5 Ağustos 2016
Sayı: KB 2016/29

Emperyalizme / NATO’ya muhalefetin yolu, kapitalizme ve dinci-gericiliğe karşı mücadeleden geçer
“Demokrasi nöbetleri”; gösterdikleri ve görevler
‘Demokrasi’ masallarına karnımız tok!
Her daim OHAL koşulları
AKP’ye karşı mücadelede devrimci perspektif yaşamsaldır
Paralel yürüyüp dikey kesişenler...
Düzenin iç krizine karşı, devrimci sınıf mücadelesi!
Türkiye’de dinsel gericilik - H. Fırat
Tarih işçi sınıfını iktidara, sınıfın öncülerini göreve çağırıyor!
Kamu emekçilerine dönük saldırılar boyutlanıyor
OHAL ile “sözleşmeli öğretmenlik” geri geldi!
“OHAL”de mücadeleye!
Emekçi kadınların özgürlüğü gerici çıkar çatışmalarında değil, mücadelede
DGB II. Yaz Kampı iptal edildi!
Dışarıda emperyalist saldırganlık ve savaş, içeride polis devleti uygulamaları
Körfez şeyhleri “AKP atı”na oynamaktan vaz mı geçti?
Sürgün edilen devrimci tutsaklara işkence
İşçi sınıfının “General”i
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Körfez şeyhleri “AKP atı”na oynamaktan vaz mı geçti?

 

Dini siyasallaştırıp sefil çıkarlarına alet eden gerici akımlar, “ahlaki ilkelere/insani değerlere” bağlılığı dillerinden düşürmezler. Oysa söylemleriyle eylemleri arasında derin bir uçurum var. Bu kaçınılmaz olarak öyledir. Zira çağımızda burjuva bir akımın bu tür “manevi” şeylere itibar etmesinin koşulları mevcut değil. Bu açıdan her burjuva akım bir ucubedir. Dinci-burjuva akımlar ise bir kat daha ucubedirler. Çünkü bunlar yaptıkları şeylere her zaman zıt anlamlar yüklerler.

***

Siyasal İslamcılardaki ultra yozlaşmayı AKP-cemaat koalisyonu dönemindeki icraatlarıyla da, 10 yıllık balayının bitiminden sonra birbirlerine karşı geliştirdikleri söylem ve eylemleriyle de gösterdiler. Bu yozlaşmayı AKP ile ortaçağ kalıntısı Körfez şeyhleri arasındaki ilişkilerde de görmek mümkün. Pragmatizmin en kabasını “ilke” edinen dinci-şeriatçı rejimler sefil çıkarları söz konusu olduğunda ne din ne iman ne ahlak tanırlar. Gözü kapalı bir şekilde birbirlerini satıyorlar. Örneğin İhvancıları (Müslüman Kardeşler) onlarca yıl destekleyen, finanse eden Körfez şeyhleri işin ucu kendilerine dokunmaya başlayınca 180 derece dönüş yaptılar. El Kaide’yi, IŞİD’i destekleyen bu yozlaşmış şeyhler, İhvan’ı terör örgütü ilan ettiler. Bu arada Rabiacı AKP de Mısır’da hezimete uğrayan İhvancılar için yas tutarken, İhvan’ın ölüm fermanını imzalayan Körfez şeyhleriyle her alanda işbirliğine devam ediyordu.

***

İki dinci akımın giriştiği iktidar ve rant uğruna savaşın doruğu sayılan başarısız askeri darbe girişiminin ardından yaşananlar, Körfez şeyhlerinin “AKP atı”nı “Gülen cemaati atı” ile değiştirmeye hazırlandıklarını da gözler önüne serdi. Görünen o ki, Tayyip Erdoğan’a sadık kalan Katar emiri dışındaki şeyhler, AKP iktidarının yıkılış müjdesini dört gözle beklemişler. T. Erdoğan’la Kâbe’de diz dize namaz kılma seremonileri düzenleyen şeyhler, AKP’nin Rusya ile anlaşması ve İran’la ilişkileri düzeltme arayışına girmesi üzerine tutum değiştirdiler. Artık ne “din kardeşi Tayyip”i anan var ne uzun yıllara dayanan “dostluğu” hatırlayan kaldı.

Suriye’yi yakıp yıkmak için birlikte çalıştılar. Cihatçı katilleri birlikte devşirdiler, eğittiler, finanse ettiler. Yani Suriye başta olmak üzere bölge halklarına karşı birçok suça ortak imza attılar. Tüm bunlar AKP’yi satıp Gülen cemaatine yanaşmanın önünde engel olamadı. Zira ne ilke ne değer tanıyan bu ultra gerici, yozlaşmış şeyh/emir takımı için sefil çıkarları dışında önem taşıyan bir şey yoktur.

***

Körfez şeyhlerinin AKP atını salıverip Gülen atına atlamaları ne T. Erdoğan’da ne müritlerinde şaşkınlık yarattı. Belli ki siyasal İslamcılar bu tür şeylere alışıklar. Zira tümü aynı kumaştan dokunmuş, tümü ilkel, gerici, riyakardırlar. Herhangi biri “din kardeşleri”ni her an satabilir. Örneğin son dönemde Mısır’la anlaşmak için çaba sarf eden AKP iktidarı, Rabia’nın da yüzlerce yıl hapis cezasına çarptırılan Muhammed Mursi’nin de adını anmıyordu. Yani Mısır’la ilişkilerin geliştirilmesi uğruna Rabiacı İhvancı kardeşlerini bir anda satan AKP şefleriyle medyadaki borazanlarının, Cemaat atıyla cilveleşmeye başlayan Körfez şeyhlerinden bir farkları olmadığını daha önce ispatlamışlardı.

