22 Nisan 2016
Sayı: KB 2016/16

Haydi 1 Mayıs’a!
Sendikal bürokrasinin ve reformizmin Taksim korkusu
İşçi sınıfına kurşun askerliği dayatıyorlar!
Sınıf kimliğimiz ve sınıf kinimizle 1 Mayıs’a!
“Yürü üstüne üstüne, tükür yüzüne celladın!”
1 Mayıs'a doğru
Devrimci 1 Mayıs hazırlıkları
“Alışan’a sendika gelene kadar mücadele edeceğiz!”
Sömürü ve kölelik düzeni yıkılmadan işçi ve emekçilere iyi bir yaşam yok!
Sınıf çalışmasının sorunları
Taleplerimizle 1 Mayıs’ta alanlara!
Emekçi kadınların tek kurtuluşu var: Örgütlü mücadele!
Ankara’daki Katliam Planı biliniyordu!
Türkiye’nin Suriye ile flörtü ve anlamı üzerine
75 bin 890 genç işçi hazırlanıyor!
Yozlaşmış teşkilatın başarısız seremonisi
Suriye savaşının fitili bir kez daha ateşlendi
Sınıfın neferi, sosyalizm davasının savaşçısı Hatice Yürekli mücadelemizde yaşıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İslam İşbirliği Teşkilatı 13. Zirvesi;

Yozlaşmış teşkilatın başarısız seremonisi

 

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 13. Zirvesi İstanbul’da gerçekleştirildi. 20 ülke devlet başkanı, kral veya başbakan düzeyinde temsil edilirken, diğerleri ise bakan düzeyinde katılımı tercih etti. Dönem başkanlığını Türkiye’ye devreden Mısır adına zirveye katılan Mısır Dışişleri Bakanı, Tayyip Erdoğan’ın kaba tutumuna tepki göstererek ülkesine döndü.

Kabalığı sınır ötesine taşıyan kaçak sarayın tiranının aynı tutumu zirvede de sergilemesi bazı çevreler tarafından şaşkınlıkla karşılanırken, Mısırlı bakan protestoyu tercih etti. Ortaçağ kalıntısı El Suud rejiminin hazırladığı sonuç bildirisine itiraz eden İran Cumhurbaşkanı da heyetiyle beraber zirveden çekildi. Başını El Suud kralının çektiği Vahhabilerin gölgesinde gerçekleştirilen zirveye rezaletler damgasını vurdu. Zirveye “Adalet ve Barış için Birlik ve Dayanışma” gibi “ulvi” bir başlık yakıştırılsa da Ortadoğu gericiliğinin başarısız bir seremonisinden öteye geçemedi.

Açılışa kabalık damgası

Dönem başkanlığını Türkiye’ye devretmek için gelen Mısırlı bakan, dinci gericiliğin şefinin “dindar/kindar” tutumuna maruz kaldı. Mısırlı bakanla el sıkışmayan Tayyip Erdoğan, açılış konuşmasında devrik Müslüman Kardeşler yönetimine teşekkür etti. Ev sahibi sıfatı taşıyan kişinin sergilediği kabalıklar, zirvede yaşanacak diğer rezaletlerin habercisi oldu.

İstanbul’a gelmeden önce Kahire’yi ziyaret eden el Suud kralı, zirve vesilesiyle Türkiye-Mısır ilişkilerinde yeni bir sayfa açabileceğini var sayıyordu lakin tersi oldu. Saray tiranının kabalıkları zaten aşılamayan sorunlara tuz-biber kattı.

Sonuç bildirisi rezaleti

Zirve adına yayınlanan sonuç bildirisine, el Suud kralı damga vurdu. Arap coğrafyasının petro-dolar servetini emperyalist efendileriyle birlikte yağmalayan el Suud, bu servetten dağıttığı rüşvetler sayesinde üye ülke temsilcilerinin bildiriye imza atmasını sağladı. İran’ı kınayan bildiriye itiraza karşı sergilenen küstahlıktan dolayı Hasan Ruhani ile ekibi de zirveyi terk etti.

Mısırla İran’ın tepkileri zirve seremonisini iyice gözden düşürdü. Zira zirveye el Suud kralı ile onun petro-dolar servetinden nemalanma hesapları yapan Tayyip Erdoğan damga vurdu. İkilinin zirveye damga vurması, sonuç bildirisinde İran’la Lübnan Hizbullahı’nı kınayan ifadelerin yer almasına imkan sağlasa da, ciddiyetini tartışmalı hale getirdi.

Siyonist İsrail’e göz kırptılar

“Sünni eksen” adı altında Ortadoğu’da gerici bir cephe kurmak için çaba sarf eden el Suud kralı-Tayyip Erdoğan ikilisi, bu konuda siyonist İsrail’le tam bir mutabakat içindeler. Zira bölgeyi etnik, dinsel, mezhepsel temelde parçalayıp halkları köleleştirme planının patenti emperyalist/siyonist güçlere ait.

