26 Nisan 2017
Sayı: KB 2017/16

Haklarımız ve geleceğimiz için 1 Mayıs’a!
16 Nisan referandumu üzerine
Referandum sonuçları ve CHP’nin ikiyüzlülüğü
Referandum ve işçi sınıfı
Kamu emekçileri ihraçlara karşı direniyor
Çalışma Bakanı’nın kıdem tazminatı yalanları ve gerçekler
Saldırı dalgası kıdem tazminatı ile başlıyor!
Sınıf devrimcilerinden 1 Mayıs etkinlikleri
Tarihten güncelliğe dünyada ve Türkiye’de 1 Mayıs - H. Fırat
II. Enternasyonal’in 1 Mayıs kararı ve F. Engels
OHAL koşullarında 1 Mayıs
1 Mayıs’ta alanlarda sesimizi yükseltelim!
Erdoğan’ın yenilgisi ve Kürtlere dönük kirli hesapları
Filistinli tutsaklar açlık grevinde
Özgürlüğümüz ve geleceğimiz için 1 Mayıs’ta alanlara!
Yeni Çernobiller’in olmaması için mücadeleye!
TKİP’nin işçilere, emekçilere ve gençliğe 1 Mayıs çağrısı...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Erdoğan’ın yenilgisi ve Kürtlere dönük kirli hesapları

D. Yusuf

 

En başta Başbakan Binali Yıldırım olmak üzere dinci-faşist AKP kurmayları, en çok da “Hünkar”ları Erdoğan, devleti ele geçirmiş ve dizginsiz bir devlet terörü eşliğinde, devletin her türlü imkanını kullanıyor olmalarının sağladığı avantajlarla yürüttükleri kampanyayı zaferle taçlandıracaklarını ve nihayet öteden beri hedefleri olan tek adam diktatörlüğüne ulaşacaklarını umuyorlardı. Tek sermayesi azılı Kürt düşmanlığı olan MHP ve D. Bahçeli de aynı düşüncedeydi.

O kadar ki Erdoğan, 1 Nisan’da Diyarbakır’da yaptığı konuşmada, “16 Nisan, ülkemizle birlikte Diyarbakır için de yepyeni bir dönemin müjdecisi olacaktır” demişti. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, referandumla birlikte PKK’nin kazınacağı, sonrasında ise kimsenin PKK’den söz etmeyeceği mealinde sözler sarf etti. Ne var ki umduklarının tam tersi oldu. Politik ve moral bir zafer elde etmek istiyorlardı ve fakat ne denli inkar ederlerse etsinler, 16 Nisan referandumu dinci-faşist AKP-MHP koalisyonunun politik ve moral yenilgisi ile sonuçlandı. Haziran Direnişi sırasında olduğu gibi, Erdoğan’ın kimyası yine bozuldu. Yine sayıkladı. Örneğin, alelacele yaptığı balkon konuşmasında, diğer şeylerin yanı sıra, “Kürt kardeşlerinin” referandumdaki desteğini çok manidar bulduğunu belirtip, Kürtlere teşekkür etti.

Referandumun toplam sonucu da Kürdistan’daki tablo da ortadaydı. Bu tablodan hiçbir biçimde Erdoğan’ın çıkardığı sonuç çıkamıyordu. Peki ama, Erdoğan hangi Kürtlerden söz ediyordu? Dinci-faşist AKP-MHP ‘Evet’ bloğunu kimler desteklemişti? Ve nihayet, Erdoğan yine neyin, hangi kirli hesabın içindeydi?

