01 Ocak 2016
Sayı: KB 2016/01

Düzenin açmazları derinleşiyor
İstikrar arayışına yeni model: “Başkanlık”
Örgütlü bir halk!
Kürdistan’da imha savaşına karşı direniş sürüyor
Düzenin AKP’si, AKP’nin düzeni!
Dincisi milliyetçi, milliyetçisi dincidir
İşçinin cebi hep delik!
Tek çıkar yol mücadele!
Otomotiv sektörü 2015’te rekor kırmış
Yol-İş Kayseri 1 No'lu Şube Genel Kurulu…
TKİP V. Kongresi toplandı!
Suudi rejiminin savaş kundakçılığı
Emperyalizmin kirli silahı: Mezhep savaşları
ABD’den İran’a yaptırım hazırlığı
Yalan tarihin yalancı aktarıcıları
Avrupa Devrimci Gençlik Birliği Kampı başarıyla gerçekleştirildi
Berkin’den Kürt illerine katleden devlettir!
Devrimci basın taraf olmayı sürdürecek
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Dincisi milliyetçi, milliyetçisi dincidir

 

Türkiye’nin dincisi ile milliyetçisini birbirinden ayırmak mümkün değil. Zira dincisi milliyetçi, milliyetçisi de dincidir. Kimi zaman ayrı duruşları yanıltıcıdır. Nihayetinde tepede birleşirler. Türk-İslam sentezinde buluşmaları bunun ifadesidir.

Öte yandan Türkiye’nin dincisi de, milliyetçisi de genlerine kadar anti-komünisttir. Tüm ömürleri "Bu kış komünizm gelecek" korkusu ile geçer. İkisi de sapına kadar Amerikancı, NATO ve IMF’cidir. Devlet Bahçeli’nin Orta Anadolu’nun, Çankırı, Yozgat, Niğde’nin yoksul insanlarının fukaralığını istismar çabaları da, Tayyip Erdoğan’ın "benim fukara ve mağdur halkım" sözleri de ikiyüzlülükten ve riyakarlıktan ibarettir. Her ikisi de işçi ve emekçi düşmanıdır. DSP ile hükümet döneminde IMF ile yapılan iktisadi ve sosyal yıkım paketlerinin hepsinin altında, sadece CHP ve Kemel Derviş’in değil, MHP ve Bahçeli’nin de imzası bulunuyor. AKP ve Erdoğan içinse fazla söze gerek yok. Bakmayın siz onların IÜst Akıl", "Faiz lobisi" laflarına. ABD’siyle, TÜSİAD’ıyla, MÜSİAD’ıyla tüm egemenler, en çok onlar işbaşında olduğu şu 13 yıllık dönemde rahatladılar, en çok bu yıllarda semirdi, sömürdü ve kasalarını şişirdiler.

Dincisi de, milliyetçisi de ilerici ve devrimci düşüncenin, eylemin ve örgütlenmenin amansız düşmanlarıdırlar. Devrimci sınıf ve kitle hareketine karşı dalgakıran olmak onların doğasında bulunmaktadır. '60’lı yılarda o dönemki adlarıyla yobaz, çember sakallı ve satırlı dinciler sahnedeydi, '70’lerde ise ülkücü-faşist çeteler işbaşındaydı.

Yani, ayrı duruşları rol gereğidir. Dönem hangisinin öne çıkratılmasını gerektiriyorsa, ki bu sistemin ve yerli egemen sınıfların çıkarları tarafından belirlenmektedir, nöbet değişimi olur, birinden biri öne çıkar. '60’larda Komünizmle Müdale Dernekleri’nde örgütlenmiş dinci-faşist gürüh öne çıktı, '70’lerde ise komando kamplarında eğitilmiş olarak öne sürülen faşist çeteler...

Bitmedi, dahası da var. Dinciler de milliyetçiler de devletçidir. İslam ve din buna engel değildir. Örneğin Devlet Bahçeli devletin en has hem de en karanlık adamıdır. Hatta MİT gibi en karanlık odaklarla ilşkili olduğu bile söylenir... Keza “tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek dil” dinci gericiliğin de milliyetçiliğinde hiçbir zaman vazgeçmedikleri, vazgeçmeyecekleri, dillerinden düşmeyen bir slogandır. "Tanrı dağı kadar yüksek, Hira Dağı kadar kutsal", tekerlemesi de ortaklaştıkları bir söylemdir.

