7 Nisan 2017
Sayı: KB 2017/14

AKP iktidarının faşist dikta dayatmasını püskürtelim!
Sandıkta ‘Hayır’ı, sokakta mücadeleyi örgütleyelim!
Sermayenin gözü 17 Nisan’da!
Kamu kaynakları ‘Evet’in hizmetinde!
İhraç Kurultayı’ndan yansıyanlar
Bağımsız-Sen, DİSK Tekstil’e katılma/birleşme kararı aldı
Tarihe düşülen not
Bürokratik kasta karşı taban örgütlülükleri ve fiili-meşru mücadele
Patronlar kazanıyor, işçiler kaybediyor
Sermayenin karanlığına karşı tek seçenek yeni Ekimler’dir!
Kadınların eşitlik mücadelesi ve kadın işgücünün özgürleşmesi
Çürümüş, tükenmiş, kokuşmuş bu düzene HAYIR!
Fırtınalı dönemlere gençliğin enerjisi ile hazırlanalım
300 OSB’de 300 teknik kolej
Ya işçi sınıfıyla birlikte kazanacağız ya da yok olacağız!
Fırat Kalkanı harekatı sona erdirildi
Suriye’de değişen güçler dengesi ve güncel gelişmeler
Hapishanelerde gerçek yasa sınıf mücadelesidir
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kamu kaynakları ‘Evet’in hizmetinde!

 

Referandum çalışmaları ülkenin dört bir yanında tüm hızıyla sürüyor. Ancak “demokrasi” mabedi olduğu söylenen bu topraklar üzerinde referandum çalışmalarının eşit koşullarda yürütüldüğünü söylemek mümkün değil. “Özgürlüklerin fedaisi biziz” diyenler ‘Hayır’ çalışmalarını engellerken kamu kaynaklarını ‘Evet’ için hunharca harcıyor.

AKP için seçim yasaklarına uymak ‘yasak’

Sermaye devleti “298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun” adlı yasal düzenlemesi ile seçim dönemlerine ilişkin kimi yasaklar ve kurallar getirmiştir. Fakat bu yasaklar ve kurallar başta iktidar partisi tarafından sıkça ihlal edildiği gibi, söz konusu ihlaller güçlü bir yaptırıma da konu edilmemektedir. Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin Mayıs 2015 tarihli bir araştırmasına göre seçim dönemlerinde ihlal edilen kuralların başında devlet/kamu kaynakları kullanılarak seçim propagandası ve çalışması yapılması, oy satın alınması, kaynağı belirsiz ve kanun dışında belirtilen şekilde hediye dağıtılması, radyo ve televizyon ile propaganda, sansür, ilanlara ilişkin kurallara, devlet memurları, başbakan, bakan ve milletvekillerine ve yayın yasağına ilişkin yasaklara uyulmaması yer almaktadır.

İçinden geçmekte olduğumuz referandum süreci bu yasak ve kuralların ihlal edildiğini ortaya koyan sayısız örneğe tanıklık etti. Aynı tanıklık diğer yandan kamusal kaynakların AKP iktidarı için seferber edildiğini de ortaya koyuyor.

Örneğin Yüksek Seçim Kurulu (YSK), elektrik enerjisi hasılatından ve genel bütçeden yapılan katkılarla ‘kamu yayıncılığı’ yaptığı iddia edilen TRT’yi yayın ve propaganda hususunda tam bir tarafsızlık ve eşitlik içinde hareket etmekle görevli kılmıştır. Ancak TRT haber kanalında 1-22 Mart tarihleri arasında yapılan program ve haber bültenlerinde Erdoğan'a 1390 dakika, AKP ve hükümet yetkililerine 2 bin 723 dakika, CHP’ye 216 dakika, MHP’ye 48 dakika zaman ayrılırken, HDP’ye ise yalnızca bir dakika verildi.

Yine mevzuatta “kendilerini tanıtıcı nitelikte broşür, el ilanları, parti bayrağı, poster, afiş veya ses ve görüntü içeren CD, DVD gibi her türlü yayını dağıtmakta serbesttir. Siyasi partiler ve adayların, bu fıkrada belirtilenler dışında herhangi bir hediye ve eşantiyon dağıtmaları, dağıttırmaları veya bunların üçüncü şahıslar ya da kurum ve kuruluşlar aracılığı ile dağıtılması yasaktır” denilmektedir. Fakat Orman ve Su İşleri Bakanı’nın ‘Evet’ çadırının hemen yanı başında halka ağaç fidesi dağıtması örneğinde olduğu gibi bakanlar eliyle bakanlık bütçelerinden ‘hediye’ dağıtmak AKP’nin seçim çalışmalarının başında gelmektedir. AKP şeflerinin ihlal ettiği bir diğer düzenleme örneği ise seçim mitingleri üzerinden yaşanıyor. Mevzuat açıkça “62. maddede sayılı bütün daire, teşekkül ve müesseselerle Bankalar Kanununa tabi teşekküllere ait kaynaklardan yapılan iş ve hizmetler dolayısıyla, (açılış ve temel atma dahil) törenler tertiplemek, nutuklar söylemek, demeçler vermek ve bunlar hakkında her türlü vasıtayla yayınlarda bulunmak yasaktır” demektedir. Ancak sadece Erdoğan’ın son bir hafta içerisinde açılış yaptığı ve bol keseden söylevler verip ‘Evet’ istediği yerlerden İstanbul Sancaktepe, Diyarbakır, Zonguldak, Atatürk Kültür Merkezi ve Trabzon’u saymak dahi kafidir.

