28 Ekim 2016
Sayı: KB 2016/40

Birleştirici tek seçenek devrimci direniş çizgisidir!
Ortadoğu, Türkiye ve Kürt sorunu
Darbe fırsatçıları darbeleri soruşturamaz!
CHP tipi muhalefet!
Kürt halkının iradesi sınanıyor
Medya raporu: OHAL’de 118 kapatma, 56 tutuklama!
“Bütün sorunları işçi sınıfının bilinci ve mücadelesiyle çözebiliriz!”
“Uğur Konfeksiyon'a işçi kıyımı ne demekmiş göstereceğiz!”
Hakların ve geleceğin için kavgaya hazırlan!
Tırmanan siyasal gericilik ve zor döneme devrimci hazırlık
Yaşadıklarımız hesabı sorulmamış bir geçmiş olmayacak
Cumartesi Anneleri: Kaybedenleri affetmeyeceğiz!
Gözaltı ve azgınlaşan polis şiddeti
AÜ Hukuk Fakültesi’nde hukuk paneline “izin” yok!
Liseliler birliğe, okullar meclise!
Ya direniş, ya direniş!
"Bir araya gelmediğin sürece yokluğa mahkum edilmeye devam edersin"
“Patronlar nasıl birleşip işçi sınıfına savaş açıyorsa işçiler de birleşmelidir”
OHAL ipinde iki cambaz
Kartal İşçi-Emekçi Kadın Komisyonu buluşması
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

OHAL ipinde iki cambaz

 

Bir ipte iki cambaz oynamazmış. Bunun doğru olduğuna bir kez daha şahit olduk.
OHAL’le yönetilen iki ülkenin, Fransa ile Türkiye dışişleri bakanlarının “benim OHAL’im senin OHAL’inden iyidir” üzerine yaptıkları muhabbet, burjuva siyasetin olduğu kadar burjuva politikacıların da içerisinde yüzdükleri bataklığı, gerçeğin yarısını kabul ederek gerçeklere nasıl ihanet etiklerini bir kez daha gözler önüne serdi.

Fransa ile Türkiye’deki OHAL yapısal olarak farklı. Fransa’daki OHAL’lerde yargının hâlâ bağımsızlığı söz konusudur” diyen Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Marc Ayrault sözlerini şu şekilde sürdürmüş; “Sizlerdeki OHAL’de ise polise ekstra bir yetki getiriliyor. OHAL düzenlemelerinin, hukuk devletine saygıyı, temel hak ve özgürlükleri göz önünde bulundurması ve yargılamaların adil bir şekilde sürdürülmesi gerekiyor.”

Fransız bakanın salvoları karşısında çaresiz kalan Türk Dışişleri bakanı M. Çavuşoğlu ise bir anda eşitlikçi kesilerek “Fransa’daki OHAL ile Türkiye’deki arasında bir fark yoktur. Fransa’da ve Türkiye’de özgürlükler kısıtlanmamıştır” demiş. Türk dışişleri bakanı arkadan atıp tuttukları, kendi OHAL’lerinin Fransa'dan çok daha özgürlükçü olduğu yalanını bol keseden atarken her nedense mevkidaşı karşısında suspus olmuş.

Alafranga demokrasiyle alaturka demokrasinin çarpımından gerçek demokrasi çıkmaz

Alafranga burjuva demokrasisiyle, alaturka burjuva demokrasisi değişik tarihsel koşulların damgasını taşıyorlar. Fransa’da kapitalizm ve demek oluyorki burjuva demokrasisi büyük Fransız burjuva devriminin ürünü olarak gelişip egemen olurken, Türkiye’de ise kapitalizm batı kapitalist-emperyalist sistemine bağlılık temelinde gelişerek egemen oldu. Emperyalizme bağlı olarak gelişen kapitalizm, eski üretim biçimleriyle birlikte emperyalizmin ülke içerisindeki ekonomik ve sosyal dayanaklarını oluşturdular. Kapitalist gelişme sermayenin yoğunlaşarak tekelleşmesine yol açtı, sanayi kapitalizmiyle finans sermaye kaynaşarak mali sermaye oligarşisinin egemenliğiyle sonuçlandı. Kapitalist gelişmenin tekelleşmeye doğru evrilmesi, serbest rekabet dönemine denk düşen burjuva demokrasisinin siyasal gericilikle yer değiştirmesine yol açtı. Çavuşoğlu'nun muhatabı karşısında ‘aramızda fark yok’ diyerek boyun eğmesinin arkasında bu tarihsel, toplumsal, ekonomik olgular vardır.

