28 Ekim 2016
Sayı: KB 2016/40

Birleştirici tek seçenek devrimci direniş çizgisidir!
Ortadoğu, Türkiye ve Kürt sorunu
Darbe fırsatçıları darbeleri soruşturamaz!
CHP tipi muhalefet!
Kürt halkının iradesi sınanıyor
Medya raporu: OHAL’de 118 kapatma, 56 tutuklama!
“Bütün sorunları işçi sınıfının bilinci ve mücadelesiyle çözebiliriz!”
“Uğur Konfeksiyon'a işçi kıyımı ne demekmiş göstereceğiz!”
Hakların ve geleceğin için kavgaya hazırlan!
Tırmanan siyasal gericilik ve zor döneme devrimci hazırlık
Yaşadıklarımız hesabı sorulmamış bir geçmiş olmayacak
Cumartesi Anneleri: Kaybedenleri affetmeyeceğiz!
Gözaltı ve azgınlaşan polis şiddeti
AÜ Hukuk Fakültesi’nde hukuk paneline “izin” yok!
Liseliler birliğe, okullar meclise!
Ya direniş, ya direniş!
"Bir araya gelmediğin sürece yokluğa mahkum edilmeye devam edersin"
“Patronlar nasıl birleşip işçi sınıfına savaş açıyorsa işçiler de birleşmelidir”
OHAL ipinde iki cambaz
Kartal İşçi-Emekçi Kadın Komisyonu buluşması
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Darbe fırsatçıları darbeleri soruşturamaz!

 

15 Temmuz darbe girişimi başarılı olmadıysa da, Gülen cemaatinin eski partneri AKP iktidarı kendi darbesini gerçekleştirdi. Öncelikle “Gülen cemaatini devletten temizleyeceğiz” bahanesi ile OHAL ilan edildi. Bu aynı süreç içerisinde darbe girişimini fırsata çeviren AKP iktidarı bütün bir toplumu zapturapt altına almak için kolları sıvadı. Her türlü baskı ve keyfiyetin önünü açtı, işçi ve emekçileri hedef alan sosyal-iktisadi saldırılar bir bir hayata geçirilmeye başlandı.

AKP, öncelikle devlet içinde “temizlik”e başladıysa da, asıl hedefinin toplumsal muhalefetin güçten düşürülmesi ve sömürünün önündeki engellerin kaldırılması olduğunu çok geçmeden göstermiş oldu. İşçi direniş çadırlarına yapılan saldırılar, KESK üyesi öğretmenlerin açığa alınması, asılan grev kararlarının sendikal bürokrasinin yardımı ile indirilmesi, muhalif basın organlarının kapatılması, devrimci tutsaklara yönelik işkence ve sürgün olayları, basın, toplanma ve örgütlenme hakkına getirilen keyfi yasaklar vs… Uzayıp giden bu listeyi rahatlıkla uygulamak için ise ihtiyaç duydukları araç sermaye devletinin kurumları oldu. Bunların başında da TBMM ve Anayasa Mahkemesi (AYM) geliyor.

AKP’yi “ak”lama komisyonu

Öncelikle belirtmek gerekir ki, AKP’nin darbe ile temelden bir derdi yoktur. Evet, düzen içi çıkar çatışmasının geldiği nokta itibariyle intikam ateşi ile yanmaktadır fakat bu ateşin şerrinden de korkmakta, bu ateşle birlikte kül olmaya niyetli gözükmemektedir. Cemaat ile bağlantılı diyerek öğretmenleri, işçileri soruşturma kapsamına almakta bir beis görmeyenler devletin tepesinde “kandırıldık” çığlıkları atmaktadır. İşin ucunun kendilerine gelmemesi için yalana ve aldatmacaya başvurmaktadırlar. Soruşturmalar, tutuklamalar toplumsal muhalefete yönelerek devam ederken, AKP hükümeti göstermelik komisyonları ile darbeyi görünüşte “soruşturmakta” bu göstermelik komisyon üzerinden kendisini “ak”lamaya çalışmaktadır.

15 Temmuz'un ardından kurulan “darbe araştırma komisyonu” tam da bu işlev üzerinden hareket etmektedir. Çalışmalarına başlayan ve medyanın ilgi konusu olan komisyonun şimdiye dek darbe gecesini yaşayan hiç kimseyi ifadeye çağırmamış olması, örneğin en tartışmalı isimlerin başında gelen Hakan Fidan’ın listede yer almaması, yanı sıra komisyon başkanının ve bazı üyelerinin eski cemaatçi olması komisyonun asıl işlevini gözler önüne sermektedir.

