5 Ağustos 2016
Sayı: KB 2016/29

Emperyalizme / NATO’ya muhalefetin yolu, kapitalizme ve dinci-gericiliğe karşı mücadeleden geçer
“Demokrasi nöbetleri”; gösterdikleri ve görevler
‘Demokrasi’ masallarına karnımız tok!
Her daim OHAL koşulları
AKP’ye karşı mücadelede devrimci perspektif yaşamsaldır
Paralel yürüyüp dikey kesişenler...
Düzenin iç krizine karşı, devrimci sınıf mücadelesi!
Türkiye’de dinsel gericilik - H. Fırat
Tarih işçi sınıfını iktidara, sınıfın öncülerini göreve çağırıyor!
Kamu emekçilerine dönük saldırılar boyutlanıyor
OHAL ile “sözleşmeli öğretmenlik” geri geldi!
“OHAL”de mücadeleye!
Emekçi kadınların özgürlüğü gerici çıkar çatışmalarında değil, mücadelede
DGB II. Yaz Kampı iptal edildi!
Dışarıda emperyalist saldırganlık ve savaş, içeride polis devleti uygulamaları
Körfez şeyhleri “AKP atı”na oynamaktan vaz mı geçti?
Sürgün edilen devrimci tutsaklara işkence
İşçi sınıfının “General”i
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi sınıfının “General”i

 

Bilimsel sosyalizmin kurucularından F. Engels, 5 Ağustos 1895’te hayata gözlerini kapadığında arkasında kadim dostu Marx’la birlikte yarattığı ve dünya işçi sınıfına armağan ettiği koca bir eser bırakmıştı. Bu eser proletaryanın devrimci sınıf savaşımın stratejisi ve taktiğidir.

Daha 1840’lı yılların başlarında İngiltere’nin işçi semtlerini gözlemleyen Engels, “İnglitere’de Emekçi Sınıfı’nın Durumu”nu kaleme aldığında sadece proletaryanın sefalet koşullarını betimlemiyor, aynı zamanda işçi sınıfının kendisi ile birlikte tüm toplumu kurtaracağını iddia ediyordu.

1844’te Marx ile tanışmaları ile birlikte ise bu iki isim dünya komünist hareketinin inşa edilmesinde temel bir rol oynadılar. Komünizm adına egemen olan ütopyacı ve komplocu fikirlere savaş açan ikili, felsefi alanda başlattıkları mücadeleyi, “Komünist Birlik”in inşası ve “Komünist Manifesto”nun kaleme alınması ile taçlandırdılar. “Komünist Manifesto”nun yayınlandığı 1848 Şubat’ının hemen ertesi ise bu fikirlerin bir doğrulanması olarak 1848 devrimlerinin başlangıcı idi. 1848 devrimlerinin ateşi Almanya’ya düştüğünde gizlice buraya geçen ikili, tüm bu süreç boyunca ayaklanmanın içinde aktif bir şekilde yer aldılar.

1848 devrimlerinin sonrası ise bir yandan devrim dersleri ile siyasal sınıf savaşını geliştiren teorilerin ortaya çıktığı, diğer bir yandan ise “Kapital” ile taçlanan ekonomi politik çalışmalarının yoğunlaştığı yıllardır. Tüm bu yıllar boyunca ikili, dünya komünist hareketinin inşası için amansız bir mücadele yürüttüler. Bu mücadele içerisinde Engels, tüm mütevaziliği ile her zaman “ikinci keman” olmayı tercih etti. Öyle ki 1883 yılında Marx’ın ölümünün ardından komünist hareketinin başına geçmesi gerektiğinde “Ve şimdi, teorik konularda Marx’ın yerini almam ve birinci keman olmam için hiç beklenmedik bir çağrı alınca, ben bu işi, ufak tefek yanlışlar yapmaksızın –ki, bunun herkesten çok ben bilincindeyim– yapamayacağımı biliyorum” diyordu. Marx’ın ölümünün ardından “Kapital”in tamamlanmayan iki cildini yoğun bir emek ile tamamlayan Engels, bu iki cildi de yine Marx’ın adı ile yayınladı. Zaten, Marx yaşadığı yıllarda bile, Marx “Kapital”in hazırlığına yoğunlaşabilsin diye gazetelere Marx’ın adı ile makaleler kaleme alıyordu.

