10 Mart 2017
Sayı: KB 2017/10

Suriye; savaştan çıkış arayışı ve kirli hesaplar
‘Hayır’ın yasak olduğu ‘demokratik’ referandum!
Sermaye diktatörlüğüne ‘Hayır’!
Newroz ateşini işçilerin birliği, halkların kardeşliği için harlayalım!
Kamusal kaynaklar sermayeye peşkeş çekiliyor
Kamu emekçilerinin direnişi; olanaklar ve yapılması gerekenler
Çelik-İş, Dytech ve Tofaş’ta işçileri Türk Metal’e sattı
“Bu fabrika halkındı, işçiler fabrikaya sahip çıkmalı!”
Geçici işçi alımları
Kadın işçi ve emekçileri dönüştürmek!
İEKK’dan 8 Mart eylem ve etkinlikleri
Kadınlardan 8 Mart eylemleri
Kapitalist sistemde kadın işçilerin kağıt üstünde kalan hakları
AKP, kadın ve demokrasi
Erdoğan’dan açık itiraf; “İşsizleri yaradandan ötürü seviyoruz!”
Savaş kundakçılığında NATO’dan yeni hamle
Lafarge Holcim-IŞİD Konsorsiyumu!
Emperyalist kamplaşmalar ve Erdoğan-Almanya gerilimi
ABD’nin dış politikasında politik romantizme yer yok!
“Önümüzün karanlık olduğu bu dönemde, ateşler yakıp yolu görmenin anlamlı olduğunu düşündük”
Beyazıt Katliamı'nı unutmadık, unutturmayacağız
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Bu fabrika halkındı, işçiler fabrikaya sahip çıkmalı!”

 

Gemlik Gübre grevine katılan bir işçi ile süreç üzerine konuştuk

- Gemlik Gübre grevi sürecini anlatır mısınız?

- Şimdi bizim grev neden 7 ay sürdü, biz greve başladığımızdan bu yana farklı grevler oldu. Biz başlamadan önce Nestle’de bir grev başladı, Nutella’da başladı, Cem Tencere fabrikasında başladı. Bunun gibi grevler oldu. Bu grevler 20 gün, 25 gün, maksimum 29 gün sürdü. En uzun süreni 29 gündü. Neden 1 ayı, 2 ayı bulmadı? Çünkü patron zarar etmeye başladı. Bu işin kuralı ne? Patron üretim yapamayınca zarar ediyor ve işçinin taleplerini karşılamak zorunda kalıyor. Burada zarar eden kimdi? İşçi. Biz 7 ay boyunca sendikadan 500 lira para aldık, 7 ay boyunca maaş alamamış olduk ve insanlar 7 ay boyunca tamamen bitti. Bunun sebebi neydi, neden 7 ay sürdü? Çünkü gübre devlet tarafından yasaklandı, patron da bunu koz olarak kullandı ve işçileri mecburen greve sürükledi. Bunun bu kadar uzun süreceğini tahmin edemedik. Ondan sonra OHAL ilan edildi. Güya OHAL işçiyi hiç etkilemeyecekti. Bu süreçte sendika ve işyerindeki arkadaşlar çalışma bakanı ile görüştü. Bakan patron yanlısı tavrını gösterdi bu toplantıda. 'Sendikanız abuk subuk şeyler istiyormuş, böyle yapmasın, taviz versin' gibi…

Taviz versin dediği biz 54 lira alıyorduk, yani asgari ücretle çalışıyorduk. Bunun daha nasıl tavizi olacak? Asgari ücretin altında mı çalışmayı kabul edecektik, ya da 3 sene boyunca asgari ücretle çalışmayı kabul mu etseydik?

Burada devletin büyük bir sorumluluğu var. Bu grevin bu kadar uzun sürmesinin nedeni grev yasağı olmasıdır. Fabrika çalışıyor olsaydı kesinlikle bu grev bu kadar uzun sürmeyecekti. 15-20 günde çözülecekti. Ama sen ne yaptın, patrona fırsat verdin.

Şimdi sendikalı bir işçi greve çıktığında kuralları var. Sigortalı bir yerde çalışamıyorsunuz, sigorta primin yatmıyor, işsizlikten feragat ediyor vb. Devlet sana bir sürü yaptırım uyguluyor. 7 ay boyunca çalışamayacaksın ve 500 lira ile hayatını idame ettirmen gerekiyor. Ama patrona aynı yaptırımları yapmıyor. Patronun içeride makine çalıştırması yasak ama sadece 1000 lira cezası var. Türkiye’nin ilk 50’sindeki bir sanayici bu, buna günde 1000 lira ceza kessen ne kesmesen ne! Bir de bunu çok caydırıcı bir cezaymış gibi gösteriyorlar. Bunun adama bir yaptırımı olmuyor. İçeride tamiratını, periyodik bakımlarını yaptırdı. Üstüne kar etti. Bir işçi kendisine ortalama 4 bin liraya mal oluyordu. 341 işçinin maaşını vermedi, sigorta primini yatırmadı, yol, yemek… Fabrika çalışmadığı için avantaj sağladı. Bunun yanında stoktaki gübresini sattı. Amonyakı dışarıdan alıp sattı. Devlet bunu yasaklamadı. Onun önüne engel çekmedi ama işçiye bariyer çekti.