Türkiye’nin hem dincileri ve hem de milliyetçileri azılı Kürt düşmanlarıdır. Kürtler için bin yıllık kardeşlikten dem vururlar, nedir ki, bu da aşağılık bir yalandan başka bir şey değildir. Yalana dayalı inkar ve imha politikası ikisinin de hiç esnetmeye dahi yanaşmadıkları temel politikalarıdır. Her şey bir yana Kürtlerin varlığını bile kabul etmezler. Onlara göre Türkiye’de sadece Türk ulusu vardır. Haliyle egemen olma hakkı Osmanlı'dan beri Türklere aittir. Diğerlerinin sadece köle olma hakkı vardır. "Ya sevecekler, ya da terkedecekler" sözü bu denli yalın ve kısadır. Kısacası, özellikle Kürtler söz konusu olduğunda ikisi de sımsıkı birleşmekte ve bütünleşmektedirler.

Dincisi de, milliyetçisi de aynı zamanda ırkçıdır ve Turancıdır. Ermeni ve Rum düşmanlarıdırlar. 6-7 Eylül saldırganlığında ikisi de yan yana idiler. Ağababalarının telkinleri ve dayatmalarıyla bazı yumuşamalar olsa bile bu öz olduğu gibi korunuyor. Onlar hala Türklük dünyasının Adriyatik’ten Çin Seddi'ne uzanan koca bir dünya olduğunu savunurlar. Bu söz geçmişte Enver Paşalar tarafından, '60 ve '70’li yıllarda Süleyman Demirel ve Alparslan Türkeşler tarafından dile getirlmekteydi.

Osmanlı İmparatorluğu her ikisinin de heyecanıdır. Mehter Marşı ikisini de aynı oranda heyecanlandırır, fena halde coşturur. Dahası, ikisi de faşisttir. Hitler’e yakınlık duyar, ondan esinlenirler. Tayyip Erdoğan’ın Hitler’in "Kavgam" kitabını okuduğu kesindir. Bunun içindir ki, polis ruhu taşımaktadır. O da Führer gibi polis rejimi kurmuştur. Diktatörlük, tek adamlık hırsı onun da karakteridir. Tayyip Erdoğan da Führer olmak istemektedir. Başkanlık sistemi için Hitler Almanyası ve anayasasını örnek göstermesi onu ele de vermiştir. Bir diğer anlatımla, "Seceat arzederken, sirkatini" söylemiştir. Şimdi bu hedefine ulaşmanın çarelerini aramaktadır, bulamaz ise eğer yine fiilen bunu yapacaktır.

 

 

 

 

Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı’na 15 yıl hapis cezası

 

KCK operasyonlarında 2012 yılında tutuklanan Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Bekir Kaya ve beraberindeki 13 kişinin davası 4 Ocak’ta sonuçlandı. Mahkeme heyeti Bekir Kaya’ya 15 yıl hapis cezası verirken, diğer sanıklara da değişik oranda hapis cezası verdi.

Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen karara Yargıtay’da 15 günlük temyiz süresi bulunuyor. Yargıtay’ın Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 15 yıllık hapis cezasını onaması halinde Kaya, cezaevine girecek.





Özyönetim ilanı olasılığı” nedeniyle tutuklandı

 

Van’ın Çatak Belediyesi Eşbaşkanı Evin Keve, özel harekat timleri tarafından evine yapılan baskında gözaltına alındıktan ve polisteki işlemleri tamamlandıktan sonra 3 Ocak’ta adliyeye çıkarıldı.

Savcı tarafından tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk edilen Keve, 2 Ocak tarihinde basına verdiği bir demeçte sarf ettiği sözler gerekçe gösterilerek, “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” ve “Özyönetim ilan etme olasılığı” gerekçesiyle tutuklanarak Van M Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderildi.



 


Diyanet’e cemevi tepkisi

 

Diyanet İşleri Bakanı Mehmet Görmez’in açıklamaları, Alevi derneklerinin temsilcileri tarafından tepkiyle karşılandı.Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği yöneticileri ülkenin kuruluşundan beri Aleviliğin yok sayıldığı, laik bir devletin ibadethane belirleyemeyeceği yönlü açıklamalarla Görmez’e tepki gösterdiler.


 
§