Tüm mütevaziliği ile birlikte Engels, sadece fedakar bir dost değil, işçi sınıfının “General”i idi. O’na “General” lakabını ilk takan Marx’ın kızı Elanor olmuştu. Zira Paris Komünü’nü önceleyen Fransa-Prusya savaşını takip eden Engels, askeri dehasını da konuşturuyor, savaşın gidişatı üzerine tüm öngörüleri doğrulanıyordu. Öyle ki, o dönem Fransa-Prusya savaşı ile ilgili olarak yazdığı isimsiz makalelerin İngiltere ordusundan yüksek rütbeli bir subay tarafından kaleme alındığı düşünülüyordu. Yani, O “General” lakabını asıl olarak komünist işçi hareketinde tuttuğu yer itibari ile hak etse de, O’na bunu getiren askeri alandaki dehası ve girişkenliği idi.

Sadece 1870 Fransa-Prusya Savaşı’nda değil, daha 1848 devrimlerinden itibaren Engels’in askeri dehası kendisini açık bir şekilde hissettirmişti. Engels, barikat savaşları ve ayaklanma üzerine kaleme aldığı sayısız makale ile bir yandan proletaryanın siyasal savaşının taktiğini geliştirirken, diğer yandan ise bizzat kurulan barikatların içinde yeri geldiğinde bir komutan, yeri geldiğinde sıradan bir er olarak tüm soğukkanlılığı ve cesareti ile çarpışıyordu.

1849 baharında Almanya’da devrimci ayaklanma başladığında Marx ve Engels Köln Halk Güvenlik Komitesi’nin de içindeydiler. “Ayaklanma, savaş ya da herhangi bir başka sanat kadar bir sanattır; savsaklanmaları, bunları savsaklayan partinin yıkımına yol açan bazı pratik kurallara bağlıdır” diyen Engels, bir devrimci askeri kurmay olarak tüm ayaklanma boyunca işçi sınıfını ve müttefiklerini savaşçı birlikler halinde örgütlemek için çabalıyordu. Ateşli silahlardaki gelişimin savaşların gidişatını nasıl etkilediğine ve etkileyeceğine kadar birçok konu üzerinde ayrıntıları ile durarak devrimci savaşın gidişatını, stratejik hedeflerini ve kentler ele geçirildikten sonra yapılacakları planlıyordu.

Engels’in ölümünün üzerinden tam 121 yıl geçti. Marx ile birlikte kurdukları bilimsel sosyalizm düşüncesi bugün de tüm güncelliği ile yaşıyor. Engels’in, “yivli tüfek”in icadı ile savaşın gelişimi üzerine söylediklerinin üzerine ise çok daha farklı boyutlarda teknik gelişmeler eklendi. Artık söz konusu olan kitle imha silahları üzerine kurulu bir savaş tekniğidir. Bugün savaş tekniği için yeni taktikler bir ihtiyaç olsa da Engels’in daha 1852 yılında 1840 Devrimleri’nin dersleri açısından söyledikleri tüm öğreticiliği ile önümüzde durmaktadır:

Oysa, ayaklanma, savaş ya da herhangi bir başka sanat kadar bir sanattır; savsaklanmaları, bunları savsaklayan partinin yıkımına yol açan bazı pratik kurallara bağlıdır. Böyle durumlarda göz önünde tutulmaları gereken partilerin ve koşulların özlüğünden mantıksal olarak çıkan bu kurallar öylesine açık ve öylesine yalındırlar ki, kısa 1848 deneyi, bunları Almanlara adamakıllı öğretmiştir. Birincisi, eğer oyununuzun bütün sonuçlarına korkusuzca göğüs germeye iyice kararlı değilseniz, ayaklanma ile hiç oynamamak. Ayaklanma, değerleri her gün değişebilen çok belirsiz büyüklükler ile yapılan bir hesaptır; düşman güçleri, her tür örgütlenme, disiplin ve yetke alışkanlığı üstünlüğüne sahiptirler; eğer onların karşısına daha üstün güçler çıkaramazsanız, bozguna uğradığınızın, hapı yuttuğunuzun resmidir. İkincisi, bir kez ayaklanma yoluna girdikten sonra, en büyük bir kararlılık ile ve saldırıcı biçimde davranmak. Savunma, her türlü silahlı ayaklanmanın ölümüdür; ayaklanma, daha düşmanları ile boy ölçüşmeden yitirilir. Düşmanlarınıza, güçleri dağınık olduğu sırada, birdenbire saldırın, ne kadar küçük olursa olsun, yeni, ama günlük başarılar hazırlayın; ilk başarılı ayaklanmanın size verdiği morali yükselterek sürdürün; her zaman en güvenilir yanda gitmeye çalışan sallantılı öğeleri böylece kendi yanınıza alın; devrimci siyasette, bugüne kadar bilinen en büyük usta olan Danton ile birlikte: de l’audace, de l’audace, encore de l’audace* diyerek, düşmanlarınızı güçlerini size karşı toparlayamadan, önünüzden kaçmaya zorlayın.”

*Cüret, cüret daha fazla cüret

 
§