Sonuç bildirisinde İran’ı hedef almakla yetinmeyen el Suud kralı-Tayyip Erdoğan ikilisi, ırkçı-Siyonistlere karşı direnişin simgesi haline gelen Lübnan Hizbullahı’nı da terörist ilan ettiler. Halkları vahşice katleden IŞİD, El Nusra gibi çeteleri destekleyenler, siyonist işgale karşı direnen Hizbullah’ı “terörist eylemlerinden” dolayı kınayan bildiriyi Irak dışındaki ülkelere imzalattılar. Bu tutumlarıyla 70 yıldır Filistin halkını katleden İsrail devletiyle aynı safta olduklarını bir kez daha ispatladılar.

Dolar dilenen “büyük şef”

Zirve rezaletlerinden biri de, kaçak saray tiranının dolar dilenmesiyle yaşandı. Diplomatik teamülleri ayaklar altına alan tiran, zirvenin kapanış konuşmasında Türkiye’nin İİT’ye 2 milyon dolar bağışlayacağını ilan ederek diğer katılımcıların da “açık bağış” yapmasını istedi. Bu talep Mozambik, Zambiya gibi bazı üyeler dışında karşılık bulmayınca hiddete kapılan “büyük şef” teşkilata borçlu olan devletlerin listesini okuyarak teşhir kampanyası başlattı. Katılımcılar tarafından şaşkınlıkla karşılanan bu tutum Vahhabilerin önde geleni el Suud kralını bile rahatsız etti.

Üye ülkelerden aidat adı altında dolar dilenen Tayyip Erdoğan başarılı bir tüccar olduğunu ispatlamaya muvaffak oldu. Ancak sergilediği tutumun dünya alem nezdinde rezil olmak anlamına geldiğini müritleri bile inkar edemiyor.

Toplu namaz maskaralığı

Zirvenin hem açılış, hem kapanışında imza attığı kaba rezaletleri toplu Cuma namazı seremonisiyle dengeleme planı kuran “büyük şef”, bu kez cami avlusunda hezimete uğradı. Bazı istisnalar dışında namaza katılımın olmaması, tabloyu tamamlayan fiyasko oldu. Namaz seremonisi çocuk tecavüzcülerine kalkan olan, IŞİD destekçileri listesinin başında bulunan AKP şefi için önemliydi. Buna rağmen diğer ülke temsilcilerinin buna itibar etmemeleri, “büyük şef”in pek de büyük olmadığı ve el Suud petro dolarlarının peşinde olduğu gerçeğinin bilindiğine işaret ediyor.

Gericilik cephesinin tahkimi

İİT saygınlığı yerlerde sürünen teşkilatlardan biridir. Bundan dolayı zirvelerinin de pek bir kıymet-i harbiyesi yok. Nitekim zirvede bu kadar rezaletin yaşanması, teşkilattaki yozlaşma ve çürümenin vardığı boyutun ibret verici tablosunu gözler önüne serdi. Zirve sürecinden yansıyan uğursuz gelişme ise, el Suud kralı-Tayyip Erdoğan yakınlaşması oldu.

Bir süre önce Suriye’ye kara saldırısı başlatmak istediklerini ilan eden gerici-Amerikancı iki devletin işbirliğini pekiştirmeleri ve “İslam Ordusu” kurma niyetlerini beyan etmeleri, halkların geleceği açısından ciddi bir tehdittir. Zira Irak, Libya, Suriye, Yemen gibi ülkelerin yakılıp yıkılmasında etkin rol oynayan bu cephe, ancak emperyalist/Siyonistlere hizmet, halklara düşmanlık edecek bir ordu kurabilirler…

 

 

 

 

ABD Irak’a askeri sevkiyatı sürdürüyor

 

ABD, Ortadoğu’daki çıkarları doğrultusunda bölgedeki işbirlikçi devletlerini harekete geçirmenin yanı sıra kendisi de askeri gücünü arttırıyor.

“IŞİD’e karşı mücadele” bahanesiyle bölgeye yığınak yapmayı sürdüren Amerikan emperyalistleri, son olarak Irak’a yeni saldırı aygıtları sevk edileceğini duyurdu.

ABD Savunma Bakanı Carter, 18 Nisan’da Bağdat’ta yaptığı açıklamada, Irak’a 217 asker ile 8 Apache helikopter göndereceklerini, bu birliklerin özel kuvvetlere bağlı askerlerden oluşacağı, bununla birlikte “eğitici”, “danışman” ekiplerin de sevk edileceğini dile getirdi. Açıklama, “IŞİD’e karşı koalisyon” komutanı Amerikan General Sean MacFarland ile Irak Başbakanı, Savunma Bakanı arasında yapılan görüşmelerin ardından yapıldı.

 
§