***

Siyasal İslamcıların birbirini satması veya IŞİD-El Nusra gibi birbirlerini vahşi şekilde boğazlamaları kimseyi şaşırtmıyor. Zira AKP’nin İhvancıları sattığı yerde, Körfez şeyhlerinin AKP’yi satmaları neden şaşırtıcı olsun ki? Belli ki, “din kardeşini satmak” siyasal İslamcı akımların siyaset yapma tarzlarının merkezinde yer alıyor. Birbirlerini tereddütsüz satmaları gibi, pişkince yeniden anlaşmaları da mümkündür. 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olması, Gülen atının sakatlanması, bu şeyhlerin bir kez daha AKP atına göz kırpmalarına yol açacaktır. Tarafların kaba pragmatizmi yeniden anlaşmayı kolaylaştırabilir. Ancak anlaşsalar da birbirlerine diş bilemeye devam edecekler.

Bu ve benzer birçok örnek siyasal İslamcı akımların yozlaşmanın doruğunda olduğunu gözler önüne seriyor. Yozlaşmanın doruğu siyasi çöküşün başlangıcıdır aynı zamanda. Halen işçi sınıfıyla emekçiler üzerinde etkili olan sermayenin bu en yozlaşmış fraksiyonunu teşhir etmek büyük bir önem taşıyor. AKP iktidarı başta olmak üzere dinci akımların pratiği teşhir için bol miktarda veri sunuyor. Bu verileri devrimci sınıf perspektifiyle etkili, hızlı, düzenli bir şekilde sınıfın gündemine taşımalı, dinci gericiliği somut verilere dayanarak teşhir etmeliyiz.

 

 

 

 

Wuppertal’da AKP ve darbe karşıtı eylem

 

Almanya’nın Wuppertal kentinde darbe girişimi ve dinci-gerici AKP iktidarını protesto amaçlı 1 Ağustos’ta eylem yapıldı.

Wuppertal Demokratik Güç Birliği ile BİR-KAR’ın çağrısını yaptığı, Nav-Dem ve AGİF’in de katıldığı eylem saat 18.30’da, City Arkaden’in önünde saygı duruşu ile başladı. Ardından, Nav-Dem temsilcisi konuşma yaptı. Konuşmasında IŞİD canilerinin Kamışlo’da gerçekleştirdiği katliama değindi, katliamın IŞİD ile Türk sermaye devletinin ortak yapımı olduğunu söyledi. Kirli savaşın da, IŞİD katliamlarının da Kürt halkını yıldırmaya veya teslim almaya gücünün yetmeyeceğini vurguladı.

Ulusal özgürlük ve eşitlik kavgasının zafer elde edilene dek süreceğini belirten temsilci, darbe ile birlikte, Kürt halkı ve A. Öcalan üzerindeki baskıların daha da arttığını, Öcalan’dan hiçbir haber alınamadığını dile getirip, bu yönde bir basınç oluşturmak için daha fazla çaba yürütme çağrısı yaptı. Konuşma, “Bijî serok Apo!” ve “Şehit namırın!” sloganları ile karşılandı.

Ardından, BİR-KAR temsilcisi söz aldı. BİR-KAR temsilcisi darbe ve sonrası gelişmelere, AKP iktidarı ve ebedi şefleri T. Erdoğan’ın sahneye koyduğu “demokrasi nöbeti” adlı orta oyununa değindi. AKP gericiliği ve Erdoğan’ın “demokrasi” dediğinin, Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri için koyu bir polis rejimi, Kürt halkı içinse, tarihinin en kanlı ve karanlık savaşı demek olduğunu belirtti. Erdoğan’ın hiçbir sözüne inanılamayacağını ve güvenilemeyeceğini bir kez daha vurgulayan temsilci, şimdi aldatıcı bir manevra olarak sarıldığı demokrasi havariliğini de çok yakın bir zaman içinde bir yana bırakacağına dikkat çekti. BİR-KAR temsilcisi, AKP’nin geleceğe dair son derce kirli ve karanlık planlarının olduğunu ve kısa bir süre sonra bunun tüm yıkıcı sonuçlarıyla açığa çıkacağını vurguladı. İşçi, emekçi, Kürt, Alevi, ilerici ve devrimci düşmanı bu iktidarın gerçekte en zayıf dönemini yaşadığının, dümeninde bulunduğu sermaye devletinin bir çözülme ve dağılma sürecine girdiğinin ve birlikte adeta yıkılmayı beklediklerinin altını çizdi.

Birleşik mücadelenin daha da önem kazandığını dile getiren BİR-KAR temsilcisi, AKP iktidarının, çözülüp dağılma sürecine giren sermaye devleti ile birlikte yıkılmasının tek seçenek olduğunu belirtti. Eylem sloganlarla sona erdi.

 
§