Tüm bunların yanında, devletin ve AKP’li belediyelerin olanaklarını sınırsızca kullanarak kamusal kaynakların ‘Evet’e peşkeş çekildiği ise artık herkesin malumu. Bu noktada devlete ait 12 uçak ve 3 helikopter ile 26 bakan, 18 meclis komisyon başkanı, 13 meclis başkanlık divanı üyesi, 5 AKP grup başkanvekili ve 800 AKP’li belediye başkanının makam araçlarının referandumda iktidarın hizmetine sunulduğunu belirtmekle yetinelim.

İktidar olmanın gücü ‘Evet’in hizmetinde

Kamusal kaynakları ‘Evet’ için talan edenler aynı zamanda iktidar olmanın gücünü de sınırsızca kullanarak seçim ‘rüşvet’leri dağıtmaktadırlar. Patronlara kamusal kaynakları sunarak yaptıkları teşvikleri ikiyüzlüce ‘istihdam’ yalanları ile kitlelerin önüne koymaları, geçici işçi alımları ilanlarını Nisan ayında askıya çıkarmaları, yine fona devredilen Ziraat Bankası’nın emeklilik promosyonlarının Mayıs ayı ödemesini Nisan ayına çekmesi, genç çiftçilere 30 bin TL, genç teknogirişimcilere ise 150 bin TL hibe edilmesi gibi ‘güzellikler’in zamanlaması ise ‘manidar.’

‘Evet’e mubah, ‘Hayır’a yasak

Kendi yasalarına dahi uymayan AKP iktidarı, tam bir keyfiyetle hareket ediyor. Karşısında düğmesiz cüppelerini iliklemeye çalışan hukukçuların yarattığı rahatlıkla ve OHAL koşullarının beraberinde getirdiği baskı ve zor ortamının ‘huzuru’ ile istediği gibi at koşturuyor. Tüm bunları ise tam bir riyakarlıkla “özgürlüklerin fedaisi” olduklarını ilan ederek yapıyor. Bu gelişmeler ‘Hayır’a yönelik baskılar ve engellemeler ile birlikte ele alındığında; özgürlük ve eşitliğin kapitalist sistemin mayasında olmadığı gerçeği bir kez daha gözler önüne seriliyor.

 

 

 

 

Tüpraş fabrikalarında iki saatlik iş durdurma eylemi

 

Tüpraş’ta Batman, Kırıkkale, İzmir ve Kocaeli rafinerilerinde çalışan 4 bin işçiyi ilgilendiren toplu sözleşme görüşmelerinin altıncısı 4 Nisan’da gerçekleştirildi. Petrol-İş ve Tüpraş yönetimi arasında zorlu geçen görüşmeler tıkanma noktasına geldi.

İşçilerin %20 zam talebine karşılık Tüpraş yönetimi yeniden enflasyon oranında, yüzde 4.7 zam teklifini yineledi. Ücret görüşmelerinin yanı sıra görüşmenin bir konusu da çalışma düzeni oldu. Patron tarafı görüşmelerde vardiya sisteminde değişiklik yapılmasını talep etti. Bu teklif karşısında görüşmelerin tarafı sendikanın 4 şubesi de ortak karar alarak, çalışma düzeninin değiştirilmesini reddetti.

Toplamda 12 madde üzerinde anlaşma sağlanamayan görüşmelerde arabuluculuk sürecine gidiliyor. Arabulucu olarak ise 7 Haziran seçimlerinde İstanbul 1. Bölge’den AKP milletvekili aday adayı olan İbrahim Subaşı atandı.

5 Nisan sabahı ise işçiler 2 saatlik iş durdurma eylemi yaparak haklarını gasp etmeye çalışan Tüpraş yönetimine uyarıda bulundu.

Tüpraş işçileri, gece vardiyasının çıkışında ve sabah vardiyasının girişinde 4 ilde 2 saat iş bıraktı. Kocaeli’de de iş durduran işçiler rafinerinin önünde toplanırken Petrol-İş Sendikası Kocaeli Şubesi adına basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı yapan Şube Başkanı Salih Akduman, Tüpraş’ı ayakta tutanın işçiler olduğuna değindi.

Toplu sözleşme görüşmelerinin tablosu ise şu sözlerle açıklandı: “İşveren sözleşme süresini 3 yıla çıkarmak, vardiyalı çalışanların çalışma saatlerini arttırmak ve buna bağlı olarak fazla çalışma düzenlemesinde değişiklikler yapmak, ayrıca hafta tatili çalışması karşılığı ücretli izin kullandırılması ve ödemeleri, ücretli mazeret izni hükümlerinde değişiklikler yapmak istemektedir. Kısacası işveren, binlerce işçinin ve Petrol-İş’in itirazlarına rağmen çalışma biçiminde köklü değişiklikler yapmayı hedeflemekte, işçinin kazanımlarını tırpanlamaya çalışmaktadır. İşverenin bu dayatmaları sonucunda toplu sözleşme süreci, ne yazık ki, tıkanmış ve sözleşme sürecinde uyuşmazlık aşamasına gelinmiştir.”

Tüpraş işçisinin bu dayatmalara boyun eğmeyeceğini ve kazanımlarına sahip çıkacağını belirten Akduman, Tüpraş yönetimine de çağrı yaparak dayatmalarından vazgeçmeleri gerektiğini ifade etti. Uyarıları dikkate alınmadığı takdirde eylemlerin artarak devam edeceği, işçilerin alınteri ve haklarını korumak için gerekeni yapmaktan çekinilmeyeceği vurgulandı.


 
§