29 Ocak 2016
Sayı: KB 2016/04

Efendiler uşaklara ayar çekti!
O “masa” hiç olmadı ki!
HDP 2. Kongresi’nde ‘yerel yönetim’ vurgusu
Yine kin kustu
“Zam yoksa üretim de yok!”
Öyleyse MESS’i yeneceğiz, başka yolu yok!
TOMİS Genel Kurulu başarıyla toplandı!
“Ücret sorunu” ebedi mi?
Bir fabrika deneyimi: Ben varım ama...
Devrimci sınıf sendikacılığı mücadelesinde artık daha güçlüyüz!
“Deneyimlerden öğrenerek örgütlenmenin önündeki engelleri aşmalıyız!”
Mücadele tarihinde kadının yeri
“Bizim sesimizi duyurun artık, burada çok büyük bir katliam var!”
Akademisyenlere destekler sürüyor
Hedefte geleceğimiz ve özgürlüğümüz var!
DLB’den liseli buluşmaları
“Sanatsever” Borusan’ın sanatçı işçiyi işten atması üzerine
Çin Ortadoğu’da etki alanını genişletiyor
Tunus’ta öfke sokaklara taşmaya devam ediyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çin Ortadoğu’da etki alanını genişletiyor

 

Ekonomik, siyasi, askeri, diplomatik alanlarda dünyanın etkili güçlerinden biri haline gelen Çin, Ortadoğu’ya da özel bir ilgi gösteriyor. Bu ilginin gerisinde, bölgenin stratejik önemi, zengin enerji kaynakları yatıyor.

Xi JinPing Ortadoğu’da

Ortadoğu gezisine çıkan Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Suudi Arabistan, Mısır ve İran’ı kapsayan ziyareti, Çin’in bölgeye yönelik ilgisinin belirgin bir şekilde arttığını gösteriyor. Enerji kaynaklarını güvenceleme, yeni pazar arayışı, sermaye ihracına yeni alanlar açma çabasında olan Çin için Ortadoğu vazgeçilmez bir bölgedir. Nitekim Çinli liderin gezisine üç başbakan yardımcısı, altı bakan, kalabalık bir işadamı heyeti eşlik etti.

Hızla palazlanan Çin burjuvazisi, emperyalist güçler tarafından parsellenen bir dünyada kendine alan açmak için “karşılıklı çıkarları esas alan” bir politika izliyor. Bu politika uluslararası anlaşmalara uymayı, içişlerine karışmamayı, karşılıklı saygıyı temel alıyor. Ortadoğu ile Çin’in toplam ticaret hacminin son on yılda %600 oranında artmasının, başka etmenlerin yanısıra bu politikayla da yakından ilgisi var.

En büyük ortak İran

Çin’in bölge ülkeleriyle geliştirdiği mali ve ticari ilişkilerde İran’ın özel bir yeri var. Zengin enerji kaynakları, geniş bir pazar olması, batılı emperyalistlerin uyguladığı ambargo gibi etkenler, bu işbirliğinin gelişmesini kolaylaştırıyor. Nitekim Çin liderinin son gezisinin en dikkat çekici durağı Tahran oldu. Yıllardır devam eden ambargonun kaldırılması yönünde çaba sarfeden Çin, yeni dönemde de İran’la kapsamlı anlaşmalara imza atan ilk ülke oldu.

Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve diğer üst düzey İranlı yetkililerle görüşen Çinli lider, iki ülke arasındaki işbirliğinin derinleşeceğini belirtti. Düzenlenen ortak basın toplantısında, iki ülke arasında çeşitli alanlarda 17 işbirliği protokolü imzalandığı açıklandı. Bunların, “İpek Yolu Ekonomik Kuşağı” ile “21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu Projesi”nin hayata geçirilmesi, nükleer enerji, hukuk, bilim ve teknoloji, çevrenin korunması, maden ve sanayi, iletişim ve teknolojileri, ticaret, insan kaynakları, kültür, sanat, ulaştırma ve gümrük gibi önemli alanları içerdiği belirtildi.

Stratejik bağları kuvvetlendirme kararı alan, Çin-İran ilişkilerinde yeni bir dönemin başladığını ifade eden liderler, 25 yıllık kapsamlı bir eylem planının oluşturulması, iki ülke arasındaki ticaret hacminin on yıl içinde 600 milyar dolar seviyesine yükseltilmesi için çaba sarfedeceklerini belirttiler.

Bölgede hegemonya mücadelesi derinleşecek!

İran pazarının kapitalist sisteme tam açılma sürecine girdiği günlerde Çin’in yaptığı bu hamlelerin, başta ABD olmak üzere batılı emperyalistleri rahatsız ettiği açık. Rusya-Çin ikilisinin Ortadoğu’da etki alanlarını genişletme çabaları emperyalist hegemonya mücadelelerinin daha da derinleşmesine yol açacak, bunun faturasını ise bölgenin emekçi halkları ödeyecektir.

Emekçiler ile ezilen halkların gerçek kurtuluş yolu ancak anti-kapitalist, anti-emperyalist, anti-siyonist birleşik direnişin geliştirilip güçlendirilmesiyle açılabilir.