Sonuç olarak ne oldu, gübre üretimi başladı. Kamu spotu olarak nitratlı gübreyi artık ürettirmiyoruz diyorlar. Devlet bunu televizyonda yayınlıyor. Nitratlı gübre sularımızı zehirliyormuş, patlama oluyormuş falan… Tamam madem böyle bir sıkıntı var, devlet mağdur olan işçiye niye sahip çıkmıyor. Madem bu sektör devletin eliyle kalktı piyasadan işçiye haklarını versinler. Burada 1-2 kişinin mağduriyetinden bahsetmiyoruz, 341 işçinin aileleriyle beraber binlerce kişinin mağduriyetinden bahsediyoruz. Sen bu mağduriyeti görmüyorsun patronun yanında tavır alıyorsun.

Çalışma bakanının kendi ağzından söylediği şey, suçu direk sendikaya atmak. Tek başına sendika da değil işçiyi hedef alıyor. 'Siz hak mak aramayın, gidin dışarıya çalışın' diyor.

Patron daha kârlı alanlara yönelmek istiyor. Amonyum nitratlı gübre üretmeyecek 2017’de. 2018’de de ne olacağını bilmiyor. Bizi çalıştırmıyor. Biz ne yapacağız bundan sonra, çalışmaya başlasak hiçbir şey almış olamayacağız. Bugüne kadar 20 bin liraya yakın bir zararımız var. Onun üstüne soğuk su içeceğiz. Ondan sonra, 2 ay sonra kapatacak. Bize üç kuruş tazminat verecek. Zaten çoğunun da, yani yeni girenlerin tazminatı yok. Emekliler vardı. Bunlar emekli olduktan sonra çalışmaya başlamış. Yani fabrikada yüklü tazminatı olan işçiler de yok. En kralı 11 yıllık tazminat var.

Düşünsenize Gemlik’te 341 işçi işsiz kaldı. İş bulamayacak. Elindeki tazminatı da bugüne kadar borçlandığı kredi kartlarına yatıracak. Elinde avucunda hiçbir şey kalmayacak, mağduriyeti daha da büyüyecek.

Patron yeni açıklamalar yapıyor, aslında ne yapmaya çalışıyor önce onu söyleyelim. Geçen patron sendika ile görüştüğünde sendika şunu söylüyor, “biraz daha iyileştirme yap.” Zaten verdiği zam, zam değildi… 2007’den mağdur ettiği işçiler vardı 70-80 kişi bunlara 3-5 kuruş bir zam yapmış. En kalifiye elamana 95 lira zam yapmış. Bu zaten fabrikanın yüzde 20’sine tekabül ediyor. Dört yıllık işçilere hiçbir şey vermemiş. Asgari ücretin birkaç lira üstünde bir para.

Sendika da şunu söylüyor “Bu işçiler 7 aydır çalışmıyor bunların zararının 10 bin lirasını karşıla.” 5 bin lira verse sendika buna da razı olacak. Tutmuş bin lira vermiş. Bunu da brüt olarak veriyor ondan da vergi kesilecek. Patron “ben bu defteri kapattım, zam mam vermiyorum” diyor. “Fabrikayı 2017’nin sonuna kadar çalıştırmayacağım” diyor. Suçu da direk işçiye atıyor, “Siz çalışmadınız” diyor. “Benim fabrikam zarar etti, bundan sonra da ben çalıştırmayacağım” diyor. “2018’de ne yapacağımı da size söylemek zorunda değilim” diyor. Sendikadaki temsilci arkadaşlarımız “Ne olacak böyle, biz ne yapacağız bu şekilde” dediklerinde, “Ne yapıyorsanız yapın siz bilirsiniz” diyor. “O zaman işçinin tazminatını ver” deyince “Yarısını ben veririm yarısını siz karşılarsınız” diyor. “İhbarı vermem, işsizlik de alamazsınız” diyor.

Sendika aynı gün bizi topladı. Tazminatları vereceğini söyledi. Arkadaşlar da artık çıkarsın o zaman dediler. Ama bence bu da bir yalan, oyunun bir parçası. İnsanları hep açlıkla terbiye etmeye çalışıyorlar. Bu yolla insanlara içeride hiçbir zam vermeyerek en azından bir kısmını çalıştırmak istiyorlar. Herkesin tazminatını veriyorum diyecek, fabrikayı açacak, sendikasız olarak geri çağıracak. İşçilerden en fazla 100-150 tanesini çalıştıracak. Fabrika ikiye ayrılıyor. Biri amonyak, biri gübre. Gübreyi üretmeyecek, amonyak üretecek sadece. Onun da 3-5 senelik bir planı var. Zaten bu kadarı için bir bakım da yaptırdı. 100-150 işçiyle de sendikasız olarak zam vermeden burayı çalıştıracak. Daha sonra burayı komple limana çevirecek. Bunun planı bu.