Erdoğan’ın yalanları ve referandumun gerçekleri

Dinci-faşist AKP-MHP ‘Evet’ blokunun, her türlü hile, hırsızlık ve mühürsüz oyların geçerli sayılması kepazeliğinin (ki bunlar en çok Kürdistan’da yaşanmıştır) yanı sıra, kimi tarikat mensuplarından, Jirki, İzol vb. gibi büyük aşiretlerden, koruculardan, ihale kapmak için ruhunu satanlardan, Kürt burjuvazisinden ve Hüda Par gericiliğinden bir miktar oy aldığı bir gerçektir. Yeri gelmişken, Kemal Burkay, Orhan Miroğlu gibi hainlerin, Mehmet Metiner gibi süprüntülerin ve HDP içindeki açık-gizli Barzanicilerin katkısını da buna eklemek gerek.

Demek oluyor ki, “Kendisinin de daha ilk konuşmasında vurguladığı gibi, Tayyip Erdoğan’ı üstü örtülemez ağır bir yenilgiden gerici Kürt oyları kurtarmıştır. Ama tersinden de, düzen muhalefetinin bugün kendi hesabına gururla andığı sonuç, tam da ilerici-yurtsever Kürt oyları sayesinde elde edilmiştir.”

Ve dahası, “7 Haziran seçimlerinden beri dizginsiz ve kuralsız kapsamlı bir saldırının hedefi durumundaki Kürt ulusal hareketi, 16 Nisan referandumunun gerçek kazananıdır. Tüm katliamlara, yıkımlara, toplu göçertmelere, kitlesel tutuklamalara rağmen Kürt halkından aldığı desteği büyük oranda koruduğu referandum sonuçlarıyla açığa çıkmıştır. Öte yandan Kürt hareketi, düzen muhalefetinin referandum sürecindeki tüm şovenist tartışma ve söylemlerine rağmen, vakarlı bir tutum sergileyerek, en sınırlı olanaklarla kendi cephesinden dinci iktidarın yeni hamlesini boşa çıkarmak için üstüne düşeni yapmaya bakmış ve sonuçların da gösterdiği gibi bunda büyük bir başarı sağlamıştır. Ve yinelemiş olalım, bununla düzen muhalefetini politik ve moral bir yıkımdan da kurtarmıştır.” (TKİP’nin “16 Nisan referandumu üzerine” başlıklı açıklaması, www.tkip.org) Referanduma dair gerçek tam olarak budur.

Referandum sonuçlanır sonuçlanmaz, dinci-faşist iktidarın ilk işi OHAL’i yeniden uzatmak oldu. OHAL’in öncelikli hedefinin Kürdistan ve Kürt halkı olduğu tartışmasızdır. Bundan böyle koşullar Kürt halkı için çok daha acımasız boyutlar kazanacaktır. Nitekim, referandumun ardından sokağa çıkma yasakları daha da artmıştır. Kırı ve kenti ile Kürdistan’ın neredeyse her yeri yasak bölge haline getirilmeye çalışılıyor. Gözaltı ve tutuklama terörüne daha da hız kazandırılmaktadır. HDP milletvekillerinin biri bırakılıyor, diğeri tutuklanıyor. Dışarıda kalanlar, deyim uygunsa, birer rehin konumundadırlar. Türkiye’nin metropollerindeki HDP bina ve bürolarına dönük saldırılar da devam ediyor. Kürt öğrencilere dönük linç girişimleri bir başka saldırıdır. Kısacası, içeride de dışarıda da Kürt halkına dönük inkar, toptan cezalandırma ve imha siyaseti aralıksız biçimde sürüyor. Türk sermaye devletinin ve dümenini iyice ele geçiren Erdoğan’ın sloganı hâlâ “Tek millet, tek bayrak, tek devlet”tir. Erdoğan, daha dün, Diyarbakır’daki referandum konuşması sırasında, “Kürt kardeşlerim”, “ayrımız gayrımız yoktur”, “Bakın Kürt, Türk, Laz, Çerkes demiyorum, çünkü biz bir bütünüz, Türk milletiyiz” sözleriyle ideolojik bir manipülasyondan başka bir şey olmayan yavelerini tekrarlamıştı.