Gerçeğin yarısının ikrarı, gerçeği değiştirmiyor

Türk mevkidaşına herkesin önünde ‘demokrasi’ dersi vererek ilk raundu kazanan Fransız dışişleri bakanı Jean-Marc Ayrault gerçekleri altüst ediyor. OHAL, sermaye devletinin değişik biçimlerinden sadece biridir. OHAL de, faşizm, askeri faşist diktatörlük, başkanlık, parlamentarizm gibi burjuva devlet biçimlerinden sadece birisidir. Sınıf mücadeleleriyle dolu bir tarihe ve çok değişik devlet biçimlerine tanıklık eden Fransa’nın dışişleri bakanının ‘’Fransa’daki OHAL’lerde yargının hâlâ bağımsızlığı söz konusudur” sözleri ucuz bir propaganda değilse, bakanın cehaletindendir. Söz konusu olan şey cehaletten ziyade burjuvazinin sınıf çıkarlarını korumak için arsızca başvurulan kaba yalandan ibarettir. Madem ‘yargı hâlâ bağımsız’ olacaksa, ‘polise ekstra bir yetki’ verilmeyecekse, ‘düzenlemeler, hukuk devletine saygı, temel hak ve özgürlüklerin göz önünde bulundurulması ve yargılamaların adil bir şekilde sürdürülmesi’ mümkün olacaksa, ohalde OHAL’e ne lüzum var?. Tekelci burjuvazi için ölüm kalım sorunu olan “Yeni çalışma yasası”nın, Anayasa'nın 49-3 maddesinin OHAL dönemlerinde yürütmeye sağladığı olanağı kullanan hükümetin, oylamaya başvurmadan yasayı kabul etmesi, bakanı sonuna kadar yalanlıyor. Kriz durumlarında polise ve orduya geniş yetkiler tanıyan OHAL uygulaması Fransa’da da mahkeme kararı olmadan evlerde arama yapılmasına, toplantı yasağı ilan edilmesine ve tehlikeli gördüğü şahısların ev hapsine alınmasına imkan tanıyor. Alın size hukukun üstünlüğü!

Türkiye’de bu işler çok daha rahat yürütülüyor: KHK’larla milyar dolarlık sermaye bir anda el değiştiriyor, devlet terörü sokaklarda kol geziyor. Grevler yasaklanıyor. Sömürge hukuku son santimine kadar uygulanıyor, belediyelere bile kayyım atanıyor. Alaturka OHAL ile alafranga OHAL arasındaki fark işte bu kadar. Sermayeye ve onun güçlerine sonuna kadar özgürlük, yönetilen, sömürülen baskı altındaki sınıf ve halklara karşı ise baskı ve terör.

OHAL’ler burjuva devlet aygıtının alışıldık tarzda yönetmede içerisine girdiği zorlukları develet şiddetiyle takviye etmenin araçları olarak ilan edildiler. Genllikle sistem partilerinin ortak konsensüsü olarak ilan edilen OHAL’ler ‘ulusal güvenlik’ sosuna bandırılırlar. Fransa ve Türkiye’de ilan edilen OHAL’lerin ilanı da aynı kurallara ters düşmedi, sermaye partilerinin ortak ‘kararları’ olarak ilan edildiler.

“Ne istediniz de vermedik’’in Fransızcası: “Daha fazla kaynak istiyorsunuz, veriyoruz’’

Yüksek devlet borcunu bir türlü azaltamayan, AB içerisinde rekebet üstünlüğünü Almanya’ya kaptıran ve ekonomik büyümeye çare bulmayan Fransız burjuvazisi yükselen işsizler, özellikle de genç işsizler ordusunun baskısı altında iyice bunalıyor. Son olarak OHAL’in Euro 2016 için uzatıldığı söylense de, yazın bir kez daha OHAL’in 2017’e kadar uzatılması kararlaştırıldı. Grevlere karşı sınırsız polis terörü estiren "sosyalist" Hollende hükümetinin içişleri bakanı, polisin daha fazla kaynak isteğine de “Daha fazla kaynak istiyorsunuz, veriyoruz. Destek istiyorsunuz, alıyorsunuz. Ne istediniz de vermedik” diyerek yakınıyordu.

‘Ulusal güvenlik’ bataklığı faşizmi büyütüyor

Bu iki örnek kapitalist sistemde işlerin artık eskisi gibi gitmediğini gösteriyor. Kapitalizmin ekonomik ve siyasal krizi içerisinde badanaj yapan Fransa giderek daha çok polis şidetine ihtiyaç duyuyor. ‘Ulusal güvenlik’ yalanıyla ilan edilen OHAL bataklığında faşist partiler daha çok güçleniyorlar. Milliyetçi Cephe’nin oyları yüzde 30’lara çıkarak, Sosyalist Parti'yi çokdan geride bırakmış bulunuyor. Bizde de, ‘Tanrının lütfu’ olarak karşılanan darbe girişiminin ortaya çıkardığı ulusal mutabakat bataklığına dayanan OHAL , içeride ve dışarıda tırmandırılan saldırganlığın önemli bir dayanağı olarak değerlendiriliyor.

Bu karanlıktan tek çıkış yolu devrimci bir sınıf hareketi yaratmaktan geçiyor.

 
§