Erdoğan başlatılan soruşturmalar ve art arda gelen tutuklamaların sonrasında “at izi it izine karışmış” diyerek aslında tek bir gerçeğe, cemaat ile aynı kalıptan döküldükleri gerçeğine işaret etmiş oldu. Aynı kalıptan dökülenler ve birbirlerine bin bir çıkar bağı ile bağlı olanlar 15 Temmuz’u aydınlatamazlar. 15 Temmuz’un ardında cemaat olduğu kadar AKP hükümeti de vardır. Aynı anlama gelmek üzere, 15 Temmuz’un ardında yekpare kapitalist sistemle özdeşleşen rejim krizi vardır. Bu sebeple “darbeyi soruşturuyoruz!” söylemi koca bir yalandan, göz boyamadan ibarettir.

Kapitalist sistemde yargı tarafsızlığı kâğıt üstünde!

Meclis eliyle göz boyamaya devam eden AKP hükümeti, diğer bir yandan toplumsal muhalefeti bastırmanın ve sömürüyü derinleştirmenin yolu olarak KHK’lara sarılmış durumda. Bu aracı elinden almak isteyenlere karşı ise kendisinin ilan ettiği OHAL’in yine kendisine verdiği ucu açık yetkilere bel bağlamaktadır. AYM ise bu noktada AKP hükümetinin yardımına koşmaktadır. OHAL sürecinde çıkarılan KHK’lara dönük çeşitli itirazları reddeden AYM, zamanında Erdoğan’ın “taraf olmayan bertaraf olur!” sözünü “Erdoğan’ın tarafında olmayan bertaraf olur!” biçiminde somutlayarak tarafını seçmiştir.

Düğmesiz cüppelerinin önünü iliklemeye kalkışan bir yargı sisteminden de ancak böylesi bir itaat beklenebilir.

“Aydınlanmanın” koşulları bu düzende değil!

Kapitalist sistem yolsuzluklarla, kirli anlaşmalarla, her türlü darbe ile hesaplaşamaz; sefaleti, iş cinayetlerini, katliamları, savaşları önleyemez. Zira kapitalist sistemin doğası bu olguları döne döne üretir. Kurulu düzen içerisinde onun yarattığı sorunlarla hesaplaşmaktan bahsedenler yalnızca toplumu, işçi ve emekçileri kandırmaktadırlar. Bugün AKP ve ardına aldığı düzen muhalefetinin yaptığı tam olarak budur.

Hesaplaşma günü elbet gelecektir. 15 Temmuz gecesinde yaşananların iç yüzü gibi, bu topraklarda aydınlatılmayı bekleyen sayısız provakasyon vardır. Sermaye devletinin karanlık masalarında tezgahlanan Roboski, Sivas, Maraş, Çorum, '77 1 Mayıs’ı, Soma, Ankara, Suruç, Diyarbakır vb. yüzlerce katliam hâlâ aydınlatılmayı beklemektedir. Özetle; bu düzenden hesabını soracağımız sayısız olay önümüzde durmaktadır. Ve bu hesaplaşma ne düzen güçlerinin sahte komisyonları, ne de ona biat eden kurumları aracılığıyla olacaktır. Hesaplaşma ancak ve ancak tüm bu acı ve sömürünün asıl kaynağı olan sermaye düzeninin yıkılması ile kurulacak olan işçi sınıfının iktidarı altında gerçekleşecektir. Ancak böylesi bir iktidar hiçbir çıkar hesabı gütmeden yaraya neşter vuracaktır.

 

 

 

 

İstanbul Barosu’nda seçimler sonuçlandı

 

İstanbul Barosu seçimlerinde 23 Ekim günü yapılan oylama sonucunda baro başkanlığını Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu adayı avukat Mehmet Durakoğlu kazandı.

Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen seçimler sabah saatlerinde TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın protestosuna sahne oldu.

Kahraman’ın Che Guevara için “eşkıya” sözünü kullanması Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu tarafından hepimiz “Hepimiz Che’nin yoldaşlarıyız!”, “Katil Kahraman barodan defol!” sloganıyla karşılandı.

Tepkilerin ardından Kahraman salonu terk ederken; gerici Hukukun Üstünlüğü Platformu’nun Kahraman’ı protesto eden avukatlara sataşması gerginlik yarattı.

Daha sonra oy kullanma işlemine geçilen seçimlerde 36 bin 483 üyeden 23 bin 921’i oy kullandı.

Oylama sonucunda Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu adayı avukat Mehmet Durakoğlu 13 bin 19 oy alarak başkan olurken; Özgürlükçü Çağdaş Avukatlar Grubu adayı Several Ballıkaya Çelik 3 bin 423 oy, Hukukun Üstünlüğü Platformu adayı Mehmet Sarı 3 bin 40 oy, Avukat Hakları Grubu adayı Ömer Kavili 2 bin 740 oy ve İstanbul Milliyetçi Avukatlar Grubu adayı Ali Rıza Kaplan da bin 699 oy aldı.

 
§