5 yıllık işçilerin komple çıkışını verecek, onun için en büyük külfet o. 75, 80 kişi kadar. Gübrede var 100 kadar işçi. Bunları çıkaracak.

Bunun karşısında ne yapılır? Bunun sorumlusu, bu mağduriyetin sorumlusu kim? Bunlar hesap vermeli. Onlar mağduriyeti ortadan kaldıracak. Bizim yapmamız gereken ne? Biz zaten dipteyiz, bu saatten sonra hiçbir işçinin yapacak bir şeyi kalmadı, bırakalım kendisi çıkarsın, tazminatı versin. Greve devam etmeliyiz. Sendika da şimdi bence bırakmak istiyor. Çünkü işçiye aylık 500 lira para veriyor, bu ayda 160 bin lira gibi bir para yapıyor. 7 aydır 1 milyona yakın bir para verdi herhalde. Sendika kar zarar hesabı yapıyor, bunu da vermek istemiyor. Onun da işine geliyor. Bunlar bir an önce tazminatını alıp çıksın biz de bu işi sonlandıralım diye düşünüyor. Sendikanın hesabını da boşa çıkarmak lazım. Madem öyle grev devam edecek, sendika da işçiye daha iyi koşullar sağlayacak.

Bu olayın sebebi sadece patron ve sendika değil buna göz yuman devlet aynı zamanda. Devletin işçinin 7 aylık kaybını karşılaması, tazminatını vermesi gerekiyor. Gübre üretimini yasakladın bunun suçlusu kim? Ya da kamuda işçiye iş vereceksin o zaman.

Biz de ne yapacağız, -bu OHAL hani işçiye değildi ya- madem öyle işçiye değil biz de ineceğiz sokaklara hakkımızı arayacağız. Kamuoyu oluşturacağız. Bundan başka yapacak bir şey yok.

Patron ne yapmaya çalışıyor, geçen gün verdiği demeçte 2500 lira ile 4000 lira arasında maaş alanlar var diyor. Külliyen yalan. Biz asgari ücrete çalışıyoruz, 11 yıllık adamın aldığı maaş 1700 lira. Bu yalanları söyleyerek yarın öbür gün devlet eliyle yapacağı saldırıda, (saldırıdan kasıt ne tazminatsız işten atacak ya) kendini masum gösterecek. Suçu üstünden atıp bu işin sorumlusu sendika diyecek. Onlar sebep oldu diyecek. Madem kendine bu kadar güveniyor bordroları çıkarsın, bize en son ne maaş vermiş gazetede yayınlasın. “Güllük gülistanlık çalışıyorduk, işçiler 2500 lira ile 4000 lira arasında maaş alıyordu, yüzde 50 zam istediler sonra bunu da beğenmeyip yüzde 80’e çıkardılar” diye bir yalan söylediler. Bu yalanlarla yarın işçiye yapacağı saldırının zeminini oluşturuyorlar. Kamuoyunda kendini temize çıkarmaya çalışıyorlar.

- Bir de hükümetin istihdam seferberliği var buna ne diyeceksin?

- Bunların seferberliği patronlara olur. Bugüne kadar işçi için seferberlik yapıldığını görmedik. İşçiye sermayesiyle, kolluk kuvvetleriyle, basınıyla saldırı seferberliğini gördük. İlçede ufak tirajlı yerel gazeteler bile haberimizi yapmıyor. Yapsalar bile yalan yazıyorlar. Biz gazeteyi arıyoruz anlatıyoruz gerçeği, bizi dinlemiyor ama Mehmet Yıldırım çağırdığında koşa koşa gidiyorlar. İşçiye sorma gereği bile duymadan Mehmet Yıldırım ne derse yerel basınından ulusal basınına ona yer veriyorlar sayfalarında. Seferberlik bu işte. Seferberlik topyekûn işçiye saldırmak, onun hakkını gasp etmek, onu açlığa yoksulluğa mahkum etmek. Benim çalışma seferberliğinden anladığım bu.

Tüm emek cephesine saldırı devam ediyor. Artık bunlara karşı pasif direnişler olmuyor. Burası halkındı, patronun falan değildi, Yıldırımlara peşkeş çektiler. Burası halkındı, devletin ciddi bir sermaye yatırarak yaptığı bir kamu malıydı. Bu adam burayı işletme yeteneğine bile sahip değil. Burası tekrar kamulaştırılmalı. İşçinin en meşru hakkı, buraya girip çıkmayacak, kendi fabrikasına sahip çıkacak. Ne koşulda olursa olsun terk etmeyecek. Devlet de bu fabrikayı bu adamın elinden alacak ve gerçek sahiplerine geri verecek. Bunun başka yolu yok.

Kızıl Bayrak / Bursa

 
§