 

 

 

 

İran Türk ürünlerinin ihracını yasakladı

 

İran Ticaret Geliştirme Teşkilatı internet sitesi üzerinden yaptığı açıklamayla Türk ürünlerinin İran üzerinden Rusya’ya ihracatının yasaklandığını duyurdu.

Yapılan açıklamada kararın İran Sanayi, Maden ve Ticaret Bakanı Muhammed Rıza Nimetzade’nin talimatıyla alındığı, yasağa uymayan tüccarların ticaret kartının iptal edileceği duyuruldu.

İran Ticaret Geliştirme Teşkilatı Başkanı Movadvadi, bazı işadamlarının Türkiye’den ithal ettikleri ürünleri tekrar Rusya’ya ihraç ettiklerini, bunun İran’ın ihracat politikasına aykırı olduğunu, İran-Rusya ilişkilerini olumsuz etkileyebileceğini belirtti. Movadvadi, İranlı işadamlarını yasaktan yararlanarak Rusya’ya yapılan ihracatı arttırmaya çağırdı.

 

 

 

 

ABD, Suudi işbirlikçilerinin yanında

 

ABD emperyalizminin baş sözcüleri, Ortadoğu ve özel olarak da Suriye ve Irak politikalarını hayata geçirmek için bölgedeki işbirlikçileriyle görüşmelerini yoğunlaştırdı. Türkiye’ye ziyaret gerçekleştiren ABD Başkan Yardımcısı’nın yanı sıra, Dışişleri Bakanı Kerry de Suudi Arabistan’da görüşmeler gerçekleştirdi.

24 Ocak günü Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’daki görüşmeden sonra yapılan ortak basın toplantısında konuşan Kerry, İran’a uygulanan nükleer yaptırımların kaldırılmasından sonra işbirlikçi Körfez ülkelerinde oluşan kaygıyı anladıklarını belirterek, Körfez ülkeleri ile istihbarat, güvenlik ve askeri konularda mutabakatların sürdüğünü hatırlattı. Ayrıca Lübnan Hizbullahı’nın elinde 70-80 bin füze olduğunu söyleyen Kerry, Körfez ülkeleri ile füze savunma sistemi üzerine de çalışmaların olduğunu söyledi. Kerry bu füzelerin çoğunun Şam üzerinden geldiğini ve İran tarafından gönderildiğini ifade etti.

Kerry, Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’dan oluşan gerici, işbirlikçi Körfez İşbirliği Konseyi ile çıkar birliklerinin olduğunu belirtti. Bu ülkelere yönelik bir tehdit durumunda yanlarında olacaklarını yineledi.

Suudi Arabistan resmi haber Ajansı SPA’nın haberine göre, Kerry Suudi Arabistan Kralı Salman bin Abdulaziz al Suud ile de Suriye sorunu ve İran üzerine görüştü.

 

 

 

 

Suriye görüşmelerinde çatlaklar

 

Suriye’deki emperyalist savaş sürerken 29 Ocak’ta yapılacak görüşmeler öncesinde taraflar arasındaki çatlaklar devam ediyor. PYD’nin görüşmelere katılıp katılmayacağına dair net bir karar açıklanmazken, dinci-gerici çetelerin içerisinde bulunduğu Yüksek Müzakere Heyeti’nin “Suriye’deki beklentilerinin karşılanmaması” kaygısı taşıdığı dile getirildi. PYD’nin de içerisinde olduğu Suriye Demokratik Güçleri (QSD) temsilcilerinden Heysem Menna “PYD olmazsa biz de olmayız” açıklaması yaparken bu açıdan da netleşen bir durum yok. Son olarak Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Gennady Gatilov PYD’nin bu görüşmeye davet edilmediğini ama bundan sonraki görüşmelerde yer alacağını açıkladı.

25 Ocak’ta yapılması planlanan fakat 29 Ocak’a ertelenen Cenevre toplantısı öncesi oluşan tablo ise Suriye’de emperyalist rekabetin kolay kolay durulmayacağını bir kez daha gözler önüne sermiş bulunuyor. Görüşmelerin 29 Ocak’ta başlatılabilmesi adına emperyalistler girişimlerde bulundu.

Dinci çetelerden açıklama

Diğer yandan dinci-gerici çetelerin ABD, Türkiye, Suudi Arabistan öncülüğünde oluşturdukları cephede de “geçiş süreci”ne dair tartışmaların sürdüğü bildirildi. ABD ve Rusya arasındaki görüşmelerin, “kraldan çok kralcı” yaklaşımlarına ve bölgedeki çıkarlarına zarar verebileceğini düşünen çeteler, “görüşmeler başlamadan önce savaş bölgesinde birtakım adımların atılmasını beklediklerini” açıkladı. Kendi içlerindeki toplantının devam ettiği belirtilen dinci-gerici çeteler arasından da “Suriye ordusu geri çekilmezse görüşmelere katılmayacağız” diyenler olduğu öğrenildi. Çetelerin de “gerekli koşulların sağlanması” yönünde emperyalist destekçileriyle görüşecekleri kaydedildi.

 
§