Sözün özü, nereden bakılırsa bakılsın, Erdoğan’ın Kürtlere teşekkürü tümüyle bir ikiyüzlülükten ibarettir. Öte yandan, Erdoğan’ın Kürtlere teşekkürü sadece rastgele dile getirilmiş bir açıklama ve yalandan ibaret değildir. Erdoğan Kürt halkına dönük tümüyle kirli ve karanlık yeni planlar ve hesapların peşindedir.

Gerici hesaplara karşı Kürt halkının çözümü…

Hangi hileler, hangi skandallar, kepazelikler ve yasa-hukuk tanımazlıklar pahasına olduğu bakılmaksızın Erdoğan’ın %51.4 oranlı üstünlüğüne en çok sevinenler Mesut Barzani, Kürt kökenli AKP milletvekili Orhan Miroğlu gibi hainler ve her vesile doğdukça şeriatçı olduğunu söyleyen HDP milletvekili Altan Tan gibi gericiler oldu. Unutmadan bunlara, ruhunu AKP ve Erdoğan’a satmış Türk kökenli liberalleri de eklemek gerekir.

M. Barzani öteden beri AKP ve Erdoğan’la dostluğunu, ona desteğini gizlememiştir. İhtiyaç hasıl olduğunda Erdoğan’ın yardımına koşmuştur. Bu kez de öyle yaptı. Referandumun sonucu belli olur olmaz, “Kürdistan’da durum bundan sonra daha iyi olacak” şeklinde bir açıklama yaptı. Diğer tüm Kürt ve Türk liberalleri daha referandum süreci öncesi ve sırasında zehirlerini kustular. Fısıltı gazeteciliği yaptılar ve “‘Evet’ çıkarsa Erdoğan eyalet sistemini getirecek, bu çerçevede de Kürtlere özerklik tanınacak” mealinde propagandalar yaptılar. Altan Tan gericisi ise, açık açık Kürt sorununun çözümünde en akılcı politikanın Kürtlerle AKP ittifakı olduğunu dile getirdi. “Erdoğan aldığı desteği Kürtlere borçludur, vefa borcunu ödemelidir” dedi.

Tüm bu açıklamaların ve propagandaların özü esası, AKP-Erdoğan’la Kürtlerin ittifak yapması şeklindedir. Barzani’nin, tüm Kürt hainlerinin ve Türk kökenli liberallerin dolaylı dolaysız biçimde Kürtlere yaptığı çağrı budur. Tüm bu yönlü çabalar, her zamanki gibi dayanaksız hayaller yaymak ve karşılıksız beklentiler yaratmak çabaları eşliğinde sergilenmektedir.

Kürt halkı tüm bu çabaların Türk sermaye devleti ve Erdoğan’ın kirli ve karanlık yeni planlarının bir parçası olduğunu bilmelidir. En küçük bir hayale dahi kapılmamalı, karşılıksız beklentiler içine girmemelidir. Bu çağrılara hiç mi hiç kulak asmamalı, zerre kadar değer vermemelidir. AKP ve Erdoğan Osmanlı’nın mirasçısıdır. Osmanlı’da oyun çoktur ve bunu en çok Kürtler bilir, bilmelidir. “Kürt kardeşlerim” sözleri ve “Kürtlere teşekkür” de, devletin “Kürt açılımı” ya da “çözüm süreci” gibi tümüyle aldatıcı bir manevradan, Kürtlere dönük bir yeni kirli ve karanlık hesaptan ibarettir. Dinci-faşist AKP-MHP koalisyonundan çözüm beklemek boş bir hayalden başka bir şey değildir.

Kürt halkının İdris-i Bitlisi’lere de, Osmanlı yapımı yeni bir ittifaka da ihtiyacı yoktur. Kürt halkının Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri ile samimi ve candan ittifaka ihtiyacı vardır. Zira, çözüm bu ittifakta ifadesini bulan birleşik devrimci mücadeleden ve bunun finali olan birleşik sosyalist devrimden geçmektedir.


 
§