söyleyeceğiz”, “Zamma izin vermeyeceğiz”, “Gözaltılar serbest bırakılacak, polis de özür dileyecek” diyor.

Kendi ‘Haziran’ını yaşayan Ermenistan’da mesele sadece elektrik meselesi değil, emekçilerin ve gençliğin biriken öfkesinin patlamasıdır. Emekçiler işsizliğe, yoksulluğa, baskılara, emperyalist boyunduruğa tepki gösteriyor. Kuşkusuz önlerinde tehlikeler ve zor bir yol var. Baghramyan Caddesi’ndeki kitleler eylemi koordine etmek için öz örgütlenme çalışmaları yaparken mücadeleyi nihayete erdirecek bir devrimci örgütlenmenin yokluğu da bu hareketin başlıca sorunu. Her şeye karşın Ermenistan’ın ‘Haziran’ı kendisini Gezi’nin, Tahrir’in ve diğer ‘Occupy’ eylemliliklerinin yanına yazdırdı ve önemli bir mücadele birikimi yarattı. Kuşkusuz bu birikimler zamanla yeni Şaumyanlar, Paramazlar ve Manuşyanlar’ı da ortaya çıkaracak ve gerçek özgürlüğe giden yolu açacaktır.

 
§